öküzlüktür, ama maalesef çıksan sokağa, kara tren şovu var sanırsın.
efendim akp hükümeti için bir bir lakırtı hep edildi duruldu, neymiş en başarılı dış siyaseti bunlar yapmış.
buyrun kendilerinin dış siyasetinde dışarıda bizle ilgili olan bitene göz atalım özetle:
önce dendi ki ne olursa olsın avrupa birliğine gireceğiz, görüşmeler sürdü gitti,adamlar dediler ki, isteklerimizi bir bir yapın sonra düşünürüz napacamızı, verilmedk ödün kalmadı, öz kültürümüze ait bir çok şey yasa ile yasaklandı, sonra ne mi oldu, adamlar gözümüzün içine baka baka siktiri çekti.
başbakan davos'taki one minute şovunu yaptı, aradan kısa bir süre sonra israil resmen bizim vatandaşlarımızı taşıyan gemiyi bastı, çatır çatır o vatandaşlarımızı öldürdü, biz ne mi yaptık, nolur bizden özür dileyin diye ağladık, adamlar ne mi yaptı, onlar da siktir lan ne özür dileyeceğim dedi, biz de yuttuk oturduk, bu arada israil dış işlerinin bizim elçimize önünde siz çöktürme hakareti de ayrı bir ayrıntı oldu,
fransa zamanında ermenilere soykırım yaptığımızı kabul edeceğini söyledi, biz güya bir sürü girişimde bulunduk, sonunda ne mi oldu: adamlar da bize siktiri çekti, hem de öyle bir yasa çıkardı ki fransa'da soykırım yoktur diyen ceza alacak.
kuzey ırak'ta kürt devleti resmen kuruldu ve o günden sonra pkk terörü hiç hız kesmedi,
dünyada yeni abd senaryosu arap baharı olayları başladı, bizim başbakan bu baharı destekledi, bir bir o arap ülkelerini gezdi, oralarda üç beş çocuk adını ezberleyip bağırdı diye kendini yeni orta doğu lideri sandı, bu arada suriye lideri manyak bu bahara direndi, bizimkisi nasıl olsa o da yola gelir diye her ortamda kendisine sallayıp durdu, sonra ne mi oldu:adamlar kendi hava sahasında daha ilk bizim uçağımızı görür görmez tak diye vurup düşürdü, uyarı yok bişey yok, uçak sadece 5 dakka onların sahasında kaldı ve sadece eğitim için havalanmıştı.bir ülke başka bir ülkeye resmen ancak bu kadar posta koyabilir ve krizin kralının eşiğindeyiz, bakalım altından nasıl kalkılacak.
daha yazılacak çok ayrıntı var, ama bu kadarı bile akp'nin dış siyasetteki yüksek başarısının dehşetini orataya koymakta.
bir kaç yıl kadar önceydi, bugün başka takımların sıkıntıları ile dalga geçmeye kalkan galatasaray götü başı dağıtmış borç batağındaydı, takımın kafile masrafları bile zor karşılanıyor, takımın hocası topçulara harçlık falan veriyordu, galatasaray aig isimli amerikan kökenli finans kuruluşundan borç almış o borcu elbette ödeyememiş ve borcun faizi öyle bir noktaya gelmişti ki, aig galtasaray'ın çoğunluk hissesine el koymaya, yani başka bir deyişle orada ki galatasaraylılkara siktirin gidin artık buraları benim oldu demeye hazırlanıyordu,
sonra nasıl olduysa, bugünki başkan nereden geldiği. pek de belli olmayan bir para kaynağı ile ortaya çıktı ve türk futbol tarihinde gelmiş geçmiş yaşanacak en büyük rezaleti geçici de olsa önledi ve futboldan bir bok anlamadığı halde bugün ki başkanlığının zeminlerini hazırladı,
yukarıda geçici dedim çünkü gs. halen yukarıda bahsedilwn kuruma olan borcunu tam olarak ödemiş değil, zaten o gün bugündür kuyruğu da doğrultmuş değil, son 5 yıldır hangi transferi kaç para ile yapabilmiş sorgularsak durum ortada,
bugün burada başka takımlarla akıllarınca dalga geçmeye çalışan cahil gs.liler bilsinlerki, gs.nin beşiktaş'tan çok daha fazla borcu bulunmaktadır, sadece o borç ileri uzun vadeye ötelenmiş durumda, uefa da vadesi geçmiş borçla ilgilenmektedir, eğer gs.nin dengelerinde minicik bir oynaşma olacak olsa, darmadağın olma ve beşiktaş'ın içinde bulunduğu sıkıntıdan on kat daha fazlasına düşme ihtimali çok yüksektir.
