bir gece yürüyorum sokaklarda... düşüncelerimi işgal eden dostlarım, arkadaşlarım neredesiniz ? hiçbiriniz yoksunuz şu an, yalnızım, yürüyorum. peki ama beni böyle yalnız korsanız ben kimlere merhaba diyeceğim düşündünüz mü hiç?
memleketimin, namus = bekaret görüşünde birleşen, aynı zamanda kızlık bozma fantazileriyle yanıp tutuşan ve her daim takım elbiseli gezen namus bekçileri merhaba!
memleketimin, "dini olmayanın insanlığı da olmaz" diyen tecrübe abidesi hacıları merhaba!
memleketimin, "çalıyor ama iş yapıyor" diyen "göbeğini kaşıyan" adamları merhaba!
pazarlayacakları vajina, av malzemesi olarak kullanacakları göt ve memeden başka bir şeyleri olmayan yurdum kızları merhaba!
kafe köşelerinde kız düşürmek derdindeki ve s.kilen kız sayısından başka itibar ölçütleri bulunmayan yurdum "delikanlı" erkeleri merhaba!
kantırda "kit"ine maç kazanmaktan, beyaz atlı prenslerden başka dertleri olmayan ergen gençler merhaba!
doğuma kızakla yetişen, okula mantosuz 7 kilometre yol yürüyerek giden insanların isyan etmesi üzerine; "öldüreceksin bu orospu çocuklarını" diyen yurdum vatanseverleri merhaba!
2 temmuz 1993 teki sivas katliamının 16. yılında, hala "yananlardan mısın? yoksa yakanlardan mısın?" diye sorabilen yurdum insanları merhaba!
salt ırkı yüzünden bir insanı dışlayanlar ve bunu vatanseverlik maskesi altında yutturmaya çalışanlar merhaba!
17 yaşındaki bir fidanı idama yollayabilen ve "bir sağdan bir soldan asıyorduk ki insanlar taraf tutuyor demesin" diyebilen işkenceci katil kenan evrenin kucağına oturan sanatçı(!) sibel can ve 1982 anayasası destekçisi anne babalar merhaba!
ya öldürülen hrant dink'e üzüleceksin, ya doğuda ölen askerlere üzüleceksin, ikisine birden üzülme seçeneğin yok gibi bir düşünceyi; "bir hrant öldü ermeni oldunuz, binlerce şehir verdik hanginiz türk oldunuz" şeklinde bir dayatmayla önümüze koyan aşağılık şerefsizlere ses çıkaramayan yurdum insanları merhaba!
neredesiniz dostlarım, neredesiniz arkadaşlarım ? neredeyiz ey insanlar ??
tanım: efendim, kalori hesabına dayanan bir diyet programıyla 2 ayda 12 kilo verme başarısı göstermiş birisinin, yani benim, bu 2 ayda yaşadığım sorunları paylaşıp hem siz gönül dostlarına açlıktan başka sorunlarla da karşılaşılabileceğini göstermek isteyişimin hem de bugünün kilolusu yarının filinta gibi deliğanlısına yol göstermeyi kendime naçizane bir görev sayışımın sonucu olarak girdiğim giri olup diyet yapacak olan insanın karşılacağı temel sorunları ele alan bir hededir.
-dostlar ilk ve en temel sorun diyet yapıldığının anneye bildirilmesiyle başlar. bunun bildirildiği an itibariyle anne ile aranızda sessiz bir savaş başlar: o size yemek yedirmek için elinden geleni ardına koymazken, siz de yememek için destansı bir direniş sergilersiniz. bu savaş diyet yolunda en çetin savaştır, bu savaşı kazanan yiğitler yolun yüzde 50sini katetmiş demektir. en etkili saldırılarından birisi: kakaolu pastayı ortaya koyup "oğlum yiyorsan gel" diye sofraya davet etmektir sizi. "diyet yaptığımı bilmiyor musun?" gibi bir acitasyon girişiminiz ise "sen yeme canım biz yeriz" arsızlığıyla püskürtülecektir. diğer bir saldırı evde her sofra kurulduğunda ve sizin yemeğinizi az önce yemiş olduğunuz bilindiği halde, sizi sofra kalkana kadar mütemadiyen sofraya davet etmektir. ilk davetten sonra diğerlerini beklemeden kaçın evden, yürüyüşe çıkın bir yarım saat.
ayrıca annenin, "böyle diyet mi olur, kaşık kadar kaldı çocuğun suratı, beti benzi sapsarı bir limona döndü" şeklindeki feveranları, etkisini 2 günde duyarsızlaşmaya bağlı olarak yitirdiğinden kafaya takılmaması ve sabırla karşılanması gereken küçük bir sorundur.
