--spoiler--
maça giderken yanında cam götüren,
camın top isabet etmesi sonucu kırılması üzerine futbolculara "hayvanoğlu hayvanlar, kabahat maça cam getirende zaten!" diye çatan müthiş adam.
--spoiler--
15 ay izmarit toplamayı, komutandan küfür yemeyi, çukur kazmayı erkeklik sanan soğancıkları ortaya çıkaran tartışmadır.
erkeklik anlayışınıza tüküreyim sizin. insanı cinsiyetinden soğutursunuz.
ha çok da eşitlikçisiniz, askerliğin baştan aşağı eşitsizlik üzerine kurulu olmasına gıkınız çıkmaz iş bu mevzuya gelince diliniz çözülür ne hikmetse.
Bir taraftan böyle bir dram yaşanıyor her an; öte taraftan birileri terör tehlikesi olmayan yerlerde çukur kazarak, bir ağacın yanında nöbet tutarak, izmarit toplayarak askerlik yapıyor.
Sonra da gelip, bu drama itiraz edenleri vatan haini ilan ediyor, "aslanlar gibi 18 ay yaptım" diyor.
Önce bu eşitsizlik hallolsun. herkes eşit sürede askerlik yapsın; yurtdışında çalışan da, üniversite bitiren de, bitirmeyen de. ama makul bir süre olsun bu. hayatı altüst etmeyecek bir süre. 2-3 ay gibi en fazla.
ya da hepsinden iyisi -ki er geç olacak- profesyonelleşsin ordu, işi askerlik olanlar askerlik yapsın. bu işin en üstün eğitimini alsın, öyle çıksın teröristin karşısına.
ondan sonra, bedelli askerlik falan istemez kimse.
tüm bu eşitsizlikler içinde güç bela kurduğu düzeninin yıkılmaması için mücadele eden adam istiyor bedelli askerliği. zengin çocuğu falan değil.
fakat bugün böylesine büyük çarpıklıkların içinde yaşayıp gıkınızı çıkarmazken, üstüne de kahramanlık yapmış gibi şişinirken özgürlük savaşçısı, adalet savaşçısı ayağına yatmayın lütfen. komik oluyorsunuz.
Bedelli askerlik zaten çatır çatır uygulanan birşey her zaman ve bunu talep edenler, yurtdışındakilere tanınan hakkın kendilerine de tanınmasını istiyorlar.
Bu da adaletsizlik diyorsanız, profesyonel orduyu savunursunuz, herkese eşit ve makul süreli, daha verimli bir zorunlu askerlik biçimini savunursunuz.
askerler komutanlarının döşediği mayına basıp ölüyor, istihbarat gelmesine rağmen kimse iplemiyor ve karakol basılıyor, subay askerin eline el bombası veriyor ve patlatıyor, silah tutmayı bilmeyen gencecik oğlan kuduz teröristin karşısına çıkarılıyor ve sen utanmadan çıkıp "şehitlerin hesabını ver!" diye bedelli bekleyen adama çatıyorsun, onu vatan haini ilan ediyorsun.
kahve köşesi diyeceğim, orada bile bunu söyleyeni eşek sudan gelene kadar döverler. braz akıl yahu. biraz işletin şu fındık beyninizi.
senelerdir kullandığım, üstüne kuşların bile sıçmaya tenezzül etmediği külüstür arabamı satarak, borç alarak yapacağım, belki de yapamayacağım satma eylemidir.
kredi falan da çekemem, bankalar bana kredi vermez çünkü. kara listedeyim.
ama nasıl oluyorsa, zengin piçi oluyorum. ilginç.
Bu ülkenin yüz senedir çektiği iğrenç hamasetin sonucu birilerine atılan çamurdur.
(bkz: #7855314)
"Vatani görev" diyen arkadaşların ne kahramanlıklar yaptığını, bu muhteşem dönemi nasıl eğitimlerle tamamladığını uzun uzun dinlemek isteriz.
Buna cevap veremeyecekseniz kırın kıçınızı oturun, ya da profesyonel ordu için yorun o kahraman kafalarınızı. o zaman bedelli askerliğe falan da gerek kalmaz.
Zengin çocuklarının beklemediği askerlik türü.
onlar zaten bir yolunu buluyor; 3 yıl yurtdışında takılıyor, çürük raporu alıyor, güzel bir yerde paşa gibi askerlik yapıyor falan.
Bedelli bekleyen kişiler, yaşı 30'a dayanmış ya da geçmiş adamlar. iş güç sahibi olmuşlar. "e bu yaşa kadar aklın nerdeydi hıyarağası" diyenler olacak; onlar kendilerine bunu diyorlar zaten.
ama türkiye'de yaşıyoruz. kıçımızı yırta yırta üniversiteyi kazanıyoruz, yırta yırta bitiriyoruz, yırta yırta bir işe girmeye çalışıyoruz. fakat askerlik çıkıyor karşımıza. üniversiteyi bitiremediysek durum daha da vahim. hele ki bakmakla yükümlü olduğumuz birileri varsa, borcumuz harcımız varsa...
hadi tüm bunları bırakıp gittik, vatan borcu dedik.
o da ne? izmarit topluyoruz! çukur kazıp, geri kapatıyoruz! ağacı korumak için nöbet tutuyoruz! bu muymuş kahramanlık?
