Belki beyin okumayla uğraşmak yerine direkt yönlendiriyorlardır da farkında değilsindir.
Bu bana daha olası geliyor, her ne kadar mutlak olmasa da imkansız değil. Sonuçta reklamlarda her zaman sevdiğimiz veya istediğimiz ürünler çıkmıyor.
Jules Payot'a göre bu konuda en büyük dostumuz kendimizi cinselliğe yönlendirecek şeyleri düşünmemektir.
Ancak düşünmemeye çalışmakla karıştırılmasın. Kafamızın içerisinde "neden yapmamalıyım?" diye düşünmek dahi bu isteği güçlendirecek ve daha da karşı konulamaz hâle getirecektir.
(Maalesef farkındalık tek başına yeterli olmayacaktır.)
Ancak sadece düşünmemek, cinsel isteği tetikleyebilecek unsurların bolluğu içerisinde yetersiz kalabilmektedir. Bu durumun farkında olan yazar, işimizi daha da kolaylaştıracak yöntemleri yazıya dökerek günümüze kadar gelmesine vesile olmuştur; beslenmeye özen göstermek, sevilen, ilgi duyulan, merak edilen konularda araştırmalar yapmak ve derin düşünmek.
Söz konusu yöntemlerin nasıl gerçekleştirilebileceğine Jules Payot detaylı bir şekilde ve sıkmadan değinmiştir. Bu nedenle ben de irade Terbiyesi'nin tam metin hâlinin okunmasını tavsiye ederim.
Baştan söyleyeyim "bastırılmış duygular" konusu için herhangi bir araştırma yapmadım ancak söylenenlerden yola çıkarak düşüncelerimi belirtmek istiyorum.
Bu konu "bastırılmış duygular" konusuna benzeyebilir ancak diğer duygularla eş değerde tutmak bana göre ciddi bir hatadır. Çünkü söz konusu olgu sadece bir duygudan meydana gelmez. Diğer isteklerin de meydana geldiği gibi, birden fazla duygunun birleşmesinin bir sonucudur. Daha mikro bir şekilde bakacak olursak işin içine hormonlar ve beslenme düzeni de girecektir.
Bu nedenle "Bastırılmış Duygular" konusuyla insanlarda "çaresizlik" hissiyatının uyandırılmasını pek mantıklı ve akıllıca bulmuyorum. Güçlü irade bunun da üstesinden rahatlıkla gelebilir, yeter ki değeri bilinsin ve üstüne derin düşünülüp sağlanması için harekete geçilsin.
Alerjisi olma ihtimali bir hayli yüksek insandır. Bu insan eğer Alerjik Rinit'e sahipse çektiği çileyi bir Allah, bir kendisi ve bir de diğer Alerjik Rinit'e sahip insanlar anlayabilir.
Öncelikle mesuliyet veya sorumluluk kabul etmediğimi söyleyerek giriş yapayım;
Genel olarak sürekli burnunu çeken insan balgamı veya sümüğü asla yutmamalı. Bu durum alışkanlık hâline gelirse hastalığa kadar gidebilir. Önce bu sebeple ve sonrasında diğer insanların akıl sağlığını da düşünerek burnunu temizlemeye karar vermesi gerekir. Sonrasında su yardımıyla veya selpak yardımıyla (Su, bu konuda en iyi yöntemdir arkadaşlar) sümkürerek bu durumdan kurtulabilir. Ancak bu işlemin uzaması veya başarısız olması ihtimaline karşı burnuna nazik davranması ve onun yaralanmasına yol açmaması gerekir. Yoksa akan burnuna pek müdahale edemeyecek duruma gelmesi kaçınılmaz olur. Eğer ki sürekli burnunu çeken insan zaten burnu yara olduğu için çekiyorsa, bu durumu burnunu kuvvetli bir şekilde kullanıp burunda birikmiş salya, sümük vs. gibi şeyleri genizden ağıza getirerek ve en sonunda tükürerek sonlandırabilir.
Şuan içerisinde pes edene kadar çalıştığım bahçe. Sanırım bugün işi erken bırakacağım.
Filizi ayrı, otu çekmesi ayrı, gübresi ayrı, tırpanı ayrı, ilacı ayrı, fındığı toplaması ayrı dert. Gün sonunda yemek yemek çok iyi oluyor. Sanırım beni ayakta tutan şeylerden birisi akşam yemeği.
Beyaz yaka ile Mavi yaka diye adlandırılan çalışan sınıflarını çok iyi yönetebiliyorlar ve bunun sonucunda maddi başarılar kaçınılmaz oluyor. Mustafa Kemal Atatürk de bildiğim kadarıyla bir Alman gibi eğitim görmüştür. Bunun başlıca sebebi Osmanlı ile Almanya yakınlığıdır. Hatta bunu yazdığım iyi oldu. Yeni bir araştırma ödevi edindim kendi kendime.
Yakın çevresiyle ilgili yaşadığı problemleridir, sadece asgari (minimâl) bir yaşam istiyor da olabilir. Bir de çiğ köfte ısmarlarsanız yeni arkadaş edinmiş olursunuz gibime geliyor ancak sorumluluk almıyorum tabi.
Ben değilimdir. Bu bana yazabilirsiniz anlamına geliyaghsgqwjejkasd...
Aslında önceden tahmin edilmesi pek de zor olmayan bir durumdur. Konuşmak istediğiniz insanın "Anın görüntüsü" başlığına attığı fotoğraflara bakarsınız, yazılarını yazarken gösterdiği özene bakarsınız, zaman geçirdiği başlıklara bakarsınız ve hem ilgi alanını öğrenip hem de kişi hakkında bilgi sahibi olursunuz. Böylece mesajlaşmaya başlamadan önce kiminle mesajlaştığınız hakkında bilgi sahibi olursunuz.
Biraz kasıntı bir erkek olabilir. Ben de mesaj yazarken mektup yazarcasına uzun süre beklettiğim için bunu söylüyorum. Fakat ne yapayım mesaj sistemi öyle kasıyor ki adamı, e-posta atıyormuş gibi hissettiriyor.
Peugeot bir fransız markasıdır. Ayrıca kim "bu halkımın arabası neden pahalı satayım ki" demiş ahahah. Hadi şirketlerin yöneticileri falan demiş olsun, bu gerçekten sizi inandırmak için yeterli mi? Adamların parası değerli zaten. Buradan araç başına kazandıkları parayı orada da kazanıyorlar.
Yahu bu insan öyle bir yazı yazmış ki, neresinden tutsam elimde kalıyor...
Tanım; "Togg" diye bahsettiğimiz marka vergilerden muaf olabilirse bir ihtimal dillendirebileceğimiz cümledir. Umut ve beklenti içerir.
Birisi "Medeniyetin doğduğu ve bittiği yer." demişti. "Medeniyetin doğduğu yer" kısmına katılıyorum, ancak medeniyet Türkiye Cumhuriyeti var olduğu ve insanımız Atatürk ilkelerini benimsediği sürece bitmeyecektir.
Bu yüzden "Medeniyetin doğduğu ve uzun yıllar sürdürüldüğü, Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece medeniyetin sürdürülmeye devam edileceği bir bölge." diye tanımlamak istiyorum.