Fazlasıyla gereksiz önerme. Herhangi bir din peygamberini gündelik olaylar adına kullanmak mantıksız ve saygısızca. Hem göreceği tepki adına da gereksiz.
BDP'nin henüz ikinci gün ulusalcılar ve cinsiyetçileri bahane ederek alanlardan kati surette çekildiğini, bunu da basın toplantısında söylediğini bilmeyen cahil söylemleri olabilir.
Ancak asıl sebebi BDP'nin bu iktidardan çok memnun olmasından ötürüdür. Bizzat es başkanları çözüme götürecek tek şansin bu iktidarda olduğunu açıklamıştir. Ancak nedense gezi parkina yönelik tek eleştiri bu yönde olacağından belki de, turemistir birden bu Öcalan taraftarları. Suphesiz ki polisi oraya geri cekmek içindir.
Olayın en ironik tarafı ise ak Partisempatizanilarinin bu olayi elestirebilecek yuzde olmalaridir.
Ona yetişmek için fermuarlarını çekerek koşanlara rastlayabileceğiniz ve dolduğunda hafif sola yatan, Tanrı'nın her an devirmekle cezalandırabileceği, erkek nüfusunun ağırlıkta olduğu bir şehir efsanesidir. Adana'nın kuzeyi ile çarşısı arasında çalışan bir dolmuş hattı olsa da kerhane dolmuşu olarak bilinir. Gidişi tehlikeli, dönüşü tehlikesizdir.
Ekonomi canlansın diye üniversiteleri öğrenci ile doldur sonra da gönül almak için haksız istihdam yarat. Hemde ÖSYM nin yapacağı bir sınav sonrası mülakat yaparak iibf mezunlarının kpss çilesini hiçe say. Torpilli fen edebiyatçıları bir yere yerleştirme amacı güdüp birde diğerlerine boş yere ümit ver. Amına koyduğumun ülkesinde farklı fakülte mezunlarının birbirine girmediği kalmıştı aferin oruspu çocukları.
(bkz: iibf mezunları ve fef mezunları birbirine girdi)
(bkz: makro kitabıyla fef mezununun kafasını yardı)
(bkz: tarih öğrencilerinden hilal taktiği)
Kent kartımız olmadığında belediye otobüsüne biner söz verirdik birdaha bindiğimizde çift basacağımıza ve sırf vicdanımız rahat etsin diye, devletin sikinde bile olmayan o 10 liradan fazla yüklenmeyen kent kartı basardık borcumuzla birlikte. Bu memlekette öyle şeyler oluyor ki; biride Hülya Avşar'ın akil adamlar komisyonunda olmasıdır, ben meydan okuyorum. Bundan sonra devlet benim için bitmiştir. Her fırsatını bulduğumda devletten ailemin, akrabalarımın dürüstlüğü ve devlete bağlılığının acısını çıkaracağım. Tüm bu yaşananların hesabını soracağım kendi çapımda.
Eski bir gelenek olan ve "lazım olur atmayalım" deyişine anlam kazandıran bir ev hanımı el sanatıdır kola kapağından yapılmış duvar süsü. Genellikle kırsal kesimlerdeki evlerde bulunur, unutmaya yüz tutmuştur. Hatırlatmak boynumuzun borcudur. http://www.google.com.tr/...0%3Bd%7C4am_R_I8MqefdM%3A
Özellikle Türk Televizyonlarında arka planda olsun, göze sokarak empoze edilme suretiyle olsun, at figürünün yerleştirildiğini görmek mümkün. At portresi, at heykeli başta olmak üzere yeni bir subliminal akım ile karşı karşıyayız. Vatana millete hayırlı olsun, şuan için görsel olarak sunamasam da aklınızın bir köşesinde bulunsun.
