Avni Aker'e çıkarsınız. Kral geliyor gibi alkışlanır, göklere çıkarılırsınız.
Ta ki taraftarı sinirlendirmeye başlayana kadar, Trabzonlular sinirlenince en çok sevdiklerinin canını yakar. Başlar sayıp sövmeye, bağırıp çağırmaya.
Ne zaman ki goller gelir, hayat kıştan bahara döner. işte o zaman değmeyin Trabzonluların keyfine. "Hayat bayram olsa"nın karşılığı gerçekleşir. Bırak evdeki karısını çocuğunu, bırak işini gücünü, bırak borçları vs. Trabzonspor maçı alsın, tüm dertler silinir.
işte bu yüzdendir ki, en çok sevdiğine takılır insan.
Onur'un dikilecek heykeline bir adım daha yaklaşıldığı, Mustafa Yumlu'nun alnından öpüldüğü bir maç daha oldu.
Olcan Adın'ın isteksizmiş gibi görünmesine rağmen ısrarlı çabaları, orta sahamızın dinamik olması, sonradan oyuna girenlerle oyunun birden hareketlendirmesi güzel hareketlerdi.
ilk goldeki yanlışlıkla verilen "surat pası" ve Kadir Keleş'in yaptığı benimsenemez saçmalıklardı. Bosingwa'yı da tebrik etmek lazım.
Taraftara teşekkür etmek lazım. Az sayıda değiliz. Avrupa deplasmanlarımızla şaşırtırız.
O juventus akıllı olsun akıllı havalarıyla dikkatleri üstümüze çektik.
Bir itiraf anektodu: Kesinlikle deplasman tribünlerimiz Avni Aker'den daha iyi.
Boyle bir asgari ucret kabul edilemez.
Yerli uretim planlamali
Tesvikler artirilmali
Ozgurlukler girisimler kosteklenmek yerine destegin artirildigi ogeler olmali
Egitim sistemini bastan asagiya degistirmeliyiz
Universiteler ratgele egitim merkezi degil bilim ureten merkezler haline getirilmeli.
çok boktandır, 1 ay sonra gözyaşı kalkar, 3 ay sonra sızıntı kalkar, 5 ay sonra üzüntü kalkar, 9 ay sonra aptallık başlar, 12 ay sonra "ne malmışım la ben" diye taşlara başlar vurmalar başlar