söz ver albümünden mükemmel bir göksel şarkısı. ancak bu albüm ne piyasada var ki bu şarkı için her yerde o albümü arıyorum, ne de bu güzelim şarkı internette herhangi bir yerde bulunabiliyor. google'a, youtube'a bu şarkıyı aratmak için yanaştığınızda, bu oluşumlar alakasız ''göksel yok ibrahim erkal'ın insafsızını verelim size?'' minvalinde telkinlerle sinir bozuyor. kanımca göksel'in kariyerinin en iyi şarkısı olmasına rağmen ne göksel bu eserinin değerini biliyor, ne de pop melodilerinde iki tepinip tüketmeye alışmış gençlik... eski şarkılarımızın değerlerini bilmeliyiz, dudaklarında arzu kollarında yalnız ben, albümüm aman böyle aman şöyle diye gezen göksel'e kızgınım bu konuda. (o da beni çok kaale alır ya neyse)
ablacım, sen o ne hissettiğini bilmişliğini sözlerine yansıttığın, dokunaklı melodilere sahip, seni inanılmaz kılan, tozlu raflarıa atıp umursamadığın şarkılarına sahip çık önce. dudaklarında arzu'yu, senden başka'yı, fikrimin ince gülü'yü söyleme bana. yeterince söylediler zateb, inan ki senin sandığından fazla sahip çıkılıyor o şarkılara. evet sen bunu söyle. ya da biri bunu cover'lasın. lütfen. kodumun şarkısı yok hiçbir yerde diyeceğim o olacak.
sözleri:
Hayat geminde
Sıradan bir yolcuyum
iplerim elinde
Ben sadece oyuncuyum
Usandım dertten
Yorgunum ben
Hayat oyununda... aaah
Ne aşktan yana
Ne dosttan yana
Gülmedim ki daha
Yalnızım yalnız
Oyunun insafsız
Bu oyun insafsız
Görüp geçirdim
Bulaşıp toz toprağa
Tutup çevirdim
Yüzüme güldün acıyla
amerika'da tanrı'nın varlığını ispatlama amacı üzerine kurulu, fuar niteliğindeki bilimsel (!) oluşum. deneylerden bazılarının içinde ''dua ederek bakterilerin biyolojik değişimlere uğramasını gözleme'' de varmış.
ilk kez ağda yapan hatun kişi öncelikle birinden yardım istemelidir. tamam ben burada işin detayını yazacağım ama yine de yanında işin erbabı olmadan verimli sonuç alması mümkün değildir.
malzemeler:
1- çam sakızı ağda
2- ısıtabileceğiniz bir ocak
hazırlanışı:
su dolu derince bir kabı ocağa koyup altını yakın. ağdayı da dikey olarak tabağın içinde konumlandırın. suyun yeterince ısındığını hissettiğiniz zaman hazırdır.
yapılışı:
ağda kutusunun etrafındaki su parçacıklarını ve ıslanan ellerinizi kurulayın. bu işlemi yaparken işlem yapılacak olan bölge ve elleriniz kuru olmalıdır. elinizi cıvımış olan ağda kutusuna daldırın. bir miktar alın ve ağda yapılacak bölgeye iyice yayarak yapıştırın. tüylerin çıkış yönünün tersine ucundan tutup hızla çekin. bunu tüylü bölgelerinizin tümüne uygulayabilirsiniz. ağda çok katılaşmaya başladığı an tekrar ısıtıp tekrar uygulayın.
evet cillop gibisiniz. artık sizde kıllı kara günlerinizde bunu yapıp kendinize olan güveninizi yerine getirebilirsiniz.
edit: sıcak havalarda ağdanın kendinden geçip erimesinden kelli ısıtmanıza gerek yoktur. kış aylarında da ısınma işlemi için alternatif olarak kalorifer peteğinin üzerine koyabilirseniz. limanla kavgali isyankar kaptan' a teşekkürler bu konuda uyardığı için.
kuş gibi hadisesini yaşatan mis gibi hafifliktir. artık nineniz olsun komşu havva teyze olsun kimse sizi kenarda köşede sıkıştırmaz ne zaman evleneceksin diye. nitekim evde kalmış yaftası yapıştırılmıştır size ve artık özgürsünüzdür. sizden genç evlenme çağındaki küçükleriniz uğraşsındır.