Bağımsız araştırma kuruluşlarından rica ediyorum bu maddeyi ortaya çıkarsınlar. Artık alırken utanıyorum, gözlerimi kaçırıyorum zaten çok konuşan bakkaldan. 10lu paketi açtıktan sonra "tamam yea yarına kalsın biraz da" konulu nefis mücadelesini hep kaybediyorum. Düşük ihtimalle düşük ürün çeşitliliğine sahip bakkalında bu işte sorumluluğu var ama bilemiyorum artık.
20 yaşından sonra insan olan depresyona girmez. yorulur, Canı sıkılır. Elini yüzünü yıkayınca geçer. Olmadı uyur. 20 yaş hayatın ciddiye alınmasını gerektirecek bir başlangıçtır, bunun ilk yolu ise gereksiz ciddiyetten ve ağırlıklardan kurtulmasıdır. Hayatının en verimli senelerini harcaması ayıp birşey. Aşk acısının bile keyfini çıkarmak gerekir zira bu yıllara geri dönüş yok.
rome dizisinden bildiğimiz ilginç bir karizmaya sahip ingiliz artist. brütüs'ü ondan daha iyi birisi canlandıramazdı sanırım. soylu bir aileden geldiği belli bir karizma, yaptığının doğruluğundan emin olamamış yüz ifadesi. o adam bu adam işte. he birde milan baros'a benziyor siması, kaderi benzemesin.
National Geographic uzmanları 200 bin yıl önce Avrupa ve Asya'da hüküm süren Neanderthal insanın kalıntılarını inceleyerek ilk kez ilkel kadının neye benzediğini tespit etti.
Sabancı kültür merkezinde sergilenen iki perdelik oyundur. hikaye 20. yüzyılın ortalarında geçer. kırk yaşını geçmiş hastalık hastası yaşlı bir adamla yaşlı bir kadının bir doktor muayenesinde karşılaşılması ile başlar. işkolik çocukları hayatın güzelliklerine göz yumarken, kendilerini hasta hisseden bu yaşlı çiftin aralarında gelişen olaylar onların hayata başka bir pencereden bakmalarini sağlar. mizahi bir dille ağır olmayan eleştiriler yapılmaktadır. eğlencelidir. doktor sahne değişimlerinde salon ile muhabbet eder, adana faktörü ortaya eğlenceli diyaloglar sunar. Adana'da bulunanlar için tavsiye edilesidir.
nejat işler'in bir röportajında yaptığı tespittir.
Oğlum buradan iki bulut çakalım, arkadan iki koyun geçir, biraz da Türkiyedeki durumları eleştir, ne fenayız yap, Avrupada festival gez işte. Tahammül edemiyorum artık. Öyle şeyler seyrettik ki aklın durur.
Herif duruyor koltukta, hiçbir şey yapmıyor, kapı çalıyor, duruyor, kapı çalıyor, duruyor. Şu kapıyı açsana be adam, belki kötü bir şey var."
şeklinde bir eleştiri yöneltmiştir. Türkiye'de küçük bir azınlıktan bahsetmiştir. böyle film çekenler kendilerini ressamlar gibi hissediyorlar sanırım, iki çizgi çek kimse anlamasın, ama mutlaka bir anlamı olsun, anlaşılmadığından da sevilsin.. yok öyle, bunun makinasına objektif diyorlar sen anlat biz yorumlayalım. hiçbirşey anlatmayarak olmaz bu iş. he bunlardan daha kötüleri de varsa gişe filmleri çekenler ve duygu sömürüsü yapanlar.
zeki demirkubuz ve serdar akar başarılı örneklere sahip yönetmenlerdir ancak o kadar fazla dizi çekme heveslisiyiz ki bir film çekmeye karar verildiğinde boşta bulduğun adamın filmi rating kurbanı olarak yayından kalkmış. tövbe yareppim.
bab-ı hamüşa. mevlana, Şems ve kimya hatun arasında ilahi aşka yönelen gönüllerin hikayesi. tasavvufa ilgi gerektiren, mevlana ile Şems arasında geçenleri merak edenlerin ilgisi dahilinde.
konya devlet Tiyatrosu'nun hacı sabancı kültür merkezinde sergilenen oyunu. salon sanirim pek memnun olmadi ama ortada saygısız bir durum vardı. özellikle ortadan yer alıp sonra sıkılıp çıkan yaşlı çifti ayıplıyorum. tiyatroya saygın olsun ulan bari. birde öksüren fısıldaşanlar vardı. gitmeyin ulan bu kadar zorsa, seks mi yapsınlar. benim gibi elit insana yapılır mı lan bu?
