Bu diz çökmek değil. Elindeki teknolojinin para etmesi için ticari pazara sahip olması gerekir. Teklif edilen anlaşma gayet basit. Biz casusluk faaliyeti yürütmüyoruz ticaret yapıyoruz alın size kaynak kodları hatta bunları isterseniz ticari olarak da kullanabilirsiniz. Peki ama neden bu kadar rahatlar. Bilin bakalım neden?
Ne yaparsa yapsın abd çinden daha ucuza maliyet çıkaramaz.
Cevabı bu kadar basit.
Devrimler yapılırken (cahil uyutulmuş halka sorulmaz).
Toplumun (akıl-ilim) sahibi önde gelenleri cahil ve uyuyor olan halka rağmen, bedel ödeyerek yapar.
inandıklarına, sahip olduklarına, bakış açısı daima korkuyla olmuştur insanın.
insanı ''insan'' yapan budur.
Korkusunu yenmiş biri artık istese de dönemez ''insan'' adına ve ''insanın dünyası''na.
yığınların çok ötesinde umutsuz ve yapayalnızdır artık.
unutur sevmeyi de gülmeyi de. zaman tanrısı olmuştur artık onun, o da yavaş yavaş geçer ve unutur konuşmayı da. kendinden başka her şeyi, kendinin bildiği şekilde hatırlıyordur artık.
artık inanamıyordur hiçbir tanıma!
yaratıcı bir hiç olmuştur artık, cesareti yaratmıştır!
bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir ''hiç''e dönüşmüştür.
ve hiçbir zaman esirgemeden tıpkı bir güneş gibi erdemini çevresine yaymıştır.
her şeyin ötesinde olarak yalnız, ve her şeyin ötesinde olan bir aziz yalnızlığıyla.
kudurur çoğu zaman, kendini aşamayacak olursa eğer...
ve yine sinirden çıldırır çoğu zaman, korkmaktan korktuğunda...
Bir gün köydeki bahçemde toprağı çapalarken omzuma bir serçe kondu. Omzuma takılacak hiçbir apoletin beni o andaki kadar seçkin kılamayacağını hissettim.
3 kardeşin yaptığı (3 Hür El) - ''sevenler ağlarmış'' şarkısı sözü
Bir yarim olsun isterdim, gözleri yeşil
Bir yarim olsun isterdim, gül yüzü gülen
Onu çok sevmek isterdim, delice sevmek
Peşinden koşup koşup, sonunda almak
Ben sevmek, sevmek isterdim
Nerden bilirdim, sevenler ağlarmış
Bir yarim oldu sonunda, gözleri yeşil
Bir yarim oldu sonunda, gül yüzü gülen
Onu çok sevdim sonunda, delice sevdim
Fakat bu aşkın sonunu, ben hiç bilmezdim
Ben sevmek, sevmek isterdim
Nerden bilirdim, sevenler ağlarmış
türkiye'nin 1950'den sonra aydınlık gördüğünü söyleyen kişi varsa; oturmuş olan kişilik taşlarının temelinde cehalet, duvalarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunuyordur.
okuduğum onca tarih kitabından sonra 1950'den sonraki hükümetlerin veya yöneticilerin her birinin utanılacak bir kısmını bulmuşumdur ne yazıktır ki. ve bu ülkede yaşadıkça utanmaya devam edeceğim.
ki fazla derine inmeye devam edersem atatürk'te bile buluyorum. bunu söylediğimde bu sefer kemalist cahil kitle tarafından topa tutuluyorum.
özgür bir düşünce olarak dilimden çıkan her kelime; her ideolojinin
her dinin ve her türlü insan güruhunun ar damarına basıp gözlerinin açılması ve değişmeye başlaması yerine; bana küfretmesine hatta saldırmasına neden olan olaylar yaşıyorum.
üzülüyorum utanmaktan utananlara.
