bir tarafta şık restoranlarda yemek yeyip eğlenen insanların yüzlerindeki huzur ve dinginlik; diğer tarafta çıplak ayaklarıyla peçete satmaya çalışan çocukların yüzündeki çizgiler ve yorgunluk..
ne olursa olsun kimse ölümü haketmiyor. böyle bir durumda bu kadar acımasız şeyler söyleyebilen zihniyetlerle hiçbiryere, hiçbirşeye ulaşılamaz. ölen onca can, onlar için yas tutan aileleri ve tüm türkiye. yanlış hedefe kurban gittiler gencecik yaşta. ölenin ardından böyle kötü konuşulmaz benim bildiğim, yakışmaz kimseye bu sözler. eleştirilerimizde ve yargılarımızda biraz daha dikkatli olalım..
-bir fil bir buzdolabına nasıl girer?
+..............................
-kapıyı açar dolaba girer kapıyı kapatır
+ha haha
-bir zürafa bir buzdolabına nasıl girer?
+kolay kapıyı açar içine girer ....
-yanlış kapıyı açar fili çıkarır kendi girer kapıyı kapatır
+yok daha neler
-peki ormanda tüm hayvanlar toplanmış sadece bir hayvan gitmemiş hangi hayvan
+.............
-buzdolabındaki zürafa olummmmmmmmmmm
bebekler yapınca ' oh ohhh ohhhhh maaşallah kuzumaaa, yarasın. ' denilip aynı şeyi büyükler yapınca ' çüş artık, çatlayasıca. ' denilesi durumun yarattığı sestir. duruma göre tını, tıslama, melodi, gürleme, pörtleme, fısıldama, sessiz sinema gibi çeşitleri vardır. en etkilisi sessiz sinema türüdür. sessiz olmasına rağmen ortamda bomba etkisi yapıp ortalıkta sağ kişi koymaz...
bir zamanlar moda olan penfriend dalgası günümüzde internetin etkisiyle yerini netfriend e bırakmıştır.bizim zamanımızda öğretmenlerimiz bulurdu penfriendlerimizi. artık şansımıza kim çıkarsa onunla yazışırdık. saçmasapan şeyler yazardık. öğrendiğimiz kalıp cümleleri olduğu gibi yerleştirirdik mektuba. ne büyük hazdı yarım sayfa saçmalamak. ailemizi, kardeşlerimizi, kaş rengimizi, hobilerimizi, fobilerimizi vs... yazardık. penfriendimiz büyük biriyse yaptığımız gramer hatalarını tıpkı öğretmenimiz gibi çizer doğrusunu yazardı üstüne. aklı sıra iyi birşey yaptığını sanardı. oysa bu durum çok canımızı sıkardı. kimi arkadaşlara yaşlarına uygun kişiler çıkardı. birbirlerine aşk dolu şeyler yazarlardı. ' I love you so much.' gibi. ikinci mektuptan sonra bu ' I miss you so much.' olurdu. fotoğrafları elden ele dolaşırdı. ne kıskanırdık onları. vay be yabancı sevgilileri var derdik. bize neden hep aunt lar uncle lar denk gelirdi. bizim suçumuz günahımız neydi. ama herşeye rağmen güzeldi penfriendlik, mektup yazıp postaneye gidip atmak. ve gelecek olan mektubu beklemek. gelince defalarca okuyup sınıftakilere hava atmak.
dert kısmı yazma kısmıydı. ingilizce bilende azdı. yardım alamıyorduk kimselerden. şimdi oh gençler türkçe yazıp direk çeviri yapabiliyolar netten. düşündümde şimdi ne çileler çekmişiz yaaa...
herşeyi bilen adam kılığına bürünüp dünyayı kurtarmaya çalışan; bununla birlikte aykırı tavırlarıyla dikkat çekmesini beceren kişidir.eğlencelidirde aynı zamanda.keyfi yerinde olduğunda süper program çıkarır,keyifsizse saçmalamalar ve azarlarla doldurur zamanı.
bu cümle sonrasında herşeye açık olan kızdır. entel dantel ayaklarına yatıp felsefe parçalamaktır amacı.karşısındaki azgın kaçırırmı fırsatı, yapıştırır lafı.
- ne 5 dakikası güzelim, zabbaha kadar dans!
- lan gobeller, galen gelinde yiyin yımanızı.
+ yok, biz daha oynayacak ana.
- garaltısı galhasıcalar, varmayım oraya. sabahtır beri gopup duruyonuz, adamda gafa neyim bırakmadınız.
+ varıyok tamam. gormüyon mu herkiş oynuyo.
- sus kopek! cüvap viriyo bide bana. gozün kor olmıya! seni doracama daş doraydım kele.
özellikke çocukken denenilen, sonu hep hüsranla biten olaydır. duvarın başından başlanılıp sonuna kadar koşulur ve devamında küt yere düşülür. ama çocuk hiç bıkmaz bunu denemekten. çünkü uçacağına kesinlikle inanır. içindeki umut hiç bitmez, her defasında daha da inanarak dener. dener ama sonuç hep küt, küt, küt...
kerime nadir' in yazdığı bir romanın adıdır. çok sade bir dille yazılan aşk romanıdır. cümleler akıp gitmektedir. kendinizden birşeyler bulacağınız, okurken kimi zaman iç çekeceğiniz, gülümseyeceğiniz, hüzünleneceğiniz durumlar olacaktır. bu romanın hülya koçyiğit in başrol olduğu bir filmi yapılmıştır. okumaya değer bir romandır. o kadar sadedirki sohbet eder gibi, sıkılmadan okunabilir.