demek ki neymiş, bit olmadan it olmaya kalkışmamak lazımmış gs.li arkadaşlar.
kendisi t.c. başbakanının eşi olduğu için her t.c. vatandaşının merak ettiği sorudur.
aslında merak etmezdik bu kadar belki, eğer yakın zamanda uludere'de ölenlerin evine gidip, yeşil sarı kırmızı bezler arasında onlarla gözyaşları dökmemiş olsaydı.
şimdi merak ile bekliyoruz, bakalım en azından şu son sekiz şehit, uludere'de ölenlerden daha az mı değerli yoksa değil mi bayan erdoğan için.
şimdi bazı dandirikler aşağıda geyik yapacaktır elbet, ama unutulmamalıdır ki, türkiye süper liginde şampiyonluk hiç bir zaman çok radan borcu olmamaktan, en büyük yıldızları satın almaktan geçmez, geçmedi, kim en iyi takım olabildiyse şampiyon da oldu,
ben bu sene yaşananların, gelecek sene içşn büyük motivasyon olacağına inanıyorum, buna geçtiğimiz seneyi örnek verebiliriz, galatasaray bir önceki sene neredeyse küme düşmekten kurtulmuştu, fenerin başına gelenler de malum, ama ikisi sonuna kadar şampiyonluk mücadelesi verdi, kadrolarında süper starlar mı vardı, yoksa onların borçları falan yok mu sanılıyor,
ben gelecek sene için bir kehanette bulunuyorum, beşiktaş'ın futbolcuları 2013 yazına şampiyon olmanın huzuru ile girecekler,
neyse gelecek sene bu zamanlar bu başlık altında buluşmak üzere.
sahibi olduğu milangaz'ın sponsorluğunu, geçen sezon ortalığı darmadağın eden beşiktaş basketbol takımından bu sene çekmesidir.
neden mi ayıptır, şöyle ki oğlu demirören'in beşiktaş'a verdiği zararı sağır sultan bile artık bilmeteyken, en azından bu hasarın bir boyun büküklüğü hatırına, devam etirmeliydi sponsorluğu, üstelikten bu sene çok daha zirvelere çıkacak bir takım yakalanmışken.
kendisinin siyasi gündemimizde var olduğundan beridir devlette hangi adamlık vazifesini yaptığı halen anlaşılamamış bülent arınç'tır.
evet sayın arınç silahları varmış, üstelik inanmazsınız ama o silahlarla ateş etmeyi bile biliyorlarmış keratalar ama bakın bunu yavaş yavaş söylüyorum, şaşkınlıktan düşüp bayılmayın diye, üstelik o silahlarla siz şu açılım zırvasını saçmaladığınızdan beridir yüzlerce evladımızı şe-hit et-ti-ler, sizin afacanlar.
er ya da geç barış olacakmış, ulan kiminle barış, ne ile barış, senin erin geçin gelene kadar daha kaç vatan evladı ölecek, daha kaç ocak sönecek, bir açılım tutturduydun sıçtın batırdın, o senin açılımın üzerine kaç vatan çocuğu şehit oldu sayısını bilemem, ama yeter ya, yuh ya, ne barışı ya, sana kurşun sıkana, bomba atana, barış ne demek ya, ez geç ya, sadece tek bir bir şehit için yakın orayı diyen mustafa kemal'in kurbanı ol sen ya.
evet kendileri gelecekler ve bir kaç saat şarkı söyleyecekler, 4.5 milyon doları yani yaklaşık 8 milyon tl'yi alıp gidecekler.
