Şerif içli'nin Hüseyni şarkısı. Sözler Büyük şair Mehmet akif'e ait..
ezelden aşinanım ben ezelden hep zebanımsın
beraber ahde bağlandık ne yapsan yari canımsın
ne olsam zerrenim kalbimde halâ çarpar esrarın
gel ey canan gel ey can kalkasın ferdaya didarın
Sözleri RÜştü Büngül'e bestesi Selahattin pınar'a ait ferahnak şarkı
Zannederdim aşkımı bir şûha bağlarsam geçer
Yâr eliyle yâremi bir kerre dağlarsam geçer
Bitmiyor âh-ü figanım bülbül-i şeydâ gibi
Geçmiyor gülmekle hüznüm, belki ağlarsam geçer
ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli
kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra
Medeni Aziz Efendi'nin Hicaz şarkısı
Ey çerh-i sitemger dil-i nâlâna dokunma
Hicr âlemidir ettiğim efgane dokunma
Ey tiğ-i elem yâreledin cismimi, bari
Cânanıma nezreylediğim câna dokunma
Sözü ve bestesi Lem'i Atlı'ya ait bir Kürdilihicazkâr Şarkı.
bir kendi gibi zalimi sevmiş yanıyormuş
duydum ki beni şimdi vefasız, arıyormuş
kalbim gibi feryad ediyor sızlanıyormuş
duydum ki beni şimdi vefasız arıyormuş
Harputta gün batımında efkarın tavan yaptığı bir demde iken
bir türkü duyulur uzaklardan, yürek teli titrer o anda. keder adına ne varsa dökülür sanırsınız bir anda gözden akan iki damla yaşla birlikte...
Merhem koyup onarma sinemde kanlı dağı
Söndürme öz elinle yandırdığın çerağı
Uymuş cünuna gönlüm ebruna der meh-i nev
Ne itibar ona kim seçmez karadan ağı
Söz: Turgut yarkent
Beste: Avni Anıl
Makam: Hüzzam
aksamin oldugu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun
cunku seni cok sevdigimi biliyorsun, gelmiyorsun
mevsimler gelip geciyor sen susuyorsun, gelmiyorsun
cunku seni cok sevdigimi biliyorsun, gelmiyorsun
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
böyle bırakıp gittin ya beni
dalgın bir kuğuydum, oyalanmadın
sesinin rengine hapsettin beni.
ve şimdi bir büyük anısın sokaklarımda.
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
itır kokusu toprağındayım
kapılara paslı kilit vurmuşlar
sarıya boyamışlar evlerimizi
sanki güvercinsin, kanadındayım.
ve turuncu bir kandil kovalar beni.
nasıl tanınabilir yüzüm seninle
bir kış odasında vuruldum ağır
bu yaralar şu kalbime musallat
işte gidiyorum açıyor zakkum.
yüzüme baktıkça çağırıyorum seni.
ii.
herşey seninle şimdi, masum ve dilsiz
öyle çıkıyoruz yukarılara
ağzın, ötelerin şelalesidir
saçlarına kar değmemiş daha ne?
ellerimden tutayım bırakma beni.
sesin okunuyor su çırpıntısından
herşey seninle şimdi, karanlık kışla
gömleğime değen berrak bir türkü
al al götür beni akşamlarına
gideceğim adres yeni değil ki
oralarda sevi, birkaç menekşe.
ihanet sıçrıyor ak gerdanından.
herşey dağılıyor, seninle şimdi
ah! künhüne vardığım sırlarım bitti
yüzünle sınandım, senin yüzünle
yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden
bir su kenarında akan gözlerim
ayrılık topluyor dudaklarından.
iii.
derler ki imlası kırk kaderin
içinden geçermiş ferhatın kahrı
ya ben sana nasıl gelirim şirin
bulutun içinden rüzgar sesinden
ya ben sana nasıl gelirim ferhat
kalbimdeki ırmak sakinliğinden
derler ki goncası açmaz bir aşkın
kapıları örtük olumuş he mi?
mermere yazılan harfler kaybolur
yağmur düşer sızlanırmış karanfil
ben böyle bekliyorum yollarda, gülüm
imlası kırık kalbimle seni.
Cafer Turaç; 1959 yılında doğdu. ilk şiiri Sessiz Kızı 1973 yılında yazdı. Şiirlerini Aylık Dergi, Yedi iklim, Dergâh ve Kayıtlar dergilerinde yayınladı. 1984te ilk şiir kitabı Yağmur Fotoğrafları yayınlandı.