(bkz: şaka şaka)
son bir kaç yüzyıl öncesine kadar erkek egemen bir tarih gerçeğini, kadına verilen sosyal değer ile özdeşleştirmek pekala mümkündür ancak konumuz bu değil.
tarih, erkeklerin verdiği kararlar ile, savaşta kaybedenin ve kazananın erkek komutasındaki erkek askerler olmasıyla ve hatta birçok keşif ve buluş ile erkeklerin hüküm sürdüğü bir kavramdır. kadının rolü son yıllarda her ne kadar artsa da tek bir dine veyahut tek bir millete ait olmayan toplumsal cinsiyet kavramı kadına tarih sayfalarında çok daha az rol verir. tüm bunlara rağmen kadınlar tarihin şekillenmesinde büyük roller oynamışlardır. kurulan en eski meclislerde ve adalet mekanizmalarında yine bulunmayan kadınlar, bu büyük rolü genel olarak mahrem çatısı altında oynamışlardır. bir erkek hükümranın ertesi gün vereceği bir karar öncesi başbaşa kaldığı kişi, yataktaki karısıdır. fikirlerinin en fazla değişime müsait olduğu yerde uyumadan önceki vicdan muhasebesi veyahut karısıyla dertleşmesi verdiği kararlara etki etmiştir.
kadınların tarihteki \"mahrem\" rolü üzerine yapılacak bu önerme daha fazla \"çirkef\" kadınlar üzerine yoğunlaşmış, bunu bir örneklem ile açıklamaya çalışacaktır. malumun ilanı, popülizmin emrettiği kadarıyla \"en çirkef\" ünvanına birçok kişi hürrem sultan\'ı yakıştırabilir. ancak benim adayım julius caesar ın aşığı, marcus junius brutus un oruspu annesi Servilia Caepionis . bu kanıya varmamdaki sebebi şöyle açıklayabilirim. Servilia ve sezar\'ın arasında büyük bir aşk vardır(hatta bazı kaynaklar brütüs\'ün caesar\'ın öz oğlu olduğunu söyler) 7 sene boyunca roma\'dan uzak kalan sezar\'ın pompey zaferinden sonra roma\'nın yeni hakimi olarak döndüğü günlerde aralarındaki aşk tekrar alevlenir. ancak halk arasında bu büyük alaylara sebebiyet verir, duvarlara ikisinin seviştiği resmedilir. bunun üzerine henüz yeni elde ettiği makama saygısından ötürü sezar üzülerek bu ilişkiyi bitirmeye karar verir. bunu hazmedemeyen servilia öncelikle sezar\'a lanet okur, ardından brütüs\'ü sezar\'ı öldürmesi ve cumhuriyeti kurtarması konusunda büyük telkinlerde bulunur. (sezar ile pompey arasındaki savaşta brütüs pompey ile kaçmış, büyük cezaları göze alarak döndüğü roma\'da sezar tarafından affedilmiş ardından kendisine konseyde büyük görevler verilmiştir, ve sezar brütüs\'ü oğlu gibi sevmektedir)
sezar\'ın konseyde hunharca bıçaklanarak öldürülmesinin ardından brütüs halkın karşısına cumhuriyet\'in kurtarıcısı olarak çıkmayı umar ancak halk sezar\'ı sevmiştir ve brütüs\'e büyük öfke duyar, bunun üzerine brütüs türkiye\'nin doğusuna kaçmak zorunda kalır. her ne kadar bir ordu toplayıp tekrar roma\'yı ele geçirmeye çalışsa da sezar\'ın oğlu agustus onu yunanistan civarında yener, brütüs trajik bir ölüm ile hayata veda eder.
