keyifli müzik yapan adam. Kürtçe ve blues ikisini aynı cümlede düşünmek garip gelebilir ama bu adam çok iyi yapmış bunu, twitterdan da takip edebilirsiniz kendisini.
türkiye'deki epik tiyatronun güzel örneklerlnden biridir. istanbul büyük şehir belediyesi tarafından hala oynanmaktadır. Oyuncuların mikrofon kullanmaması, müziğin çok ağır basmaması oyunun artıları olarak düşünülebillr. Ama oyunu izlerken aklıma bir fikir geldi; şimdi oyun sırasında bazı noktalarda oyuncular donup kalıyor ve sahne sephia tonlarında aydınlatılıyor ve sahne gerçekten bir fotoğraf karesi gibi duruyor. O kareler benim çok hoşuma gitti, belki fuaye alanı o karelerle süslenebilirdi. Oyun arasında fuaye alanına baktım ama göremedim. Ayrıca lütfü ustanın şivesi yer yer repliklerin anlaşılmamasına neden oluyor.
barış bıçakçı'nın yanılmıyorsam 2002 yayınlanan kitabıdır. Her biri ayrı bir tat bırakan barış bıçakçı kitaplarının benim için ' bir süre yere paralel gittikten sonra' ile birlikte başı çeken eseridir.
kitap okurken, çok tedbirliyidir, hiç kıyamam onlara. Sayfalarını çok açmam bile, aman kırılmasın kıvrılmasın diye uğraşırım. Okuduğum beğendiğim kısımların altını çizmem, çizemem. Dokunamam, sanki bozulacakmış büyüsü kaçackamış gibi gelir ama ilk defa bu kitapta altını çizmek istedim ama sonra fark ettim ki altını çizersem bütün kitabı çizmem lazım ama yapamam, dokunamam.
110 sayfalık bu kitabı bugün işyerimde okudum, bir solukta! işten çıkıp, eve gelip hüngür hüngür ağlamak istedim.
4 saat önce yine yüzüm uyuşuyor diye acile gittim. Tomografi, mr, kan ve idrar tesleri, nörolojik muayne, acille nöroloji servisi arasında mekik dokumamdan sonra öğrendimki 7 ay kadar önce ufak bir beyin kanaması geçirmiş olabilirmişim, tetkiklerim hala devam ediyor. Yine nörolojiye sevk ettier bu defa asistanların değil uzman doktorların bakması gerekiyormuş. Meğer benim 7ay önce aşırı kilo vermem, mide bulantılarım, kusmam, baş dönmelerim yüzümde kolumda uyuşmalarım, hep bu yüzdenmiş. Aslında söylemek istediklerim bunlar değildi, şunu söylemek istiyorum: "bunun sorumlusu sensin, vebali senin boynunadır. Sen ki bana bunu yaşattın, hala daha bunun sonuçlarını çekiyorum, bin beteri gelsin başına demiycem, böyle bişey olmasını istemem. Sadece bunu unutma, her mutlu olduğun an, bana yaşattığın şey aklına gelsin. Hem de Her defasında"
hiç bir farkın yok biliyormusun, hani 'utanmazlar, hala hiç birşey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar' dediğin insanlardan hiç bir farkın yok!
üzgünüm, sende onlardansın.
üstelik birde 'hak'tan bahsediyorsun, 'insanlık'tan, kökhneleşmiş 'insanlık onur'undan, hemde utanmadan. yatacak yerin yok unutma bunu...
Benim tanıdığım insan olsaydın, hala insan içine nasıl çıkabildiğini sorgulardım, ama yanılmışım. Daha doğrusu aldanmışım.
Üzgünüm sende onlardansın.
Kavramlarına birbirine karıştırıyorsun; 'onur' siyasi idealistlik değil, yaşam biçimidir. Başın dimdik gezebiliyormusun?
Daha söyleyeceğim çok şey var ama anlarmısın bilemiyorum, çünkü okadar dar görüşlüsün ki, düşünmüyorsun!
Mutlu olduğunu düşünmüyorum, daha doğrusu senin mutlu olabileceğini düşünmüyorum. Sen bunu başaramazsın.
Birde şunu anlatayım, geçenlerde 8-9 aydır görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım, yani ben şehir değiştirmeden, aşağılanmadanö incilmeden önce, beni görünce şöyle dedi:
-estel kuş kadar kalmışsın.
