antalyaspor fenerbahce maçı' ndan sonra olan olay. maçı yeni izledim. sakıp golü attıktan sonra arkadan çalan müziğe dikkat gençler; adamlar tecavüz etmiş, nasıl ettik ama diye de eklemiş. oha fenerbahce!
yahu tamam diyelim ki kuruldu. bu adamlar ne zamana kadar içte serbest dışta bağımlı yaşayacaklar ? ne kadar süre sabredecekler ? küçük kardeşler bile belli bir yaştan sonra abiye karşı özerklik ilan ederken tam bağımsız kürdistan kurulsun istemezler mi ? hani şu sürekli terörist diye ötekileştirdiğimiz, bu zamana kadar hizmet götürmediğimiz yada götüremediğimiz ( bu konu tartışılır) bu insanlar salak mı ?? ne zamana kadar sabredecekler ?
bu millet eskisi gibi değil. okumayan çocukları yok. hemen hemen hepsi okuyor. okumayan da dağa çıkıp kendine göre davasını savunuyor devletinin inşaatına tuğla koyuyor. bir de buradan bakmak lazım. bu insanlar salak değil. herkesin bir planı olur muhakkak. bu insanların da vardır. mühim olan erdoğanın planını çözebilmekte. çünkü pullar onun elinde. en azından şimdilik.
bu konu son 30 yılın önümüzdeki 50 yılın konusu demedi demeyin. hepiniz beni hatırlayacaksınız. umarım kahve köşelerinde siyaset yaparak değil de; bu vatana birşeyler vererek inşaat halindeki ülkemize tuğla koyarken hatırlarsınız. ama bunları hiç yapmasanız bile, duvardaki çatlakları görün göremeyene yardımcı olun. belkide boyadır ben çatlak görüyordurum. o da ayrı konu tabi.
Ülke olarak Polonyayı düşünüyodum zaten ama 2 seçenekten bu okulu seçme sebebim çok başka, bambaşka.
Adamların akademik ekibinden biri bildiğin bizden lan !
Adı Prof.,PhD Jacek Styszynski görünebilir ama bu adamın adı mustafa değilse bende neyim abi. hatta adıyamanlı, o kadar net.
sevgiliye yapılacak aklını başından alacak sürprizlerdir.
"eczaneye gidip bir şişe, içi toz dolu kapsul al. eczacıya şunu söyle:
"içlerindeki toz ilacı boşaltacağım. toz ilaçları çöpe atıp kapsülü kullancağım. bu yüzden el terlemesiyle hemen erimeyen bir şey olsun" ilacı alıp eve geliyorsunuz. kapsülleri tek tek dikkatlice açıp içerisindeki toz ilaçları çöpe döküyorsunuz. hepsi bittikten sonra, yuvarlanıp katlandığı zaman bu kapsüllerin içine sığacak ölçüde kağıt parçaları kesin. içlerine tek tek, her biri farklı olan msajlar yazın. yazdığınız mesajlar anlamlı olsun. öyle "seni seviyorum" yazmayın. her şeyin büyüsü yok olur. hepsini bu şekilde hallettikten sonra, ilaç şişesini de güzelce temizleyin, kurutun. kapsülleri içerisine doldurun.
her defasında sadece 1 tane açmasını isteyin. ama o duramayacak. bir defada 19 tane açan var. ona göre en önemlisi kağıtlarda yazan mesajlar. unutmayın o kağıda "dile benden ne dilersen" yazarsanız, ne dilerse yapmak zorundasınız. bu hediye ona ne kadar bağlı ve sevgi dolu olduğunuzu ispatlayacaktır."
son nihat doğan trajedisi. gülse mi ağlasa mı bilemiyor insan. bu adamı kim sanatçı yapmış merak ediyorum doğrusu.. ya da gerçekten sanatçı statüsünde yer alıyor mu ? hangi sanatı icra ettiği en önemli soru zaten. Neyse daha fazla uzatmadan.. buyrun son röportajı :
çok konuşulan isimleri arasında yer alan Nihat Doğan bu kez + 18'lik açıklamalarda bulundu.