servilia büyük aşk duyduğu sezar\'ı trajik bir biçimde öldürülmesinin azmettiricisi, oğlu brütüs\'ün hain ilan edilmesinin baş aktörü ve roma\'nın sağladığı iç huzuru bozarak büyük iç karışıklıkların hazırlayıcısı olması sebebiyle tarihteki en çirkef kadınlar kategorisinde önemli bir yer sahibidir. üzerine kül dökerek can düşmanı olan bir kadının kapısının önünde beddualar etmiş, lanetinin de tutması için kendini bıçaklayarak kurban etmiştir.
tanrı dünyayı çirkef kadınların gazabından korusun.
not: kurgusal tarihin ve kara mizahın birleşimiyle yazılmıştır. örneğin brütüs konuşmasında sezar\'ı en fazla sevenin kendisi olduğu ancak roma\'nın geleceği için, cumhuriyeti kurtarmak için böyle bir işe kalkıştığını söyler. tarih brütüs\'ü hain olarak ilan etse de, o annesi ve çevresindeki art niyetlilerin kurbanı olmuş, sebep olduğu suikastten pişman olmuştur. çevresindekiler brütüs\'ün cumhuriyete olan inancını sezar\'a duydukları kin sonucu öldürülmesine adına kullanmışlardır. gerçeğin tam olarak ne olduğu bilinemez, öyle ki olaylar milattan önceki yüzyılda yaşanmıştır.
bu kategoriye bir diğer örnek olarak
(bkz: handan hanım)
sağlıklı olduğunu düşündüğüm için aldığım, daha sonra tadı ve özellikle kokusuna bayıldığım, limon çiçeği kokan piramit şeklindeki sallama çay.bir sevdiceğim olsa ya yapsam bu çaydan. sonra puf diye kaybolsun ama. neyse yaa çok şey istiyorum ben.
apaçi izmitli erkeklerin yanında ayırtedici herhangi bir özelliği bulunmayan, bir harfin neler değiştirebileceğine inanması gereken kızdır.
(bkz: izmirtli)
böyle bir zorunluluğu bulunmadığı halde yanaktan öpmek suretiyle selamlaşan kadınların nedendir bilinmez yanaklar tokuşuğu anda dudağını ters tarafa geçirme eylemidir. kadını itici ve samimiyetsiz gösterir.
temelleri 20. yüzyılın başlarında ittihat ve terakkici kör ali ihsan bey tarafından ortaya atılmıştır. uzun yıllar boyunca meslek grupları üzerinde çalışmalar yapan ali ihsan bey'in hazırladığı bu program ilk meclise sunulan 4 programdan birisi olmuştur. ali ihsan bey osmanlı'nın yıkılışındaki en büyük faktörlerin memur yönetimi ve bürokrasi olduğunu savunmuş, mesleki temsil esasına dayanan yeni bir sistem üzerinde durmuştur. mesleki temsil programının ortaya çıktığı dönemde bölge esasına göre seçilmiş milletvekillerinden oluşmuş bir meclis vardır. ali ihsan bey ise buna ek olarak, mesleki temsil esasına göre oluşturulmuş, iki meclisli bir "karma kooparatif" önermiştir. bunun temel nedeni, siyaset ve ekonomi arasındaki farkı kapatma isteğidir.
mesleki temsil programı genel hatları ile komünizmin ruhuna uygun görünse de bolşevikliğe yakın olmamış, kendine daha özgün bir yol çizmiştir. meclise sunulması ve kabul görmemesini mustafa kemal, bazı meslek gruplarının birleşerek iktidara gelebileceği ve sadece kendi çıkarlarını koruyacağı riskinden kaynaklı olduğunu söylemiştir.
