bi arkadaşımın yaptığı. subjektif entry girmek çogzel yaa.
hafız olay şu, bi hatun var mesela. oldu olacak. hastasın hatuna, onda da ışığı görüyorsun ama kimse adım atmıyor. alenen yürüyemiyosun. o da bi adım atıyor, bi çekiniyor falan. sık sık da karşılaşıyorsunuz.
buluşmadan önce basıyorsun avuç içine parfümünü. tabi bunun için ortamına, mevsimine göre sabit parfümün olacak. kızla tokalaşıyorsunuz falan. sizden ayrılıp sizi düşünmeye başladığında, ne bileyim düşünmüyorsa elini yüzüne götürdüğünde falan pat diye kokunuz istila ediyor tereddütlü kadını. kafasını meşgul ediyorsunuz.
ahahaasssiktir diyenlere denemelerini öneririm. tamam hepiniz piçsiniz falan ama arkadaşım da fena sayılmaz.
bu gelişmişlikle ya da gelişmemişlikle alakalı bi şey değil. aslında bunu anlatacak kelimeler, sizi inandıracak zeka bende yok. keşke şöyle sizi bi otobüse doldursam da hemen oraya götürsem. bi gezdirsem sizi, sonra önümde toplayıp "ulan başlık açtığımda taşak geçiyordunuz. gördünüz mü haklı değil miymişim develer!" diye posta koysam.
bak mesela, denizliye yakın, çavdır böyle. git abi otogarına. otogar dediğime bakma sizin istanbulda oturduğunuz 4+1'ler daha büyük bundan. önünde boş boş oturup yoldan geçenlere laf atan dayılar, yazıhaneyi bırak komşu kahveye okeye giden görevli, her geçenin birilerine korna çaldığı tali yol, klozeti olmayan tuvalet, "yoksam bile parayı bırakın 1,5 tl" yazan tabelaı tuvalet bekçisi odası ve oradaki radyodan çalan bozkır halk müziği...
adamlar şikayetçi değil. led ışıklı şahinler uğramamış oraya, egzoz bağırtısıyla uyanmıyorsun. sıvı sabun yok amk! ama telaş da yok, bi yere yetişmeye çalışmıyor adamlar. harita mühendisini "şeeeerden" getiriyosun ama hala tarlaları adımlayarak bölüşen insanları orda bulabiliyorsun. daha fazla tayfun talipoğlu tandansı yakalamadan ben gideyim. inanmayan haber versin, yeterli sayıya ulaşırsak çavdıra otobüs kaldırıcam sonra kent meydanında bi güzel hakaret edicem.
esas oğlan, hiç istemese dahi, tekrar suç dünyasına dönmek zorundadır. bunun nedeni, bazen kötü adamlarca kaçırılmış sabah akşam kucakta hoplatılası taş sevgilisidir, bazen kötü polislerin baskısıdır, bazen paradır, bazense sikinin keyfidir. sebebi ne olursa olsun sonuç, aynıdır. dady's home bitch!
ee tabi alengirli bi iş söz konusu. her ne kadar alemin kralı da olsa bu işler, özcanlar marketin bira dolabını patlatmaya benzemez. piyasaya çıkar ve hepsi alanında uzman olan eski yancılarının peşine düşer.
kimi "ahahaass aga ben de seni bekliyordum ya. artık piyasada beni heyecanlandıracak iş yok. vur de vuralım öl de ölelim reyiz" cengaverliğinde cevap verir kimiyse "ben artık o işleri bıraktım başkanım. bak açtım lokantamı, tabldot veriyorum esnafa. kokain falan takılmıyoruz ama aç da değiliz allaha şükür" diye naza çeker.
sonuçta, öyle ya da böyle taş gibi bir ekip kurar kendine esas oğlan. grubun vazgeçilmezi gözlüklü ve komik olan bilgisayar dahisidir. ve bu tiplerin vazgeçilmezi de işi bitirip parayı alınca tüm parayı ses sistemine ve cavur amına yatırmasıdır.
hazırım! taşak geçilmesine, zeka seviyemin kantara konulmasına, duygu durumumun sikikliği üzerinden profesyonel yardım almamın salık verilmesine hazırım hafız!
bence öyle. istediğimiz kadar çocuk şarkısı diyelim, ritmi melodisi istediği kadar bizi sağa sola sallasın, yahu amına koyayım istediği kadar eşeğe yazılmış olsun. her dinlediğimde bi içim burkuluyor. ne olursa olsun, özlemek, özlediği için canı yanmak söz konusu. özleyen çocuk, özlenen eşek olsa kaç yazar?