-sıkı bir diyet yaptığınızı arkadaş çevrenize açıkladığınızda ise bu arkadaşların her biri dedektif kesilir .mına koyim, amansız bir takibe alınırsınız bu yavşaklar tarafından, yediğiniz her şeyin hesabını onlara vermeniz gerektiğini düşünür bu gavatlar ve bu inanılmaz bunaltır insanı. mesela öğün dışında bir kaşar dilimi alırsınız dolaptan, görürler bunu -kaçırır mı gavatlar- ve hep bir ağızdan atılırlar: "şşş! diyet yapmıyon mu olum sen? bırak bakim onu!" diye. sizene g.tverenler diyemezsiniz tabi "arada bir öğün dışı olabiliyor abi" demekle geçiştirirsiniz.
-ilk 1 ay atlatılmış, 6-7 kilo vererek başarı sağlanmış ve ünü mahalleye yayılan falcı karılar gibi sizin de ününüz annenizin ve arkadaşlarınızın katkılarıyla herkese yayılmıştır: gelenlerin hepsi orta yaşlı kadınlardır. bu kadınlar "nasıl yaptın bize de anlat" derler, anlatırsınız, sonra saçma sapan detaya girerler, bildiğin apartman önünde oturup etrafı izleyen teyzelerin muhabbetine döner konu, "ay ben dayanamam valla" der, çözüm sizdeymiş gibi suratınıza bakar, kendinizi kadın günlerinin en kokana kadını gibi hissedersiniz. o nedenle bayanlardan, özellikle de orta yaş bayanlardan koşarak uzaklaşın.
-sonra bu olayı sahiplenme vardır insanlarda, mesela kalabalıkta zayıflamış olduğunuz birinin dikkatini çekti ya, bittiniz. siz susarsınız, sizin diyet yaptığınıza tanık olmuş ne kadar adam varsa anlatmaya başlar, onlar yaptı ya diyeti, onlar aç kaldı ya, en doğal hakları tabi. abartırlar olabildiğince, onlara kalsa sadece su içerek bugünlere geldim, evet hiç yemeksiz sadece su(!)
-naçizane önerilere gelince dostlar, kiloluysanız ve zayıflamak istiyorsanız; sokakta yürürken kilolu insanları gözlemleyin ve sizin de aynı şekilde göründüğünüz gerçeğini getirin aklınıza. bu güzel bir motivasyon. sonra mutlaka 3 öğün düzenli yiyin ve kesinlikle tek başınıza yiyin çünkü sofra kalabalık olunca millet hapur hupur götürürken kendinizi tutamayabilir "s.kerim diyetini" deyip kaptırabilirsiniz. son olarak annelere dikkat, aman diyim...
sabri sarıoğlu'nun galatasaray a-takımında hala oynuyor olmasını göz önünde bulundurursak; galatasaray taraftarının kazanmış olduğunun su götürmediği sıfat.
tunceli'yi yaşanılamayacak bir yer olarak gören aynı zamanda orada yaşamak zorunda olan bazı insanların isyan etmesine en ağır tepkiyi veren kızdır. rabbi kılivlınd desede çekse gitsedir.
elleri iki yana açıp, dudakları büzerek "öğrenciyiz abla" demek, bu bir nevi "sende varsa bana ver" hissi uyandırdığından dilenci teyzeler koşarak uzaklaşmaktadırlar.
rezilliğinin farkında olan sabrinin bu farkındalığı bir türlü kabul etmemesinden dolayı; kendisini "bu sefer olacak" tarzında cesaretlendirmeye çabalamasının bünyesinde yarattığı güçtür. pes etmesini bekliyoruz sabırla.