çıkaracağım yemek kitabının yeni ismi. içerisinde amerikan salatasından, rus salatasına, horoz beyni salatasından, avakado salatasına akla gelinecek en leziz salata tarifleri mevcuttur. ''bu akşam farklı bir şeyler olsun yemek masasında ama ne'' diye kara kara düşünen kadın yazarlara selam ederim. ne de olsa mutfak işleri kadınlara mahsus değil mi efendim ehe mehe.
insanlıktan bihaber, sevmemenin bile bir adabı olduğunu unutmuş, büyük kitlelerin hayran olduğu sanatçılara bok atıp azınlıkta olma imajına bürünmeyi bir ego tatmin minvali olarak gören kişilerin barındığı zavallı bir facebook grubu. şebnem ferah'ın kendince en çirkin fotolarını koyup, altına chat diliyle aşağılayıcı cümleler yazıp eğlenmekteler. söyleyecek cümlesi olmayan ''du ben de ön plana çıkayım aa şebnem'i sevmiyor pek metalci bu desinler'' düşüncesindeki diğer garabet insanlar da onların yorumlarına ''muaahahah süpersin'' yazmaktalar.
--spoiler--
şebnem ferah'ın bir fotoğrafı altındaki yapılan şu yorumlar, grubun ve gruptaki insanların hakkında yeterli bilgiyi veriyor sanırım:
-kuscak hayranlarının üstüne ona hazırlanıo njkdfşkd
-öyle bişey olsa sebnem melekler gibi kusuyordu der salaklar :D
böylelerinin yüzüne kussan tanrıçam şükür der zuahahauahauh
-ahahahhahaa melekler gibi kusuyo:D yawrum harikasın o bi melek zaten :D zouhahaha şeytan ve azrail de melek kategorisine girio ama :D
-Öfff lanet olsun, ne söyleyeceğimi unuttum. LANET OLSUN!!!
diyor şebooo ve hıncını mikrofondan alıyor... o cüsseyi nasıl taşıyacaksa o mikrfon vah vah yazık mikrofona 8-)
-cüssede cüsse ha on tonluk beygir mübareeeek
-beygir---- bundan iyi uyan başka bişey bulunamazdı herhalde. beygirşebo:D:D
-davar nası olurdu?
-Süper olurdu:D:Dehuhe
-ben sonunda çözdüm bunun burda neden böle durduunu arkadaşlar yaaa!!:D
bu salaan kakası gelmiş recep ivedik gibi söleip bomba patlatamicaa için içinde patlamasın die götünü kasıo dikkat et oluum fazla kasarsan götün yarılır basuur olursun aman aman seni öle hiç çekemeizzz
velhasıl; acınacak haldeki gençlerimizin boş kelimelerle interneti kirletmesine üzülüyor insan. tamam sevme, hatta nefret et ve hatta şebnem ferah can düşmanın olsun bütün gün resim altlarına yorum yazmaktan bitap düştüğün facebookunda anti olduğunu belirterek grubunu da aç. ama azıcık zeka kırıntısı göster be sevgili kardeşim... böyle ''ben metalciyim bütün şebnem dinleyenler şebekist'' diye ortalara düşünce komik oluyorsun.
esasen aşkın değil de ilişkinin aniden bitmesi. bir nevi piç gibi kalınması...
aniden bitiyorsa bir aşk aniden de başlamıştır. zira bende öyle oldu, başkalarınınkini bilemem tabi.
arkadaşımdı o, her şeyimi paylaştığım, hatta ondan önceki sevgilimle alakalı sıkıntılarımı anlattığım, sabaha karşı arayıp ''şu an ağlıyorum içtim'' diye kendisine ağladığım.. çünkü beni ondan daha iyi anlayacak olan yoktu, aynıydık, yaşadıklarımız benzemekteydi birbirine. ben bir erkeğin dost olmak isteyebileceği en kafa kızlardandım onun için. maç muhabbeti de yapardım, küfür de ederdim. ağlardım da aynı zamanda o da ağlardı yanımda. birbirimize bir cinsiyet yüklemeden yan yanaydık.
hani olur ya, yavaş yavaş bizde de arkadaşlık farklı boyutlara dönüştü. belki de birbirimizi görmeye başladık.