bi de tabi serde kabiliyetsizlik var. şunun 1000de birini aşkından öldüğüm bi kıza yazmışlığım ya da yazma ihtimalim yok. bi kol düğmeleri gibi boğazıma öküz oturmuyor dinlerken belki ama ister istemez aklıma çocukluğum geliyor. mahallemden taşınan can arkadaşım geliyor, cami çeşmesinden su içmelerim, dertsiz tasasız günlerim geliyor.
not: yazının sonunda aklıma geldi. kürt, heval ve şive gibi aptalcasına imza atılacak mizah çakması şeylere de hazırım.
tarifsiz bir manyaklık, çıldırtan bir tutarsızlıktır. anlamıyorum amına koyim!
ya senin memleketinde cinayet olmuyor. oluyorsa da biz işliyoruz. senin ülkende göçmenler bile mutlu, sahtekarlık dolandırıcılık yapan varsa da yine biziz. ekonomik düzeyin muhteşem, alengirli ışık oyunları var, şöyle bakıyorum lokum gibi kızlarınız var. bee amına koyim sen neyin isyanındasın, neyin bağırıp çağırmasındasın güzel kardeşim? yahı şöyle dingin ılımlı müzikler yapın. "amın üstünde göt sikiyoruz, harika yaşıyoruz" temalı pop müziklerle sallayın piyasaları. ben burdan, bu kardeşlerimi uyarıyorum. bestede, isyanda sıkıntı yaşarlarsa bassınlar buraya gelsinler, şükredip dönerler.
*** hafız ayar kasma, "olom oslondo o oylo dogol" deme. sular seller gibi olmasa da bi din zehrine karşı etkin bi mücadelymiş. iki satır nefeslen. goygoyumuzu yapıp gidicez.
biber dediğimiz sebze, her şeyden önce acayip saygı duyduğum bi şey. öyle domatese, patlıcana benzemiyor. kendini geliştirmiş, hayatta kalabilmek için, efendime söyleyeyim "insanlar beni bi ömür ekip biçsin" diyerek varyasyondan varyasyona vurmuş kendini. bakızın değerli abilerim ablalarım şu elimde tuttuğum kağıtta biberlerin çeşitleri var. buyrun:
acı böber
tatlı böber
dolmalık böber
sivri böber
ılıca
biberiye
şili böberi
yeşil böber
kırmızı böber
kaliforniya böberi
ve daha nicesi... bi de bibere böber demesi hem zevkli hem de iştah açıcı arkadaşlar. tavsiye ederim. konuya dönelim.
işte böylesine azimli ve çalışkan olan bir sebzeye saygım ister istemez sonsuz vaziyette. ancak o da yaratılanların hepsi gibi hayal kırıklığına sebep oluyor bazen.
yemeğe oturduğunuzda kıpkırmız bir böberi gördüğünüz vakit "amısına koyim bu böber adamı hoplatır lan" diyerek korkuyla ama iştahla saldırırsınız eğer acıyı seviyorsanız. ancak kan kırmızı, yer yer kırmızılıktan sıkılıp turuncuya çalan o böberden alınan bir dişten sonra bir bakmışsınız tatlı çıkmış.
o saatten sonra adamda iştah falan kalmaz. müsaade istenir sofradan ve dans edilir. çılgınca dans. ooo iyice kafayı yedim.
daha önceleri de başıma geldi. başlığı kaldırıyorsun sol framei yeniliyosun ya da on dakka sonra gelip bakıyorsun hala orda. bi daha kaldırmaya çalıştığında bu başlık zaten engelli diyor. ben o başlığı zaten göreceksem ne sikime derman oluyor o kaldırma aparatı?
bi de 2 aydır geceleri sözlük şahane. entry girilmiyor, mesaj atarken 5-6 kere kendi kendine gidiyor sözlük. gri ekran falan. acaba ne ara bakacaksınız hafız şu işe?
kesinlikle samimi, özgüvenli, olduğu gibi olan, 2 karı kız görünce yavşamayan adamdır. normalde size "deyzem oğlu" diye seslenirken, ortamda "ay kuzişşş ilahi sen yeeaa" diye gevreklik yapmıyordur.
yine de deyzem oğlu demese iyiymiş aslında. deyze ne lan ayrıca?!?!
