nereden başlayacağım şimdi ben? hangi birinden? koca bir dönemi arkamda bırakıyorum, son bir hafta... yapmam gereken her şeyi bir robot edasıyla eksiksiz yerine getirdikten sonra "eee, simdi?" noktasına gelmiş bulunuyorum.
ağrım var. ağrı kesici içince geçebilecek bir ağrı gibi değil bu. ruhum ağrıyor. ailem, işim, ilişkim... ah!!! herkesin koca bir sorun olduğu dünyamda, çözülmeyi bekleyen ancak çözmeye takatimin olmadığı durumlar yaşıyorum. ve sözlük evet. elim hala HEP kapıda. ödüm kopuyor birisi benden önce gidecek de arkasından bakan kişi olacağım diye. ve evet hala adaletsizlik gördüğüm yerde benle ilgili olsun ya da olmasın en çok sesi çıkan benim. neden böyleyim ben? kendimden yoruldum.
iş yerinde bi sorun yaşadım bu hafta benim için çok uzun geçti, geçemedi, bitemedi. ağlayarak erkek arkadaşımı arayıp "nolur beni gel al burdan" diyip zırladığım bi gün bile oldu hatta. ben canım yanınca yaklaşık dört senedir onun kapısını çalarım. o da tüm profesyonelliği ile yükümü sırtlanır. saçlarımı okşar, dinler, sarılır, çözümler üretiriz birlikte. bu sefer de öyle oldu. evime gözlerim şiş ancak içim rahatlamış ve daha güçlü girdim. hep öyle olur. hep iyi gelir bana. ertesi gün beni yine işten almaya geldiğinde ellerinde çiçekleri görünce, çiçek bahane "biz bize yeteriz sen hep mutlu ol" notunu görünce hem çokkk mutlu olup hem de şu anki ruh halimin temelini attım. ben gerçekten ona yetiyor muyum? o buncaaa şeyi yaparken ben neredeyim? çalışıyorum, eve geliyorum, birkaç saat zaman ayırıyorum, uyuyorum. SONRA? ne düşünüyorum onu mutlu etmek için? sıkıntıları olduğunu biliyorum ancak hep yüzeysel konuşmalarda kalıyorum. çünkü çalışıyorum, yoruluyorum, çocukların sesi o kadar yıpratıyor ki beni aldığı günler arabada müzik çalsın bile istemiyorum içten içe. ne büyük bencilim ama!
tüm bunlar bir yerde patlayacaktı zaten, şu an beni düşündüren her şey aslında onun patlama noktası. elimdeki yüzük ile bakışırken buluyorum kendimi. sık sık. onu çok seviyorum ancak kendini biraz ifade etmesine, benimle konuşmasına ihtiyacım var. zor bir insan olmamak dünyanın en güzel şeyi. "ben senin yüzünden her şeyi anlayabiliyorum da sen benim gerginliğimi nasıl anlamıyorsun?" dedi bugün bana. çünkü ben şeffaf biriyim. mutlu olduğumda da konuşurum mutsuz olduğumda da konuşurum ve biter. karşımızdaki insandan ruhsal çalkantılarımızı çözmesini beklemek ve kapalı bir kutu gibi köşede öylece beklemek çok büyük bir haksızlık değil mi? bilmiyorum ki. evet bir sorun var. "konuşalım mı?" dediğimde "hayır" cevabı alırsam nasıl ilerlerim? ilerleyemedim. elimde patladı. çaresizliğim öfkeye, öfkem kötü sözlere evrildi. halbuki bu hayatta ondan cok sevdiğim birisi yok. neden oldu? çünkü çok seviyorum ve duygularım çok yoğun. onu kaybetmemek için attığım her adımda aramızdaki ipi biraz daha inceltip yıprattığımı görmek beni çok üzüyor. "her şeyi düzeltmeye çalışmanın yok ettiği..." ben buyum.
saatlerce ağlamak ama ağladıktan sonra da tüm toksikliğin çekip gitmesini istemek çok mu büyük olurdu?
evlilik, eş ile yapılan eylemdir.
evlilik, duygusal ve fiziksel bütünleşmedir.
evlenen kişi çocuk yapmadan önce birbirini tanımalı, birbirini sevip saymalıdır. Ben bir kadının çocuğuyla film izleyip kumdan kale yapmak ya da çilekli milkshake içerek yürüyüş yapmak için evleneceğini sanmıyorum. sen evli değilsin, annesin ya da babasın. tüm bunlara eşini de dahil ettiğin zaman eş oluyorsun.