üstelikte bu para net olarak şahsının cebine girecek olan para, vay arkadaş ne diyelim.
not: gerçi kendisi tüm kariyerinde şimdiye kadar tam 300 milyon albüm satmış, albüm başına sadece 2 dolar bile kazanmış olsa ortaya çıkan rakam yukarıdaki konuyu darmadağın eder ama neyse.
ikinci not: bana noluyosa amk. madonnanın parasının derdine düştüm.
öncelikli not: yukarıdaki isimlerin harflerle yada tek soyad'la falan ifade edilmesinin maksadı harf sınırıdır, fanatiklerinin zıplamasına gerek yok.
neyse tanım: konjünktürel bir durum tespitidir.
evet, hiçbir fethullah gülen cemaatçisi recep tayyip erdoğanı gönülden ve samimi sevmez, mesela bir abdullah gül gibi ya da bülent arınç gibi sevmez. öncelikle recep tayyip erdoğan nakşibendi tarikatının bir mensubudur, ancak kendisinin refah partisi zamanlarından elde etmiş olduğu tabansal güç ve sonrasında tartışılmaz bir abd. desteği partideki bugünki gücünü sağlamıştır.
fakat özellikle abd.nin desteğini son 5 yılda kendi üzerinde toplayan gülen cemaati, türkiye üzerinde bariz atraksiyonlar başlatmış ve yürütmüştür. ilk başlarda bu operasyonların içinde cemaat ile aynı paralelde bulunan tayyip erdoğan, özellikle son zamanlarda bu işin ülkeyi bir çeşit gizli işgal haline ve amacına dönüştüğünü görmüş ve bu durumun biraz da kendi sonunu getireceğini gördüğünden ve belki birazcık da olsa diğerlerine göre daha çok vatan sevgisi taşıdığından bu olaya taş koymaya başlamıştır.
ve artık recep tayyip erdoğan ile cemaat arasında bariz bir sürtüşme vardır, fethullah gülen camiasının mecburen içine bastırdığı recep tayyip erdoğan antipatisi de artık gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
şimdi cemaat mensupları, cemaatin çoktan üstünü çizdiği recep tayyip erdoğan ile ilgili, bir video'sal, cd'sel, resim'sel ya da belge'sel bir ortadan kaldırmak operasyonunu cemaatlerinden merakla ve arzu ile beklemektedirler.
aslında olacaklar bellidir, önce siyasiler bir olarak türlü entrikalar ve katakullilerle kendi menfaatleri için gönüllü halkın anasını ağlatırlar, ortada anasını ağlatacak halk kalmayınca, birbirlerine düşerler, fakat kısa zaman içinde birbirlerini yemek yerine anasını ağlatacak yeni gönüllü halk bulmak için, acun'a baş vururler.
muhtemel diyaloglarda ilginç olacaktır:
r.t.e.: - buraya barınak yapmaya karar verdim yapılacak
k.k.:- iyi de ben burayı beğenmedim
r.t.e.: - farketmez benim beğenmem yeterli
d.b.:- onu bırakın da pesküvi yok mu lan burda
s.s.:- siz önce barınağı yapın, yiyeceği bulun, sonra ben onları sahiplenirim, vermezseniz, ananas bombası atar yıkarım.
gani müjde'nin gerçekten acı bir tebessüm ettiren lafını hatırlatan halktır.
laf aynen şöyledir:
"kafasına kuş sıçtı diye koşup hemen piyango bileti alan bir halkın, yıllardır ısrarla ağızlarına sıçanlara oy vermeye devam etmelerine şaşmamak lazım"
ülkenin bağıra bağıra sürüklendiği durum ile ilgili saptamadır.
diktatör kimdir? hiç kimsenin hakkı hukukunu tanımadan, kimsenin arzusunu isteğini önemsemeden, başkasının özgür yaşam hakkına saygı duymadan,ben istedim oldu , herkeste buna uyacak tavrını güden kişidir.
acaba bu çok cin kafalı arkadaşlar bizi saçma sapan gündem abukluklarıyla oyalarken ya bambaşka işler olduysa.
