antalyadan adana istikametinde yapılan uzun ve sancılı bir otobüs yolculuğu sona ermiş, otobüsün servisiyle elde valiz sırtta çanta atilla altıkata gelinmiştir. cepte para vardır ama özlenmiştir tanıdık mekanlar.. efendim caddeden aşağı doğru yürür bir sağ yaparsınız. kazım 2 çıkar karşınıza uzun bir yürüyüşten sonra. oturur bir tost bir muzlu süt istersiniz. tostu hemen bitirir, buz gibi muzlu sütünüzü sigaranızı tüttürerek diplersiniz. yol yorgunluğu fala kalmaz. oradan bir otobüse atlanır, kimseyi uyandırmadan eve girilir..
hıhı evet. kabul edildikten sonra, üye olduğumu unuttuğum ve 10 entry ile kaldığım, kansob tarafından üye olduğum hatırlatılan sözlükçüğün çömezi. fresherı. yenisi. çaylağı vs.
bob dylan'ın toplama kitabıdır. söylentiye göre zamanında elden ele dolaşmış müsveddelerden oluşur.
yazının ahengi ''&''lerle sağlanmıştır. noktalama işaretsizliği okumayı zorlaştırır, ama dikkatinizi verdiğinizde dylanın muhteşem dehasını görebilirsiniz. mr tambourine man deki gibi..
punk, blues, grunge, rock.. hepsinin çıkışı toplumsal birer isyan niteliğindedir.
emo, geçen gün bir yerde emotional punk tabirine rastladım ve anlam veremedim.
aslında eskiden emo denilen gruplara baktığımızda * bir şekilde * eşitsizliklerden bahsettiğini söyleyebiliriz. ancak şu an piyasadaki emo grupların punk felsefesiyle uzaktan yakından bir bağlantıları olduğunu düşünmüyorum.
ikinci bir konu, ben her şeyi bilirim edasındaki insanların özellikle emolara olan tepkisidir. uzun süredir hiç bir akıma karşı böyle tepki verildiğini görmemiştim, ve bana göre tepki verilmesi gereken insanların emo, tiki, gotik vs olması değil insanların 'çakma'laşmasıdır. bu çakmalaşmanın temelinde de yine popüler kültürün getirdiği yargılar vardır.
karşısındakinin gözünü ağzını burnunu kapatması kimseyi rahatsız etmez. emolara tepki göstermek gereksizdir, aynı onların size gösterdiği tepkinin gereksizliği gibi. elit kafe masalarında oturup ''ayy emoya bakın'' demek sadece vakit öldürmenizi sağlar. bir emoya bakıp ''saçıyla kapatıyor yüzü çok çirkin'' gibi iltifatlarda bulunmak sadece kendi dayanılmaz suratınızı bir anlık unutmanızı sağlar. bir emoya ''cahil ıyy yivrenç(!)'' diyerekse sadece egonuzu tatmin edersiniz.
dinlenmeyecek bir müzik değildir bencehatta bazı şarkılar çok da dinlendiricidir; felsefe melsefe kalmamıştır o ayrı. sırf emolara olan tepki yüzünden emo dinlememek de farklı bir kompleks değil midir? bir kere de bırakın insanlar istediklerini yapsınlar..
eller isimli eserinde, deforme ettiği ellerle insanı kendine hayran bırakır.
nazım'ın sorusuna yanıtı da yine bu kitabın sonunda yer alır:
''yapamam elbet!
fakat resim çizebilmek ne büyük mutluluk! çizmek; bana ayrılan boyutu çizmek.
son bir söz: dört ayaklı bir yaratık olan atın gözlerine dikkatle baktınız mı hiç? parmakdsız bacaklarının küt uçları, ne verecek, ne de bir şey alacak durumda, böylece at ne resim yapabilir, ne de okşayabilir. gözlerinin sonsuz kederi işte bu yüzden''
eğer toplumumuzda sapkınlık çoksa, nedenini edebi eserlerde ve ya genlerde değil, ''sıradan'' bir Türk evinde aramak lazım. (bkz: toplumsal baskı) (bkz: toplum baskısı)