filmlerdeki gibi, tarık akanın can verdiği, paso ıslık çalan, hiçbi şeyi umursamayan, her dakka yeğenini mutlu etme peşindeki dayı profili olmak isterken, mal mülk peşine düşmüş "amanınğğğğ" diye ortalarda dolaşan ali şenin can verdiği dayı profili olup çıkmaktır. bu nasıl tutarsızlıktır amına koyim!
gel git akıllıyım. tekzenden gelen mesaj üzerine 3lü çekiç seti almışlığım var ki çivi çakmayı beceremem. olm, gelinlik kız, çakmayı beceremem falan deyince bi daha söyleme ihtiyacı hissettim:
\"arkadaşlar vurdurmuyorum\".
vakti zamanında bi saat almak için yolum düştü buraya. sözde onay vermek gerekiyor ama sanayi ve ticaret bakanlığının emir ve tembihlerini siklemeyen sermaye oralı değil. patır patır mesaj gelmeye devam ediyor.
\"desenli 3\'lü banyo sabunluk setleri 14,90 tl\"
\"çarşaf takımları, tek kişilik 18,90 çift kişilik 34.90 tl\"
gibi mesajlardan sonra, her seferinde, gel git akıllı olduğumdan madamecocya yardırıp alıyorum. bi de % 50 + % 50 indirim yazıyorlar mesajların başında. \"bedava yaaa\" diyorum kendi kendime. 50 artı 50 zaten yüz eder aga. (matematikte full yaptım össde)
baktı bunlar her mesajdan sonra gidiyorum iyice işin bokunu çıkardılar. az önce,
\"% 50 + %70 indirim. kocişinizle saten keyfi. iç gıcıklayıcı nevresim takımları 4,90 tl. maksat kayış rahat olsun\"
diye mesaj atmışlar. kendimi körpe gelinlik kız gibi hissettim amına koyim. mağaza müdürüyle konuşmaya gidiyorum! neticeden bilgi veririm.
artık korkulmaya başlaması gereken çocuktur. çaaakkkaaal!
istediği olmayınca çocukların esseriyetle başvurduğu ilk yok ağlamaktır. böööööö diye ağlar kimi, gözünden zerre yaş gelmez. ebeveynler, "yeter aga yeter bu da kafa ya" diyerek çocuğa istediklerini verirler. bir de gerçekten ağlayan veletler vardır. böyle çeşme gibi akar gözyaşları. en üst seviye ise böyle hıçkıra hıçkıra iç çeke çeke ağlamaktır. taş olsan çatlarsın amk! yüreğin dağlanır. işte çocuk bunu anladığında, kabiliyeti de varsa, yarağı yedin hafız. basar hıçkırığı, basar iç çekmeyi parmağında oynatır.
5 yaşında kız kuzenim var mesela. hazırlanıyoruz şimdi. kırmızı renkli bi araba istedi. kırmızı bi micra almaya gidiyorum. param da yok ama kredi çekicem. hıçkıra hıçkıra ikna etti. ehliyet konusuna girmiyorum bile.
bağırmayı, ailesiyle bağırarak konuşmayı seçmiş, bunu bi hayat felsefesi haline getirmiş, amını ırzını tiyniyetini siktiğimin komşusudur.
"emraaaaaaaaaaaaah, arabayı yıka oğlum", hatuuuuuuun, ben kahveye gidiyom. pazara aliyle gidin!", "komşulaaaaaaaar yok mu beni siken!" ve daha nicesi.
adamın hiddetli bi durumu yok. bağırıyor lan! ya 3 yıldır her cumartesi pazar bağırmasıyla uyanıyorum. uyku haram lan! hayır aslında iyi adam. hani apartmanın önünde bi şeyle uğraşsan gelir hemen "komşum dur yardım edeyim" diye. babam yaşında bi de bi şey diyemiyorum. ama bağırıyor ya. adam beni çelişki yumağı yaptı amk!
modern dünya iktidarlarının olmazsa olmazıdır. son 2 yıldır öyle deniyr ya, biz de kullanalım: algı yönetimi.
işin var mı abi? muhtemelen sözlükle xhasmter arasında idip geliyosun. eğitim seviyen ne olursa olsuni dünya görüşünün önemi olmaksızın, apolitik olup olmamanı da önemsemden dşyorum ki;
misal, aç milliyet com.tr'yi.
