bir zamanlar moda olan penfriend dalgası günümüzde internetin etkisiyle yerini netfriend e bırakmıştır.bizim zamanımızda öğretmenlerimiz bulurdu penfriendlerimizi. artık şansımıza kim çıkarsa onunla yazışırdık. saçmasapan şeyler yazardık. öğrendiğimiz kalıp cümleleri olduğu gibi yerleştirirdik mektuba. ne büyük hazdı yarım sayfa saçmalamak. ailemizi, kardeşlerimizi, kaş rengimizi, hobilerimizi, fobilerimizi vs... yazardık. penfriendimiz büyük biriyse yaptığımız gramer hatalarını tıpkı öğretmenimiz gibi çizer doğrusunu yazardı üstüne. aklı sıra iyi birşey yaptığını sanardı. oysa bu durum çok canımızı sıkardı. kimi arkadaşlara yaşlarına uygun kişiler çıkardı. birbirlerine aşk dolu şeyler yazarlardı. ' I love you so much.' gibi. ikinci mektuptan sonra bu ' I miss you so much.' olurdu. fotoğrafları elden ele dolaşırdı. ne kıskanırdık onları. vay be yabancı sevgilileri var derdik. bize neden hep aunt lar uncle lar denk gelirdi. bizim suçumuz günahımız neydi. ama herşeye rağmen güzeldi penfriendlik, mektup yazıp postaneye gidip atmak. ve gelecek olan mektubu beklemek. gelince defalarca okuyup sınıftakilere hava atmak.
dert kısmı yazma kısmıydı. ingilizce bilende azdı. yardım alamıyorduk kimselerden. şimdi oh gençler türkçe yazıp direk çeviri yapabiliyolar netten. düşündümde şimdi ne çileler çekmişiz yaaa...
özellikke çocukken denenilen, sonu hep hüsranla biten olaydır. duvarın başından başlanılıp sonuna kadar koşulur ve devamında küt yere düşülür. ama çocuk hiç bıkmaz bunu denemekten. çünkü uçacağına kesinlikle inanır. içindeki umut hiç bitmez, her defasında daha da inanarak dener. dener ama sonuç hep küt, küt, küt...
' her kişinin içinde çiftçilik yatar' özlü sözünden yola çıkarak; tarla ekip biçme, çiftlik kurma, inek, keçi sağma, yumurta toplama, hediye alma- gönderme faaliyetleridir.
insanın kendini eğlenmeye zorunlu olduğuna inandırdığı derttir. nasıl kutlanılacağına birtürlü karar verilemez. evde, dışarda, diskoda, lokantada, açık alanda... nihayetinde aralık ayı boyunca düşünülüp birinde karar kılınır ve gece sonunda nerde eğlenirsen eğlen sonu kusma ve baş ağrısıyla sonlanır. ' birşeyin başı nasılsa sonuda öyle olur. iyi başlarsa iyi biter' yargısı bundan daha güzel çürütülemez.
eskiden kemerburgaz fakir insanların olduğu, müstakil evlerde yaşanılan bir yermiş. insanlar bahçelerine bostanlar yapıp tavuk, ördek, kaz beslerlermiş. o zamanki kazlar biraz yabaniymiş. geleni geçeni kovalayıp ısırırlarmış. onları yatıştırmak için kemerle vururlarmış kaza. yoldan geçenler ev sahibine bağırırmış ' kemer vur kaza, kemer vur kaza' diye.
kemer vur kaza kemer vur kaza derken derken ' kemerburgaz' olmuş oranın adı.