evet ey yobazlar, neyin ne kadar gerekli olduğuna siz karar verin, biz ona göre yaşayalım.
sabah ezanı gereksiz,
bu devirde kuran okunur mu,
türban takma saçmalığı,
bilmem kaç yaşındaki kızın türban takması,
kardeşim size ne bu kavramlardan. bırakın insanlar inandığı gibi yaşasın.
bu ülke müslümanlarının ezanını kim ne hakla gereksiz görebilir,
başaörtüsü takan bayanın niyetini kim ne hakla sorgulayabilir,
kuran okuyana, namaz kılana kim ne hakla karışabilir,
hep merak ettiğim durumdur, acaba 27 mayıs ta kırşehirliler nasıl duygular içerisindedirler diye.
hani kendi şehirlerini, ilçe yapan hükümete darbe yapılmıştı.
aşağıdaki durumları düşündükçe akıllara takılandır.
ben anıtkabirde kımıldamadan nöbet tutan askerlerdendim,
kardeşim şırnakta, şerefsiz avladı, arkadaşını şehit verdi,
bir arkadaşım komutan şöförüydü, kışlaya uğramadı,
bir başka arkadaşım, sosyal tesislerde paşalara içki servisi yaptı, askeri elbise giymedi,
bir diğeri komutan karısının makam arabasında şofördü, tabi sivil kıyafetli, *
zaman zaman bozulduğunu hissettiğim, yerlerde gördüğüm durumdur.
kendi payıma söylüyorum, kimseyi kastetmiyorum, ama bazı arkadaşların yazarken, sözlükdaşlarına hemen hakaret etmeye hazır olduğunu görüyorum. inanıyorum ki bütün arkadaşlar gerçek hayatta son derece nazik, nerede, nasıl konuşulmasını bilen arkadaşlar.
insan yanlış anlaşılıp birinden küfür yermiyim, hakaret işitirmiyim diye çekiniyo valla.
meselelerin böyle halledilemeyeceğini düşünüyorum.
naçizene, bu kızgınlık, tahammül edememe, hemen hakretle cevap verme, niye? diye sormak geliyo içimden.
herkesin onuru, gururu, şerefi var. üç kuruşluk bir takım meseleler için kimse bunlarla oynmasın, kimse bunlara dokunmasın arkadaşlar.
içeriği okumadığı için, olayı yanlış anlayıp, faklı yorum getirebilme ihtimali olan arkadaşlardır.
hoş değildir.
okumak lazım, anlamak lazım, öküzlüğün alemi yok.
bu devirde hâlâ mı?
21. yüzyılda olur mu?
hangi çağda yaşıyoruz! gibi hayret halet-i ruhiyesiyle bakan entel-dantel tayfasına sormak istediğim sorudur.
bu namazın son kılınma tarihi varsa söyleyin bizde bilelim.
hayat boyu babalarının kimlik ve karizmalarıyla tanınan ve tanıtılacak olan, o kimlik ve karizma altında kendilerini bir türlü topluma, babaları ölçüsünde kabul ettiremeyen oğulladır.
eski günleri özleyen kişinin, hasret sözcükleridir.
*"bizim zamanımızda atari vardı, jetonla çalışan, ve ben kola kutularından sahte jeton yapardım.
parasızlık vardı o zmanlar, ben de boyadığım her ayakkabının parasını atari jetonuna yatırırdım.
oynadığım oyunu da mutlaka sıfırlardım anasına satayım, kıyak oynardım hani, etrafım seyirci dolardı,
eli yüzü boyalı bu pis çocuk nasıl da oynuyordu atariyi,
sonra bir ara zabıtalar geldi ve çocukluğumun en lüks eğlence mekanını kapattı adiler,
ve ben boyacılığı bıraktım,
sonra play station zırvaları çıktı,
bin tane de ayakkabı boyasam o yeni oyunu oynayamıyordum,
daha fazla para ve mutlak yalnızlık gerektiriyordu o oyun, veya senin gibi züppe bir iki arkadaş,
tabi ben züppe değildim, ama atari salonumuz kapanmıştı,
ve ben boyacılığı bıraktım."