bizden üst seviye bir yaşam formu düşünelim bu yaşam formu kendine bir oyun yapmak istiyor. bu oyunda karakterlerin sonsuz diğer karakterlere bağımlı milyarlarca olasılığı var her şey tamamen tesadüfe bağlı bir evren oluşturuluyor. yani bir bilgisayar oyunu gibi. bu oyunda karaketerlerin sorabilme sorgulaya bilme yetenekleri var ama aynı bilgisayar karakterleri gibi belirli çizgilerin dışına çıkamıyorlar aynı ''altair size çıkıp yaram buradan neden atlamıyorsun?'' diye sormuyor. bir programcı böyle bir oyun yaratıyor oyunun karakterleri biziz. bunu sadece böyle düşünmekte gerekmiyor tabi ki belki bir uzaylının fen bilgisi ödeviyiz?
YAŞAM BiR HOLOGRAM MI?
insanın içinde hep bir bilim kurgu merakı vardır bunu yenecek hiç bir güçte yok. ister inanın, ister inanmayın dünyanın bir hologram olması uzak bir olasılık değil inandığınız dinler, evrim teorisi yapılan keşfedilen her şeyin bir hologram olma fikrine kapıldığınız oldu mu hiç? varsayalım bir yaratıcı var size belirli özellikler yüklemiş her nefes alma düşünebilme sorguluyabilme ama kendi sınırlarınızın ötesine asla çıkamıyorsunuz bir bilgisayar yazılımı gibi en ufağından matrix gibi. sizi yöneten sizin nasıl bir birey olacağınızı belirleyen sizin nasıl yürüyüp hangi an nasıl soluyacağınızı belirleyen bir kuyuya düşürüp bir bisiklet kazasında bacağınızı yaralayan 10^18 den bile fazla olasılıkla yaşamın odağına getirmiş olabilme ihtimali gibi bir düşünce bu her şeyi kontrol eden birisi veya birileri var mı bilinmez ama yaşanılan şeylerin aslında hiç yaşanılmamış olma ihtimalide var "gerçek hayat" terimini ortadan kalkıyor böylelikle...
tarihi isa doğduğundan beri saymak nedir ya? ne biçim bilimsiniz siz. yarın çocuğumuz soracak neden diyecek çünkü isa doğmuş mu diycez? isa kim peygamber, sokrates de peygamber değil mi baba demeyecek mi? niye sokratesden beri saymıyoruz da isadan beri sayıyoruz? çünkü onu çarmıha germişler ondan mı nedir? sokrates de zehir içirdiler hiç fark yok.ateistlerin aslında bu durumu kabullenmelerine şaşmalı eğer bir yıl ölçütü alınacaksa ilk evrimin gerçekleştiği tarihten bu yana alınması doğru olur. bilimde bunu bu şekilde kabul eder.
anlatmaya değer bulduğunuz şeyler ilgimi çekiyor zannediyorsunuz? evrenden büyük egolarımız var. evrimde bir primat olduğunuzu bile düşünemiyorken ısrarla ilişkiler üzerine metaforik düşünceler üretiyoruz. evrende karınca kadar bile yer kaplamıyorken evrenden büyük egolarımızın olması ne yaman çelişki. hepimiz yıldız tozuyuz.
evrenden büyük egolarımız var evrenden büyük dertlerimiz var olduğunu zannediyoruz, süregelmiş tüm yaşamın sadece biz olduğunu zannediyoruz. evrende bizden başka yaşam formu var mı yok mu bilmiyorum ama her ikiside ürkütücü. tüm dünya dertlerini birleştirse evrende bir kum tanesi kadar yer kaplamaz. hepimiz yıldız tozuyuz.
bir nedenin veya bir amacın bağlamadığı bir şey bu. ölüme klavuz aramaktan başka bir şey gelmiyor elinden. belki ölümün bile dindirmeyeceği bir şey. varolmanın acısı, sonsuzluk kavramını anlayabilmek gibi. benliğin son derece ardında gizli saklı açıklanabilir bir yanı yok. tüm acılar unutulur belki tüm her şeyi yoksayabilirsiniz. tinsel varlığın, fiziksel varlığı nakavt etmesi gibidir. sahip olduğum düşünceler bana sahip olmaya başlıyor. öyle bir ele geçirir ki bünyeyi günlerden ne olduğunun yanında kim olduğunun ne yaptığının önemi kalmaz. dünyada ki tüm dertler bir kefeye varoluş acısı bir kefeye. hayatın bir anlamı yok ama ondan başkada bir şey yok elimde.
