Hanımefendinin intihar ettiği, iki sayfa mektup bıraktığı ve sorumlu Müge anlı'dır yazdığı iddia ediliyor.
Kafasının arkasından ateş edilmiş, maskeli ve alışveriş poşeti ile açık alanda fotoğraflanmış.
Şu an Twitter gündeminin yarısı bu konuyla ilgili hashtaglerle dolu ve teoriler korkunç. insanlar alarm kurmuş Müge anlı'nın ondaki yayınını beklemekte. Aleyna Çakır ile ilgili bölümlere YouTube'da yayın yasağı getirilmiş. Bugünkü yayının engelleneceği ve olayın siyasi daha derin bir boyutu olduğu konuşuluyor.
Aşağıdaki linkte baba oğulun enteresan açıklamaları var.
Artık dünyanın farklı döndüğünü kanıtlayan bir mesele.
Aşağı linkini bırakacağım video, ikinci dünya savaşında japonlar tarafından rahatlama istasyonu adını verdikleri yerlerde henüz 14 yaşındayken kullanılan koreli bir kadının videosu. Vakti olmayanlar için özetle koreli kızları alıkoyup japon askerlerle ilişkiye girmeye zorlamışlar.
işin garip kısmı ise yıllar sonra 92 yaşındayken hikayesini anlattığı bu videonun altında ise japon savunuculuğu yapan bir robot var. Hangi dilde yazarsanız, size o dilde cevap veriyor. Hemen her yorumun altında aynı kullanıcı "bu bir kore propagandası" ile başlayan uzun yorumlar yapıyor. Biraz incelerseniz bazı kullanıcılar da "chatbot musun?" diye soruyor. Adamlar uğraşmış yapmış, çoğusu da ciddiye alıp uzun uzun cevap vermiş. Korkunç.
Muğla Olgunlaşma Enstitüsü için 4 kişilik Usta Öğretici kadrosu ihtiyacı için sınav açılır. Bu sınavda başarılı olanların listesi 28 Ağustos 2020 tarihinde ilan edilmesi gerekirken, Muğla Menteşe ilçe Milli Eğitim Müdürü ve Komisyon Başkanı da olan ilçe Milli Eğitim Şube Müdürü listeye müdahale ederek değişiklik yapmak ister. Hüdayi Baş ise okul müdürü olarak sınavlarda başarı elde edenlerin listede olmasını ve göreve başlamasında ısrarcı olur. Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Hüdayi Baş’ın bu liyakat ısrarı üzerine il Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre, Hüdayi Baş’ı makamına davet eder. Bu esnada Baş, Töre’ye kazanan Usta Öğretici adaylarının isimlerini teslim edince il Milli Eğitim Müdürü Töre, “işine gelmiyorsa, prensiplerine aykırı ise istifa et git” diyerek bağırıp çağırır. Muğla Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Hüdayi Baş, il Milli Eğitim Müdürü’nün daha önce telefonda o an da makamdaki tavır ve davranışları ile hakarete varan ifadeleri üzerine fenalaşarak makam odasını terk eder. Kendine geldikten sonra da Milli Eğitim Bakanlığı’na bilgi verme amaçlı bir dilekçe yazıp imzalar ve gönderir. Bu olayın hemen akabinde de fenalaşarak hastaneye kaldırılır. Bu sabah (9 Eylül 2020) da hayatını kaybeder.Bu arada cenaze evine giden Muğla il Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre'nin büyüt tepki çektiği ve merhum Hüdeyi Baş'ın eşinin "defol kocamın katili" sözleri eşliğinde kovulduğu da öğrenildi.
sevmediğiniz kuzenleriniz var ve ilişkinizi asgari düzeyde sürdürmek istiyorsanız, yandınız.
hangi taraftan ise değişiklik gösterecek biçimde, anne ya da babanızın liderlik ettiği akraba timi sürekli ensenizdedir. bu istenmeyen kişi ya da kişiler önce sevimli göstermeye çalışılır, fayda etmezse mobbing uygulanır. bu sevimsiz kuzenin tüm iki yüzlülüğü ve yaptığı itliklerin üzeri örtülmeye çalışılır. hatta ve hatta gün gibi haklı olduğunuz konuda bile susup oturmanız istenir. ona karşı bu haksız ve delirmiş koruyucu tavır yüzünden sevimsizlik oranı gözünüzde katlanır. akraba terörünün katmerlisidir.
sevgili ebeveynler birinin kardeşinizin çocuğu olması, sizin oğlunuzun kızınızın onu sevmek zorunda olduğu anlamına gelmiyor.
sevgi kan bağı ile değil, duygusal bağ ile oluşur.
peşin edit: böyle yazınca yedi yaşındaki çocukların oyuncak kavgası sanıyorsun ama bunlar 25-30.
daha üç cümle kuramadığımız yaşlardan, eşek kadar olduğumuz yaşa kadar maruz kaldığımız ve eğer uyanmazsak kendi çocuğumuza da yaşatacağımız işkence yöntemidir bu.
