ilk okuduğumda bu fantastik beyanatı bir türk siyasetçisi verdi zannetmiştim ama değilmiş. açıklamanın sahibi suudi arabistan petrol bakanı el naimi. artık kafayı nasıl bozmuşlarsa... allah'ın işi gücü yok petrol fiyatlarıyla ilgilenecek öyle mi? komik lan bunlar... http://www.iceriks.com/petrol-fiyatlarini-ancak-allah-belirleyebilir/
çok değil, 2010 yılının en son günü sırf zevk olsun diye istanbul'dan ankara'ya sürmüştüm bu aracı. bu sürüş, bir yeni yıl hediyesiydi, böyle de garip arkadaşlarım vardır.
aracın çekiş gücü, torku, aerodinamisi, sesi... anlatılamaz, yaşanır. sabaha karşı bomboş yollarda ibreyi 325'e dayadığınızda bile zorlanmadan, titremeden ilerleyebiliyor. dünya ayağınızın altından o kadar hızlı akıyor ki, bu tecrübeyi ilk defa yaşıyorsanız eğer kafanızın karışacağı kesin. gerçi ben benzer bir tecrübeyi corvette z06 ile yaşamıştım ama bu kadar güzel değildi açıkçası.
her neyse, aracın iç tasarımı o kadar sade ve öylesine temiz ki, dışardan baktığınızla aynı şeyi görmüyorsunuz açıkçası. bir audi'nin içindeymiş gibi hissetmeniz olası. bu hissi sevmemiştim ancak bir süre sonra alışıyorsunuz. benzini su gibi içtiğini tahmin edebiliyorsunuzdur? 5bin cc ve 10 silindirli bir motordan ekonomi bekleyemezsiniz tabi. o gece ne kadar benzin parası verdiğimizi hatırlamıyorum, hatırlamak da istemiyorum.
kullandığım gallardo'nun versiyonu lp560-4 idi. ilk jenerasyon gallardo'ya göre çok daha agresif ve güzel bir dizayna sahip olması bir yana, ilk versiyon motorun güncellenmesiyle ortaya çıkan yeni güç dengeleri inanılmaz boyutta.
ben kendimi bir formula-1 aracının içindeymiş gibi hissettim açıkçası. hızlanması, yavaşlaması, virajları alışı... vites geçişlerinin hızı, sürüş modunun sizi olabildiğince serbest bırakması... her şeyiyle kendinizi bir pilot zannetmeniz olası. lakin bu aynı zamanda tehlikeli bir şey.
özetle; dünya üzerinde kullanması en zevkli şey bu bence. "anlatılmaz yaşanır" lafını haklı çıkarıyor.
müzik zevkini genişletmek, derinleştirmek, zenginleştirmek için ideal mekan. amatör-profosyonel komünite.
bu da benimkisi: http://soundcloud.com/utopiano
bir erol köse tabiri.
yeri gelmişken açıklayalım; ek$i sozluk gece güncellemeleri nedeniyle -alışkın olduğumuz gibi- yarım saatliğine bayaa bi yavaşladı. erol köse efendi de twitter'daki hesabından bunu üstüne alındı (başka bi şekilde açıklayamıyorum bunu). yok kapattırdım filan. bi saatliğine de olsa kapattırmışmış. ahaha lan bi saatlik kapattırma nerde görülmüş lan? neyse... sonra da dedi ki, "yurt dışı server korsan yayın" birazdan başlar. ek$i sozluk beta'yı mı kastediyor acaba? ulan o da türkiye'de be. ahaha komiksin adam ya.
bu teknikle çekilen görüntüye "fotoğraf" demek gelmiyor hiç içimden, o derece fotoğraftan uzak bir şeydir. teknolojinin getirisidir.
hiç biri çıkıp da analog pozitifi hdr negatife döndürmüş mü? bir bakın derim. hep dijital hep dijital, yazılım ürünü sentetik görüntü. fotoğraf değil lan onun adı, adam olun adam!
eskiden klasik forum havasındaydı görünümü filan. şimdi biraz daha modern olmuş, adam etmişler. ama bu sefer de kullanıcılardan ve kaliteden eser kalmamış.
birkaç yıl boyunca (5 yıl, dile kolay) klavye eskitmişliğim vardır forumlarında. tahmin edersiniz ki, tool başlığında (evet.)
belli bir sınırı olması gereken.
örneğin bir ülkenin gündemini meşgul etmemelidir. insanların yatıp kalktığı bir şey olmamalıdır. fanatizmi, ırkçılığı, şiddeti körüklememelidir. her şeyin tadında güzel olduğunu biliyoruz ve bu "tadında güzel" kavramı futbol için de geçerli olmalıdır.
