malum öss'de tercih maratonu başladı. üniversite tercihi yaparken; bir bölümde ne kadar kız var, hocaları ne kadar kıl ya da yakınlarda ev var mı yok mu öğrenmek maksadıyla adaylar çeşitli sözlüklere akın etmekteler. türlü türlü kanalda ismi, cismi, titri belli olan-olmayan bir sürü insan gençlerin kariyerini, bundan sonraki hayatını planlamaya soyunmuşken, soruyorum biz uludağ sözlüklüler olarak neden elimizi taşın altına koymayalım? haydi bakalım kuralım kariyer planalama ofisimizi öss mağduru arkadaşlar da faydalansın değil mi?
recep akdağ'ın tepki verirken gayet yüzsüz bir ses tonunda konuşması, artık bu tarz durumları ne kadar kanıksadıkları sonucunu çıkarmama neden olmuştur. orada bilkentlilerin gösterdikleri tepki, özerk olması gereken; fakat ülkemizde maalesef ismen özerk olabilen üniversitelerden en çağdaş ve en iyi durumda olanlarından birisinin, yine aynı derecede çağdaş olan öğrencileri tarafından, gayet saygı çerçevesi içinde gösterilmiş, demokratik bir tepkidir. ülkemizde demokrasi bilinci oturmadığından ötürü bazılarına ters gelmiş olabilir.
söylediklerimi biraz daha somutlaştırmak için buyrun size olayın görüntüleri;
bir sonraki seçimlerden önce oy avındayken, ülkemin herhangi bir sahilinde, bira içecekken açacak bulamayan gençlerimizin biralarını çakmakla açmak için hazırlıklara başladığının işaretidir. zira önce gazozla başlayacaksın, öyle hemen bira adamı çarpabilir. idmanlı olmak, bünyeyi her daim hazır tutmak lazımdır.
çok gerçekçi yapılmış oyundur en azından sabri ve dallamalıkları oyuna çok güzel yansıtılmıştır. şöyle ki şampiyonlar liginde gruptan çıkmak için sadece bir puana ihtiyacı kalmış galatasaray son grup maçında porto ile karşı karşıyadır. portoyla puanlar eşittir alınacak bir puan gs'yi mutlu sona taşıyacakken 1-1 giden maçta 89. dakikada sabri'nin akıl dolu geri pası de sanctis'in o esnada gökyüzünü seyretmesiyle birleşince ortaya 2-1 lik bir porto galibiyeti çıkmakta ve bu da galatasaray'ı üçün birini almaya sevketmektedir. sonuç mu? 1- öteden beri sabriyi isteyip duran bordeaux ile 5 milyon euroya anlaşılması ve sabri'ye düşmesi muhtemel bir air france uçağından fransa'ya tek yön bir bilet alınması. 2-haftaya öss olduğunun hatırlanması ve "gidiyim biraz çalışayım lan" denilmesidir.
aynı zamanda binlerce suçlu ya da suçsuz insanın işkenceden geçirilmeye başlandığı, bir çoğu sonuçlanmadan yıllar boyu sürecek davaların başladığı ve türkiye'nin kendi gençliğini yok ettiği gündür.
oraya buraya dikilen laleleri, trafiği daha çok berbat eden kavşak bozması batçıkları icraat sayan ve bunların parasının acaba nereden geldiğini, ihalesinin cemaatten hangi mümine verildiğini ve bi gün bu paranın bitip bitmeyeceğini sorgulamayan "kraldan çok kralcı" kesilen bünyeler tarafından yok sayılan icraatlardır.
kapatılmamış olmanın verdiği orgazmik zevkin doruğunda olan akp'nin mürebbiye kılıklı genel başkan yardımcısına hazırlattığı yasa teklifi. porno dergi alacakların fişlenmesi bi yana, her okula ibadethane açılacakmış. iyi de, teneffüs saatlerini de namaza mı endeksleyecekler acaba? ya da hristiyan arkadaşların aziz bilmemne gününde ayin yapmasına izin verilecek mi? bir de bir sınıfta 50 kişinin okuduğu bi sırada 3 kişinin oturduğu bi ülkede ibadethane yapmak yerine acaba yeni derslik yapılsa gençler için daha sağlıklı olmaz mı?
etrafına saçtığı nurlardan faydalanıp içinizi arındırmayı sağlayacak olan hadise. ayrıca bir tür sahabe sıfatı bile kazanabilirsiniz.
bir taşla iki kuş işte daha ne?
kendisi gayet başarılı bir başbakan olduğundan mütevellit nazara gelmiştir zira kendisini çekemeyen bi azınlık vardır ki bu azınlık hep çoğunluğa hükmetmektedir velev ki hukuk devletlerinde çoğunluk ne derse o olur zaten kendisi de inşallah 10 milyon seçmeninin hayır duasıyla hızla iyileşecektir.
başbakanlık genel sekreterliği hayırlı günler diler. cenab-ı hakkım tüm müminlere cennetini ihsan eylesin.
amin.
akıcılığı ve gerçekçiliği sayesinde 2 günde bitirilebilecek bi kitap. kitapta mücadelede bulunmuş kişiler olayı birinci ağızdan anlattığı için güzel de bir kaynaktır.
"bizim bi arkadaş.." veya "bizim kuzen,yeğen vs..." gibi başlayabilirler; ancak büyük bi olasılıkla öyle bi arkadaş veya kuzen yoktur, hiç de olmayacaktır.
dizide anne, baba ve çocuk kahvaltı etmektedirler.çocuk elinde salamla masaya oturur, akabinde anne ve baba birbirlerine kaş-göz ederek çocuğu durdururlar.
anne: hii, sakın yeme ondan!!
çocuk: salam anne ya, bi dilimcik.
(bu cümleden sonra bi köşede sakin sakin duran hafif keltoş baba gözlerini fal taşı gibi açarak)
baba: annen haklı olum hem hazmı zor oluğu için seni sınavda uyutur.
anne: al çocuğum, bal.zihni açar.
(baba figürü bir kez daha öne çıkar, avcunda fındık ve cevizle gelir, çocuğun burnuna dayayaraktan)
baba:al, bundan da ye. kan dolaşımını hızlandırır, zihni açar.
çocuk: (sitemkar bi sesle) ya istemiyorum baba ya !
(buradan sonra baba babalıktan çıkıp içindeki nuri alçoyu harekete geçirerekten)
---arka planda bir gerilim müziği---
baba: ye dedim !!
(baba, çocuğun başında dikilip o meşhur göz hareketleriyle çocuğa direktifler yağdırmayı sürdürür "onu da ye, yiyeceksin ulan" vs. vs. vs. )
----
basit bir dersane deneme sınavına ailecek gitmek bir yana sınavdan önce anneanne tarafından okunmuş pirinç yemek de bir enteresan...
bi de dersanenin rehber öğretmeni var, geceleri evi arayıp "kızınız oks yi kazanamayacak!" diyen dövülesi karakter.