çocuk kim olduğunu, ne olduğunu, değerli olup olmadığını senin gözünün içinde arıyor ve sen kadın gününde kısır yerken komşularınla onu geyik muhabbeti yapıyorsun. üstelik çocuk oradayken yapıyorsun. birinin siz oradayken yokmuşsunuz gibi ne kötü yemek yediğiniz, inat ya da ağlak olduğunuzla ilgili konuştuğunu hayal edin. bunlar sağır ya da evcil hayvan değil, anlama kabiliyeti çok erken yaşta gelişen insan yavrusu. üç yaşındaki çocuklar bile anlıyor, siz ergenliğine kadar çocuk hakkında sallıyorsunuz ve ergenken bu ayyuka çıkıyor.
''ergen ergen hareketler, ergen işte, allah'ın ergeni'' gibi önemsemediğiniz, günlük konuşma haline gelen her şey çocuğu çürütür. empati yapmak isterseniz, bu çocuğunuzun ileride size ''yaşlandın artık, kafan gitti, hep yaşlılıktan'' demesi ile aynı his. üstelik köşe kuytularda sen ona bakma ergen dediğinizi ya da onun arkasından yaptığınız işleri hiç fark etmiyor sanıyorsunuz. bunlar aptal değil, yetişkinlikten bir adım öncesinde insan.
bitmiyor, ergenlikten sonra da ilk gençlik ya da sonrasında normalleştirdiğiniz her şey insanı derin yaralar. okumuyor, evlenmiyor ya da çalışmıyor diye akrabalarla yaptığınız muhteşem sohbetler emin olun ona iyilik değil, bir ruh sağlığı problemi olarak geri döner.
şimdi bunu niye yazdım? kokan bir odadan dışarı çıkmadan, o odanın koktuğunu anlamak o kadar zor ki. anne babanız kötü insanlar değiller, onlar da böyle gördüler. ama siz bunun normal olmadığını ve sizi yorduğunu fark edin ve önlem alın.
aynı şekilde ebeveynler, kendi çocuğunuzu zehirlediğinizi fark edin. herhangi bir akrabanıza, dostunuza, başka bir insana yapamayacağınız söyleyemeyeceğiniz hiçbir şeyi çocuklarınıza yapmayın ve söylemeyin.
Müge Anlı'da bir süredir işlenen Şiar kılıç dosyasındaki annedir.(!)
Başlıktaki yakmak fiili hem gerçek hem mecaz anlamda kullanılmıştır.
kadının birlikte olduğu insan müsveddesi, çocuğu çivili bir odunla öldüresiye dövmüş.(dokuz yaşında çocuk annesi dayak yediği için önüne geçiyor) belli yerlerinden kan ve ağzından yeşil sıvılar gelince öldü sanmışlar ve adamın korkudan şekeri çıkmış. Anne(!) çocuğu evde bırakıp sevgilisini hastaneye götürmüş. Dönünce ölmediğini görmüş bir şeyler yedirmeye çalışmış ama çocuk yiyememiş. Bu halde bir buçuk gün kaldıktan sonra çocuğu yakarak ortadan kaldırmayı uygun görmüşler ve evi ateşe vermişler. Çünkü zaten çocuğun kaldığı ev ayrı. Yeme şeklini beğenmedikleri için onu ayrı evde tek başına bırakmışlar, sadece çay ve ekmekle beslenmiş. Bu çocuk dokuz yaşında. Demir çubuklarla çocuğun taciz edildiğini annesi söyledi. Bunları anlatırken tepkisizdi, o yaratık stüdyodan giderken beni terk mi edeceksin diye ağladı. Çocuğun son isteği mercimek çorbası ve patates kızartması. Bilmiyorum ben devam edemiyorum. Bu ikisine yakışır bir beddua ya da sıfat da dağarcığımda tanımlı değil.
Sinsi belirtilerdir.
1- halsizlik, yorgunluk
Yataktan kalkamama, ağırlık, gün içinde yerli yersiz uyuma isteği, çabuk yorulmak vb. Bunlardan doktora başvuracak kadar rahatsızsanız, işlerinizi aksatacak ve ya durduracak kıvama geldiyse ve değerleriniz normal seviyelerde ise depresyon seçeneğini düşünün.