üzülüyorum suya baktıklarında kendilerini bir kaplan gibi gören kedilere.
ve üzülüyorum; sizlerin anlayışınızı tamamen kaybetmenize.
ama biliniz şunu; artık ne size acıyorum, ne de bu zamandan sonra acırım.
Prof. Lagerbring'e göre isveç Tanrısı Odin, "Herwarar Masalı"nda Tirkiar (Türkler) ve Asiemaen (Asyalılar) olarak tanıtılan büyük bir kitlenin önderiydi.
Tasvirlerde kurtlarıyla gösterilen Odin'in Türkland'dan (Türk ili) isveç'e yolculuğu masalda ayrıntılarıyla anlatılır, adaletinden ve bilgeliğinden söz edilir.
Vikinglerin Thor ve Odin isimli iki önemli tanrıları vardı. Her iki isim de türk kökenli isimlerdir. Thor adı TUR sözünden ve Odin adı da OT-iN (inen ateş) sözünden kaynaklanır. hepsi tamamen türkçe kökenlidir.
Thor, yani Tur; yüksek makam, yuvarlak gök, türeme, töre ve Türk sözcüğünün de köküdür.
isveç tarihçiliğinin babası Rektör Sven Lagerbring Odin ve Oğullarının Kuzey Avrupa'ya Türkçeyi getirdiğini de kaydediyor. Runik yazı adı verilen oyma yazılar da, Noveç’ten Orta Asya içlerine, Orhon Yazıtları’na kadar görülüyor. Norveç ve isveç’te Runik harflerle yazılmış, fakat isveççe ve Norveççe olarak okunamayan yazılar var.
Odin ismine iskandinavya kadar Orta Asya Türklerinde de saygı duyulduğu bir gerçektir. Eski kaynaklar Öden Ata isimli kutsal bir Türk büyüğünün Eski Türk Yurdunda anıtları olduğu ve çok saygı duyulduğunu anlatır.
Ünlü komutan Timur batı seferine çıkmadan önce Öden Ata’nın kabrini ziyaret etmiş, dua ve dilekte bulunmuştur.
isveç yazısı ve eski türk yazısı aynı kökene sahiptir. kazınış biçimleri ve eğimleri de aynıdır.
(bkz: orhun yazıtları)
ölülerini gömme tarzları da benzerlik taşıyor. bunun yanında viking savaşçıları ölünce valhalla'ya, türk savaşçıları ölünce uçmaga yükseliyor.
ve tarihte kadınıyla birlikte seferlere çıkan nadir milletlerdir vikingler ve türkler.
iki milletin de şaman kültürü vardır. belki ikisi aslında aynı millettir kim bilir.
sonuçta gerçek türk yok olmadı mı? hani hangimiz sen mi türksün anadolulu?
isveçlilerin sarı saçlı mavi gözlü olması, ve atatürk'ün de aynı özellikleri taşıması sizce ne demektir?
tarih tesadüflerin dışındadır. şans yoktur, ihtimal varıdır. kader tatmin olma güdümüzün oluşturduğu boş bir inançtır. peki bu nedir ey türk?
Ben müslümanım demek; ben Sümer/Mısır/Babil/Asur dinlerinin, 7.yy arap yorumuna inanıyorum demektir. Bu kadar net, bu kadar da açık seçiktir.
Ben Hristiyanım demek, ben Sümer/Mısır/Babil/Asur dinlerinin, 3.yy Roma yorumuna inanıyorum demektir.
Ben Museviyim demek, ben Sümer/Mısır/Babil/Asur dinlerinin, ~MÖ 3.yy Yahudi yorumuna inanıyorum demektir.
her dinin ortak saçmalama noktası:
Zaten bunları inkar etmezler, fakat tek tanrılı din vardı, insanlar bozdu gibi saçmalarlar.
ilk önce monoteizm vardı, bozuldu polyteizm geldi diyen Wilhelm Schmidt'dir.
