Nazan Bekiroğlu'nun Timaş yayınlarından çıkan bir kitabı.. yer yer roman tadında, sır kapılarını aralatan bir kitap.mutlaka okunmalı
"şimdi hattat bana sevgini söyle.
bana aşkını söyle.
söyle ki yaradılışının özünde zaten ezeli aşk bulunan şu alemi birlikte kucaklayalım. çünkü o tek kişinin kucaklamasıyla yetinemeyecek kadar geniş ve derin. tek kişinin tek başına bilemeyeceği kadar geniş ve aydınlık.
bana sevgini söyle.
bana aşkını söyle.
senin aşkından, senin aynanda evvela göreyim.
kendi güzelliğime hayran olayım. nekadar güzel yaratılmış olduğumun farkına varayım. ben ağlayayım ve sen bana, ne kadar güzel ağlıyorsun, göz yaşların ne kadar güzel, de. bana sonsuzluğa dair birşey söyle.
de ki varlığıma, de ki varlığına, de ki mutlak olana açık yollara inancım pekişsin. de ki onun varlığından haberdar olayım. güzel başını tahta bir rahleye dayayarak sen de ağla. var olmuş olduğundan ve dahi var olmuş olacağından emin olayım. bin bir türlü çeşitlemesine dalarak alemin evvela, bin bir merhalesinden, bin bir vadisinden geçerek; var olmayanın, gözle görülmeyenin mutlak güzelliğinde bulalım kendimizi.
ve öyle bir an gelsin ki varlarla yetinmeyerek artık, yoklukları seçelim. aynalardagörünmez olalım.
Şerif içli'nin Hüseyni şarkısı. Sözler Büyük şair Mehmet akif'e ait..
ezelden aşinanım ben ezelden hep zebanımsın
beraber ahde bağlandık ne yapsan yari canımsın
ne olsam zerrenim kalbimde halâ çarpar esrarın
gel ey canan gel ey can kalkasın ferdaya didarın
Sözleri RÜştü Büngül'e bestesi Selahattin pınar'a ait ferahnak şarkı
Zannederdim aşkımı bir şûha bağlarsam geçer
Yâr eliyle yâremi bir kerre dağlarsam geçer
Bitmiyor âh-ü figanım bülbül-i şeydâ gibi
Geçmiyor gülmekle hüznüm, belki ağlarsam geçer
Medeni Aziz Efendi'nin Hicaz şarkısı
Ey çerh-i sitemger dil-i nâlâna dokunma
Hicr âlemidir ettiğim efgane dokunma
Ey tiğ-i elem yâreledin cismimi, bari
Cânanıma nezreylediğim câna dokunma
Sözü ve bestesi Lem'i Atlı'ya ait bir Kürdilihicazkâr Şarkı.
bir kendi gibi zalimi sevmiş yanıyormuş
duydum ki beni şimdi vefasız, arıyormuş
kalbim gibi feryad ediyor sızlanıyormuş
duydum ki beni şimdi vefasız arıyormuş
Söz: Turgut yarkent
Beste: Avni Anıl
Makam: Hüzzam
aksamin oldugu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun
cunku seni cok sevdigimi biliyorsun, gelmiyorsun
mevsimler gelip geciyor sen susuyorsun, gelmiyorsun
cunku seni cok sevdigimi biliyorsun, gelmiyorsun
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
böyle bırakıp gittin ya beni
dalgın bir kuğuydum, oyalanmadın
sesinin rengine hapsettin beni.
ve şimdi bir büyük anısın sokaklarımda.
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
itır kokusu toprağındayım
kapılara paslı kilit vurmuşlar
sarıya boyamışlar evlerimizi
sanki güvercinsin, kanadındayım.
ve turuncu bir kandil kovalar beni.
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
bir kış odasında vuruldum ağır
bu yaralar şu kalbime musallat
işte gidiyorum açıyor zakkum.
yüzüme baktıkça çağırıyorum seni.
ii.
herşey seninle şimdi, masum ve dilsiz
öyle çıkıyoruz yukarılara
ağzın, ötelerin şelalesidir
saçlarına kar değmemiş daha ne?
ellerimden tutayım bırakma beni.
sesin okunuyor su çırpıntısından
herşey seninle şimdi, karanlık kışla
gömleğime değen berrak bir türkü
al al götür beni akşamlarına
gideceğim adres yeni değil ki
oralarda sevi, birkaç menekşe.
ihanet sıçrıyor ak gerdanından.
herşey dağılıyor, seninle şimdi
ah! künhüne vardığım sırlarım bitti
yüzünle sınandım, senin yüzünle
yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden
bir su kenarında akan gözlerim
ayrılık topluyor dudaklarından.
iii.
derler ki imlası kırk kaderin
içinden geçermiş ferhatın kahrı
ya ben sana nasıl gelirim şirin
bulutun içinden rüzgar sesinden
ya ben sana nasıl gelirim ferhat
kalbimdeki ırmak sakinliğinden
derler ki goncası açmaz bir aşkın
kapıları örtük olumuş he mi?
mermere yazılan harfler kaybolur
yağmur düşer sızlanırmış karanfil
ben böyle bekliyorum yollarda, gülüm
imlası kırık kalbimle seni.