Genelevden birisiyle evlenebileceğini ama evlendikten sonra çalışmayacağının altını çizen Doğan parayla da seks yapmayacağını söyledi.
Posta gazetesine konuşan Nihat Doğan'ın olay olacak açıklamaları...
GENELEVDEN EVLENiRiM AMA ÇALIŞMAYACAK
Çok merak ediyorum, değişik bir adamsın... Aşık olsan, genelevden bile bir kadınla evlenir misin? Yoksa sınırların var mıdır? Bakirelik v.s
Yok yahu! Bir kere dinimizde yok! Aşık olursam genelevden bile bir kadınla evlenirim Canan. Benle evlenince çalışmaya devam etmeyecek ama. Bakirelik filan da önemli değil. Öyle olsaydı, bir kadın boşanınca, 2. evliliği yapamasın mı? Olmaz öyle şey.
'TEK GECELiK iLiŞKiLERiM VAR'
Tek gecelik ilişkilerinde oluyordur yahu.. Çünkü uzun süreyle birini göremedik de seni!
E var tabii onlar başka...
PARAYLA SEKS YAPMAM ELiM YÜZÜM GÜZEL
Parayla seks yapar mısın, zorda kalsan?
Niye yapayım yaa! Aaa, var şükür, elim yüzüm güzel. Parayla bulmama gerek yok!
RAMAZANDA DiNi iÇERiKLi PROGRAM YAPMIŞTI
Nihat Doğan geçen Ramazan ayında Flash TV'de iftar sonrası dini içerikli bir programa imza atmıştı.#20705959
mahir odabaşı'nın abi naptın sen yaa dedirten şiirimsisi. üzer.
''MiNE'' ile yazıştı ''NiNE'' ile karşılaştı
Ali henüz 20sinde,
Cıvıl cıvıl bir DELi-kanlı
O da arkadaşları gibi,
Sanal ortam kurbanı
*
Bir tavsiye üzerine,
Evlilik sitelerine girdi,
Şu olsun, bu olsun derken,
isim sahte, resim sahte
Bir sarışına gönlünü verdi
Başladı uzun uzun yazışmaya..
Gelince nefsi okşayan ince sözler,
Mest etti Aliyi, başka şey görmedi gözler
Ali dedi: Artık buluşma vakti gelmiştir,
Evliliğe gidilecek yola inşallah girilmiştir
Derken;
Önce buluşulacak mekanda karar kılındı,
En güzel çiçek haçlıktan kısarak alındı
Ali:
Söz verilen mekana gitti erkenden,
Kalbi,çıkacak gibi güp güp atıyordu,
Sarışınını ilk defa görmek isterken
Masaya yaklaştı 70lik bir nine,
Dedi:Ali bey, görüşecek benim seninle
Ali dedi: bunu bana nasıl yaparsın,
Sahte isimle, resimle onurumu hırpalarsın..!
Korkuyla, lafı geveledi ağzında 70lik nine,
Böyle olsun istemezdim, güvenemedim kendime
Ev, araba ne istersen veririm
Ne olur Ali bey, beni reddetme ölürüm
Ali iyice sinirlendi, tartışma alevlendi
Bir hiç uğruna, pisi pisine cinayet işlendi
*
Sonuç mu?
70lik nine mezarda,
20lik Ali hapiste yatıyor
*
Unutmayalım;
Sanal ortama ölçüsüz giren,
Her yaşta insan batıyor .!
*
insanız, beşeriz, şaşarız,
Allah yar ve yardımcımız olsun hepimizin,
Ömrümüzün sonuna kadar, her yaşta adayız
Yenmeye ve yenilmeye NEFSiMiZiN ..!