Genel kabul gören ise: preanimism, animism, totemism, polytheism ve son olarak monotheism'in olduğudur.
Wilhelm'i destekleyenler dahi henotheism gibi bir yapı düşünürler. (Çok tanrı var ama sadece birine tapınılıyor gibi)
Tüm dinler islamdı, sonradan bozuldular, ilk din tektanrıcılıktı insanlar bozdular çoktanrı çıktı" Yalanları ==> En Eski Din, Tek Tanrıcılıktı (Moneteizm) Yalanı
Aslında bu yalan, hristiyan kökenlidir. Fakat, müslümanlar da, "yeryüzünde tek din olduğunu ve bunun islam olduğunu fakat insanların bunu bozduğunu" düşündükleri için, bu yalan teoriye inanmaya yatkındırlar. Müslümanların, islamın putperest ve diğer dinlere benzerliklerini "hepsi aynı Allah'tandı" diyerek açıklayabilmeleri için, böyle bir yalana ihtiyaçları vardır.
19. yüzyılda, Wilhelm Schmidt gibi bazıları, eski insanların "uber moneteizm" adı verilen, tek tanrılı(monoteizm) bir inanca sahip olduklarını ve bu inancın bozularak çoktanrının ortaya çıktığını düşünüyorlardı. Çok dar bir kapsamda ve seçici olarak yapılan bazı çalışmalar, Hristiyanlar tarafından misyonerlik faaliyetlerini haklı çıkarmak için kullanılıyordu, çünkü bu düşünce insanlara "daha sofistike" bir din sunuyordu.
En eski inanç olan animizmin kötü fakat monoteizm'in bir şekilde "daha iyi" veya "daha gelişmiş" bir din olduğu da yanlıştır. Tek tanrı tarihine bakarsak, büyük oranda iktidarın merkezileşmesini haklı kılmak için bir girişim olarak gelişti. Mısır'daki atenizm*, Mısır'ın güç merkezini yepyeni bir şehre ve tapınak kompleksine taşımak için kullanıldı. Benzer şekilde antik israil'de resmi tektanrıcılık, kraliyet evinin hakim olma iddiasını destekledi. Hristiyanlık Roma imparatorluğuna güç verdi, islam ise Muhammed'i ve takipçilerini iktidara getirdi.
Çoktanrıcılık, tek tanrıcılar tarafından küçümsenir, lanetlenir, şeytan işi olduğu fikri öne sürülür. Monoteistlere göre çoktanrıcılık, tek tanrıcılığın bozuk halidir, küçük sahte tanrıların bozuk ve yanlış bir sistemidir. Fakat dinler tarihine bakarsak, dini vahşetin (tektanrıyı kabul etmeyenleri cezalandırmak) tektanrıcılar tarafından işlendiği ve bu manada bir sapkın inanış varsa, bunun tektanrıcıların olduğu görülecektir.
"Sofistike olma" konusunda ise eski Yunan, Roma, Mısır, Çin, Fenice ve diğerleri, "etik tek tanrıya" ihtiyaç duymayan en parlak medeniyetlerden olduklarını da hatırlamak gereklidir.
Batının ilimini alarak ilerleme sağlanabileceği kanısı, köklü bir algı bozukluğudur.
(resim:#1)
Yağma (cihat), ikiyüzlülük, jurnalcilik üzerine kurulu bir ahlak sisteminin ideal ahlak olduğuna inandırılmamız da algı yönetimidir.
Ya müslüman olursun, ya da ağır vergilerle seni soyarız, düsturuna hoşgörü denmesi de algı yönetimidir.