şu yorumlara bakınca herkes en az 5 terörist yakaladı, ülkeye birer kilometre kare toprak kazandırdı, 25 yunanı denize döktü sanıyoruz.
bizi yemeyin arkadaşlar. cümle alem biliyor durumu.
hayatında ilk defa silah görmüş 20 yaşındaki çocukların, kuduz teröristlerin önüne sürülmesi de bu işin kılıfı oluyor.
"şehit veriyoruz, ne bedellisi, utanın!" diye suratımıza bağırılıyor.
peki tüm bunların çözümü bedelli askerlik midir?
hayır efendim.
ordu profesonelleşecek, askeri işler dışındaki herşeyi siviller yapacak, teröristin karşısına onun ciğerini bilen aslanlar gibi asker çıkacak. o zaman ne bedelliye gerek kalır, ne böyle saçma sapan hamasi nutuklar duyarız.
15 ay boyunca izmarit toplamanın, çukur kazmanın, garsonluk yapmanın keyfinin para ile satılmasıdır.
vatan borcu ödemek bu kadar kolayken, ne gerek var bundan kaçmak için üste para vermeye?
atatürk'ün "biz ilhamımızı gökten indiği sanılan kitaplardan değil, doğrudan doğruya halktan alıyoruz" sözü ile kafaları karışmıştır.
ama bu, vicdansız, allahsız, şerefsiz,cahil, fahişe evladı, acınacak halde bir insan topluluğu oldukları gerçeğini değiştirmez.
ve bunların analarına ne kadar çok söversek, küfür etmedik ne kadar az delikleri kalırsa, ağızlarını burunlarını ne kadar iyi kırarsak ve sonunda leşlerini ipte sallandırırsak o kadar haklı çıkarız. içim bir hoş oldu.
ayıp duymaktadır. o siren olmasaydı sen yine olurdun ama baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
o sirenler ki, yunanlıları denize döktü, padişahı kovdu cumhuriyeti kurdu.
sen kimsin de ondan rahatsız duyuyorsun?
atam rahat duy. yok rahat uyu.
(bkz: atatürk ile ilgili yorumlarda be hey dürzü eşiği)
her suyu gören cumburlop diye atıyor kendini. ulan bin türlü aksiyonun içindesiniz, koşturup duruyorsunuz. nasıl kuruyacağınızı düşünmeden öyle atlanır mı suya?
hadi "ulan ada tropik nasılsa hocu, kururuz hemen" diye düşünüyorsunuz diyelim; götünüzün başınızın pişik olmasından da mı korkmuyorsunuz?
işin şakaya gelir yanı olmadığının anlaşılmasıdır.
hani kurnazca fiyat etiketleri vardır; 49.99 tl gibi. 50 lira değil hani.
bu fiyatı 40'lı rakamlarla algılarız, oltaya gelir ve alırız ürünü.
29'a kadar kendimize bu kurnazlığı yapıyoruz. kendimizi 20'lik haneye dahil ediyoruz. fakat 30 oldun mu, kendimizi kıskıvrak yakalıyoruz.
bu yüzden 20'lerin başlarında, hayata dair ne hazırlık varsa yapılmalı a dostlar.
30'a geldiğinizde "ben neler yaptım" diye geri dönüp dönüp bakmaktan, önünüzü göremez olacaksınız. aman diyeyim.
bir de bedelli askerlikle ilgili "zengin olan için iyi iş valla, bastır parayı yap askerliğini" muhabbeti vardır.
çevremde onlarca insan var, bedelli askerlik umudu taşıyan. bunların hiçbiri zengin falan değil. hatta çıkmasının hayalini kurdukları kadar, çıkması durumunda parayı nasıl denkleştireceklerini de kara kara düşünüyorlar.
o yüzden, ucu kendine dokunmayan konularda, başkalarının hayatının nasıl güçlüklerin içinde sıkıştığını bilmeden atıp tutmamak lazım.
her türk genci askerliğini rambo olarak yaptığı, cepheden cepheye koştuğu, askeriyede geçirilen her gün birbirinden verimli olduğu için terbiyesizliktir, şerefsizliktir. ölen şehitler yakanıza yapışır ahirette. te allahım ya.
bal kaymak bir durumdur, dört gözle beklediğimizdir. türkiye şartlarında kimi vatandaş hayatın seline kapılır gider, bir bakmışsın seneler geçmiş. o saatten sonraki 6 aylık, hele hele 1 senelik bir iş hayatından uzaklaşma durumu nelere malolur; hamasetçiler bilemeyebilir bunu.
