"...
sabır taşından yaratılmış insan
güle güle oğlum kalanlar sağolsun
yaşı yirmiydi canımın içiydi
bir gün geldi ki vay... vurdular onu
kurşun değildi top tüfek değildi
zulüm yılanıydı boğan oğlumu
bir can gitse de binler var geride
bir gün gelir ki hey... ezerler onu"
kardeşimiz ali ismail korkmaz! katilini biliyoruz, tanıyoruz.
yıllardan beri diğer kardeşlerimizi kim öldürdüyse seni de o öldürdü.
unutursak kalbimiz kurusun!
alla levonyan versiyonu da doldurur ağlayamaz, durdurur gelemezsin...
"insanların ruhlarına ulaşmak istiyorsan deliklerinden değil, yaralarından gireceksin." *
bu cümle bu türküyle eşleşir; dinleyeni lime lime etse de bir yerde buluşur, buluşturur; insanları, halkları, dağılan-dağıtılanları.
2012 ocak ayında hrant'ın ardından agos'un önünde toplanıldığında, alla söylemeye başlayınca gözler dolmadan durmak neredeyse imkansızlaşıyordu.
turna'ya selamı iletirken, 'mi dari e çem deser' derken hissin dili bilmekte degil yurekte oldugunu sezdiriyor.
hrant'in katledildigi asikar, katil gozumuzun onunde, turku yare adanmis biz kardesimzii yitirdik. hepsi bir bu hayatta, yar, yaren, ozlenen, yiten.
dolup da aglayamadikca kalbinle cigerin yer degistirir gogus kafesinde, o yer degisirken acilir yara, o yer degisirken yanar canin, o yer degisirken vurulur kardesin sokakta, o yer degisirken ozlersin sevdigini...
ayni toprak parcasinda yasamayi, anlamayi, birarada olmayi anlatir en sarih haliyle. icin titriyorsa eger ne dedigini anlayamadan bile, o zaman birdir buradaki acilar, asklar, mutluluklar; kiyma kardesine, sinir dedigin bir tel orgu. otesi degil.
ekstra beyin de isteyip sarimsagi sirkeyi de basiyorsa corbaya; agiznin tadini bilmekten ote damak zevkine sahiptir.
deniz lokantasini tavsiye etmeden gecemeyecegim kendisine. *
baharin yazin mujdecisidir. bottan sandalete giden kisayolu kesfettiginiz anda ayak parmaklarinda bir bayram havasi izlenir. can sikintisina da birebirdir. degisik degisik milatlar vardir sandalet sezonu icin; kimisi 23 nisan, kimisi 1 mayista baslar giymeye. haziran ayini bekleyene diyecek lafim yok, ondan sonrasi tufan zaten. *
sen bunu okursun okumazsin cok muhim degil lakin sunu mesru kilmak icin kendim disinda da birine soylemeliyim, sen hayatima girdiginde dibe yakindim ve yukari cikmama yardimci oldun. bunlari asla yadsiyamam, o gunler o kadar heyecanli, o kadar coskulu, o kadar gunumu unutturan gunlerdi ki icim daralmadan uyudum saatlerce. kabus gormeden gunler haftalar gecirdim. sadece seni dusundugumden degil elbet ama varligin da destekti bu gunlerime. sonra yine kotulerden kotu bir gun, aniden ortadan kayboldun. iste o kaybolusun tum kaybolanlarin hortlamasina cesaret verdi. hepsi bir bir gun yuzune ciktilar cekinmeden. sense bihaber -ya da gormezden gelerek- sarki soyledin yolda. sorunca da ne bileyim ben dedin mazhar alanson tadinda -en sevdigimizden. oysa bir kus kanatlanmisti, cirpinip cirpinip ucamadi. donemezdi ama kacamazdi da... bu isler hic ona uymadigindan donemedi de geri ha akli kalmadi mi; kaldi. simdi mi? simdi hala aklina geldikce gulumsuyor inanmazsin, bu is olmazmis o gunku haliyle onu anlamis. belki 2 yil oncesi olsaymis, neden olmazmis. kutuplar kutuplar kutuplar...
"roma hukukundan bize ne roma imparatorluğu mu kaldı sanki?" demiş olma ihtimali yüksek bu adamın okul yıllarında. kafka diye bir adam vardı, haberdar mıdır acaba?
umut sarıkaya, uğur gürsoy çizimi anne tasviridir. "sabah kahvaltıya kalkamayacaksın yine değil mi?" sorusu en sevdiklerindendir. kimisi de gelir, "o kitabın sonunu güzel bağlayamamış," der uyumaya gider. anne işte, çeşit çeşit.
bugüne kadar tanıdıklarım arasından bir ortak karara varmam gerekirse hiçbiri sıradan ve sıkıcı erkekler değildi. ortalama bir şeyler yapmaya başlasalar bile o alametifarikaları parıldar. genelgeçer yakışıklı kriterlerine dahil olmasalar dahi gülüşünde, konuşmasında, öpmesinde, duruşunda etkileyici bir yanları her zaman bulunur. pek alçakgönüllü olduklarını söyleyemeyeceğim. içkiyle ilişkisini de sıcak tutan bu adamlar yorucu olsalar da lezzetli insanlar çıkıyorlar. kadın-erkek ilişkilerine gelirsek, ne kadar zor olabilir ki; haklarında çok şey söylenmiş yok şöyle kaçar yok böyle ukalalık yapar, fena hükmeder vs vs. aman efendim siz ilişkinizi erk üzerinden kurarsanız burcu fark etmez ki aklı biraz çalışan zaten basar gider. kova burcu candır, öncesinde gözlemeyi es geçmemek lazım o kadar.
bilimsel bir deney gibi gorup; hissiyattan neredeyse azade bir tavirla kurulan cumle olabilir. kuran kisinin hayatinizdaki yeri, onunla o zamana kadarki tecrubelerinizi gozonune alarak degerlendirdiginizde, 'e hadi o zaman,' diye karsilik verilebilecek bir teklif olabilir. isbu sorunun kaynaginda yatan nedeni ogrenmek icin de bu eyleme dahil olabilirsiniz tabi ki. her iki tarafin da tercihine baglidir. *
muhabbet, aglanabilecek yakinliktaki birileri, winston soft*, findik, kasar*, apolas lermi'den mektup da caldiysa o gecenin sonu gelmez gelse de hatirlanmaz...
yetkin muhendislik ve tam gun yasasi uygulamalariyla ne okudugunun da onemi kalmamistir. okumus olmanin verdigi bir diplomasi, dokulmus saclari, elinde meslegi, bi' iki guzel ask hikayesi, arkadasinin ya da kendisinin zil zurna sarhos olmuslugu, 20'li yaslarinin heyecani vardir. belki gozaltisi, fislenmesi, ders notlari yuzunden ifade vermisligi de olacaktir; belli mi olur. muhendislik ve tip fakultelerinden arkadaslariyla konustugu harc zamlari olabilir bir de...
"Kadın, adeti olduğu üzere 'model'ini -diri ya da ölü resmini yaptığı herkesi böyle tanımlardı- gğrmek istediği için Arto, onu uzun ana koridorda ölü gencin yattığı odaya götürdü." *