önce insan olun biraz be birader valla hepsinden önemli bu.
siyaseti severim kaliteli yazılan bir çok başlığı okuyorum hatta yerine göre yorum da yapıyorum. ama son dönemde sol frame iyice bozuldu be kardeşim. sözlükte siyaset trollerin eline geçti bildiğin.
hayır burada solcunun sağcıya ettiği hakaret, sağcının solcuya ettiği hakaret arasında gidip geliyor siyaset. özellikle son dönemde. ben sağ görüşlü biriyim, sağı solu da pek önemsemiyorum ya sadece sağ görüşü daha yakın ve doğru buluyorum kendime diyeyim insan olmak en önemlisi benim açımdan. neyse, ama girip sol görüşlü yazarların yazılarını okuyup helal olsun adam yazmış, hazırlamış, düşüncesini on numara savunmuş dediğim de oldu. herkeste olmalı. farklı görüşte olmak problem değil farkı görebilmek önemli.
karşıdakinin görüşünün ne olduğunu bilmeden, onun için ne ifade ettiğini bilmeden, içeriğini vizyonunu bilmeden hakaret etmek hangi görüşü yüceltebilir ki ? yüceltmiyor da zaten.
moderasyonun da bunu dikkate alıp en azından şu hakaret içerikli entryleri silmesi, yazarlarını da ip adreslerinden banlaması gerekiyor bence.
bu sayede ip adresleri banlandığı için aynı bilgisayardan bir daha giremezler sözlüğe.
sözlük yazarlarının çıkma teklifi ederken yaşadıkları garip, ilginç bir o kadar komikli anıları.
ben başlıyorum..
Lise dönemindeyim son sınıftayım o zamanlar ve dersaneye gidiyorum.
dersanenin ilk günleri sınıftakiler birbirlerini inceler, tanımaya çalışırlar, sınıftaki kişiler hakkında yorumlar alır başını gider. yanlış hatırlamıyorsam 3 veya 4.gün. o güne kadar hiç dikkat etmediğim belkide fark etmediğim bir kız girdi sınıfa.yanımdaki arkadaşım (aynı zamanda lisede aynı sınıfta okuduğumuz arkadaşım)a dönüp "kim lan bu" demiştim çok iyi hatırlıyorum.
ayşegüüll demişti bana.. evet tabi ya ayşegül..
meğer bu yaz döneminde yapılan o dersler var ya yaz kursumu ne deniyor artık ona gelmiş. ayşegül de bununla aynı sınıftaymış oradan tanışıyorlar. samimiyetleri yok ama isim olarak biliyorlar hani. bunları nerden biliyosun demeyin sordum öğrendim.
"mehmeeet abi ben bu kıza vuruldum galiba" dedim agzımı ayran delisi gibi açarak. bana baktı gülümsedi. "ciddi mi" dedi. "hııııı" gibi bir cevap vermiş olmalıyım o kısmı hatırlamıyorum bile.
bu sırada ayşegül sırasına oturmuştu bile. ben mehmetle birlikte orta sıra grubunda en arkadan 2. sırasında oturuyorum. Ayşegül de benim sol tarafımda kalan sıra grubunun 2. sırasında oturuyor. kız bildiğin ortamını falan yapmış. yanındaki arkadaşıyla samimiler baya. benimde tek arkadaşım mehmet aynı okulda okuduğumuz 3 kişi daha var ama onlar karşı sınıftan ve pek samimi değilim inek tipler biraz.
neyse hocalar derslere girdikçe kendinizi tanıtın lakırdısı devam ediyor. ama bu kez çok daha önemli bir lakırdı benim için çünkü ayşegülü tanımıyorum henüz.
ayşegül xyz. şuralıyım, falan filan işte bilirsiniz. ve sonra da da da daaannn. abc kız lisesinde okuyorum. benim kafam sıra ona gelene kadar ben bu kıza nasıl ulaşırımla meşgul zaten ve ayşegül bana pası verdi.
kız lisesi... "allaaahh lan bizim tugçede ordan gelmişti" dedim kendi kendime sırıtarak.
ve pazartesi.. okulll.. okulu bu kadar özleyeceğimi hayal bile edemezdim. aslında özlem demeyelim be yalan olması okulu gitme heyecanı tugçeyle konuşma ihtiyacı..
ben genelde geç giderdim okula sıraya falan çok nadir girmişimdir yani. millet sınıflarına çekilmiş. bizim Tuğçe kapıda. hep kapıdaydı lan bu kız kendine manita mı arıyodu nedir içerde oturmazdı pek.
