gecen hafta itibariyle, bi karadeniz sahil kasabasinda sevgilisiyle*gorulen insan.
"televizyondaki de ne" dedirtecek kadar guzel bi adam. ancak, o ses tonu sanki olmamis gibi.
yine de ailecek begenmekteyiz kendisini.
filmden hatirda kalanlar ayrintilar:
ozellikle "une belle histoire"nin caldigi sahnede, icime dogan bahar coskusu
kizin "puslu kitalar atlasi"ni okumasi
kizin arkadasinin sigarayi peceteye tukurmesiyle sondurme cabalari
parkta uykusuz okunmasi
alisveris merkezi hakkinda kizin "akvaryum gibi" tabiri sonrasi gloria jeans tarzi bi yerde kahve icilmesi
kizin ikide bir delikanli havalarinda "oha" deyisi.
oglanin annesine verdigi paradan, kiza da "sen de al ustune basina biseyler" derkenki kizin yuzundeki ifade.
amma velakin, "son sahne" diyorum hocam.
tokalasip ayrildiktan sonra tekrar sarilmalari yok mu, sonra adamin usulca gidisi, pasajin onunden bir ona buna bir yana gidisi...
"sen nereye gidersen git, ben hep burdayim" diye durusu kizin.
cok artist olduklarini dusunmeme sebep olan anonslarin sahibi amcalar, dayilar...
(neden kadin pilot yok bu ulkede kardesim?)
istanbul-ankara ucagini sadece 35 dakikacikta ankaraya indirmeden 10 dakika once yaptigi anonsta "malum yolumuz kisa" diyerek, bir de bunun ingilizcesini "as known.."la baslayan cumleyle tamamlamis bir tanesini tanidim gecenlerde...
...
bileklerim canım oğul
yeni yeni başladı sızlamaya
sen büyüdün de demek,düştünde demek
o damar damar kınalı topraklara
tüketmişim yirmi yılı,canım yiğit
bir salkım üzüm gibi
canım oğul,güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini,sana nasıl kıydılar!
Turk Dil Kurumu'nun Internet sayfasindan da erisilebilecek olan TDK Güncel Türkçe Sözlük'teki anlamlarina gore:
şehit -di :isim Arapça şeh³d
Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse, martir:
"Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü. Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü."- A. N. Asya.
şehit düşmek (veya olmak)
ülkesi, ülküsü veya inancı uğrunda savaşırken ölmek:
"Biraz sonra Veysel'in arkadaşlarından biri daha şehit oldu."- M. Ş. Esendal.
"Arkadaşı, düşmanlarla cenge varır ve şehit düşer."- R. Enis.
cok guzel bi sehir...
madride ankara, barcelona'ya istanbul dersek--ki diyebiliriz-- "saragosa" eskisehir gibi bisey oluyor.
eskisehiri seviyosaniz, zaragozayi da seversiniz.
sehrin icinden bi nehir gecer gider, sehri eski yeni diye ikiye boler.
organize sanayi tarzi bi olusum vardir sehrin disinda, sehrin havasini mahveder.
gun boyu yuzunuzu islak mendille silersiniz, her seferinde kapkara olur mendil.
ama guzeldir iste, gorulesi yerdir ispanyaya gitmis iken...
o tarih sorulari neydi oyle dedirten, ilber ortayli'yi joker olarak sinav esnasinda kullanmak istememe neden olan sinavdir...Misal:
Osmanlı Devletinde,
I. divanın sarayda değil Babıalide yani sadrazam
kapısında toplanmaya başlaması,
II. şehzadelerin sancağa gönderilmesi uygulamasına
son verilmesi,
III. Osmanlı ailesinin en yaşlı ve olgun üyesinin tahta
geçmesi kuralının getirilmesi
durumlarından hangileri, padişahların yetişme
biçiminde değişiklik olduğunu gösterir?
evros: joker hakkimi kullanmak istiyorum.
osym: seyirciye mi soralim?
evros: hayir telefon jokeri.
osym: peki, kimi arayalim?
evros: Ilber ortayli'yi
osym: ne is yaparlar kendileri?
evros: hönkkk!!!!
2 saat sureyle 120 tane soruyu cevaplama telasindan sonra, ki bazilari bu sorularin tamamini gorme sansina nail olamamislardir, osym'nin bozulan moralleri duzeltme niyetiyle tabir yerindeyse "cerez" misali sordugu sorulardir...
katilmamak elde değil bir tespittir bence de.
uyum bozukluğu yaşarsınız çünkü bu hayata karşı.
sadece kendiniz için başkaları için de kaygılandıgınız dönemde ilk tohumları atılır bu hastalığın.
sonrasında her şey yolunda giderkene * birden ilk atak kriziyle hayatiniz tepetaklak olur.
artik yeşil reçeteli birisinizdir ve o ilaçlar olmadan sokağa adımınızı atamazsınız.
herkesin "biraz rahat bıraksan kendini, herseyi böle inceden düşünmesen, ne var sanki, sen abartıyorsun herşeyi" saçmalıkları arasında beyniniz size pis bir oyun oynar. aslinda bu oyunu beyniniz değil, düzenin ta kendisi oynar her seferinde...
bilirsiniz de birşey diyemezsiniz yine de.
