maç raul ve drexler'in attığı gollerle 2-0 schalke lehine devam ederken
taraftarın öfkesi 68. dakikada jan-phillip kalla ve 79. dakikada fin bartels'in yaptıkları
sert müdahalelerden dolayı kırmızı kart görmesiyle başladı.
maçın 88. dakikada iptal edilmesi ise garip oldu.
türk asıllı deniz aytekin'in iptal etmesi ise apayrı bir şey.
savaşın soğukluğunu hissederler. kavurucu sıcaklar olsa dahi.
bizde çocuklarımızın oyuncak silahları vardır birbirlerine sıkarlar.. vuruldun ya sen çık derler.
oradaki çocuklar ise savaşı hissederler.
eğer ki vurulurlarsa da gerçekten çıkarlar.
ebeveynleri sokakta oynamalarına bile izin vermez çoğu zaman.
ya derler ya sıkılan bir kurşun ona isabet ederse...
ya az önce bakıp, öpüp gönderdiğim çocuğum ellerime cansız bir şekilde düşerse kanlar içerisinde...
açlıkları, susuzlukları o ufacık bedenlerini cansız düşüren etkenlerden...
özgürdürler ama oraya özgürlük getirmeye gidenlere göre...
insanları saf yerine koyup böyle açıklamalar yapmak da ancak ona yakışırdı.
derbiden hemen önce sakatlanma bahanesiyle oyundan çıkma -tam da maçın koptuğu dakikalarda- daha sonra da 1 haftalık sakatlık. emre bunu hep yapıyor. yüreği yetmediği için gelemiyor sami yen'e. ayakları titrediği için.
belki de o kadar ekmeğini yediği takıma bu kadar atıp tutmanın vicdan azabını çekiyordur.
bedelsiz gidişinin, geldiğinde ezeli rakibine gidişinin. tabi bunun için de o vicdan ve ahlak olması lazım.
emre belözoğlundan bahsediyoruz. yok öyle bir ihtimal!
ama derbiyi hep kazanıyoruz diyen ergen fenerliler olacaktır. göt korkusu bu başka bir şeye benzemez.
bugün yetenek sizsiniz türkiye'de gerçekleşmiştir.
yani bu ülkede hiç mi adamakıllı yetenek yok? hiç mi işte yetenek budur denen adam yok?
çıkın dışarı sokaktaki adam dahi bu taklitleri yapabilir.
ancaak...
bu ülkede kaç tane ilizyonist var? çok var elbette. ancak bunlardan kaç tanesi bunu aref gibi süsleyebiliyor?
cevabı tabiki hiçbirisi. ben illa ki aref birinci olmalıydı demiyorum.
ülkenin yeteneğinin başkalarının taklitlerinden prim yapan bir insan olmasından rahatsızlık duyuyorum.
10 yıl sonra bu adamı kim hatırlar? 10 yıl önce taklit yapan insanları hatırlıyor muyuz?
güncellik ne ölçüde yakalanır? zor ihtimal üstadım. zor.
her zamanki gibi demokrasi kandırmalarla yine kendini göstermiştir.
bu ülkede demokrasinin çekebilindiği kadar adamı yanına çekebilmek olduğu öğrenildikten sonra mertlik bozuldu.
yazık oldu güzelim yarışmaya. ne yetenekler heba oldu!
21 aralık 2010 salı günü gerçekleşen görüşmedir. mehmet ali şahin'e göre gayet verimli geçmiştir. şimdiye kadar verimsiz görüşmeleri olmadı zaten. 2 dil, bayrak, özerklik.. verimli çalışma. durmak yok yola devam!
soru: Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual manasına gelen sözcüktür. *
seni seviyorum cümlesi ise karşındakine duygularını açıkça ifade etmektir.
peki asıl mesele seni seviyorum soru mudur?