mesela ya 3. köprü ihalesi sesiz sedasız tamamlandıysa,
yada ya birtakım müteahhit firmayı birden süper zengin edecek kentsel dönüşüm yasası kabul edildiyse,
veya ya thy işçilerinin grev hakkı zorbaca ellerinden alındıysa,
veyahut ya savunma sistemimizin en ana damarlarından birisi olan aselsan'ın tam %51'i israile satılmışsa,
evet evet boşverin olmamıştır böyle şeyler onların derdi varsa yoksa kürtaj zaten, yarın da gündeme biz tartışalım diye sünnet ederken kaç cm kesmek lazım onu getirecekler.
hükümetten bir yetkilinin her an yapma ihtimali olduğu açıklamadır.
hem haklı adamlar, benim haşin, cevval ayım aslanlar gibi tecavüzünü yapmış, sen onun o canım tecavüzden çocuk sahibi olma hakkını nasıl elinden alırsın,
hem kadın kardeşim, uğramasaydın tecavüze ya, bana mı sordun tecavüze uğrarken, madem kendine ettirdin tecavüz, eşşekk gibi doğuracan o çocuğu, ne laga luga yapıyon, zaten tecavüzcünle evlendin mi, hiç sorun kalmıyo, harika bir çekirdek aile oluyosunuz, sen o güzel adamın babalık hakkını elinden alamazsın, edepsiz.
akp hükümetinin son diktatöryel eylemlerinden birisidir.
son on yılda eğitim sisteminde değişiklik yapmadığı sene bırakmayıp, hem öğretmen hem öğrenci hem veli olarak tüm milli eğitimi maymuna çeviren hükümet, bu sene eğitimde artık iyiden iyiye faşizm uygulamasına geçti, bu sene 30 eylül itibari ile 66 ayını dolduran her çocuk zorla ilkokula kaydedilecek, evet zorla diyorum çünkü uygulama şöyle, 66 ayını dolduran yani henüz 5.5 yaşında olan çocuk devlet tarafından mahallesindeki en yakın okula otomatikolarak kayıt edilecek, çocuğu okula göndermeyen veli, göndermediği gün başına 40 lira ceza yiyecek, yetmeyecek o çocuk o sene okula gitmiş sayılacak ve ilkokulda sınıfta kalma da olmadığı için gelecek sene otomatik olarak 2. sınıfa geçecek.
yani veli çocuğunu daha küçük olduğu için ilkokula göndermezse, hem bir yıl içim yaklaşık 8bin lira ceza alacak hem de çocuğu diğer sene birinci sınıfı okumadan doğrudan ikinci sınıfa alınacak.
bunun adı diktatörlüktür, daha 5.5 yaşındaki çocuğu ilkolkula göndermek istememek hakkı her veliye ait doğal bir haktır.
ulan yıllardır 8 yıllık eğitimi uygulatmaya çlıştınız ardından, 4+4+4 diye tekrar bölüyosunuz, siz ne bok yiyosunuz ya, sıçacam imam hatip derdinize sizin artık lan, bari bütün okulları imam hatip'e dönüştürdük deyin , siz de rahatlayın, herkeste rahatlasın amk.
perde arkası bazı olayları takip eden bir çokların şaşırmadığı manevradır.
bilindiği üzere taraf gazetesi okyanus ötesi bir ülkenin talimatı ile yine aynı ülkede merkezi olarak konuşlanan bir cemaatin yapılandırması ile kurulmuş bir kurumdur. bu gazete ısrarla cemaatçi yaklaşımları bıyık altından destekler durur. son zamanlara kadar da akp'ye yardakçılık önemli görevlerinden birisiydi.
ancak ne olduysa son dönemlerde oldu, ve taraf gazetesi ani bir manevra ile akp'ye cephe almış en muhaliflerden bile sert bir tavır içine girdi, sürmanşetlerden içerdeki yazarlardan inanılmaz kötülemeler ve karalamalar gelmeye başladı ve devam da ediyor.
bu durum işi bilen ve takip edenlerin aklına hemen son dönemde çokca kulaklara gelen cemaatin tayyip erdoğan'ın üstünü çizme kararını akla getirdi, evet aslında taraf'ın son zamanda başlattığı operasyon akp'ye karşı gibi gözükse de asıl hedef recep tayyip erdoğan'dır, son zamanlarda çok defalarca farklı platformlarda gün yüzüne çıkan cemaat ve tayyip erdoğan sürtüşmesi bir kez daha yenilenmiş ve cemaat kendisinin ülkeyi ele geçirme operasyonuna büyük ihtimalle sonradan karşı çıkmaya başlamış tayyip erdoğan'ı silme savaşında yeni bir cephe daha açmıştır.