''olm bizi bizden başka kimse almaz birbirimiznen evlenek bencem''
''ı ıh sen üstüme gül neyin koklarsın''
''ayıp ettin bee ne gülü senden başka. yirim ben seni''
''balayına nereye gitcez lan?''
''balayını düşündüğüne göre evlenme teklifimi kabul ediyosun demektir''
''dur daha evet demedim. hele nereye gideceğimizi söyle. hem ben paraşütte nikah da isterim''
''paraşütte nikah mı? olsun lan! bulmuşum senin gibi hatunu... balayına havana nasıl?''
''evet evet evet o zaman''
böyle şakaca takılıyoruzlar arttıkça arttı. sevgilim şeklinde hitap ediyorduk birbirimize. yalnız dışarıdan sorarsan hala arkadaşız ve dalga geçiyoruz aşkla meşkle... bir de baktık ki bir ilişki başlamış bile... farkında değiliz, böyle başkalarından kıskanıyoruz birbirimizi falan. artık birbirilerimizin eski sevgililerini bile duymaya tahammül edemiyoruz, neredeydin sen diye azarlıyoruz birbirimizi.
ama hala dışarıdan sorarsan ''yok canııım canımız sıkılıyor takılıyoruz öyle''...
sevdiğini söylüyor bir ara. bunun gerçek olmasını istiyorum aslında içten içe, ama yine anlamamışa vuruyorum.
''eheh beni sevmicen de kimi sevcen olm daş gibin hatunum'' gibi mal bi cümle çıkıyor ağzımdan.
işte o an ne oluyorsa oluyor. öpmeye yelteniyor, afallıyorum. ''ne oldu lan nerelere geldik böyle'' diyorum, kızarıyorum...
yaptıklarımız o andan sonra pek de değişmiyor, sadece soranlara ''yok canııım canımız sıkılıyor takılıyoruz öyle'' değil, ''ehueh biz sevgili olduk'' diyoruz yavşak yavşak. bazen düşünmeden de edemiyorum ''bence biz bu aralar birbirimize iyi geliriz'' aşkı mı bu aşk? aman düşünmeyeyim bunları, seviyorum ulan deyip akıntıya bırakıyorum kendimi.
meğer bilmiyormuşum, o akıntının sonu yüksek bir şelaleymiş... akıntının ivmelendirmesiyle keyiflenen vücudumun sonu şelaleden düşüp paramparça olmakmış...
bitiyor... ansızın... başladığı gibi...
düşünmekten korktuğummuş. bu aralar birbirimize iyi geliriz aşkıymış... meğer eros'a bizi vur diye yalvarmışız da haberimiz yokmuş.
evet o aralar iyi de geldi, terapi gibiydi.
aniden bitti, sebep de yoktu, öylesine bitti.
etkisiyse hala sürmekte...
velhasıl; aniden başlayandır aniden biten aşk.
şu da entarinin metaforu olsun;
belediye havuzunun kenarlarında ayakta durmaya çalışan çocuk olur ya. aniden düşer havuza, ağlayarak aniden çıkar. ben o'ydum işte.
sıradan bir olgu olduğundan mütevellit filhakika alkışlanacak bir şey değildir. tıpkı bakire sıfatını taşımanın olmadığı gibi. bedenden geçildi ruha da taşındı bu, yok beyine falan. yakında ''gülüşü bakire değil bu kızın, bedeni olsa kaç yazar?'' tarzı cümleler bizi bekliyor haberiniz olsun. oldu paşam, bedenimi saklayayım, ruhumu muhafaza edeyim, beynimden ''seks''in s'si geçmesin. neden? sen onlarca karıyla yiyiştikten sonra karşıma geçip ''ruhu da bedeni de bakire aferin ona'' de, beni alkışla diye.