Yalnızca kurul dışında yer alan yazarlara özgü olmayan gerekçe(imiş).
tanım iki: bumerang etkisiyle dönüp dolaşıp sahiplerini bulan başlık.
Görüşlerinizi önemsiyoruz, hukuk desteğine ihtiyacımız var, bize yardımcı olun dediler.. koştuk. Haftalar, aylar boyunca günlerce, gecelerce -ki bunu emin olun abartmıyoruz- yönetime yardımda bulunmaya çalıştık; ancak, her ikili ilişkide olabileceği gibi fikrî ayrılıkların en uç noktasından birbirimize dumanla ulaşmaya çalışırken sağlıklı bir iletişim kuramayacağımızı anladık.
Yönetimle içinde bulunduğumuz birtakım fikir ayrılıklarında tarafların her ikisinin de hiçbir kabahati bulunmamakla birlikte kurul olarak tek derdimiz, sözlük içerisindeki özgürlükçü yapının aynı zamanda mutlak eşitlik de gözetilerek korunması ve ileride özgürlüklerin sınırlandırılmasının veya sınırsız olarak kullanılmasının sıkıntı yaratacak bir durum olmaktan uzak tutulması idi.
Bu sonuçta ne siz değerli yazarların yapmış olduğu olumlu/olumsuz yorumların ne de tekrar belirtmek gerekirse yönetimin hiçbir zorlaması bulunmamaktadır. Bu sadece varılmak istenen noktaya, çıkılmış olan yoldan ulaşılamayacağının fark edilmesidir
Aklımıza bu noktada can yücel' in bir şiiri geldi, yazmadan geçemedik.
;en uzun koşuysa elbet
turkiye'de devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu
en sekmez luverin namlusundan fırlayarak ...
en hızlısıydı hepimizin,
en önce göğüsledi ipi...
acıyorsam sana anam avradım olsun
ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun;
Hukuk iyi bir şeydir, sevmesini bilene.
Son iki gündür sözlükte yaşadığımız çalkantıların üzerimize düşen kısmı için affınıza sığınırken hepinize saygı ve sevgilerimizi sunarak aranızdan ayrılıyoruz. Artık ne moderasyonda, ne hukuk kurulunda, ne de yazarlık faaliyetinde varlık göstereceğiz.
Sizler tarafından lütfen sorumluluğumuzu bilmediğimiz veya çabuk pes eder bir yapıya sahip olduğumuz düşünülmesin; ancak hukuk, baskın grupların manipulesine açık bir kurum değil ne yazık ki. Kimse amirimiz değil, altımızda bulunan kişilerin varlığını da iddia etmiyoruz. Yalnızca yaptığımız işe hak ettiği kadar saygılıyız ve ciddiyetsizlik harcımız değil.
Kalıp bazı kimselerce bizden bekleneni veremediğimiz için özür dileriz. Ah şu yemin olmasaydı; (bkz: avukatlık yemini)
sözlük formatı ve hukukun ilkeleri uyarınca kendi silik fermanını kendisi yazmış olan, kendi tarifi ile etiketlerüstü oldu mu bilmem ama silik üstünden direkt kalkışa geçmiş olan, adalet gecikmedi dediğim silik kişisi.
çetin ceviz bir hocanın öğrenciler üzerinde güç gösterisi için sarf ettiği cümle öbeğidir.
aynı anlama gelen marmara hukuk efsanelerinden bir cümle ile durumu renklendirmek gerekirse..
malatyalı öğrenci roma hukuku profesörü olan yine malatyalı hocamızın yanına gider ve konuşma şu cümle ile biter:
"değil malatyalı, romalı olsan geçirmem."
aşmış moderatör örneği. çok şey var yazılacak belki ama sadece bir gün sahnenin önüne geçip kendisini ayakta alkışlayanlardan biri olmayı istediğim kişi.
hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra gereken stajın yapılması ve uygunluk koşullarının denetiminden sonra baro levhasına yazılma işlemi neticesinde yapılan meslektir. mesleğin gerçek görünüşünü en güzel şekilde dile getiren molierac ın dediği gibi:
"görevimizi yaparken; kimseye, ne müvekkile, ne hâkime hele ne iktidara tabiiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. fakat hiç bir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. en kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. avukatlar esir kullanmadılar fakat efendileri de olmadı."
beşiktaşk'ın başından itibaren kazanmayı ne kadar çok istediğini hissettirerek oynadığı, aynı zamanda da efes pilsen takımının da daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu gösteren basketbol karşılaşması oldu. bu arada beşiktaşk taraftarlarının da sesi kulaklardan hiç gitmedi.
mevcut saçmalığı ortadan kaldıracak uygulamadır.
din, temelinde seçmeli bir olgu ise ve birey özgürce mensubu olmak istediği dini ya da "hiçbir şey"i özgürce seçebiliyorsa bunun dersinin de zorunlu olması saçmadır.
sıcak bir tenin koynunda uyumaksa güzellik, o zaman daraltın tüm mekânları, yalnız biz kalalım, sıkı sıkıya sarılma duygusunu hissettiren, rahatsızlıkları düşünülmeden gerektiğinde karşı cinsle coşkuyla yapılan eylemdir.
sevinmek için sevmeyenlerin, dik durabilenlerin, yalnız uçmayı becerebilenlerin, sevdanın tarifini en iyi yapabilenlerin, yaratıcı olanların, dalgaysa kralını kendiyle geçebilenlerin, düşeceksek sağlam düşelim diyenlerin takımı...
üç hece sekiz harf: sadece "beşiktaş"...
büyük sözdür, hakederek söylenmelidir.
taraftar, bir şeye taraf olan insandır ve eğer taraf olduğunuz şeyin yanında dururken çıkar gözetmiyorsanız ve sevdanız sadece yanında durduğunuz şeyse.. acıyı göğüslemeyi sevda biliyorsanız.. işte o zaman sevinmek için sevmedik demek hakkınızdır. aramıza hoşgeldiniz.
sabır değil, sevdanın gerçek şeklidir. bir şeye taraf olmak için bir menfaatin olmadan orada durabilmeyi becerebilmektir. sevinmek için sevmemektir. düşeceksek sağlam düşelim diyebilmektir.
cebindedir kelimeleri. elini atıp teker teker seçer yüreğinde olanları ve aklı ile döker önümüze. kâh otogarda gargara yaparken çıkar karşımıza, kâh umarsız bir gecede sorar hiç ateşböceği görüp görmediğimizi. bir film çeker; beğenilir, beğenilmez, çok da önemli değil ama. bir kısım gülenler "o kadar küfürlü senaryoyu ben de yazsam gülünür" der; bilmeden doğuda lâkap takmanın, küfrün doğal bir yaşam formu olduğunu. bir anda ona bir şeyhler olur ve dokunur yaramıza.
kelimelerle oynamasını bilir şiirlerinde, öykülerinde, karı-koca didişmelerinde.
muhaliftir, destekçidir, eleştirir, beğenir ama ne zaman ne yaparsa, aklına yatanı ruhuna dokunanı yaşar. beğenmek ya da beğenmemek. hepsi insan için.
bu toprağı seven, bağımsızlığa inanan herkes gibi kurtuluş savaşı'nda can vermişlerdir.
yer türk'ün, kürt'ün, çerkez'in, laz'ın -aslında saymaya gerek bile yok- "ne mutlu türk'üm diyene" diyen herkesin yeridir. kan dökülürken kimsenin kanı kimseninkinden kırmızı akmaz.
tez ve anti-tez üretmek her fikir sahibi insanca kolaylıkla yapılabilir bir eylemdir. sorun bu şekilde sorulan bir soru ve beklenen cevaptan ibaret olsaydı sanırım çoktan akla gelirdi.
hüznün merkezine yolculuktur.