Sutlu cilekli sağ olsun, evliliğin güzel yanlarını anlatırken bile evlilikten soğuttu. teşekkürler.
sözlüğe döndükten ve ne zaman girsem sol tarafın leş gibiolmasından ötürü nick altıma yazan eski yazarlara baktım. neredeler acaba yazıyorlar mı hala diye, en trollünden tutun en efendisi en bilgilisine kadar hepsinin sözlüğü 5-6 yıl önce bıraktığını gördüm. bi oytunkaran kalmış o da çok yazmıyor anladığım kadarıyla.
10 yıl önce ulu'nun iyice bozması diye başlık atılırdı şimdi ulu diye bir şey kalmadığı için ekşi konuşuluyor. uludağ sözlük yazar konusunda bitmiş. sorry.
yaptığınız şeyleri sağlıklı bir zemine oturtmuşsanız o şey pişmanlık vermemeli. çünkü o anki sizle, o anki kafa yapınızla, o anki hislerinizle siz onu yapmayı istediniz. yaparkenki gerekçeleriniz pişman olmamak için yeterli.
yapmadıklarımız için pişman olabilir miyiz? evet. zamanında söylenmemiş bir söz veya yapılmamış bir davranış için insan pekala pişman olabilir...
arkadaşlarımla daha çok zaman geçirir, hatalarına karşı daha toleranslı olurdum.
çok keskin olmanın aslında çok da iyi bir şey olmadığını zaman kese kese öğretiyor.
kimsenin aslında dört dörtlük olmadığını, herkesle arandaki ilişkinin boyutunun farklı olduğunu ve içinde yanlışlar, ihanetler de barındırabileceğini görüyorsun.
zaman değiştirir, geliştirir, dönüştürür. bu böyledir.
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına.......
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.
yetişmeye çalışmaktır.
sosyal medyada gördüğümüz her şeyi yapmaya çalışmak, geri kalmayalım aman, onda var bende neden olmasın vsvs...
bizi var eden, biz olmamızı sağlayan değerleri teker teker görmezden gelip yok etmektir. sınırsızlık: "bunu yapamayız, bu bize göre değil" kalıplarımız kalmadı, zamanla öyle de güzel girdik ki her şekle.
her şeyin sonucunda geriye tek bir şey kalıyor: Yorgunluk.
bir blog açmak için fazla hevessiz oluşumdan ötürü yine, yeniden, bilmem kaç yıl aradan sonra buradayım. buraya ilk, insanlara anlatmak istemediğim şeyleri yazmak için gelmiştim. zaten sözlüğün filtresiz, şeffaf olabildiğim yanını seviyorum. burada kimse kimseyi tanımıyor ve açıkçası kime ne benim sorunumdan, kaygılarımdan, mutluluklarımdan?
evet. kısacık bir girizgah yapmam gerekirse, büyüdüm sözlük. hala büyüyorum. seninle ilk tanıştığımda üniversite öğrencisi, toy, gencecik bir kızdım. okul biter mi diye final haftalarında sana yazıyordum, bir arkadaşa söylenir gibi. okul bitti, öğretmen oldum. o zamanki sevgilimden ayrıldım. ne çok sevdiğimi ve onun ne kadar hak etmediğini hatırlar mısın bilmiyorum. iyi ki bitti. yeni bir ev aldı ailem, taşındık bizi mutsuz edip duran o evden. hepimiz çok şükür sağlıklıyız. bazen tökezliyoruz her aile gibi. olsun. okul.. sıradan. mesleğimi seviyorum-yöneticilere ölüm şaka! lol her işin kılçık kısımları oluyo diyeliiim.
birine aşık oldum bu süreçte. şen, koca bir çocuk gibi. bana evlenme teklifi etti. ayıla bayıla evet dedim ama birazcık korkuyorum. çok korkuyorum evlenmekten. aslında buraya dönmemdeki temel sebep ona dair kafamdakileri yazıp somut hale getirmek, sonra da çıkış yapmak, burası benimle mezara. günlüğümün okunduğunu düşünüyorum. aile evi terörü... iyi geceler sözlük.