şöyle bir seçeneginiz http://bit.ly/1tYp2zR varken bir kez daha düşünün derim. hem fıstık gibi danimarkalı sarışın kızlar, hem de çocuğunuzun ilk 3 yıllık masrafı bedava, hem de paris'de muhteşem bir tatil?
ne zamandır erteliyordum izlemek için. tam da ağlamaya ihtiyacım olduğunu hissettiğim, şu kasvetli günde derdime derman olmuş bir film.
klişe aşk hikayelerine nispeten daha gerçekçi ve kendinizi bulabileceğiniz, yapamadıklarınız, söyleyemedikleriniz, içinizde kalanlar, geç kalınmışlıklar ve unuttuğunuz bugünler üzerine oturtulmuş gerçekçi bir içerik.
anne hathaway ve jim sturgess oyunculukları ve mekan çekimlerinin hoşluğu da eklenince oldukça tatmin edici, tavsiye edilebilir bir film olmuş.
..en heyecanlı yerinde yarım kalan filmler, dinlemeye doyamamışken biten şarkılar...
hiç bitmesin dediğimiz, sanki o anda atmosferin en üst katmanında, tüm her şeyden uzakta en mutlu insan olduğunuzu düşündüğünüz, hissettiğimiz zamanlar...
tüm olumsuzluklara nasılsa geçer, nasılsa birazdan eskisi gibi devam eder, nasılsa mutlulukla geçirdiğimiz dakikaların tekrarı başlar diye umduğumuz anlar...
o ümitle bekleyerek, yarım kalan, onsuz kalan hayatımızın s'onsuzlaşması. içimizde bir yerlerde kalmış uktelerin yarattığı burukluğun bir şekilde silinebileceği düşüncesi...
oysaki hiç silinmemesi, unutulmaması...
eksildiğini yada sona doğru yaklaştığını düşünürken, tadının azaldığını sandığımız o kekremsi acının,
beklenmedik zamanlarda, beklenmedik anlarda tekrardan belirivermesi, ben gitmedim hep burdaydım, buradayım diye karşınıza dikilivermesi...
kalbinizin tam ortasında yaktığını bildiğiniz halde orada durmasına izin verdiğiniz ateş...
üstelik söndürebilecek iradeniz varken en başında, bile bile yakmasına, tüm bünyenizi sarmasına usul usul izin verişiniz...
bir yandan aptallık bu derken, diğer yandan bu aptallığın sizi yakışını hiçbir şey yapmadan gülümseyerek mutlu olacağınızı ümit ederek seyretmeniz...
bir tanımı olmalıydı.
belki de milyarlarca...
milyarlarca insanın yaptığı, milyarlarca tanıma uyan,
adıysa hep aynı olan...
o...
o hep aynıydı, her ne kadar girdiği bünyeye göre şekil değiştiren bir virüs gibi hareket etse de...
yine fenalarda olan firma. Olacak iş değil sen git 4S'den daha pahalıya mal et parçalarını bi'de adamlardan daha ucuza satmak zorunda kal olacak iş değil. işn çok zor be nokia. lumia 900 ile zararına satışlara başlamış adeta.
acaba sosyalizme karşı miydi değil miydiden çok şu an ki gidişatın bahsettiği distopyaya ne kadar benzer durum içinde olduğudur.
sistemin başındakilerin sistemi iktidarları doğrultuşunda nasıl değiştirebileceği ve halklara nasıl yön verebileceklerinden bahsederdi orwell
ve şimdiki durumumuza bakın cinsel hayatınıza, seçimlerinize, özgürlüklerinize nasıl da el koyuyorlar.
sorumluluk benim sen ne anlarsın diyerek yaşalar çıkartıp yaptıklarını eleştirenleri de terbiyesiz diye niteleyen, halkını küçümseyen bir iktidar... ve tüm bunları hala padişahım sen çok yaşa nidalarıyla karşılayan bir halk...
lider olup olmama konusunu tartışamam bile. kesinlikle bir lider kabul edelim veya etmeyelim bu bir gerçek.
fakat halkını anlamayan azınlıkları hiçe sayan bir lider. kabinesindeki bakanları olsun kendisi olsun halkla nasıl dalga geçtiklerini birazcık yakından takıp ediyorsanız ve buna rağmen fark etmiyorsanız ya köyü bir fanatiğisinizdir yada gerçekleri görmekten korkan bir hain.
evet hain diyorum. gerçekleri görmeyen sadece iyi taraflarını savunarak yandaşlık yapan, mensup olduğu partiyi eleştiremeyen tüm vatandaşlar haindir nazarımda. bu ülkedeki en tehlikeli kimselerdir hatta.
bunlar öyle kimselerdir ki takım tutar gibi tutarlar. siyaset konuşmaya başladığnızda taraftarı oldukları partiyi eleştirmeye başlarsanız inanılmaz bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz.
halbuki her kesim eleştirilmeli muhalefeti de iktidarı da olmak üzere. asıl sorun burada zaten. her kesimden insan asla toz konduramıyor ideolojisine, siyasi görüşüne. ve koru körüne sempatizanlıklar başlıyor böylelikle...
izmirlisini geç "siyaset" konuşan kız olmasıdır mühim olan. Siyaset derken dalkavukluk yada sempatizanlık değil tabi kastım.
Sevgili, süs püs, giyim kuşam muhabbetlerinden başka bi'şey bilmeyenleri fazlasıyla mevcut zaten bırakın da siyaset konuşsun
avrupada rekor düzeyde borçlanmış ülkeleri tanımlamak için kullanılan kısaltma. ( portugal italy ireland greece spain )
domuz anlamını da çağrıştırdığından aşağalıyıcı bir kısaltma olarak kullanılır.
Aamir Khan'ın başrolde oynadığı hatta hindistanda verilen filmfare ödüllerinde en iyi aktör ödülünü kaptığı 4 saati aşkın süren bir bollywood yapımı. Hint köylüleriyle ingiliz ordusu arasında geçen kriket maçı mücadelesini konu alır. Güzeldir, izlenesi.
ellerinde muhakkak poşet vs.leri de vardır. içinde de terlikleri olmazsa olmazlarıdır. Eşlerinden evvel eve dönme telaşı sardığından bu saatlerde yoğunca görülmektedirler.
bunun 20 yaşında aynı anda çokça sevgilisi bulunabilen versiyonları da bulunabilmektedir. elbette bu insanı yeğlerim. dürüsttür velhasıl. olup olmaması ise kader kısmet