ramazan davulcularının kafasına sıkacak kuran a update olan yeni işsiz. gına getiren ramazan davulcularını sahur vakti keklik avlar gibi avlayan, onları yaşatmamayı görev bilmiş insan.
insanın kendi koyduğu hedeflerden başka bir nedeni yok yaşamak için. hepsi senin olgunlaşıp ölürken ki içsel değerlerin ile alakalı.
evet yaşamanın bir değeri yok ama bundan başka da elimizde bir şey yok.
devlet akranın halka "biz sizi sikiyoruz, ama siz yinede sesinizi çıkarmayın" durumudur.
adam ses kayıtlarını ortaya çıkaranları içimizden ayıklayacağız diyor artık kabul etmiş. yer yüzünde bu kadar aptal toplum görmedim.
şuan ki devletin yaptığı durumdur. insanlar tor browser kullanmaya başlayıp çocuk pornoları insan işkence kafa kesme videoları izleyecekler halkı iyice içinden çıkılmaz bir duruma girecek o zaman interneti mi kapatacak?
çok arkadaşım yok bir kaç arkadaşım var onlarda arkadaş denirse cafeye giderler çağırmazlar dışarda buluşurlar çağırmazlar kendi evlerinde buluşurlar çağırmazlar. takılcak yer lazım olur hemen bizim eve haberde vermezler hemen gelirler. asosyalim diye katlanıyordum sosyalleşme olur belki diye ama adamların sosyal ortama soktukları yok beni işleri düşünce akıllarını geliyorum.özellikle bir tanesi masanın üstünde bozuk para görür yol parası yapıcam der atlar. daha önce tam sınav öncesi kitabımı çaldı bu emin olamadım onun aldığından birşey demedim. geçen geldiler dolabı karıştırıyor adam dondurma gördü yiyelim mi dedi yeme dedim ben görmeden almış tuvalette gizlice yemiş. karnımız açıktı yemek yapalım diyorlar olmaz dedim biz yapalım diyorlar hayır diyorum çünkü ben olacağı biliyorum tencere bulamadık tuz bulamadık yağ bulamadık derken bana yaptırıcaklar döke saça yiyecekler. sonra bunları gönderdim evden ben bakmazken hızlıca çıktılar arkalarından kapıyı açtım birşey aldılar gibi geldi çünkü sonra fark ettim karpuz yok kesinlikle onun aldığını düşünüyorum emin olmadığımdan birşey demedim ama yinede bu adamları bir daha eve almam bu nedir böyle resmen şerefsizlik fakir olsa birşey demem giydiği gömlek 100 lira karpuz çalıyor.
karpuzda değilim adamın şerefsizliği üzüyor beni bu adamın huyu böyle geçen başka bir arkadaşın evindeyiz bana diyor onlar senden alıyor sende al çekmeçeleri karıştırıyor gizlikce ulan ne şerefsizliktir bu böyle be insaf çalmayı bırak birde arkadaşından çalarmı be adam hırsızlıkla geçimini sağlasa adam yine arkadaşından çalmaz.