hiçbir temeli olmayan mesnetsiz, sırf adı konmuş bir taraftar grubu olsun diye 2000'li yıllardan sonra zoraki kurdurulmuş, hiçbir özgün duruşa ve omurgaya sahip olmayan bir çeşit insan grubudur.
sonuçta kendileri daha kurulmaya çabalarken, dünyada tanınan tek türk taraftar grubu yaklaşık 30. yılını yaşamaktaydı.
o grup hangisi adını söylemeyim, içine sindirse de sindirmese de herkes biliyor nasılsa.
son derece yanlış bulunan bir hareketin kınanmasıdır.
evet pkklıları yakmak insanlık dışı bir harekettir.
ateşe karşı işlenen bu insanlık dışı suç affedilemez, unutulmamalıdır ki ateş doğanın beş ana elementinden birisidir, yani alemde çok saygın bir yeri vardır, kendisini böyle ciğeri beş para etmezler için heba eden tsk'yı kınıyorum.
(bkz: tsk nın yakarak katlettiği pkklılar) te allahım yaaa, ulan napacaktık, dağa çıkan herbir iti ayrı ayrı bulup, "ötenazi talebinizi almaya geldik, eğer kabul ederseniz, sizi hiç acı vermeyen bir iğne eşliğinde sonsuzluğa uğurlayacağız" mı diyecektik.
son 19 mayıs'ın neredeyse yok sayılarak geçmesi ile hissedilen duygudur.
bir milletin kendi özdeğerlerinin resmen sistematik bir şekilde asimile edilişine o milletin bizzat kendinin böylesine izin veriyor olmasını anlamak mümkün değil.
mesela neydi 19 mayıs, ne olmuştu o gün, mustafa kemal atatürk, düşman güçlerinden gizli bir şekilde anadoluya gelmiş, ve milli mücadelenin teoriden pratiğe dönüşü başlamıştı.
bugünü anmak, kutlamak kime ne kaybettirir, kimin gücüne gider?
elbette, o günlerde ingiliz ordusu halifenin ordusudur diye fetva verenlerin bugünki torunlarının gücüne gider,mustafa kemal'i deccal olarak ilan edip, islami kurtuluş'un ingiliz mandası olmaktan geçtiği propagandası yapanların torunlarının da gücüne gider, belki bu torunlar bugün belli iktidari güçleri ele geçirmişte olabilir,
ama halka noldu arkadaş, bu milleti o gün kahramanca savunarak kurtarmış yüce vatan evlatlarının torunlarına ne oldu, gözleri kör kulakları sağır mı oldu, yarın mahşerde o dedelerimizin, ninelerimizin yüzüne nasıl bakacağız.
biz o zaman bu tutuklamaların futbolla falan ilgisi olmadığını anlattığımız zaman bazıları kendi minik çaplı götlerini güldürmeye çalışmışlardı, fakat ne oldu, içeride futbolla ilgili hiç kimse kalmadı, kim dışında, elbette aziz yıldırım dışında, peki orada bir de serdar adalı'dan bahsettiydin o noldu diye soranlara ise be sormak isterim, kendisinin o günden sonra bir minicik sesini duyan oldu mu? hayır, gören oldu mu? hayır.
ilginç değil mi?
türk futbolu aklandı, yöneticiler ve futbolcular (bir iki günah keçisi dışında) aklandı, ceza yok, herkes dışarıda, bir şekilde susturulan ve bazı mevzulardan kendi isteği ile el ayak çektirilenler dışarıda, halen susturulamayacak olan da içerde.
halen bu operasyonun futbolla ilgisi olduğunu savunan varsa, onu da zekası, allah'ı ve kendisi üçgeniyle başbaşa bırakmak lazım.
kendisinin son muz ortasından halen haber alınamamıştır, arama çalışmaları sürmekte olup, muz ortaya muhatap topun şuurunu kaybederek, istemsizce bilinmeyen bir yerlerde dolaştığı sanılmaktadır.