"en verimli çağımızda alıyorlar" muhabbeti de baydı tabii ama, kimileri için hakikaten çok önemli, kritik bir döneme denk gelebiliyor. böyleleri için hayat kurtarır bedelli askerlik.
tabii en güzeli profesyonel ordu dur. işi askerlik olan, gönüllü, istekli askerler. ama türkiye için mümkün müdür? inşallah...
rock konserlerinin ne derece taşaklı, ne derece gümbürdetici, ne derece hayvani olacağını belirlemede kullanılan bir faktördür.
"abi metallica 7 tırla geliyormuş."
"yuh hocu ya. hayvan konser olacak."
"mal mısınız olum. satriani 9 tırla gelmişti o kadar da çılgınlar gibi olmadıydı."
" bi git ya. metalika kim satriani kim."
bazı ilişkilere musallat olan insan modelidir.
"o kızı üzersen karşında beni bulursun"
"bak geçen gün merve üzgün görünüyodu, bi yanlış yapmadın kıza di mi?"
"bak siz birbirinizin ruh ikizisiniz, üzmeyin birbirinizi"
gibi yönlendirmelerle ilişkiye müdahele ederler.
hayatta başka bir meşgaleleri yokmuşcasına kendilerini bir ilişkinin selahiyetine adarlar, o ilişkinin sahipleriyle güler, o ilişkinin sahipleriyle ağlarlar.
genelde iri çeneli, casual giyinen, fast food kültürüne mesafeli, burun delikleri iri insanlardır.
bele takılan cep telefonu kılıfı kullanırlar. ayakkabıları ise her zaman temizdir.
varsa kendi arabasına, yoksa kankalarından birinin arabasına birkaç kişi doluşurlar.
"giden siktirsin gitsin, bana erkek mi yok. kendi kaybeder!" temalı şarkılar dinleyerek gezerler,
bir ellerini havada ritmik olarak sallarlar, yüksek sesle şarkıya eşlik ederler.
kamyon şoförü, trafik polisinin kontrol ettiği kavşakta beklemekte, bir yandan da cep telefonuyla konuşmaktadır.
polis bağırır:
- kapat o telefonu! yasak kardeşim, bilmiyor musun? yazarım cezayı!
şoför:
- ehe ehe! kusura bakma abi, görmedim seni.
polis:
- ben sabah sekizden beri burdayım!
anlaşıldığı üzere, kendilerini tespit etmenin formülü şudur;
soldaki en provakatif başlıklar bulunur, bu başlıklar altında en fazla gaza gelenler kabak gibi ortaya çıkarılır ve ilk on belirlenir.
ama sanırım; kendi zekasını ıspatlayıp mastürbasyon yapmak isteyen "davetlerde elinde kadehle ahahaha diye gülen tip"ler bu eziklerden daha ezik lan.
bu mu en iyi numaran? hakikaten çok akıllısın ya bravo. kırk yıl düşünsem aklıma gelmez.
aslında öyle düşünmediğin halde; milletin damarına basacak bir laf et, herkes seni öyle düşünüyor sansın ve car car laf etsin sana.
vay anasını. tüylerim tiken tiken oldu bu zeka düzeyi karşısında.
kemalistlerimizin vazifelerini yerine getirmelereni sağlamış olan deli kişidir.
"piç" "orospu çocuğu" "anası belli babası elli" "hain" "yavşak" gibi lafları kendisine sıralayın; bir de "be hey dürzü" yü copy-paste yapın.
sonra vazifesini yerine getirmiş bir insan olarak, mışıl mışıl uyuyun. bebekler bile bu kadar iyi uyuyamaz. olayınız bu işte.
adam deli lan. bildiğin deli. "kutsalınıza saldırıldı dimi bıdı bıdı" demiyorum; tamam kutsaldır falan ama, bir kutsal böyle ana avrat söverek mi savunulur? yok mu adam gibi bir iki kelimeniz? sussanız da adam sansak hiç değilse.
biz insanlık görevinde çamura yatanlar için, ağlama duvarıdır.
"onun gibi olamadık"
"bizim yapamadığımızı o yaptı"
diye mızmızlanarak, ağzına kadar taşla dolmuş itiraflar kuyusuna bir taş atarak kendimizi rahatlatıyoruz.
çünkü herkes o kuyunun başında, birbirimizden güç alıyoruz.
hiçbirimizin orada yalnız olma cesareti yok.
çok ağır bir yükü, binlerce insanla birlikte sırtladığımızı sanıyoruz.
sonra o umursamaz, kör, ahmak hayatlarımıza, eğlencelerimize, kahkahalarımıza geri dönüyoruz.
böylelikle o dozer gibi, birer kez de biz eziyoruz onun bedenini.
söz konusu rachel corrie ise, galiba susmak en iyisi...