"herşey dağılıyor, seninle şimdi
ah! künhüne vardığım sırlarım bitti
yüzünle sınandım, senin yüzünle
yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden
bir su kenarında akan gözlerim
ayrılık topluyor dudaklarından."
(bkz: Amasya mektupları)
insanı derinden yaralayan bir şerif içli bestesi
Gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı
Bilmiyor avare gönlümöldüren kalp ağrımı
istemem bir aşk yeterben şimdi buldum yarimi
Her sevişmek bir sefer yakmak demektir bağrımı
Bestesi Şükrü Tunar'a ait enfes bir uşşak şarkı
Güller arasında seni bensiz gören olmuş
Gönlüm yüzünün rengine düşmüş de ben olmuş
Duydum ki güzel gözlerini çok seven olmuş
Gönlüm yüzünün rengine düşmüş de ben olmuş
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum
Her lahzâ bir alev gibi hasretti duyduğum
Kalbim de vardı Byron'u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları hülyâm içinde lâl
Aldım Rakofça kırlarının hür havasını
Duydum akıncı cedlerinin ihtirasını
Her yaz şimâle doğru asırlarca bir koşu
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu
Malüpken ordu, yaslı dururken bütün vatan
Rüyama girdi her gece bir fatihâne zan
Hicretlerin bakıyyesi, hicrânlı duygular;
Mahzun hudutların ötesinde akan sular
Gönlünde hep o zanla beraber çağlıdadı
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı
Bir gün dedim ki: istemem artık ne yer ne yâr
Çıktım sürekli gürbete gezdim diyâr diyâr
Gittim o son diyâra ki serhaddidir yerin
Hâla dilimdedir tuzu engin denizlerin
Garbın ucunda, sen kıyıdan en gürültülü
Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi
Gördüm güzel vûcudunu zümredleyen deri
Keskin bir ürperişle kımıldandı an-be-an
Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan
Sonsuz ufuktan ah o ne çoşkun gelişti o
Birden nasıl toparlanarak kükremişti o
Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara
Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara
Yalnız o kalmış ortada âsi ve bağrı hün
Bin mağara ağzı açmış ulurken uzun uzun
Sendin bir âşina gibi heybetli hüznünü
Ruhunla karşı karşıya kaldım o med günü
Şekuânı dinledim ezeli muztârib deniz
Duydum ki ruhumuzla bu gurbette sendeniz
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı
Sözleri Fuzuli'ye ait ibrahimiye gazeli Enver demirbağ ustadan süt kalesinin burcunda iken, ovaya karşı dinlemek.. eşsiz bir güzellik
Merhem koyup onarma sinemde kanlı dağı
söndürme öz elinle yandırdığın çerağı
Uymuş cünuna gönlüm ebruna der meh-i nev
Ne itibar ona kim seçmez karadan ağı
Güftesi faruk nafiz çamlıbel'e bestesi Münir nurettin selçuk'a ait nihavend şarkı... Üstadın en sevdiğim şarkısıdır aynı zamanda
Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler.
Sahil seni, rüzgar seni, akşam senin bekler.
Gelmezsen eğer mevsimi nereden bilecekler.
Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler
Son Mekke Emiri Ali Haydar Paşanın oğludur. 1892'de istanbul'da doğmuştur. 6 yaşında ud çalmaya başlamıştır. 14 yaşında viyolonsel çalmaya başlamıştır. 1924 yılında Amerika'ya gitmiştir. ilk konserini 1928 yılında Town Hall de vermiştir. 1932 yılında hastalanarak ameliyat geçirmiş ve istanbul'a dönmüştür. istanbul'da konserini 1934 yılında Beyoğlu Fransız Tiyatrosunda vermiştir. 1934 yılında Irak Hükümetinin daveti üzerine Bağdat'a giderek şark ve garp musikisini ihtiva eden konservatuarı tesis etmiştir. Burada 12 sene çalıştıktan sonra hastalanarak 1948 de istanbul'a dönmüştür.
Amerikalı müzik otoriteleri Şerif Muhittin için Paganini Kemanda ne yapmışsa Şerif Muhittinde udta onu yapıyor. O udun paganinisi dir demişlerdir. Şerif Muhittin resimlede ciddi şekilde meşgul olmuştur. Şair Mehmet Akif Ersoy 7. Sefahatında Şerif Muhittin için manzume yazmıştır. Bestekarın eserleri Ömrümün Son Şevki Sensin - Yare Faşet Razını - Hüzzam Saz Semaisi - Müstezar Saz Semaisi - Feraffeza Saz Semaisi - Uşşak Saz Semaisi - Irak Saz Semaisi - Dügah Saz Semaisi - Kapris I - Kapris II - Çocuk Havası - Koşan Çocuk.