neyse tuğçeyle göz göze geldik gülümsedi bana tam naber nasılsın muhabbeti açılacakken. "içeri gel hemen konuşmamız gereken çok önemli şeyler var" dedim. o tabi durumdan habersiz noldu ki pozlarında biraz da şaşkınlık var. gel hadi dedim ve girdik ben buna anlattım durumu.
olm bu kıza ulaşmam lazım falan filan muhabbetinden sonra sırtımı sıvazlayıp tamam bakalım bir dedi çöpçatan hayriye abla havasıyla.
aynı okulda okumuşlar ama tuğçe tanımıyor ayşegülü. ayşegülde sonradan öğrendiğim kadarıyla tugçeyi görmüş ama samimiyeti yok pek fazla.
şimdi asıl bomba burada benim ki de şans ya, tuğçenin en yakın arkadaşı aynı zamanda dersaneden sıra arkadaşı merve var. sonrada dersaneler kapatılsın diyolar kapatılmasın abi kapatılmasın.
bu merve ayşegülle aynı apartmanda oturuyor çocukluk arkadaşı ve kapı komşuları bunlar. hemen bir communication silsilesi tabi. tuğçe merveye merve ayşegüle derken ayşegülle merve benim resimlere bakıyorlar. tanıyo beni ayşegül. sonradan anlattığına göre sınıfın sempatik çocuğu seçmişler beni yanındaki arkadaşıyla birlikte. bak bak bak. olaylara gel.
konuşuyorlar işte bu çocuk şöyle bu çocuk böyle falan filan derken ayşegülden de ışığı almışlar. ve yapıştırmışlar niyeti.
ben bunu ögrendim. gazı aldım heyecandan uçuyorum. tuğçe bunu bana ilk söylediğinde allaaaah nidam vardır mesela. sınıfta sevilen bir kişiliğim var ve gerçekten de arkadaşlar arasında sevilirim hani. noldu lan gibi muhabbetlerin ardından geçiştirdim ben olayı. ama ne geçiştirme içim kıpır kıpır.
haftasonu...
ders başlamış ama ben yine geciktim. ders matematik ve alaaddin hoca var 25 30 lu yaşlarda cemaatten saf, masum, şeker gibi bir adam. kapıyı açtım o önümde ders anlatıyor. bana döndü ben kafamı eğerek selam verdim sırıtarak o heyecanla. hoşgeldiniz geç falan dedi bana ama ben hala kapının kolunu tutuyorum. sırtımı kapıya dayamış sağ elim kolda. kapıyı kapattım ama kapının ordayım hala sevdiceğimle göz göze gelmek için bir kaç saniyem daha var çünkü. sınıfa genel olarak bakar gibi yapıp en son ona baktım. ve dank göz gözeyiz. benim sırıtma iki misli. dişlerim görünüyodur heralde.
mehmetle "naber kank"laştıktan sonra defteri falan çıkarıp not tutacam tabi ama yok abi niyetim yok ayşegülü izliyorum. kız dersi dinliyor. oyhşş aklıma gelince yine içim kıpır kıpır oldu lan. ne tatlı ders dinlerdi.
3. dersin teneffüsü ben ilk 2 teneffüs cesaret bile edemedim gidip konuşmaya heyecandan.
bu arada ben böyle anlatıyorum ama ayşegül gerçekten çok güzel bir kız ve her delikanlının işi değil gidip onunla konuşmak.
ayşegül ve yanındaki kadim dostu sınıfın arka tarafında bulunan camlı kısımdan dışarıyı seyredip muhabbet halindeler. bense avına doğru yavaş adımlar atan bir kurt gibi sakin sakin ortalığı süzüp onlara doğru hareket halindeyim. onlar tabi geleceğimden habersizler.