- basbaya sorudur. bir insan seni seviyorum diyorsa karşılık bekler. yani karşılığı aranan bir cümledir bu. o zaman soru tanımıyla karşılaştırırsak;
bir şey öğrenmek için---> onun da sevdiğini veya sevmediğini
birine yöneltilen---> sevilen kişiye
karşılık gerektiren---> sevdiğiniz kişi size karşı aynı duyguları paylaşır veya paylaşmaz. ama isteriz ki ne olursa olsun sevdiğimiz de duygularını açıkça bize söylesin. türk milleti olarak sabırsız olduğumuzdan beklenti durumları ya da askıya alınan meseleler canımızı ziyadesiyle sıkar. o halde karşılık gerektiren bir söz öbeğidir bu.
o halde;
birebir eşlemesini yaptım. problemi çözdüm. seni seviyorum bir sorudur. ***
ulusözlük için çoğunlukla troll kesim çıkar ve garip,marjinal bir başlık açar. altına da uzun uzadıya meramını anlatır. ancak uludaki artan kaliteden nasibini alacagından habersizdir bu insan. baslığını acar geriye yaslanır sayfayı yenilediğinde
*blablabla(2) başlığını görür sol framede. heyecanla lan ne tepki aldım acaba diye bakar. mucizevi cevap karsılığında nutku tutulur. bir yudum su içmek ister.
uludağsözlükte farklı olan başlığa girilmediyse bu bakınız üç vakte kadar kendini yok edeceğine dair bir inanış vardır sanırım. ulvi bir görev bilinciyle yapar yazarcanlar bunu. tebrik ve takdirlerimle birlikte başarılarının devamını dilemekteyim. ***
"birliğe ne gerek var. adamlar yıldız diye peşinden koşacak, görmemiş gibi havaalanında izdiham yaratacaklar, sırtlarda taşıyacaklar. sezon sonunda bu kadar kırılgan kadronun türkiyede iş yapamayacagını biz öngöremedik zaten shuster de ligi tanımıyordu, bizim pek umudumuz yoktu diyecekler. bu olaydan sonra artık cidden anladım bu beşikaş galatasaray ve fenerbahceyi geriden takip ediyor. bahsettiğim sey birebir takip ama. hatalardan ders almak yok. yahu bu adamlar sunu yaptı basarısız oldu biz yapmayalım demek yok. taraftarın gözünü boya. fazla paraya yaslı, artık gördüğünün maksimumunu görmüş, kapı önüne koyulmus adam al ( jose mourinho r.madrid'e geldiğinde acıklamalarından ötürü gutinin sözlerini duydum benim için kapı dısında demişti.) sonra da eleştirilince sizinkisi neydi de yaygara yap çekemiyorsunuz de. biz bosuna genc istekli adam aramıyoruz. yanlısımızı anlıyoruz. ama beter olun lan ne haliniz varsa görün. sezon sonu da ağlamayın ama hakemler sert futbol oynatıyor yıldız oyuncular korunsun diye"
deyip katılmayacagım birliktir. kendi basınızı yiyin lan.
not: unutmadan bursaspor,gaziantepspor,eskişehirspor gibi anadolu takımlarının gözü aydın. taş gibi sahibinden kullanılmamıs 2. el yabancı geliyor.hadi yine iyisiniz. *
lady gaga alejandro'su ile hakkı bulut'un nazlım şarkılarını göz önünde bulundurursak ikisi de özel isimden türeyen nakaratın ekmeğini yiyorlar. o halde lady gaga hakkı bulut'un amerika versiyonudur tespitinde bulunurum ben arkadaş. neden lady gaga ünlü de hakkıcıgım ünlü değil. (ünlü kendi çapında da lady kadar değil) çünkü amerika sempatizanlığı var yurdum insanında. hep yabancı dış güçlerin işi bu yani. israil,amerika vs. peheey.
psg bundan önceki iki macında (monaco ve lyon) iyi oynamasına ragmen istediğini alamamıstı. iddaa kuponumu hazırlarken aklıma gelen ve vermeyi düşündüğüm macların basında yerini aldı. verdim de. hem de handikaplı. dedim ki o kadar zaman iyi oynayıp kazanamamıs şimdi rezil eder bunları. en az 3 atar. handikap falan koymaz.
mac basladı önce 23. dakikada Marama Vahirua penaltıdan takımını öne gecirdi. 0-1. sorun yok dedim ya alır nasılsa. daha golün sokunu atlatamamıstım ki 26. dakikada Kevin Gameiro skoru 0-2 yaptı. küfür ettim bi. ama umut ya hani. devre bitmeden bi gol sonra bi daha sonra bi daha bi daha derken asarlar dedim handikapı. kitlendim ekrana totem yapıyorum psg atsın diye. o da ne? 37.dakikada Morgan Amalfitano skoru 0-3 yaptı. allahım bu kadar mallık olmaz. dedim ki kendi kendime olm mucizevi bir dönüş neden olmasın ki şimdi. hani 0-3'den 5-3 olacak kadar.