öyle acınası hallere düşürür ki sizi, "ölsem de kurtulsam" dedirtir bazı anlarda.
pantogar* kullanılması sonucu oldukca gerileyen hadise.
bunun yanı sıra placenta şampuan varmış, dohtor önerdi, bekliyoz bakalım onun etkisini de.
stres en önemli tetikleyicisi bu illetin.
hele de banyo deliğine dökülen saçlarınızı gördükçe, içinizin cızlamasıyla daha da bir artar kendilerinin dökülmesi...
"sabır-sebat etme" gibi sözcüklerin tam anlamına varırsınız dökülme geçene kadar.
dohtorun söylemesine göre "saç dışardan degil, içerden beslenirmiş". o nedenle saça sürülen o garip şeylerin pek bi faydası olmuyo hakkaten de.
hala kocaman bi 4 ayım daha varken bile dusundukce "annneeeee" diye bagirasim gelen sinav turu.
okuluna ve bolumune gore kastirma boyutu degisse de, genel anlamda hocalarin canının nerden sormak isteyeceğine bagli olarak bu boyut katlanarak artabilmekte. 2 hakkin olmasi, II.sinde de basaramazsan kicina vurulan tekmeyle akademik kariyere son dakkada "elveda" dedirtecek bi hede hödö...
"buyur sen artik yeterlisin tezini yazabilirsin" demeleri lazim hocalarin, ondan yapiyorlar gibi sacma da bir aciklama getirilebilir bu basligin altina.
her ne kosul olursa olsun, sayfa sayfa kitaplar hatim edilmeli gibime geliyor.
edit: II.sefere kalmak suretiyle, II. kerenin stresi/ yorgunlugu/dagilmisliyla juri denen grubun karsisina son kez gecildiginde "biz seni basarili bulduk evros" denmesiyle salaklasilan, bi anlam verilemeyen, "simdi bitti mi" dedirten durum. Ulen madem basarili bulacaktiniz niye 6 ay surundurdunuz?
arapçası züleyhadır. farsçadır bu hali. özellikle minik yeğenlere verilesi, Zeliş şeklinde halk arasında hitap bulabilecek çok güzel bir kız ismi. Karadenizlilerin Zelika şeklinde de telaffuz edebileceği isim, sıklıkla da bu yörenin insanlarında rastlanır.
Türkiye'de işin ehli olarak Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü olarak gösterilebilecek olan bilim dalı. (http://www.hips.hacettepe.edu.tr/ )
ingilizcesi MARA (Ministry of Agriculture and Rural Affairs) olan zat-ı muhterem bakanligimiz. Sagda solda gorurseniz "ulan bu MARA da neyin nesi" demeyin diye böle yazdım. Gerci bakanlik calisanlarina bi anket yapilsa, 99%'la abudik bir cevapla karsilasilir.
Eskisehir Yolu 9 km. olarak tarif edilebilir adres olaraktan. Ama dolmuscusu, taksicisi hala "Koy Hizmetleri" derseniz anlar sadece. Aslinda kapatilan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün tatlı bir intikamı gibidir bu durum.
Bunyesinde surusune bereket Genel Müdürlük barındırır, coğu işlevsellik bakımından yıkılır. TAGEM, TÜGEM, TiGEM şeklindedir isimleri. Başta hepüsü birbirine karışır, sonrasında arada bir fark olmadığı anlaşılarak rahatlanır.
Tarım Kampüsü şeklinde adlandırılan mekanda mescittir, camidir bolca bulunur. AKP Kadrolaşmasının yıkıcı biçimde hissedildiği yerdir.
Aslinda hakkinda yazılacak çok şey vardır bu bakanlığımızın, lakin kendisi gibi entry'si de gereksizdir. Türk tarımının kimsenin umurunda olmadığı bakanlık diyerek geçilebilir.
edit: an itibariyle yenimahalledeki caanim tarim kampusu TOKIye peskes cekilmek suretiyle "sosyal donut" olarak yapilmakta; karsiliginda ise bakanligin mevcut binasi yanina toki tarafindan yeni bi bakanlik binasi sey ettirilmekte. artik adresi eskisehir yolu 8.5 km. olarak degisecektir bakanligin.
acilisina sayin basbakanimizi bekliyoruz, cunku toki yapiyo yeni binayi. oda anahtarlarini personele verirkene, "3-5 cocuk yapin, hadi bakiim" demesini istiyos...
eskişehir yoluna gidecekseniz, nüfus itibariyle en kalabalık yerlerden biri oldugundan, dolmuş sayısının da ona orantılı olarak daha fazla oldugu için buyuk ihtimalle binmek zorunda kalacaginiz istikamet noktasi. farkı farkedebilmek için nadiren geçen konutkent/ümitköy/çayyolu dolmuşlarına binilmesi rica olunur. Tipik bi iç Anadolu kasabasina gidiyomuş havasi vardır bu dolmuşlarda. Diger dolmuştakilerde de sanki Cannes şehrine gidiyosunuz havasına girersiniz, o da ayrı bi mesele.
siyasi tercihi maalesef pek değişmemiştir Sincanlının. mhp-akp arasi gider gelirler. polat alemdar'ın yandaş yemişleri dolanır sokaklarında. öle acaip bi yerdir işte.
size teyze diye başkası hitap etse ne hale gelinir/getirilir malum. değil teyze abla denmeye bile tahammül edilememektir hala. lakin, o minik şeyden duymayı aylardır beklediğiniz tek şey size "teyze" denmesidir. Yarım yamalak teyze dedigi anda gözleriniz dolar, bi acaip olursunuz. Böyle de ironik bi durum yaratır yani.