12 tane yanarlı dönerli manşet/sürmanşet varsa 8-9 tanesi servis edilen haber.
siyasal bilgiler, hukuk öğrencilerine yllarca 3 erkten bahsettiler: yasama-yürütme-yargı.
geçiniz abi! 4. erk, basın-yayın. en sonuncusu ve en önemlisi.
bu dünyanın her yerinde böyle, eyvallah. ama ne zoruma gidiyor biliyor musun? baya baya aptal yerine koyularak haber veriliyor bizlere. ulan en azından gözüme sokmamaya çalışın yaşan haberi. adamlar ona bile tenezzül etmiyor amısın koyim!
abi ciddi misin ya ok adar değil nası olur ya ikon ikon ikon
sonra:
abi ciddi misin ya ok adar değil nası olur ya * )))))))))))))
daha sonra:
abi ciddi misin ya ok adar değil nası olur ya ahahahasssasdasaasdasdad (random gülmeye çalıştım
sonra sonra:
abi ciddi misin ya ok adar değil nası olur ya))))
la olm koyuver oraya iki nokta. nolacak ya. üç gün sonra yazışırken
abi ciddi misin ya ok adar değil nası olur yaçççççççççççççççççççç
diye gülücez diye korkar oldum. insan çççççççççççççç diye güler mi? ama sizden bekliyorum artık! ömrümüz size yetişmekle geçiyor lan. yaşlı olsak siklemicez. genç olsak zaten akıma kapılıcaz da biz tam arafta kalmışız.
çççççççç diye gülmeye başlarsanız ben dağa çıkıp koyun güdücem bak. valla yeter artık yhhhhhhhhaaa herseşşşin bi sabrı var((((
bak bak bak, pezevenge bak, entry sonuna iki nokta koymadan üzülüyor ki ironi yapsın.
uslanmaz bir çapkın olmanızın yanı sıra, mahalledeki arkadaşlarınızca da romantik bir serseri olarak tanınırsınız. sabah akşam bayan peşinde koşup onları tavlamaya çalışır, yılların verdiği birikimle de bazı sistematik metodlar geliştirirsiniz. bunlardan en işlevseli ise, tavlamak istediğiniz bayana ingilizce ve romantik şarkılar söylemektir.
yine bir gün bayan peşindeyken, memesinin altına kalem sıkıştırdığı vaziyette kalemin 2 saniye durmadığı dirilikte memelere sahip; sabah akşam avuçlanası kalçalara malik bir bayan görür ve peşine takılırsınız. bayan yürüyordur. sonra sigara almak için bir büfenin önünde durur. neden sonra tekrar yoluna koyulmak için arkasını döner ve bunu fırsat bilip önünde diz çökersiniz. boğazınızı temizleyerek arabesk tınılarla,
"if you will comeeee, i will drop
some roses on your road"
deyu mırıldanırsınız. bayan mevzuya ayıkmıştır. yanlış anlamda kullanılan kelimelere takılmaksızın romantik ve bilgece tavrınızdan etkilenir ve sizi sevişmek üzere evine davet eder.
Ee tabi rakinin bi agirligi var. Bitli hipi tipler inanmasa da var.
Neyse babus yigido masaya oturur ve raji söyler. Haaa dersib adam sıkkın, adam bikkin. Beyler goygoyu birakin az konusalum cok dinleyelim mesaji gizlice dolaşır masada. Gel zaman git zaman rakı temizler o boğazı. Beklersin.. adam konusur da beklersin..
Bi pismanlik, bi icine atma, şahanesinden bi keşke. Ama gelmez. Abi merve den ayrildim. Merve cok bozdu yeeaa canim sıkkın der. Önünden rakiyi alarak elinizi islatip otuzbir çekerseniz. Çünkü adamlik bunu emreder.
tamam kardeş adın israfil olur, o falda çıkmazsın anlarım ama adın ahmet, mehmet, erkan, murat olunca insan bi beklentiye giriyor. insan dediğin zaten beklenti üzerine bu sikik hayatı sürdürmeye tahammül ediyor. kola sipariş edince soğuk olanı bekliyor, 3lü priz alacakken ucuz olanı bekliyor, karşına taş gibi bi kız oturunca vermesini bekliyor. aga biz zaten paso bekliyoruz be, neyse.