Hemen her ayetde, her hadiste kadın 2. sınıfken, "cennetin anahtarını anaların ayağı altına"
saklamak da islamın algı manipülasyonlarındandır.
islam 1400yıl boyunca, tüm kavram/kelimelerle oynamış, pek çoğuna anlam kayması yaşatılmış yanlışı doğru gösterme ustası olmuş bir dindir. (kitabına uydurma sanatı)
istedikleri kadar kelime/kavramlarla oynasınlar, dünyanın en gelişmemiş, cahil,geri kalmış, bakımsız, sağlıksız toplumlarının dini islamdır. (eksilemek yerine çıkın karşıma)
islama bulaşan her toplumda riya, ikiyüzlülük, cahillik, bilim düşmanlığı bir standarttır. Sürekli batıya muhtaç cahiller sürüsü olmuşlardır. (şimdilerde bütün islam ülkeleri batı kuklasıdır.)
Yeryüzünden, tüm islam toplumlarının silindiğini düşünün, dünya ne kaybeder, ne kazanır ?
Toplamda dünya artı bir ilerleyişe geçmez mi? Hal bu iken, neymiş ilmini alacakmış da, ahlakını almayacakmış da, hadi oradan, cahil sürüsü. Dünyanın asalakları, batının parazitleri.
Yediğinde, içtiğinde, giydiğinde, sağlığın için, sex yaptığında Batıya muhtaçsın, asalaksın.
Kalkmış diğerlerine ahlak mı satıyorsun utanmadan?
inancın için canlı bomba oluyorsun ama bomban dahi gevur dediklerinin ürünü.
Medeniyetin kaç dişi var bilmem ama, nerede bir medeniyetsizlik varsa;
tek kitapları ve tek adamları var.
Sözlükte bolca bulunan yazarlardır. (Ekleme yapacağım)
Her şeyi kitabına uydurma taktiği ile bükmeye çalışıyorlar.
Size güzel bir donuz listesi hazırladım yani :)))
Ayrıca kendileri aynı zamanda atatürk tarafından kurulan çağdaş Türkiye cumhuriyeti'nin en büyük düşmanlarıdırlar.
sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç!
yalnızlığına kaç! sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. onların göze görünmez öclerinden kaç!
onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler.
artık el kaldırma onlara!
sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovalamak değildir ki...
Üstinsan daha soğuktur, daha az tereddüt eder ve "fikirlerden" korkmaz; saygı ve "saygınlık" erdemlerine, ayrıca "sürü erdemi olan" hiçbir şeye sahip değildir.
Önder olamıyorsa tek başına ilerler...
iletişim kurulamayan biri olduğunu artık bilir.
Sıradan olmak onun için tatsız bir şeydir...
Kendisiyle konuşmadığı zamanlarda bir maske takar.
içinde, yüceltmek ya da suçlamak mümkün olmayan kendisi gibi, soğuk bir yalnızlık taşır.
özgür düşüncenin yaşamasına izin verilmediği, adaletin hiç olmadığı ve bu topraklarda yaşayanların erlerden oluştuğu gerçeği. (evet, onlar ön cephede daima feda edilebilecek olanlar.)
düşünen kişiye günümüz diliyle; neden bunu sorgulayalım ki şimdi? ya da bunu diyenin atalarının söylediği şekilde; düşün düşün boktur işin, dendiği ve gene bu gibi lafların icadını yapanların, parayı icat edecek kadar bencil ve açgözlü olduğu gerçeği.
yeryüzündeki her şeyi satıp-satın alma saçmalığını başlatan ilk yığın olarak anadolu insancıkları hem tarihin ilk pezevenkleri, hem ilk orospularıdırlar.
sürüye katılın, yığınlara karışın, nasıl yaşlandığınızı, nasıl yaşadığınızı, neyi düşünüp düşünmediğinizi, gerçek acıyı ve sevgiyi hissetmeden yaşayıp gidin.
emin olun deli gibi hissetmeyip, gayet kendinden emin kuş beyinlilerin arasında bu sorunun cevabını bulmuş sayılırsınız.
delirmek hiçbir şey yapmamaktır.
insan kendini fark etmeden kaybeder. Her şeyini kaybederken kaybettiğini anlar da, kendini kaybettiğini anlayamaz.