onlar dışarı bakarken ben hemen yanlarındaki sıraya oturup onlara dogru döndükten sonra dirseklerimi dizlerime koyup ellerimi kenetleyerek onlara baktım. bu sahneyi canlandırın diye bu kadar betimledim. ben oturunca bana doğru döndüler tabi. "merhaba" dedim. arkadaşı ayşegüle bakarak gülümsedi. olayı anlatmış olmalı. "merhaba" dediler ayşegülün gözlerinin için gülüyor. "gelecek teneffüs konuşabilir miyiz" dedim ayşegüle. tabi dedi gülümseyerek.
ve bomba...
sabah dersaneye giderken internette kamyoncu yazıları mıydı öyle bir site tam hatırlamıyorum ama o ayarda yani. onda bir yazı okudum ve gariptir hoşuma gitti ama aklımda bende yapayım falan yok sadece hoşuma gitti hepsi bu. ben nerden bilebilirim o an ki heyecanla yapabileceğimi. hatıladıkça gülerim. sonraları ayşegülle de çok güldük bu anıya:
arkadaşına dönüp
-pardon pusula haritanız falan var mı
+? (arkadaşı ne demek istediğimi düşünüyor o arada) (hey allahım ne saçmalık..)
ayşegüle dönüp gözlerinin içine bakarak. tekrar arkadaşına:
-arkadaşınızın gözlerinde kayboldum da.
oww shit ! ne yapmışım ben böyle :D
sınıftan çıkışım da ayrı bir alem zaten bu sözleri söyleyip sınıftan bir çıkışım var gören. da vincinin şifresini bulmuş. fener türkiye kupasını yıllar sonra benim sayemde kazanmış sanacak öyle de bir hava bir mutluluk.
sınıftan çıktım havalarda uçuyorum tabi bir mehmetin üzerine atlıyorum bir başka bir arkadaşın. o zamana kadar samimiyet kurduk tabi. dediğim gibi sevilen biriyim ve ne hikmetse çok çabuk arkadaşlık kurabiliyorum. (burcum hakkında düşünen yazara ithafen : yok o değil.)
zil çaldı tekrar sınıfa dönüyoruz ama bende garip bir duygu heyecan falan ne derseniz artık şu an yazarken bile ellerim bir hoş oldu. sınıfa girdik ayşegül ve arkadaşı gülüyor. kime mi ? bana tabi. o günden sonra bu şakayı çok yapmışlar aralarında baya gülündü yani.
daha fazla uzatmadan bitiriyorum.
teneffüs geldi. ben oturdukları sıraya bakıyorum tabi. arkadaşı dışarı çıktı ayşegül sırada tek. ben yerimden kalktım o sıraya doğru gidiyorum. arkadan bir fon müziği var sanki gökhan kırdar içimdesin nasılsa.. bir gerilim ki nasıl.
ön sırasına oturup bir ayçiçeği edasıyla döndüm. (ayçiçekleri güneşe dönerler bilmeyen olabilir.) gülümsedim. gülümsedi. ikimizde de bir hoşluk.
-nasılsın
+iyi sen
sırıtmalar tabi.
girsene lafa diyor ayşegülün kalbi duyuyorum.
-buraya neden geldiğimi ne diyeceğimi falan biliyorsun değil mi ? (?!!)
bu nasıl bir giriş abi kız hıı biliyorum hadi git dese yeri :D
+bunu söylemeye mi geldin ? (hakettim ama az bile)
-yo yo bunları sana, gözlerine bakarak söylemek istiyorum. (fena toparlamadım hani)
+neleri ? (yüzdeki kızgın ifade gülümsemeye döndü )
- ben senden hoşlanıyorum. ilk görüşte aşka falan inanmam açıkcası. ki hala da inanmıyorum. sen tanıdıkça daha çok aşık olunacak birisin. (yalan olmasın tam olarak böyle olamayabilir ama bu kıvamda bir konuşma)
+hmm (gülümseme) (ilk başta bir naza çekme-açıkcası burada ne dediğini hatırlamıyorum sadece o hmm ve gülümsemesi hatırımda)
-bana güvenebilirsin bla bla bla (malum ikna çabaları)
ve sonra gelen onay.. avrupa birliğine girsek bu kadar sevinmezdim heralde.