özet:şerefsiz arkadaşlarım var evimden karpuz çalacak kadar bir daha eve almıcam içimi rahatlatmak için yazdım
az önce mesajla aramızda geçen konuşma küfürleri attım
ben-dün kapıın yanında karpuz vardı annem az önce baktı nerde dedi umarım karpuz araklıcak kadar düşmemişsindir yol parası falan araklıyorsunda bu kadarı senin için bile zor sen mi aldın
x-lan dediğine bak yanında çıkmadım mı aklında canlandır biraz bana öyle konuş senin yanındaydım ben dimi
ben-üç kuruşluk bir karpuz için suç atmak istemiyorum ama bu eve her girişinde birşey gidiyor karpuzda değilim bu huyundan nefret ediyorum neyse sen ne diyosan öyledir
x-kardeşim ben yanında çıktım gözünde canlandır
ben-kardeşim ben üç kuruşluk karpuzda değilim ama bu eve 2niz girip çıktı başka kimse gelmedi dünden beri neyse sen ne diyosan öyledir"
çok arkadaşım yok bir kaç arkadaşım var onlarda arkadaş denirse cafeye giderler çağırmazlar dışarda buluşurlar çağırmazlar kendi evlerinde buluşurlar çağırmazlar. takılcak yer lazım olur hemen bizim eve haberde vermezler hemen gelirler. asosyalim diye katlanıyordum sosyalleşme olur belki diye ama adamların sosyal ortama soktukları yok beni işleri düşünce akıllarını geliyorum.özellikle bir tanesi masanın üstünde bozuk para görür yol parası yapıcam der atlar. daha önce tam sınav öncesi kitabımı çaldı bu emin olamadım onun aldığından birşey demedim. geçen geldiler dolabı karıştırıyor adam dondurma gördü yiyelim mi dedi yeme dedim ben görmeden almış tuvalette gizlice yemiş. karnımız açıktı yemek yapalım diyorlar olmaz dedim biz yapalım diyorlar hayır diyorum çünkü ben olacağı biliyorum tencere bulamadık tuz bulamadık yağ bulamadık derken bana yaptırıcaklar döke saça yiyecekler. sonra bunları gönderdim evden ben bakmazken hızlıca çıktılar arkalarından kapıyı açtım birşey aldılar gibi geldi çünkü sonra fark ettim karpuz yok kesinlikle onun aldığını düşünüyorum emin olmadığımdan birşey demedim ama yinede bu adamları bir daha eve almam bu nedir böyle resmen şerefsizlik fakir olsa birşey demem giydiği gömlek 100 lira karpuz çalıyor.
karpuzda değilim adamın şerefsizliği üzüyor beni bu adamın huyu böyle geçen başka bir arkadaşın evindeyiz bana diyor onlar senden alıyor sende al çekmeçeleri karıştırıyor gizlikce ulan ne şerefsizliktir bu böyle be insaf çalmayı bırak birde arkadaşından çalarmı be adam hırsızlıkla geçimini sağlasa adam yine arkadaşından çalmaz.
özet:şerefsiz arkadaşlarım var evimden karpuz çalacak kadar bir daha eve almıcam içimi rahatlatmak için yazdım
az önce mesajla aramızda geçen konuşma küfürleri attım
ben-dün kapıın yanında karpuz vardı annem az önce baktı nerde dedi umarım karpuz araklıcak kadar düşmemişsindir yol parası falan araklıyorsunda bu kadarı senin için bile zor sen mi aldın
x-lan dediğine bak yanında çıkmadım mı aklında canlandır biraz bana öyle konuş senin yanındaydım ben dimi
ben-üç kuruşluk bir karpuz için suç atmak istemiyorum ama bu eve her girişinde birşey gidiyor karpuzda değilim bu huyundan nefret ediyorum neyse sen ne diyosan öyledir
x-kardeşim ben yanında çıktım gözünde canlandır
ben-kardeşim ben üç kuruşluk karpuzda değilim ama bu eve 2niz girip çıktı başka kimse gelmedi dünden beri neyse sen ne diyosan öyledir"
basite indirgenmiş minimal bir düşünce görebiliyor musun ne kadar sade olduğunu. ne kadar karmaşıklaşırsan o kadar kaybedersin kendini, parçalara ayrılır bölünürsün. oysa tanrı kavramı, simgesi bütünlüğü anlatır aslında.
bütünlük de minimallıktan, sadelikten gelir. hiç bir kutsal kitapta duydun mu tanrı insanı yaratmak için yıllarca asırlarca uğraştı, tanrı insanları sevmek için merhamet etmek için yıllarca uğraştı. yoktur böyle bir imge hiç bir kutsal kitapta, hepsinde olay basit ve sadedir.