cok fena küfürler hazırladım psg sana. forumcu cıkısı yapasım geldi. küme düş inşallah. tabi mac sonu okudugum yorumlardan birisi durumumu benden daha iyi acıkladı o ayrı. sudur ki;
-ulan psg ögrencinin rızkıyla oynamaya utanmıyor musun be. ****
rte yaptıkları ve söyledikleri ile bunu defalarca dile getiriyor. dinlere arası iletişim bahanesi ile ilkögretim kitaplarından "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed aleyhisselâm onun elçisidir" (kelime-i tevhid) ibaresinden muhammed elçisidir (Muhammedun Resûlullah) kısmı cıkartıldı. peki ortalama türk'ün partisi oldugunu iddaa eden sağcı bir parti bunu neden yaptı? hem de bazılarına göre akp'ye oy vermenin sebeplerinden birinin dinine baglı adamlar Allah diyen adamlar yahu denmesine ragmen. sadece dinler arası diyalogu bozmamak için. aramızı sıcak tutmak için. yani herkesin içi rahat olsun her yere eşit mesafedeyiz.
matematikten serbest bir çağrısımım olacak bu konuya benim.
bir noktadan esit uzaklıktaki noktaların olusturdugu kümeye çember denir. ee akp'nin yuvarlak politikasını anlatmak için daha fazlasına gerek yok sanırım.
çekişmeli bir maç içerisinde herkesi hırs basmıstır. a takımından bir oyuncu bu hırsın da gayretiyle pozisyon icabı topa öyle sert vurur ki top b takımından bir oyuncunun suratına çarpar ve b takımı oyuncusu yere düşer. fairplay cercevesinde oyun durur. ne olursa o andan sonra olur.
a: pardon b ya..iyi misin abi?
b: off. baksana bi burnum kanıyor mu?
a: dur bakayım.. yok kanamıyor.
b: peki basım dönüyor mu?
a: ben nerden bileyim olm senin basın dönüyor mu dönmüyor mu?
takım tam pres yer. diğer kanattaki adam boş şekilde ellerini kaldırır ama özgüveni ve yeteri becerisi olmayan futbolcu topu en sağlam olacak şekilde kaleciye gönderir ve böylece oyunu açtıgını zanneder. diğer liglerdeki gibi kanattan kanada paslar,adamları çalımlayıp bos adamına göndermeler nadir rastlanır türk futbolunda. kalecilerin libero gibi kullanılması sıkısıldıgında kaleciye topu atıp onun -kaba tabirle- ileri şişirmesi beklenir. ve oyun basırılı bir şekilde açılmış olur.
devlet bahceli'nin hükümetin tüm açılımlarını yüzüne gözüne bulastırmasının üzerine sarf ettiği cümledir. kürt açılımı meselesi sırasında söylemiştir gerçi bunları. ben de birazcık bu konuyu irdelemek istiyorum.
akp daha önceden bir çok açılımlara girişti. açılım üstüne açılım yaptı. ancak hiç birisini düzgün sonuclandıramadı ve insanlar üzerinde bak ben yapıyordum bunu ama yaptırmadılar demeye getirdi meseleleri. kürt açılımı su anki meselesi. evet böyle bir şey yapılmalı idi belki de. en bastan trt 6'nın acılması ve bunu devletin yapması tepki gösterilmesi gerekendir. evet bu ülkede bir kürt cogunlugu vardır ve kendi dillerinde yayın yapılmalıdır ancak bunu devlet yaparsa yarın bir gün cıkar cerkez der ki ben de yayın istiyorum. o zaman da cerkezlere mi ayrımcılık yapmıs olacak? 5 yıl sonra cıkıp cerkezler bize ayrım yapıldı dese bunların üzerine ne diyecekler bunu merak etmekteyim.
