nba'De farklı dönemlerde efsaneleşen yıldızlardır. çoğu basketbolsever onları eşleştirip kimin daha iyi olduğu kanısına varmak ister. tabi bu imkansız bir haykırıştır yalnızca!
nba'Deki efsane pivotlardandır. adının çok bilinmemesinin nedeni diger büyük pivotların aksine bir şampiyonluk yüzüğü kazanamamış olmasıdır. kariyeri boyunca sakatlıklarla boğuşmasına rağmen bitmek bilmeyen mücadelesiyle adını basketbol tarihine yazdırmıştır. zaten 1992 yilinda da hall of fame'e seçilmiştir.
hall of fame oyuncularından olup kariyeri boyunca hiçbir sezon 20 sayı ortalamasının altına düşmemiş bir hücum efsanesi. bu yeteneğinin yanında takım oyununundan vazgeçmemesi günümüzdeki bencil yıldızlara ders verir niteliktedir.
hall of fame'de bulunan oyunculardandır. pivot mevkiği için fiziksel dezavantajlarına rağmen hem hücumda hem de savunmada mücadeleyi asla bırakmayan saldırgan bir yapıya sahipmiş. harika bir pas yeteneğinin yanısıra üçlük atabilecek kadar iyi bir uzun mesafe şutunun olması onu büyük oyuncu statüsüne çıkarmıştır.
nba tarihinin üst düzey pivotları arasında anılmaktadır.
küçükken büyüklerimizden dinlediğimiz bir masalın kahramanıdır bepuk kuşu. henüz hayatın ve insanların kirli yüzlerini görmediğimiz zamanlarda munzurun sıcaklığında dinlerdik bu masalı, öyle ki gözlerimizi kapattığımızda hiç gitmemiş olsak da dersim'i görürdük, sonra düzgün baba gelirdi sanki başucumuza...
hikayeye gelince, uzun yıllar önce iki kardeş yaşarmış. keko ve kız kardeşi. iki kardeş ,baharla birlikte mamekiye dağlarına kenger toplamaya çıkmışlar.gün boyunca kenger toplamaktan yorgun düşünce, bir akarsuyun kenarına oturup bölüşmüşler bir kengeri. sonra da doğanın cömertliğini yüklenip sırtlarına evlerinin yolunu tutmuşlar.torba delik, yol boyunca birer birer dökülmüş kengerler. torbayı boşalttılkarında bir kaç kenger düşmüş yere. öfkesine yenilmiş keko. ateşin ve suyun üzerine yemin etse de kardeşi, sen yedin, demiş, kengerleri. çaresiz kalmış kız kardeş. kes karnımı, keko demiş kes de bak içine. kararmış gözleri keko'nun saplamış bıçağı ve düşmüş kız kardeşi yere.
fakat kardeşinin karnında sadece paylaştıkları yarım kengeri görünce keko, acının ağırlığı ile bir yılan gibi çöreklenmiş yüreğine. tanrım, demiş. beni öyle bir kuş yap ki, diyar diyar dolaşıp anlatayım acımı.
dayanamamış tanrı bu yakarışa. guguk kuşu yapmış keko'yu.
işte o gün bugündür, bahar ayı geldiğinde taze kengerler yetiştiğinde, bepuk anlatır durur acı dolu sesiyle,kardeşini nasıl öldürdüğünü. *
bepo-keko
kam kişt
mı kişt
kam şüt
mı şüt
kam kınıt
mı kınıt
bepo-keko
kim öldürdü
ben öldürdüm
kim yıkadı
ben yıkadım
kim gömdü
ben gömdüm...