şimdi morganize üstada bağlıyorum.
bir kızdan hoşlanırsınız ve biliyorsunuzdur ki kızlar fallardan hoşlanır. konuyu evirip çevirip "yeeaa kıbrıs şehitlerinde bi kadın varmış acayip fal bakıyormuş. üç harfliler falan diyolllaaa" dersiniz. kız "ahahahasssiktir harbi mi kardo" der. yani öyle demese de "ya sen ciddi misin? noluuuuu gidelim" der. o esnada o söyleyemediği r'nin yerine, o tatliş ağzına dayanmak istersiniz de kendinizi toparlarsınız ve boğazınızı temizleyerek söz alırsınız;
"tabi ki ben hemen randevu alayım".
adınız mehmettir. düz mehmet. hani şu elini sallasan denk geleceğinden. fal boyu beklersiniz. falcı bakıp bakıp "falında bir adam var hımmm" dediğinde tetiktesinizdir artık. amk devlen istatistik kurumunun verilerinde dahi mehmet ismi en üsttedir. şans artık sizden yanadır. ancak olmaz.
falcı: evet evet. çok bariz yaaa. falında senin kaderindeki adam var. hatta dur adını söylücem. ıhhhm... ever. etkunt!
amına koyim erkunt ne lan? erkunt ne abi?
falcı orda da kalmaz:
"sen bu adamı gördün mü ver direkt. böyle sabahlara kadar. evire çevire siksin bi seni. iyi sikiyor çünkü düşünsene adı erkunt. mehmet falan olsa düzdür o anlamazsın bi şey. offf erkunta bak yalnız, baklavaları görüyor musun?
eeee sikerler aga böyle talihi? kızın hayatına yazılamadın da falında çıkaydın bari. 4 yapraklı yoncaları bekleyerek hayatını geçiren kardeşierime...
güzel ya da başarılı olmamasına ve ölümüne sakar olmasına rağmen yaptığı her sakarlıktan sonra "ayhhhnazar değdi ya", "offf göz mü var ne!" diyen şapşiktir. ya yörü git lan!
(bkz: gülçin ergül)*
gecesinden içilen buzlu rakılara ve dal dal sigaralara istinaden gırtlağınızın size yaptığı küçük bir sürprizdir. sabah kalkar ve gülçin ergül gibi bir sese sahip olduğunuzu fark edersiniz. derhal küçük daniis şovları yaparak "bir tanecik aşkım oooğğooovvv oğooovvvv" gibi zenci motifleriyle nakaratlara vurursunuz kendinizi.
not: içki, sigara, fuhuş. bunlar doğru şeyler değil kardeşlerim.
uludağ sözlük ailesine kazandırdığım kardeşim. her "hafız sen nabıyon yeaa" diye sorduğunda "sözlükteyim" diye diye en sonunda "neymiş bu sözlük minake" demiş ve üye olmuştur. çaylaktır, entrylerini girmiş ve gıymatlı modların onayını beklemeye geçmiştir. fena fotoğraf çeker. adam basın olm basın.
ama ne merak etmek. böyle bi derneğimiz var meraktan kendimizi sikiyoruz.
teeee yıllar önce ankarada öğrenciyim o zaman. bu güreşçi ayakkabıları vardı bilekten. dur görsele gidiyorum bulursam eklerim... geldim kardeşim. aha bak şu tip şeylerdi:
bak bi kızılaya git o dönem, istisnasız her kekoda bunlardan vardı. kotu içine sokarlardı, garip garip jöleli saçlar.
o bitti başka bi şey başladı. mesela şimdilerde erkek babeti mi diyorlar herkeste onlardan var.
en kötüsü ne biliyo musun? öyle bir algı oluşturuluyor, var olan öyle bir değiştiriliyor ki, mesela o güreşçi ayakkabasıyla dışarı çıksan herkes uzaylı gibi bakar sana. ama ertesi sene herkesin ayağında. gerçi moda bu değil mi zaten?
neyse işte bende de böyle bir merak oluştu. acaba seneye hangi yarrrraaak şeyler giyecek insanlar? fazla merak da iyi değil gerçi.
ömür törpüsü, yılışan barzo, üstünüze yıkılmaya çalışan kız kurusu, çiğdem torbasındaki çakıl taşı, imzanın ortasında bitiveren tükenmez kalem, küçük parmak düşmanı sehpa kenarı... daha çok yazarım neye, nelere benzediğini. sana kinim büyük peçetelik.
yemeği adamın burnundan getirir bu göt. asılırsın, çekersin gelmez, gelirse üçer beşer gelir. ya hınca hınç doldurulmuştur ya da dandik malzemedir. neticede etkisi aynıdır. sinir eder.