''o, yarattı'' diye geçer. söylemek istediğim madem tanrının bir parçasıysak o puzzlenin en önemli parçalarından biriysek basite indirgemek gerek yaşamı bir noktada. basit ama dolu yaşamak... mesela küçük bir çocuk gördün mü hiç, ağlarken hem gülen hem heyecanlanan hem hapşıran, hem esneyen hayır çünkü çocuk insanın saf halidir tanrının yansıması gibidir ve ağlaması gerekiyorsa sadece ağlar gülmesi gerekiyorsa sadece güler. basit ve sade.
herkes tanrının bir parçasıdır aslında. tanrı derken illa ki bir şekil biçim, form olcak değil. ya da bir şeye tapınmak anlamı değil semboliktir biraz belki. ama o belki de onun içerisinde sen şekil kazanırsın, o belkinin içersinde ömürler yaşamlar şekillenir, kendini anlamlandırırsın. belki dedim çünkü belki sihirli değenek gibidir. istediğin olabilirsin inandığın ve ya inanmadığın olabilirsin. oyun hamuru gibidir avuçlarını ısıtan. bu yüzden herkes yaratıcıdır aslında; tanrı dediğimiz sıfatın, kendisidir. sadece uykuda uyuyan prensler, prensesler gibi horlamaya devam ediyoruz. farkındalık gerçekleştiğindeyse bu uyku hali kaybolur gider yerini açık bir bilince, algıya bırakır.
yazarların yaşadığı hayatı seçimler dahilinde değiştirerek farklı yönlere çekme olasılıkları.
olay basit yaşayacağınız şeyi ters orantılı veya biraz daha kaydırarak ne gibi çıkarımlar elde edebileceğimiz ile alakalı.
örnek: her gün aynı duraktan otobüs e binip gitmektense önce başka bir semte gidip oradaki durağı kullanarak çıkarımlar edine bilirsiniz.
her zaman bindiğiniz otobüsde kaza yapabilir ama farklı semtten bindiğiniz otobüs kaza yaptığı zaman farklı olacaktır.
Hayal kırıklığı, varoluş uykusuzluğu ya da sadece merak kurbanı olan insan, yeryüzündeki benzerlerinin tamamını öldürüp Tanrı'yla yalnız kalmak isteyebilir. Eğer oralarda bir yerdeyse, Tanrı'yla konuşmak için en yüksek dağın zirvesine çıkıp "Neden?" diye sorabilir. "Artık yalnızız. Ne mucizelerinden korkacak yığınlar var, ne de cennet ve cehennemine yollayabileceğin iki ayaklı hesap makineleri. Sadece sen ve ben. Anlat şimdi. Neden?" Düşünce, insanın ölümsüz olan tek organıdır.
League of Legends de ettiğim harika küfür, ciddi bir şekilde anneni ölüdürürüm çocuk veya anneni gece uyurken öldürürüm çocuk veyahutta annenin çükünü keserim. gibisinden.
insanların ellerine veya zihinlerine aldıkları kutsal argümanlar kimse için yararlı olmadı, yüz yıllar boyu böyle oldu bunlar.
herkes bir din hedesi gütmeye çalıştı fakat yaptıkları fiil ya güdülmek oldu yada gütmeye çalışmak oldu. demem o ki din; insanlar için bir toplu kitlesel iletişim ve yönetilme aracı oldu yüzyıllar boyu böyle idi. m.ö. de m.s. da problem insanların korkularında yalnızların da yada bir eksiklik duyma, yönetilme ihtiyacı duyma.
belki de insanların canlarını yakmak istiyorlardı? her zaman yaptığı şeylerin bir iyi yada kötü bir ödülü olmasıdır. kimisinde cennet cehennem kimisinde fiziksel olarak zarar görme kimisinde ruhların lanetlenmesi veya daha farklı bir yöntem.
problem orada değil, problem insanların korkutularak yönlendirilmesi. eğer bir dini inanış içindeyseniz biraz araştıralım.
örneğin islam dini;
size sürekli hoşgörüden veya bunun gibi şeylerden bahsedilir dururlur. fakat olay ceza boyutuna geldiğinden veya o dini inanışa fundamental bir yapıyla bakmayanlara karşı bir ötekileştirme vardır. "senden olmayan" gibi kelimeler. cezalandırma sisteminde ise sürekli bir acı çektirmeye dayanıklı bir yöntem vardır oysa ki hayatı tecrübe edinerek yaşayacağınızdan bahseder problem orada başlar edindiğin tecrübeleri sana geri yaptırım olarak vermez kafa kırmanı sağlar yan: bir taşa düşüp kafanızı kırıp kanattığınızda daha dikkatli yürürsünüz ama orada öyle bir şey yok sürekli o taşı oraya koyarlar sürekli kafanızı kırarsınız sürekli tekerrür eder bu sonu gelmez.