+kuş kadar bıraktılar beni.
Kolumu kanadımı kırdın, unutma bunları, unutma beni.
benden çok daha inançlı bir insansın bunun sende farkındasın, o yüzden de sana şunu söyleyeceğim, şuanki mutsuzluğunun tek sebebi benim, bana yaptığın, bana yaşattığındır. Bunu da hiç bir zaman unutma.
Kendini akladığını düşünüyorsun ama ben seni aklamadım.
2009 yapımı umut filminin sonundaki şarkı.
Tanımı yaptığımıza göre olaya geçebiliriz; işten çıkmışım yorgun argın, sırf bütün gün oturuyorum diye işyerinden eve yürüyerek gidiyorum. Unkapanından beşiktaşa kadar yani yürüyorum.* bildiğiniz gibi yüroyüş yaparken müzik önemli, kulaklığımı taktım rastgele bir radyo frekansında ilerliyorum. Bir müzik çıktı, sanki kanun sesi. Ben bu şarkıyı biryerlerden hatırlıyorum derken yasemin göksu'nun sesiyle sözler başladı.
'elveda gözüm, elim, yüreğim, sesim
merhaba ölüm, ol bedelim benim
payıma düşen kader sana ne diyeyim
ya bu ağlayan yürek kimin ne bileyim'
yolun ortasında kaldım, yürüyemedim. Beynimden vurulmuşa döndüm. Neden bilmiyorum. Uzun zamandır böyle olmamıştım. Hatta baya baya eğleniyordum hayatta. Ama kaldım öylece, sonra günlerce bu şarkıyı dinledim. Tabi herşey gibi buda geçti gitti.
"banyoda bir saat kadar kaldım. Banyo filan yaptım. Sonra yatağa girdim. Uykuya dalmam epey sürdü -uykum bile yoktu daha- ama sonunda daldım. Ne istedim ama, canıma kıymak geçti aklımdan. Pencereden atlayıvereyim dedim. Yere indikten sonra hemen üstümü örteceklerinden emin olsaydım, atlardım da. Bir sürü meraklı turşucu salağın beni kanlar içinde seyretmelerini istemiyordum."
' insan bazı şeyleri tam hatırlayamıyor..... Hatırlayamayışımın nedeni; felaket üzgündüm. Birşeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem.'
bu aralar yeni çıkan kitabı için imza günleri düzenleyen yazardır.
Dün istanbul'daydı, kendisini beşiktaşta hep görüyordum ama imza gününe gidip sıranın bana gelmesini bekledim, sıram geldi adımı sordu, söyledim 'naber ya' dedi, 'kötü' dedim. istanbula geldiğimden beri başıma gelenleri anlattım. bizim bu adamla hayatlarımız en azından mekansal olarak pararlel gidiyor, beni anlayacağını düşündüm. 'istanbul öyledir' dedi 'ankara'ya benzemez' üst üste geliyormuş burda herşey, birde isim isime benzermiş, islmlere çok takılmamalıymışım.
Neyse işte böyle sıcak kanlı bir adamdır, sizi dinler, son kitabıda aynı içtenlik içinde...
en güzel dilekleri sunan rakı mezesidir.
"ne olur bir sabah kapım çalınsa
açınca gülüşün içime dolsa
belki bir meyhane biraz da rakı
Sen türkü söylesen ben eşlik etsem"
Onur akın için yapulan albümde öykü gürman rutkay aziz seslendirmiştir.
Not: nedense şarkıdaki şiir kısmı bana hep tutunamayanlardaki kerhane tiradını hatırlatır.
yönetmenliğini yavuz özkan'ın yaptığı kollektif bilinç filmi gibi bişey. Film daha bitmedi, Tam olarak yarısındayım ama çok ilginç bir film.oyunculuk senaryo, anlatım vs hakkında beklentiye girmeyin, beklentilerinizin karşılığını bulamazsınız ama anlattıkları şey daha doğrusu anlatmaya çalıştıkları şey güzel.
arkadaş çevresi çoğunlukla kürtse, ilk kez soyunda kürtlük olduğunu belirtince 'oooo demek ki sende bizdensin, o yüzden kanımız ısındı' gibi söylemlerle karşılaşacak kişidir. ***
Ozaman bende itiraf edeyim, babamın tarafında kürtlük var. annemle inatlaşınca genelde kendisi bana 'tuttu yine kürt damarı' der.