ben pkk terör örgütü demeyen bir partiyi muhattap almam diyip bunun üzerine onlarla o kadar konusma gerceklestiren bi basbakana sahibiz. ha dersiniz ki neresi dogru ki onu arastırıyosun be gözüm. susarım o zaman. açılımı 81 ile anlatmak isteyen tayyip gittiği yerlerde açılımı konusmak yerine kendine oy getirebilecek bi biçimde muhalefete yüklenme çabaları içerisine girmiştir.sanki 2 gün sonra seçim var da bizim haberimiz yok gibi. dersim meselesi(sasırdıgım bi şekilde baykal mükemmel cevap vermiştir bugun kendisine) izmirde cıkan olaylar (yine sasırdım. mhp kendini cok iyi anlatabildi bu sefer) ve bunun benzerleri de gerceklestirecektir. su an 3 parti de akpye yüklenmekte. olsun. onların istediği bu.
en nihayetinde yine bu acılım da sonucsuz kalacaktır. ama akp yapamamıs değil de diğer partiler yaptırmamıs olacaktır. buna inananlar da bir dahaki seçimde akpnin oy cogunlugu olusturmasına katkı saglayacaktır. endişeler içerisinde takip ediyorum tüm bunları. hala bu adamlara inananların olması da beni ümitsizliğe sevk ediyor. su an yapabilecegim tek sey sözlük üzerinde 3-5 fazla entry girip insanların birşeyleri görebilmesine nacizane fayda sağlamak. he bi şey daha var. dua etmek. sonumuzun hayrolması için.
akp'nin daha önceden çıkmıs diğer griplerinden farksız, dogruluk degerleri sonuna kadar tartısılması gerekilen griplerindendir. bununla birlikte daha önceden cıkmıs kus gribinden de en karlı cıkanınj unakıtan'ın oglunun olması tebessüm ettiren bir hadisedir. o halde bu gripler ne kusun ne domuzundur aslanım. birebir sahip olması gerekenindir.
uzun bir aradan sonra bugun tekrar hizmete girecek sözlüktür. bakım calısması nedeniyle belli bir süreliğine kapanmıs ve tekrar acılacağı bir aksilik olmamasına baglı olarak bu gece saatleri olarak facebooktan grup üyelerine duyurulmustur.
az yazarı ile sıcak bir ortam sunan ve bir kaç zirvesine katıldıktan sonra yazarlarla kanka moduna girmeyi kolaylastıran,sağlam yazarları bünyesinde barındıran aile ortamı tadında bir sözlüktür. arada ortaya cıkan troller ile eglenilen maksimum online yazarın 20-30 oldugu bir yerden bahsetmemize ragmen belli bir düzeyin üzerinde oldugunu söylemek zor değildir.
tek cekinceniz olması gereken nokta ise bu acılıp kapanma mevzundan ötürü o kadar entrynizin kimsenin umrunda olmamasıdır. bir gün birinin canı sıkılıp kapattım baskasına satcam demesi, ertesi gün vazgectim hadi yeniden baslıyoruz demesidir bu kanıya varmamdaki asıl sebep. yani kalıcılık bakımından beklenen düzeye gelememiştir ne yazık ki.
kütahya sartlarında böyle bir yerin olması -kütahya'yı bilen birisi bunun ayrımına rahatlıkla varacaktır- gercekten mükemmel bir meseledir. çünkü ekşisözlüğü geçiyorum hadi o babamız ama uludag sözlük bursanın olup uludag üniversitesi ve bursa'nın yapısından ötürü daha rahat işler. itü sözlük desen aynı mesele. bu yandan da bakılacak olursa takdir edilesi sözlüktür ve geri dönmüştür. efsane olmasa da geri döndü. sözlük bazında bir secenek daha kazandırdı yazarcanlara.
herseye ragmen zirvelerine katıldıktan sonra iyi ki burda yazıyorum diyebileceginiz benzerlerine göre mini bir lokal sözlüktür.
ortalama türktür kesin. yumurta kıcının agzına gelmeden hareket etmeyi sevmez. hareket haline geebilmek için ufukta buz dagının görünmesini bekler ki manevra yapsın. bu insan okuldaysa sınavlarına son gece calısır. ödevlerini son gece uykudan fedakarlık ederek yapar. büyüdükçe de bu felsefesinden ödün vermez ve beli bir zamandan sonra cevresindeki kendisinden yasça küçük insanları(çocugu olur yegeni olur ne bileyim) böyle olmakla suclar. ama iyi bir insandır nihayetinde. kimsein etlisine sütlüsüne karısmaz. kendi yagımda kavrulayım bana yeter felefesini benimser. herseye ragmen özünde iyi bir insandır.
yılın belli zamanlarında ne artı oy verilir ne eksi oy. ne entry girilir ne de bişey yapılır. ki karma sabit kalabilsin. karması hiç artmayan, azalmayan yazarcan arkadasların hali anlasılabilsin diye.