+tamam. ama dersaneden kimse bilmesin tamam mı. yani (yanındaki arkadaşının ismini söyleyerek, onun adını ısrarla vermek istemiyorum ) sen ve ben dışında bilen olmasın.
sevgi pıtırcığım, sınfın ortamını pek sevmemiş biraz da garip bir ortamdı hani sonradan anlatınca bende hak verdim. gereksiz insanlar çoktu.
ve sonra çıkmaya başladık işte. uzun bir süre birlikte olduk. ve bana aşkı yaşatan kişiydi diyebilirim. küçük bir çocuk değilim ilk sevgilim de değildi. ilk defa da sevmiyordum birini. ama ilk defa delicesine aşık olmuştum işte.
ve aşk ancak bu kadar güzel olabilirdi heralde. benim sözlüğümde adı ayşegüldü onun.
papayı dinleyenlerin günahlarının bağışlanmasıdır.
Yüzyıllardır günahlarının bağışlanması için kiliseye maddi destek olan ya da din adamları tarafından verilen görevleri yerine getiren Hıristiyanlara Papa Françis'ten sevindirici bir haber geldi. Dünya Gençlik Günü dolayısıyla Brezilya'da halka seslenecek olan Papa, kendisini görmeye gelenlerin yanısıra konuşmasını radyo, televizyon ve sosyal medyadan samimiyetle takip edenlerin de günahlarının bağışlanacağını müjdeledi.
an itibariyle kanal7 ekranlarında geçen alt yazıdır. başında da selahattin kocaaslan yazmakta. selahattin kocaaslanın mesleği hakkında fikir yürütmek pekte zor olmasa gerek.
karşıt görüşten kişinin entrysini okumadan eksilemektir.
bir çeşit eksikliktir. karşıdaki insanın entrysini değil görüşünü eksilemektir belkide. hiç bir insan yazdığı entry eksilendi diye görüşünden ya da tarafından vazgeçmez aksine daha da bağlanır. bunu bilmeyen yazarların ya da farklı bir görüşü kabullenemeyecek kadar acizleşmiş yazarların yaptığı eylemdir. gereksizdir.
IMF'ye olan borcunu bitirdi. 2012'de Dünya'nın En Büyük 6. Ekonomisi Oldu. 2014 yılında Dünya'nın En Büyük 5. Ekonomisi olmayı hedefliyordu. Büyüme hızı gitgide artarken bir yandan da uluslararası anlaşmalar imzalıyorlardı. Türkiye ve iran'la yaptığı anlaşmalar ABD ve israil tarafından şiddetle kınanmıştı. TÜSiAD'IN 2010 yılı raporunda Türkiye ve Brezilya krizle başa çıkan ve ekonomisini istikrara sokan iki ülke olarak tanımlanmıştı.
Twitter'da #occupybrasil adı altında bir hashtag oluşturuldu. ingiltere'nin G8 protestolarını yayınlama tenezzülünde dahi bulunmayan haber ajansları "barışçıl" olarak nitelendirdiği protestoları aralıksız bir şekilde yayınlamaya devam ediyor.
Eylemcilerin 20 Cent ulaşım zammını protesto ettiği söyleniyor. Ancak eylemlerin yakıp yıkma eylemlerine dönüşmesi uzun sürmedi. Şimdi ülkede eylemler almış başını götürüyor ve sonucun ne olacağını kestirmek zor görünüyor.
Biraz da Türkiye ve Brezilya'daki durumların benzerliklerini inceleyelim.
IMF'ye olan borçların bitirilmesi
Ülkelerin gelişme hızları ve gelişme potansiyelleri
Küresel krizden en az zararla çıkan iki ülke olmaları
Dış basın tarafından desteklenen eylemler
Dış basının tahrip edici bu eylemleri "barışçıl" olarak göstermesi #occupybrasil-#occupygezi şeklindeki hashtag'lar
"Mesele gezi parkı değil..."-"Mesele 20 Cent değil" şeklindeki sloganlar
hala alexin peşinde olup alexin bi kaç sene sonra zaten gideceğini düşünemeyen alexsiz takım için çabalayan aykutun düşmanı olan türün ikinci evresidir.