https://galeri.uludagsozluk.com/r/1929561/+
Geçen uzunca bir zamanın sonucunda hala hatırlatıyorsa kendini fotoğraflar parçalanır hediyeler kullanılmaz hale getirilip çöpün kenarına fırlatılır bir de üzerine kahve içilir ve rahatlanır.
"Ben kimim?" sorusunun yolu öncelikle "ben ne değilim?" ayrımından geçiyor.
Bugünkü ben ile ben ne ak ne karayım ne deniz ne dalgayım. Ne yargılayan benim ne de yargıladığım benim. Ben yalnızca benim. iyi veya kötü de değilim. Öylesine her birinin ortasında duran, hepsini izleyenim. Dalgalar etrafımdan, içimden, göğümden yükselir geçer ama hiçbiri bana değmez.
Ben yalnızca bir ruhum. Çamura bulanmış, katmanlarında sıkışıp kalmış bir ruh zerreciği. Bir şey olmak için buraya gelmedim. Oldugum şeyi bulup katmanlarımdan soyunmak için burdayım.
Merak ediyorum felaketler zincirini ordan izlerken eğleniyor musun? "nasıl çöktü ama bak ehehhe dur bi de ihanet yollayım bakalım ascak mı kendini?" diye kahkahalar savuruyor musun? Hayır neden yani? Niye?
insanlar aylarca, yıllarca uğraşıp yapamazken anında sahip olmuş şanslı çifttir. Ancak sonu muhtemelen pişmanlık olacaktır ve ardından sürekli olarak kendi mutsuzluklarını başka ailelere enjekte etmek için "ee çocuk yok mu çocuk?" baskısı yapan beyinsizlerden olacaktır. Sonra gelsin bol bol toplumsal baskı alt yapısına destek.
Kendini koca parası yemeye adayıp maddi özgürlüğünden hiçbir güvencesi olmamasına rağmen vazgeçmesi.
Çalışmaması.
Kendini makyaj ile saklamaya çalışması.
Toplum güzellik algıları ile kendini komplekslere sokması.
Kendi komplekslerini başka hemcinslerine aşılaması.
Sevgililerinin tüm eski sevgililerini "orospu" ilan etmesi.
Bir kadın olarak "orospu" kelimesini hakaret olarak kullanması.
Kendi bedenini hakaret malzemesi olarak sunması.
Erkeğin mutlaka onun için bir fedakarlık yapması, peşinde koşması, hesabını ödemesi gerektigini düşünmesi.
Tüm iş yükünü erkeğe bırakması.
Tüm iş yükünü kendisinin alması.
Önemli not: Söz konusu kişi 18 yaşın üstünde ise eğer başlıktaki kız kelimesi kadın kelimesi ile değişmelidir. Çocukta olan bir kalitesizlik olmayacağına göre yetişkin bir bireyden behsederken çocuk sıfatı kullanılamaz.
instagram, Facebook ve çeşitli sosyal platformlar üzerinden sürekli "ee napysn, orda misin??? Ck guzelsin. Sisst cevap versene seninde amma götün kalkmis kendini bi halt sanma" tarzında imla hatalı bin tane mesaj atıp ona hayran olmak zorunda olduğunuzu sanmaları.
Ettikleri herhangi bir teklife olumsuz yanıt alınca sizi kalitesiz ilan etmeleri.
Hak özgürlüklerinizi daha bir sıfatları dahi yokken elinizden almak istemeleri.
Çalışmamaları.
Diş fırçalamamaları.
Ellerine özen göstermemeleri.
"erkek adamsın sen!" klişesi ürünü tüm o ataerkillikleri.
Erkeklerin büyük bir çoğunluğu artık daha farkındalık sahibi. Bunları yapmıyor. Ancak yapanlar gerçekten hayattan soğutuyor.
Genelde ölüme en yakın olduğun an gerçekleşiyor. Sedyede son düşündüğüm şey hayvanları, denizi ve toprağı çok özleyeceğim olmuştu. Sonra acı hissedememeye başladığımda gördüğüm o beyaz perdede hayvanları aramıştım. Verdikleri ilaç her neyse harika bir halüsinasyondu ve çok güzel bir koku vardı. Dünyada bu kokunun olup olmadığını uzun uzun düşünmüştüm. Sonra başka kokular aklıma gelmişti. Kendimi ölü zannettiğim için dünyayı çok sevdiğimi hatırlamıştım. Geri dönmeyi çok istemiştim.
Az önce galeriden sildiğime emin olduğum fotoğraflarımıza denk geldim. Yalnızca kutunun içindekiler kaldı zannediyordum. Meğer hala varmış. Önce gülümsedim. Güzel günlerdi dedim.
Sonra biraz ilerleyince denediğim gelinlik fotoğraflarını gördüm. Bembeyaz, uzun kuyruklu, uzun duvaklı. Çocukken hayal ettiğim gelinlik... Yüzümde yıllar sonra ilk defa gerçekten bir tebessüm... Çocukluğumdaki o saf gülümseme... Her şeyden habersiz, sevdiğini zannedip gülüp durmuşum öylece.
Evlilikten korktuğum halde gözüm kapalı seninle bu yola çıkmıştım. Seni seviyordum. Tüm ömrümü seninle paylaşabilirdim.
Bırakmam demiştin. Gitmem demiştin. Seviyorum demiştin. Yalnızca sen varsın, sen olacaksın demiştin.
inandım. Salağım ya. Sanki ilk defa bu cümleleri bana kuruyormuşun gibi inandım.
Eskisi kadar kibar ve saf kalmayacağım. Okuyorsan eğer burayı yarı yolda bıraktığın her hayal için allah belanı versin. Bana bıraktığın bu güvensizlik için bir kez daha versin.
Özendiğim kişidir. Hayat bu kadar kaygısız olsa keşke. Koltuk takımım halıma uymasa da nasıl uydursam diye mağaza mağaza örtü filan arasak keşke. Kafamda boş saksı kadar beyin olmasa keşke. Keşke...
Bazı kırgınlıklar anlatılmaz. Anlaşılması beklenir. Karşındaki gözlerine baktığında bunu anlamıyorsa, telafi etmek için kendine bir şans yaratmıyorsa ve hatta yapmadan önce o bundan kırılır demiyorsa iş işten geçtikten sonra anlatmanın bir faydası olmuyor. Mecbur bunu da yutacaksın.
"Affetmek için bir sebep bırakmadığınız için kırgınım. Kapının önündeki kediyi besleyin. Adı zilli ve hamile." yazmıştım zamanında. Besleyecek kimsesi yokmuş demek...
Bu gidişle şu anda mevcut olan tüm yeşil alanların yarısına elveda deriz. Kıtlıktan birbirimizi yeriz. Hayvan katletmeye devam ederiz. Bunca vicdansızlığa önlem almayıp sonrasında gelen çocuk ve kadın cinayetlerine de ah vah deriz. Namlunun ucu bize çevrilince en ufak şey dersek de hapse gireriz.
Erkekler her ne kadar ilgilenmiyor gibi yapsa da fal baktırmaktan çok hoşlanıyorlar. Bir gün fal bakıyım sana bi şey var da çözemedim denir. Gelen ısrar üzerine şu anda bakamam başım ağrıyor denir. Numara alınır.