Dağlar beni koyver dedim
Yar ağlamasın yaşlar akmasın
Doymadım ömrüme nasıl ölim
Yar ağlamasın dizin vurmasın
Yollar tuzak ben ne edim
Yar ağlamasın ciğer yanmasın
Gülüm solmasın
Ağlama yar
Gel ağlama yar
Gadaların bana gelsin
Sen ağlama yar
Gül kırılmasın
Gönül kırılmasın
Kar fırtına boran olsun
Gülüme yağmasın
Ben öleyim
Oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin
Dur ben öleyim
Dağlarıma bahar gelsin
Oy ben öleyim
Ağlama yar
Gadaların bana gelsin
Sana gelen bana gelsin
Sen ağlama gelsin
Sen ağlama yar.
Gülüm darıldı
Gönlüm yoruldu
Kar fırtına boran vurdu
Gülüm kırıldı
Ben öleyim
Oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin
ferhat Tunç'un kavgamın çiçeği adlı albümünden çok güzel bir şarkı.
Şimdi bir dünya sığıyor yalnızlığıma
Kirletilmiş gecelerde yitirdik yolumuzu
Yok artık o zühre yıldızı,
Şaşkınlığım ondan
insanın aşksız, doğanın yarınsız,
Yaşamın güçsüz bırakıldığı yürekte
ince bir sızıdır uçurumda yaşam tutkusu
Yoksulluğum menekşe koktuysa ömrümce
Ondandır üstüme başıma bulaşmış bu ay,
Bu kenger, bu ışkın kokusu ondan
Kar sularının aktığı derelerde
Kırmızı benekli balıklarla yüzdüm ben
Sevgilinin iki dudağı arasından çıkan söz gibi
Dağlar arasında akan o suların rüyasında büyüdüm ben
Anafatma suyu dedim içtim ben,
Munzur dedim o aşkta arındım ben
Duruldum ay gibi kalbimin ferahlığı ondandır
Destan gibi yaaşayan yaşlılar gördüm
Çınarlar, meşeler, ak kavaklar yaktılar, alıçlar vardı
Şilanlar
Yaban ördekleri inerdi dağ gölümüze,
Turnalar semah tutardı gönlümüzde,
Leylekler gelip yuva kurardı başımızın üstüne
Bildiğimiz yek acılı kuş bepuk'tu o zaman
Ürperir derinden burkulurdu kalbimiz
O çığlığı duyduğumuz an
Yanlışlıkla kardeş katili olan birinin
Acısından kuş olup dağa çıkmasını
Bepo, keko demesini dağ rüzgarı ile
Kardeşlik özlemiyle uçurum şarkısı olmasını
Bepo, keko, kam kışt mı kışt, kam şüt mı şüt
Ömrümüz bu kadarmış menekşe kokusu
Kederim ondandır biraz bu şarkım ondan
Her annenin çığlığı her yaranın inleyişi
Ezilmiş her çiçeğin sesi bepuk sesi ise
En acıyan yeri kalbi ise insanın
Bepuk kuşudur o artık kendi dalında
Ne tuhaf şey savaşların dünyasında
Menekşe tarlasının çocuğu kalmak
Ay kararmadan küçük yıldız
Dünyanın ötesine kovulmuş yıldız
Sular kabarmadan ay kararmadan
Savaşların külünden kurtar beni
Katillerin de barış dediği bu yalandan,
Bu vahşet dünyasından kurtar beni
Bepuk kuşunun sesini duyan yoksa artık,
Gören olmuyorsa bu acıyla çıldıranı
Artık geçmiş zamandır
Bu çöl yangınından kurtar beni
Anlat dedi eski bir anı
Anlat uçurum kıyısı solgun dünyayı
Ordan başlasın artık barışmaya insanlık
Dönsün herkes kendi menekşe tarlasına
Umudum ondandır sevincim ondan
Bepo, keko, kam kışt mı kışt, kam şüt mı şüt
Kam şüt mı şüt, bepo keko, bepo keko
ayrıca küçükken dinlediğimiz bepuk kuşu masalını da bize hatırlatmıştır.
özellikle ülkemizdeki ırkçı bünyelerin dünya genelindeki ırkçı liderlere karşı duyduğu sempati hatta onları savunmak adına binbir takla atma üzerine ortaya çıkabilecek kampanya.