Cafer Turaç; 1959 yılında doğdu. ilk şiiri Sessiz Kızı 1973 yılında yazdı. Şiirlerini Aylık Dergi, Yedi iklim, Dergâh ve Kayıtlar dergilerinde yayınladı. 1984te ilk şiir kitabı Yağmur Fotoğrafları yayınlandı.
"herşey dağılıyor, seninle şimdi
ah! künhüne vardığım sırlarım bitti
yüzünle sınandım, senin yüzünle
yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden
bir su kenarında akan gözlerim
ayrılık topluyor dudaklarından."
(bkz: Amasya mektupları)
insanı derinden yaralayan bir şerif içli bestesi
Gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı
Bilmiyor avare gönlümöldüren kalp ağrımı
istemem bir aşk yeterben şimdi buldum yarimi
Her sevişmek bir sefer yakmak demektir bağrımı
Bestesi Şükrü Tunar'a ait enfes bir uşşak şarkı
Güller arasında seni bensiz gören olmuş
Gönlüm yüzünün rengine düşmüş de ben olmuş
Duydum ki güzel gözlerini çok seven olmuş
Gönlüm yüzünün rengine düşmüş de ben olmuş
Son Mekke Emiri Ali Haydar Paşanın oğludur. 1892'de istanbul'da doğmuştur. 6 yaşında ud çalmaya başlamıştır. 14 yaşında viyolonsel çalmaya başlamıştır. 1924 yılında Amerika'ya gitmiştir. ilk konserini 1928 yılında Town Hall de vermiştir. 1932 yılında hastalanarak ameliyat geçirmiş ve istanbul'a dönmüştür. istanbul'da konserini 1934 yılında Beyoğlu Fransız Tiyatrosunda vermiştir. 1934 yılında Irak Hükümetinin daveti üzerine Bağdat'a giderek şark ve garp musikisini ihtiva eden konservatuarı tesis etmiştir. Burada 12 sene çalıştıktan sonra hastalanarak 1948 de istanbul'a dönmüştür.
Amerikalı müzik otoriteleri Şerif Muhittin için Paganini Kemanda ne yapmışsa Şerif Muhittinde udta onu yapıyor. O udun paganinisi dir demişlerdir. Şerif Muhittin resimlede ciddi şekilde meşgul olmuştur. Şair Mehmet Akif Ersoy 7. Sefahatında Şerif Muhittin için manzume yazmıştır. Bestekarın eserleri Ömrümün Son Şevki Sensin - Yare Faşet Razını - Hüzzam Saz Semaisi - Müstezar Saz Semaisi - Feraffeza Saz Semaisi - Uşşak Saz Semaisi - Irak Saz Semaisi - Dügah Saz Semaisi - Kapris I - Kapris II - Çocuk Havası - Koşan Çocuk.
Ay'ın ortadan ikiye ayrılması mücizesi. Kureyşli müşrikler mehtaplı bir gecede Peygamberimizden mucize istediler. O da Allah'a yalvardı ve parmağıyla işaret etti. Ay ikiye bölünüp yere indi. Sonra O'nun peygamberliğine şahadet ederek bütünleşti ve yerine döndü
Hasan Ali Yücel'in suzinak bestesi...
sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz
aşkın beni sermest ediyorken keder olmaz
ölsem de senin uğruna cânım heder olmaz
sen saçlarını döktüğün akşam seher olmaz
19. yüzyılda yaşamış divan şairi. Namık Kemal üzerinde etkisi çoktur.
"Sanman taleb-i devlet-i câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik "
böyle de gözü kara bir şairdir...
istanbullu olan Vâsıf, enderunda yetiştiği için Enderunlu ya da Enderunî lakabıyla tanınmıştır. III. Selim döneminin son yıllarından başlayarak saray çevresinde önemli görevlerde bulunmuş, en son haceganlık rütbesiyle saraydan ayrılmıştır. Şair istanbul'da 1824 yılında ölmüştür.