ittihat ve terakki içerisinde bulunmuştur. hayatını "mesleki temsil programı'na" adamıştır. gözündeki rahatsızlık yüzünden "kör" lakabıyla anılır. mesleki temsili esas alan fikirleri 20. yüzyılın başarından cumhuriyetin kurulmasına kadar çeşitli aşamalarda devam etmiştir. yol arkadaşları memduh şevket ve kara kemal 'dir. bir süre sonra yalnız kalmış, tek başına savunduğu mesleki temsil programı ilk meclise sunulan 4 programdan birisi olmuştur. Yenigün ve konya'da çıkan öğüt gazeteleri ali ihsan bey'in mesleki temsil programını savunmuştur. yenigün gazetesi ali ihsan bey'in programını tanıtırken ondan "türk karl marks'ı" ifadesini kullanmıştır. genel olarak komünizmin ruhuna yatkınlığı bilinir ancak bolşevik savunucusu olmamış, daha özgün bir yol izlemiştir. ziya gökalp ile amaçları bir yerde kesişse dahi belirgin farklarla birbirlerinden ayrılmıştır. ziya gökalp ali ihsan bey'i zamansız ve yersiz fikirlerin savunucusu olarak betimlemiş, kadın hakları konusundaki fikirleri yüzünden ali ihsan bey'e körlüğü ile alay eden bir taşlama yazmıştır. programının kabul görmemesinimustafa kemal, belirli meslek gruplarının aralarında birleşerek iktidara gelmesi ve sadece kendi çıkarlarını savunması tehlikesinden kaynaklı olduğunu söylemiştir.
kör ali ihsan bey, izmir suikasti sonrası çıkarıldığı istiklal mahkemesince beraat ettirilmiş, küçük girişimci üzerine odaklanan ve anti-bürokratik olan bu programı ise bürokrasi ve büyük toprak sahipleri karşısında kaybetmiştir.
himalayaların kuzeydoğusunda bulunmayan, kocaeli üniversitesi ana kampüsünde yoğun kar yağışından dolayı yolların kapanması ile gerçekleşen hadise. havaların böyle olacağı günler öncesinden belli iken 20.45 e sınav koyan ve bunu değiştirmeyen okul yönetimi, yolda da kazalar olmuş. dua et kimseye birşey olmamış. kimsenin burnunun kanamasina değer mi ulan bu sizin pezevenk ruhlu sınav takviminiz. saatlerce otobüs çıkamadı taksiler bile almıyor bu nasıl mahrumiyet lan.
mesela düşünüyorum da 2050 de hala yaşadığımızı. "istanbul adana arası uçakla 1 saatti, vay bee" falan mı diyeceğiz acaba. mesela o zamanlar samsung galaxy s3 takoz sıfatına mı sahip olacak. düşünüyorum da aklımın yettiği kadarıyla şu sonuca varabiliyorum. bence hiç bir nesil aralarında babamında bulunduğu 40-60 yaş arasındaki nesil kadar değişime şahit olmamıştır. mesela düşünün tekerleğin bulunması. işlevsel olması kaç nesil almıştır acaba. mesela ev telefonu dediğimiz aygıtın üretilmesi ve yaygınlaşması kaç nesile mal olmuştur. ama bahsettiğim nesil evinde elektirik yokken başladığı hayatında artık bilgisayar kullanıyor. yağ ve şeker için sırada beklerken iki tuşla alışveriş yapıyor. atla eşekle uğraşırken arabaya biniyor. tüm bunlardan ekseriyetle onları gelmiş geçmiş en şaşkın nesil ilan ediyorum. yaşlı olma düşüncesi hiç hoşuma gitmese de merak ediyorum 2050 ve şimdiki zaman arasındaki farkı. düşünsene lan mahallede gülle(misket) oynuyorduk 3 yıl sonra counter oynamaya başladık. ne çılgın..
uykunun yarı ölüm olduğu düşünülürse hafife alınamayacak önermedir. insan uyandığında pistir. en güzel hali uyumadan hemen önceki halidir. sırf bu yüzden kızları reddetmişliğim vardır. yalnız uyanmak iyidir.