çerçevesinin içi cam yerine muşambayla doldurulmuş pencerenin arkasından dışarı bakmakla başlayıp, bir çiçeği sular gibi bakıp büyüttüğün, hayata dair ne varsa bir fazlasını da kendinden vererek güzelleştirdiğin, arkadaşlarınla dönemin havasına uygun ninja kaplumbağalardan biri olup mahalle arasında boy gösterdiğin, ilk bmx bisikletinle ellerini bırakarak gitmeyi öğrendiğin, elma şekeri yanaklı kıza ilk vurgunluğun, o gün aldığın montu kızakla kayma sevdasına hibe ettiğin, düştüğünde yaralarının acısına ağlamak yerine giden topun peşinden koşmaya devam ettiğin yılların yükü hangi kamyona sığar ki?...
cumartesi günü fenerbahçe'nin türk futboluna en büyük katkısı olan şükrü saraçoğlu stadı'nda yapılacak karşılaşmadır.
maç, niteliği ve tarafları gereği gergin bir havada ve mutlak mücadeleci bir yapıda geçecektir. fenerbahçe, takım içi unsurları gereği ön plâna çıkmakta ve kadro uzun süren galibiyet alamama sendromunu ortadan kaldırmak niyetindedir. beşiktaş ise takım olma ve dayanışma unsurları ile ön plandadır. bunu etkin kullanması hâlinde gelenek bozulmayacaktır. teknik/taktik analizler bu maçların yanından geçemez. en olmayacak şey olur ve kahramanlık methiyeleri boyalı basının gözdesi hâline gelir.
şimdi sevinmek için sevmeyen biri olarak şöyleydi böyleydi demenin bir anlam ifade etmediği maçın arefesinde geleneklerimizi korumak dileğiyle iki takıma da başarılar dilerim...
haftanın birkaç akşamı, iş çıkışlarında günün yorgunluğu sohbet eşliğinde aynı yerde alınıyorsa dostlarla, çalışanları da aşina oldu mu, insana bahşedilmiş en kısa yoldan sipariş verme yöntemi. hatta ileride size karşı yöneltilmiş hâle gelmesi işten bile değildir... *
ankara sevdalısı, soğuk bir şehrin sıcacık gülen yüzü. akademik kariyer basamaklarına sert bir bakış atıp onu yıldırmayı plânlamaktadır. meslektaş kavramının içini olanca gücü ile doldurmuştur kendileri. bol bkz'lı bir sohbetin keyifli insanı olmayı iyi bilmektedir. hoş yazar, dolu yazar...
demokrasi patlaması yaşadığımız şu dönemde en sık lafı edilen referandum olgusunun ilk kez hayata geçirilmesidir. bu konu için akp birçok yeri "referanduma evet" pankartları ile donatarak duruşunu, referandum çığlıkları ile de ilerisi için yol alma metodunu göstermektedir.
sayın başbakan ne demişti? türkiye bundan böyle referandum kültürüne de alışmalıdır. Bu ülkede öyle konular gündeme gelecek ki, artık bu konuları sahibine götüreceğiz. Millete götüreceğiz ve millet çözecek; bakmak ve görmek ayrı şeylerdir. sandığa konulacak konular ileride çok daha ilginç olacak sanırım.
ama bu referandumun yapılmasına hayır demek hakkımız olmasa da sandığa hayır oyu atma hakkımız var. sonuna kadar hayır.
an itibariyle facebook'ta sıklıkla karşılaşılan hata mesajı. bize bir mesaj mı vermek istiyolar yoksa bu işin altından da yine telekom grevi mi çıkıcak? hadi hayırlsı.
namık kemal fıkralarında sıklıkla yer bulmuş, gerçekleşmesi hâlinde spor arenasındaki makus talihimizi yenmemize vesile olacak orgazm organizasyonudur.
sözlüğü dimdik ayakta tutmaya çalışan, maruz kalınabilecek olumsuz durumları engellemek adına sakınca teşkil eden entry'leri de elinden geldiğince temizleyen, insanüstü bir çaba ile mücadele veren grup. bir çırpıda heba edilmemelidir. unutulmamalıdır ki moderasyonun da bir bildiği vardır.