özellikle türkiye'de, çoğu zaman futbol bir çok şeyin önüne geçebiliyor.
mesela şunu anlayamıyorum;
tuttuğunuz takım şampiyon olunca niye bu kadar çok seviniyorsunuz? siz mi şampiyon oldunuz? şampiyonluk primi mi alacaksınız?
tuttuğunuz takım yenilince neden bu kadar üzülüyorsunuz? siz mi yenildiniz? üç puanı siz mi kaybettiniz?
tuttuğunuz takım süper bir futbolcu transfer edince niye dilinizden düşmüyor? siz mi transfer ettiniz, akşam evinize gelip sıcak bi çorba mı yapacak, sıcak suyla ayağınızı yıkayıp size masaj mı yapacak?
tuttuğunuz takım avrupa'da başarısız olunca neden "tecrübesizlik" oluyor? oradaki futbolla buradaki futbolun farklı olması, tecrübesizlikten mi kaynaklanıyor yoksa kaliteden mi? bence kaliteden. türk takımları avrupa futbolu düzeyine ulaşabilecek kadar tecrübe sahibi. ancak o kadar kaliteli değil.
futbolla ilgili herhangi bir şey olduğunda bunun haftalarca irdelenmesini anlamıyorum ben. başka derdiniz mi yok arkadaşım sizin?
bu otomobiller bence gereksizdir. hayvan gibi benzin tüketen, gereksiz derecede büyük ve gürültülü bir motor, anlamsız hatlara sahip tasarımlar filan. gereksiz yani.
farklı bir müzikaliteye sahip grup. sözleri ve yüzeyden bakıldığında taşıdığı ifade çok ilgi çekici olmayabilir ama enstrüman kullanımı, düzenlemeleri, konsepti filan süper kendilerinin. özellikle de "boardface" adlı albümü 8.9 şiddetinde tavsiye edilir.
i'm gonna take a stab at this
surely we'll be alright
make a decision with a kiss
maybe i have frostbite
and when i shuffled on back home
i made sure all my tracks in the snow were gone
tissue and bone it was a tryst
this isn't a gunfight
checking it off of my list
unable to write
five years, countless months and a loan
hope i'm ready, able to make my own, good home
they go we go, i want you to know, what i did i did,
they go we go, i want you to know, what i did i did.
they go we go, i want you to know, what i did i did,
they go we go, i want you to know, what i did i did.
ergen liselilerin (özellikle de hatun kısmısının) bastığı yer olmaya doğru gidiyor. bu ergenler sürekli cicili bicili ayakkabılar, taş erkekler / hatunlar, öpüşen sevişen sevgililer, nutella'dan tut da adını sanını duymadığınız tatlılara - çikolatalara kadar her şeyi paylaşıyor, reblog ediyorlar. özellikle de "şunu yaptım, şunu gördüm" temalı gif'ler yok mu, delirtiyor beni. "pazartesi, okulun ilk günü, (bezginlikten gebermiş bir tip) cuma, okulun son günü (hoplayıp zıplayan şebeğin teki), c.tesi pazar ne güzel (havuzun kenarında elinde içki kadehi olan bi tip ve partide oynayan bi eleman)" şeklinde giden gifler var misal, aramasanız bile onlar sizi buluyor.
sonra en trajiği; "sevgilim ol!" ya da "ben de istiyorueaeeaaemm" temalı paylaşımlar. öf lan! amma banal...
peki ne yapıyoruz, sıradan "unfollow"ı basıyoruz bunlara. kendilerini bulsam alınlarının ortasına basıcam ama gerek yok o kadar kasmaya. evet.
pc versiyonu için yazıyorum:
fifa 2008'in konsol versiyonunu kopyalayıp, futbolcu, özellik filan ekleyerek bir dvd'ye yazmışlar. budur.
fifa 2010'un menülerindeki ve detaylarındaki kolaylıktan eser yok. her şeyi bir arada görmek gibi bir şansınız yok ki, kadro kurarken yaşanan en büyük sıkıntı bu. tamamiyle zaman kaybettiriyor. bir forma numarası değiştirmek bile bu kadar zor mu arkadaş ya? röh!
fifa 10'un menüleri üzerine kurulsa daha kullanışlı olurmuş.
oynanabilirliğe gelince, pes 2010'un eline verdiği bariz ortada. müthiş bir akıcılık, süper oynanabilirlik ve pes 2010'a kıyasla daha aktif ve başarılı bir ai. tabi pes 2010'un pc versiyonuyla karşılaştırıyorum yine. konsol tarafını bilemem, ellemedim hiç.
fifa 10'la aralarında şöyle farklar var; grafik akıcılığı ve sadelik gelmiş. fifa 10'da bol bol elle oynuyordu oyuncular, 11'de neredeyse hiç oynamıyorlar. hakemler daha sık faul çalar ve kart gösterir olmuşlar. profosyonel ve üstü düzeylerde gol atmak daha da zorlaşmış ki eşit düzeyde iki takımla oynanıyorsa, gerçekten farkı yok gibi neredeyse. gol atacağım diye kasıyor ve daha fazla zevk alıyorsunuz. oyuncuların morallerinin düşük ya da yüksek olması, pas vermeleri, çalım atmaları, refleksleri, gol yolundaki başarılarına kadar her şeyi etkiliyor. oyun hızı "normal" seviyedeyken dahi biraz hızlı gibi geldi bana. bilemedim.
sonuçta güzel oyun, bakalım 12 daha güzel olacak mı?
"ramazzotti"dir aslında. bitki özlü likördür. sek tadı kötüdür ama birayla bile süper gittiği tescillenmiştir. türüne göre %15 ila %40 alkol içerebilir.