öncelikle baslıktaki bilinmezliklere açıklama getirmek istiyorum.
formasyon: tezsiz yüksek lisans olarak da anılan formasyon fen edebiyat fakültelerinden mezun olan düzene uyum sağlamıs insanın devlet kanadında öğretmen olabilmesi için alınması gereken yaklasık bir bucuk senelik bir eğitimdir.
açılım: ben bilmem akapeye sorun.
yök: kafa ve sistem karıstırıcı.
günümüzde fen edebiyat fakültesinin amacı bilim adamı yetistirmektir. ancak herseyin oldugu gibi buranın da civisi cıkmıstır. sebep olarak yüksek kontejanlar, yetersiz üniversite, tezli yüksek lisansa basvuruların kabul görmesi için öne sunulan madddeler gösterilebilir. herneyse dediğim gibi mesela matematik bölümü mezunu olan bir insanın amacı yüksek lisans yapıp doktora esliğinde asistan, yrd. doc, doc, profesör basamagı olması gerekirken dersaneler olmakta. yada kıçını sağlama almak isteyen kişilik içinse formasyon eğitimive kpss öncelikleri almakta.
memurlar.net (bilen bilir.mezun olmus bünyenin sık kullanılanlarında eksik olmayan bir sitedir.) haberine göre yök bu formasyon meselesinden rahatsız olan üniversitelerin basvurularını işleme sokarak görüşmeye alacakmıs. olması muhtemel olan ise fen edebiyat fakültelerinde okurken formasyon dersleri konularak mezun bünyenin 1 bucuk senesinin heba olmasının önüne geçmek. eger ki mezunsa bu kişi direkt olarak onun kpssye calısmasını sağlayıp ataması için yeterli puan aldıgı takdirde formasyonun sıkıntı olmadan atanması.
herşeyin çok güzel göründüğü bu haberde unutulan ve akıllarda bırakılan soru işaretleri de vardır. örneğin bu acıklamanın henüz bazı üniversitelerin formasyon sonuçlarının bile belli oldugu bazılarının ise basvuru zamanlarının sonuna yaklasıldıgı zamana gelecek olması neyin nesidir? eger ki böyle bir uygulama yapılacaksa bunu sezon sonunda söylersin ki insanlar da ona göre yaz ayları boyunca sıcakla mayısmaktansa ne olacagı konusunda daha mantıklı adımlar atabilelerdi. peki onu geçtim. diyelim ki oldu böyle birsey. o halde eğitim fakültelerinden ne farkı kalır ki fen edebiyat fakültesinin? demez mi ki eğitim fakültesinde okuyan adam ben o kadar okudum eğitim bilimleri dersi gördüm bu da nerden çıktı? pek de haklıdır demekte.
beklenen oldu. ve yök yine kafa karıstıracak garip uygulamaların altına imzasını attı. gelecek konusunda zaten yeteri ölcüde kafasında soru işareti içeren bünyelere katkıyı ekstra soru isaretleriyle yaptı.
önerilen sükunetinizi koruyup daha fazla ne olabilir düşüncelerine dalmadan bize sunulanın içerisinde yasamaktır. dayatılan ve dikte edilen sistemin dısına çıkmak oldukça zordur çünkü.
piyasadaki en sağlam karikatür dergilerinden olan uykusuz 100. sayısını çıkarttı bu hafta. ancak beklendiği gibi özellikli değil sanki öylesine bi uykusuz gibi çıktı bu sayısı. beklentilerimle bıraktı beni. dalya be dile kolay. insan birşeyler yapar.