18. yüzyılda Nedim'in başlattığı mahallileşme akımının bu yüzyıldaki en önemli temsilcisi Vâsıftır. Ancak onda Nedim'in inceliği yoktur Şiirlerinde Nedim'in yanı sıra Sabit ve Enderunlu Fazılın da etkisi görülür. Vâsıf eski şiirin kurallarına, eski kültürün estetik değerlerine fazla sadık kalmaksızın hatta kuralları umursamadan yazmıştır. Ayrıca, şiirlerinin büyük bir kısmı tehzil yani alay ve taklit özelliği gösterir. Şiirlerinde özellikle şarkılarında kayıtsız bir ruh hali olan Vâsıf, perde-birûnâne yani edep dışı şiirler de yazmıştır. Şiire mahallî renkler katarken, alaycı yaradılışı onu eski şiirin nükte anlayışından uzaklaştırmış, bayağılığa düşürmüştür.
Vâsıfın şiirlerinde istanbul'un önemli bir yeri vardır. istanbul Türkcesi başta olmak üzere istanbul'un gezinti yerleri, halkın giyim kuşamı, binicilik, cirit ve ok atma gibi geleneksel yönler onun şiirlerinin en çekici yanlarıdır. Bazı şiirleri halkın gelenek ve göreneklerini yansıtması bakımından ilginçtir.
Vâsıfın edebî kişiliğiyle ilgili söylediklerimizi özetleyecek olursak: Onu, divan edebiyatının son döneminde yetişmiş, Nedim'in yolunda yürümüş ancak, orijinal olmak için bayağılaşmayı bile göze almış, edebiyatımız yönünden çok Türk dili, özellikle folkloru açısından önemli bir şair olarak kabul etmemiz gerekir.
Vâsıfın çağdaşı ve yakın arkadaşı olduğu bilinen izzet Molla yazdığı tarih kıtasında şairin ölümünden önce şiirlerini yaktığını söylerse de Vâsıf Dîvânı Mısır (Bulak 1257) ve istanbul (1257, 1258, 1989) da olmak üzere toplam dört kez basılmıştır.
kaynak : http://www.osmanlimedeniyeti.com
1748 yılında istanbul'da doğdu. Asıl adı Mehmed'dir. iyi bir öğrenim gördü. Mevlevî tarikatına girerek, Şeyh Galib'in yakın dostları arasına katıldı. italyanca ve Rumca bildiği rivayet edilmektedir.1797 yılında öldü.
ESERLERi
Lugat-ı Tilyan adında bir Türkçe-italyanca sözlüğü bulunmaktadır. Mevlevî şairlerin hayatını anlatıp, şiirlerinden örnekler verdiği "Tezkire-i Şu'ârâ-yı Mevleviyye" adlı eseri ise çok itibar görmüş ve okunmuştur. Dîvân'ı vardır.
kaynak: http://www.biyografi.net
18 yüzyılın sonlarında doğmuş halk ozanımız. Avşardır. Karacaoğlan'ın aşk ve doğa şiirlerindeki üstün yeteneği ile, Köroğlu'nun yiğit ve kavgacı anlatımını birleştirmiş olsa da asıl ününü kavga türküleri ile yapmıştır.
Kalktı göç eyledi Avşar elleri,
Ağır ağır giden eller bizimdir.
Arap atlar yakın eder ırağı,
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.
Belimizde kılıcımız Kirmani,
Taşı deler mızrağımın temreni.
Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
Ferman padişahın,dağlar bizimdir.
Dadaloğlu'm birgün kavga kurulur,
Öter tüfek davlumbazlar vurulur.
Nice koçyiğitler yere serilir,
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.
Asıl adı Abdurrezzak Nevres olan kerküklü 18. yüzyıl divan şairi
senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
etsem de abesdir sitem-i hâre tahammül
gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
ellerle o zevk etdi ben âteşlere yandım
çektim o kadar cevr ü cefâsın ki usandım
derlerdi kabûl etmez idim, şimdi inandım
gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
senden güzelim çare bana kat'-ı emeldir
etsen dahi ülfet diyemem ellerle haleldir
ağyâr ile gezsen de gücenmem ki meseldir
gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
gördüm açılırken bu seher goncayı hâre
sordum n'ola bu cevr ü cefâ bülbül-i zâre
bir âh çekip hasret ile dedi ne çâre
gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
bîgâne-edadır bilir ol âfeti herkes
ümmîd-i visâl eyleme andan emelin kes
beyhûde yere âh u figân eyleme nevres
gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül...
Sözleri bayburtlu zihni'ye ait şehnaz makamında bir sadettin kaynak bestesi
Vardım ki yurdundan ayak götürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Câmlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Hangi bağda bulsam ben o maralı
Hangi yerde görsem çeşm-i gazali
Avcılardan kaçmış ceylân misâli
Geçmiş dağdan dağa yoktur durağı
Lâleyi sünbülü gülü nâr olmuş
Zevk u şevk ehlini âh ü zâr almış
Süleyman tahtını sanki mâr almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı
Zihnî derd elinden her zaman ağlar
Vardım ki bağ ağlar bağban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı