ilkokulda, resim derslerinde, hocanın resimleri kontrol edeceğini bi hafta öncesinde belirtmesi üzerine; derslerde hiçbir zaman resimleri tam olarak tamamlayamayan öğrencinin, resim kontrolü uyarısını son gece hatırlamasıyla birlikte hayal gücünün belki anlık belki de geçici bi duraksama dönemine girmesiyle boş kalan yerleri boyayarak kapatmasıdır.
ben yapamazdım lan onu. acırdım pastel boyalarıma. zaten sadece sene başında alınan monamilerim vardı. sürekli tembihlerdi annem de. kırılmasın diye başımda taşıyordum neredeyse.
ama vardı böyleleri. bi boşluk mu gördüler. boya gitsin herhangi bir renge.
en garibi de resim öğretmenlerinin de bunu onaylaması idi. sanki dışarıya baktığımızda hiç boşluk yok.
mirc zamanlarının vazgeçilmezi olan eylem.
oyun oynamaktan başka hiçbir haltı bilinmeyen bilgisayarın; bi de internet olayı zuhur etmiştir.
daha doğrusu fark edilmiştir.
yeni şeyleri bulmaktan delicesine zevk alan ve bunu arkadaşlarına; şener şen'in hiç görmediği münih'i gibi anlatan bi arkadaş mutlaka vardır çevrede.
işte bu arkadaş; nasıl olduysa çet olayını öğrenmiştir bi yerlerden.
anlata anlata bitiremez.
bilgisayarın nasıl açıldığından bi haber ergenler ise bu gazla doluşurlar; a4 kağıda, word art yardımı ile saati 1 milyon, aç kapa bir milyon yazılarının çıktısı duvarlarında mutlaka yapıştırılmış olan internet kafelere.
zamanla müptelası olunur çet (!) mevzusunun bir lahzada.
öyle ki; on parmak klavye gözü kapalı kullanmaya başlanır.
çöpe her döktüğüm yemekle;
dolapta unutulmuş, veya sığmadığı için çürümüş sebzeleri her gördüğümde;
bunca bolluğun içindeyken hala daha mutsuz olmamı her düşündüğümde;
insan mıyım lan ben de diye kendimi sorgularken; bi kere daha utandığım felaket, kuraklıktır.
kelimeler kifayetsiz kalıyor kara gözlü çocukları gördükçe yanan yüreğime.
ajitasyon değil bu.
insanlığa dair bazı hislerini kaybetmemiş insanlar anlar zaten bunu gerektiği gibi dile getiremesem de.
edit: başlık başıma kalmış. ilk defa sevindim buna. ne güzel.
bundan bi kaç yıl önce, arko traş köpüğü reklamlarında oynayıp, oyuncağını sürekli yere atma sureti ile ağlayarak; babasından ilgi bekleyen sevimli kızdır.
öyle bi bakar ki mavi gözleriyle; çocuk sevmeyenlerin bile ısıtır içini. sen hep at oyuncağını, ben bıkmadan alırım diyesi geliyor insanın izlerken.
gerçi reklam için bile olsa; ağlamasına kıyamıyor insan.
çevresindeki ahmaklar da ağızları bi karış açık dinlemeye devam ederler.
sonra o kitabın her cümlesini ezberleyip tüm sosyal ortamlarda paylaştıktan sonra yine kitaplarının özü aşk olan yazarlarla bi süre devam ederler kitap okuma maceralarına.
nasıl kılarsa kılsın, belki de ömrü boyunca kılıp kılabileceği en içten namazıdır yarım yamak da kılsa. besmeleyi mismillah şeklinde de dese ** da dese, yine de makbuldür onun namazı.
yanındaki annesinden, babasından örnek de alsa. secdeye vardığında çaktırmadan onlara da baksa.
çünkü çocuk kötülük nedir bilmez.
çünkü insanları tanımaz.
kalbi tertemizdir.
çünkü kirlenmemiştir.
çünkü saftır.
dersi hep aynı ses tonunda anlatan öğretmenlerle o dersi dinlemeye çalışan öğrenciler arasındaki çetin mücadele sonunda uykusuz kalmış veya her ortamda uyuyabilme yeteneğine sahip bir öğrenci mutlaka pes eder.
ve başlar esnemeye.
sonrasında belgeselde esneyen bir kedi görse esneyen süpersonik öğrenciler katılır o esneyen bir öğrenciye.
kendini fazla kaptırıp da uyuyanlar mı dersin, hocaya çaktırmamak için ağzı kapalı esnemek fiilini gerçekleştirirken feridun düzağaçlaşanlar mı dersin.
çeşit çeşit öğrenci tipleri çıkar ortaya.
hocanın konuyu dağıtıp espri yapmaya çalışması, esneyen öğrencilerle dalga geçmesi de yaramaz işe.
misafir gelir. normal çocuklar gibi tüm sevimliliğiyle hoşgeldiiniizz diyemez.
annesinin zoruyla, kenardan köşeden itelemesi ile hoşgeldiniz der belki bi ihtimal.
misafirin de hoşuna gider vu utangaç tavırlar.
sevmeye yeltense de utangaçlıkla yabaniliği harmanlayan çocuk yanaşmaz.
- gel bakim adın ne senin.
- ...
- dilini mi yuttun, aa yoksa adın yok mu senin? (böyle saçma cümle yok)
- ... (çocuk kaçar)
kapı kenarlarından, koltuk köşelerinden misafiri gözetler bu çocuk.
aslında yanaşacak ama içinden bir şeyler engel olur.
o baktı mı bakmaz.
gelir annesinin kucağına oturur, veya hiç yapmadığı şeyleri yapar dikkat çekmek için.
ama çaktırmadan.
misafirin getirdiği şeyleri de yemez bu çocuk.
poşette çikolata vardır.
onu görür.
yanından geçer.
etrafından dolaşır poşetin ama yok alamaz kesinlikle.
tam gider ayak misafir çocuğu yalnız yakaladığı bi anda para sıkıştırır cebine.
çocuk parayı gelir misafirin cebine geri koyar.
misafir pes etmez kızar gibi yapar, al bu parayı der.
çocuk gider misafirin önüne atar parayı.
her dışarı çıkıldığında; kardeşin aklına beraber yemek yeme düşüncesi gelir. ben: hadi gel ne yemeği simit alalım şuradan ne güzel sıcacık kız. (hesap ödemekten kurtulmak için) kardeş: yeaa param var benim. kendi yemek paramı veririm ben sana bile ısmarlarım gel bir şeyler yiyelim. iç düşünce: iyi lan bu sefer ısmarlayacak yiyebildiğim kadar yerim. oh olsun ona.
yemek biter.
sağa bakarsın yok, sola bakarsın yok. sevgili kardeş ışınlanmıştır.
bu bi döngü halini alır.
yemek parası x olsun. sevgili kardeşin olaya el atmasıyla;
imkansız gibi görünen x= abla
veya
x=abi
gerçek olur.
kardeş ise etkisiz elemanı oynar. *
çoğunun okul numarasından tut da yazılarına kadar hatırlanırken, seni tanımazlıktan gelebilecek arkdaşlardır.
en güzel yıllardı halbuki.
defterini evde unuttuğu için ağlamalar, **
birisi ittiği için yere düşüp ağlayanlar, *
sonra aklımızca birleşip iten kişiyi dövmeler...
velhasıl kelam güzel günlerdi, birlikte geçirilen.
ama şimdi yabancılaşmak içini acıtıyor insanın.
en kral yeşilçam klişelerindendir.
annesi babası ayrılmış, ayrılmak üzere olan küçük çocuk veya evlerinden çıkmak zorunda kalan ailenin büyük çocuğu tüm aile bireylerinin olduğu çerçeveyi alır koynuna, sarılır, ağlar ağlar uyur.
bazen de sevgilisinden ayrılmış genç kızımızın uyumak için seçtiği süper bi uyku aracıdır. sevgilisiyle olan bir fotoğrafını alır bu sefer de.
olmadı onun aldığı peluş ayıyı.
minik bir sevgi kelebeği gibi takılmaktansa daha gerçekçi, daha doğal olan arkadaş bu.
candır aslında. o da ister sevgi kelimelerini sıralamaya dostuna.
ama böyle görmemiştir ne ailesinden ne çevresinden.
yadırganmaktan korkar.
her haliyle sevilen dosttur. öküz kelimesinin sadece hakaret olmadığını anlar insan bu dostla.
derste gözü olmayan; hobilerini, tüm aktivitelerini yapıp, kalan zamanda da ders çalışan insandır.
kimi zaman sistem karşıtı olduğunu savunur, kimi zamansa hiperaktif bir insan olduğunu. *
ama temel olayları hep aynıdır. tek avuntularıdır zeki ama çalışmıyor diyen ebeveynleri.
--spoiler--
Dağların güzel kızı, Gelmezsin bu dağlara.
Gurbet seninle midir, Dert oldun buralara.
Sen sevdiğim olmasan, Gelmem bu yaylalara.
Yine yoksun yaylada, Takıldın mı ağlara
Yürek bu dayanamaz, Durduk yere ağlamaz,
Yürek bu dayanamaz, Durduk yere ağlamaz
Gün görmedim allahım
Dünya bana da kalmaz
Gün görmedim allahım
Dünya bana da kalmaz
Gün göster ey allahım
Dünya bana da kalmaz
Gün göster ey allahım
Dünya bana da kalmaz
Madem kavuşamadım, niye sevdim Allahım.
isyan etmek istemem, tutsun dünyaya ahım.
Söylemeyle olmaz ki, başa gelen çekilir.
Ayrılmam sevdiğimden, sevda böyle çekilir.
--spoiler--
şeklindedir.
temel mantığında simsiyah bir sahnenin, fosforlu olduğunu tahmin ettiğim kostümlerin ve matematiksel hesaplamaların yattığı, ülkemizde az tercih edilen, yetenek sizsiniz türkiye adlı programda denk geldiğim gerçekten güzel, dikkat çekici bir gösteri türü.
yeşil renklisinin gerçekten çok güzel koktuğu, yirmi beş otuz tl gibi oldukça cüzi fiyatlara parfümleri olan, ancak artık bulunmayan, * fransız malı bir parfüm markasıdır.
her şeyi göze aldım, gitmedim yanında kaldım,
bir hayalin peşinden sürüklenirken ben sen aldanırım sandın
mühürlüdür adın,
adıma bundan sonra
yeni bir satır aşkın,
alın yazıma.
mühürlüdür adın adıma bundan sonra
yeni bir satır aşkın,
alın yazıma.
koyma beni perişan
benim senden başka bir dermanım yok
koyma beni perişan
benim senden başka bir dermanım yok
--spoiler--