not: eger ki erman çağlarla diğer yazarların çizerlerin arası açık değilse unutulma imkanının pek de olmadıgı durumdur. adam yazmıs 100. sayı diye(erman). sallamayan adam tribi midir nedir yaptıkları? anlayamadım.
er kişi ile hatun kişi arasındaki ilişkinin genel itibariyle sms üzerinden yürütülmesine kendimce verdiğim isimdir.
samimiyetsiz ilişkidir. herkeste olabileceği gibi günde 100-200 sms atılan ilişkiye girmişliğim vardır. sms öyle bir gariptir ki onların içerisindeki tepkiler sadece koydugun smileylere bakar. mesela çok sert bir tepki verecek olsa da insan kişisi smsini ağır bir şekilde yazar ve lafın istediği yere gitmesini ister. der ki karsıdaki etkilensin bundan benim buna kızdıgımı anlasın. ancak ne kadar ağır bir mesaj yazılırsa yazılsın sonuna konulacak bir gülücükle öesajın tüm havası değişir ve sanki o meseleyle taşak geçiyormus gibi anlaşılabilir. o gülücük işareti insanın tepkisinin değişmiş olmasına sebeptir.
bunlardan ötürüdür ki bu ilişkilerin geleceği olacagını düşünmemekteyim. çünkü yazmak kolay ancak bunu uygulamaya geçirmek gayet zordur. ne kadar ağır sözler de verilse 2 dakikalık konusma süresinden sonra meğersem onların çok boş oldugu, mesajlardaki canımları cicimleri o ota boka gülmeyi bulamazsınız bazen. hatta çoğu zaman bu böyledir. inanmayın sms ilişkilerine. seni seviyorum derken karsınızdakinin gözlerinin içine bakmadan söylüyorsanız bunu, onun tepkisini canlı olarak gözleyemiyorsanız ne manası kalır ki sevmenin? sevilmenin?
eğer ki öyle birisi varsa o benimdir. şu kadar zaman insanlara anlatmaya çalıstıgım sivas şampiyon olmasın, zaten dogru düzgün top oynayamıyor gibi söylemlerimde haklı çıkmamdır beni sevindiren. evet madem sivas kötü top oynuyordu orada ne işi vardı diyenler olacaktır illa ki. sivasın taktiği defanstan ileri atılan topların ilerdeki striker forvet diye tabir ettiğimiz uzun boylu güçlü forvet tarafından sağa sola indirilmesi ve devamında gol atılması üzerine kurulu, ne bir pas anlayısı ne bişey. sivasın orda olmasının nedeni bu taktiği çok iyi uygulamasıydı. ve bu taktiğe uygun oyunculardan kurulmus olmasıdır. ancak su son maçta o oyunculardan da eser kalmadıgını gördüm. sevindim. çünkü bülent uygunun 3 büyükler transfer yapmayı bilmiyor benim adamlarım var oyuncu izliyorlar az paraya tas gibi topçu alıyorum demesine sevindim. dün bildiğin taş oyuncular vardı sahada ancak tek farkla bunların kafaları tastı be. hem bülent uygunun o bilmiş havalarının yerinde ne yapacagını sasıran bir tipin oldugunu gördüğüme sevindim. sevindim lan. oh iyi oldu. herkes de haddini bildi.
evet canlar. ok yazmak soğuktur. sırf bu yüzden şu amerikalılardan nefret ederim. mesajlasmalarımda bana ok yazana sinirlenirim bi. içten içe kin beslerim. fırsatını kollarım benim de ona ok yazacağım anın. ve o an geldiğinde tüm sinirimi bosaltırım mesaja. yazdıgım sey sadece ok da olsa rahatlarım. çünkü ok çok iğrenc tepkisiz dandik bir kelime yaa. ne idüğü(evet idüğü) belirsiz birşey. taam var tamam var olur var peki var. e peki sorarım size neden bu kin? nedir bu ok deme alışkanlığı? ok denmesin istiyorum. yasaklansın yurdun dört bir yanında. operatörler ok yazmaya sansür uygulasın istiyorum. ok yazılan mesajlar gitmesin hiç bir yere. gönderene geri dönsün.
o kadar berbat bir şeydir işte ok demek mesajlarda.
edit:eksileyin lan. berbat işte. ok yazan soguk tepkisiz insanlar sizi. *