şu sıralarda fidelio'nun italyan ırkçıları hakkındaki güzel düşünceleri ve onlarla beraber bir tribün grubu oluşturma isteği de buna ön hazırlık oluşturabilir.
ortaya çıkacak sorun ise kendi ırkını üstün gören bir zihniyetin başka bir ırktan kişilerle nasıl bir dostluk ilişkisi kuracağıdır. işte o da anti komunist dayanışma'nın verdiği güç ve zeka seviyesi ile alakaladır.
hitler denen kişiliğin son zamanlarda adıNIN FAZLACA ANILMAYA BAŞLAMASIYLA ORTAYA ÇIKAN iLiŞKiDiR. ilginçtir yurdumuz milliyetçilerin ernesto KAHRAMAN iLAN EDiLDiĞiNDE BiZiM YURDUMUZUN KENDi KAHRAMANLARI VAR TADINDA ELEŞTiRMEYE BAŞLAMASI BiR ÖRNEK iKEN BU KiŞiLERiN BiR ALMAN FAŞiSTiNi SAVUNMAYA ÇALIŞMAK ADI ALTINDA BiNBiR TAKLA ATLAMALARI ANLATILAMAZ BiR DURUMDUR. üstelik hitler denen şahısın neler yaptığı ortada iken.
solcularin samimiyetsiz olmasi TÜRÜ BAŞLIK AÇAN ZiHNiYETiN BU SAVUNMA MEKANiZMASI iÇiNDE YER ALMASI iSE AYRI BiR GÜZELLiKtir.
eski bir yunan efsanesine göre kurbanlarını küçük bir yatağın üstüne yatıran procuste adlı haydut, kurban yatağa sığmayacak kadar iri ise kolları yatağa sığacağı biçimde keser, kurban yatağa göre küçük kalırsa bacaklarını kopartıp yatak boyunca uzatırmış.
edit: başbağalar veya sivas katliamı konusunun açıldığı başlıkta da alexandros grigoropoulos'Dan özür dilemenizi bekliyoruz. sizin mantığınız bu kadar ilerliyor işte. bu çocuğun ölümünü gözardı edelim çünkü başka yerde de insanlar ölüyor. bir olaya tepki vermeniz gerekirken olayı hemen başka olaylarla karşılaştırıp edebiyat yapıyorsunuz. eğer yeterince cesur ve düşüncenizin arkasında iseniz bütün olaylara tepki verirsiniz, yoksa ironik bir vakadan öteye gidemezsiniz.
içinde Sonia Viviani gibi bir hatunu barındıran değeri yeteri kadar bilinmemiş 1975 yapımı bir yeşilçam filmi. gerek ilginç konusu gerekse farklı oyuncularıyla bildiğimiz yerli filmlerin dışındadır. tv de fazla gösterilmemesi ayrı bir özelliğidir. film müziğini ise cahit berkay yapmıştır.
şimdi bunlar gerek sözlük ortamında gerekse gerçek hayatta izlerine sık rastlanabilecek tayfadır. bunlar namusları, onurluları için her şeyi yaparlar, hepsi birer delikanlıdırlar. ancak bunların bir niteliği özellikle sol görüşlü kızlar olmakla beraber kendi çevresi dışındaki insanlar hakkında abuk sabuk sözler sarfederler. yok bu kız veriyormuş yok baksana şuna nasıl giyinmiş hele bak şu erkeğe küpe takmış tadında cümleleri ağızlarından düşürmüzler. bunların başka bir zamanda başka bir mekanda ahlaktan bahsetmesi de ne kadar ironidir.
özellikle galatasaray hakkında mantıksız entry giren hatta galatasaray'ın oynayacağı bir maç hakkında kendi takımının ezikliklerini galatasaray'a bok atarak kapatmaya çalışan bünyelerin ağıtıdır...
üzülüyoruz bu bünyelere ailece, ben bıraktım artık her entrylerine artı oy verecem bak, yazık ulen!!!