2- baş ağrısı
Özellikle sıkışmışlık hissi ile tarif edilen, kafanın artık ağır gelmesi hali.
3- bel ağrısı
Evet bildiğin bel ağrısı, basbaya orda duruyor. Gidiyorsun mr, röntgen ne var ne yok bakıyorsun ama sorun yok. Bunu bi düşün.
4- kol ve bacaklarda ağrı
Spor sonrası kas ağrısı gibi tarif edebileceğin, gerçekten gününü artık etkileyen ağrılar.
5- kalp çarpıntısı
Birden peydah olan, "fazla mı kahve içtim, uykusuz mu kaldım" düşüncelerine sevk eden rahatsız edici bir çarpıntı. ilerisi EKG çektirmek ve temiz çıkmaktır. Daha çok anksiyetenin de eşlik ettiği depresyonlarda görülmesi muhtemel.
Daha çok çeşitlenebilir, tecrübelerinizi paylaşınız. -bu bir amme hizmeti-
Bunları yaşıyorsanız ve hayatım kısmen yolunda, hatta gün içinde neşeliyim. işlerimi götürüyorum ve tepkilerim sağlıklı diyorsanız atipik depresyon ya da gizli/örtülü depresyonu araştırınız.
Bir vlog türü. Bildiğimiz vlogdan farkı, konuşma yerine yazı kullanılması, yavaş akması. izleyicilerin iddiası rahatlattığı yönünde. Her şey gibi bunu da Koreliler musallat etmiş.
Tedavisi en zor olan acı biçimidir.
Canın yanar ama anlatamazsın, çünkü sen de anlayamazsın. Kocaman bir boşluk, her şeyin olsa bile bir hiçlik, sebebini bulamadığın bir kaybolmuşluk.
ilk duyulduğunda anlamlandırılamayan, sizi içinde dolaşmaya çağıran önerme.
Cesur olmayan insanlar adil olamazlar, ne kadar kudretli gözükürlerse gözüksünler haksızlığa "dur" diyemezler. Mağdur olanın yanında -haklılığını görseler dahi- yer alamazlar. Çünkü güçsüzdürler, çünkü korkuyorlardır.
Merhamet dediğimiz şeyin ilginç bir biçimde, içsel olarak zayıf insanlarda olduğu, katı ve duyarsız olanların daha sağlam olduğu düşünülür.
Oysa merhamet, kendi başına güçtür.
Korkaklar merhamet edemez.
insanın ötekine olan sebepsiz öfkesini, önyargılarını, nefretini ve belki de tüm olumsuz duygularını anlamlandırabileceğimiz nefis saptama.
Tüm bu kalabalığın ve bazen hayret ettiğiniz fikirlerinin durak cümlesi.
Kadının erkeğe, erkeğin kadına, insanın insana yaptığı tüm sevimsiz yakıştırmaların açıklaması.
Çünkü sen neysen, karşındaki o.
Çünkü sen çalıyorsan, herkesi çalıyor zannediyorsun.
Çünkü ne kadar kirlenmişsen, o kadar kirli görüyorsun.
içinde bulunduğum ve korkmaya başladığım durumdur.
Arkadaşlarının; çocuklu, evli ve nişanlı gibi sınıflara ayrılması halidir. Düğünden nişana, söz kesiminden kınaya koşarsın. "Bende mi bi' arıza var?" sorusunu kendine yönelttiğin andır.
Seçimleri korkunç olan -ya da size korkunç gelen-sevgilidir. "Düşünmesi yeter" dediğiniz hediyeleri hiç almamış olsa daha iyidir. Zira kendinden soğutacak kadar zevksizdir, zordur.
Edit: beğenmiş numarası yapamıyorsanız daha zordur.
Bu acılı kardeşlerimizin yaralarına merhem olacak tavsiyelerdir.
Sizin için en iyisi, genelevden bir hanımla evlenmektir.
Neden mi?
1. Düşünmene gerek kalmayacak, aklına gelen her şey olmuştur zaten, kafan rahat. (Korkunun üzerine gitmece)
2. Bir kader mahkumunu kurtararak sevaba girmiş olacaksın. (iç huzur)
3. Kandırılma gibi bi' derdin yok, zaten her şeyi biliyordun. (Bi' de bu tarafından bak)
Daha dün tanıştığın adamı/kadını bi' anda hayatının merkezine koyma durumu.
Hiç anlaşılamamış saçma sapan bir haldir. Ne halt ettiğini bilmezsin, bu isteğe anlam veremezsin, kılıf uyduramazsın, sebep bulamazsın.