maç raul ve drexler'in attığı gollerle 2-0 schalke lehine devam ederken
taraftarın öfkesi 68. dakikada jan-phillip kalla ve 79. dakikada fin bartels'in yaptıkları
sert müdahalelerden dolayı kırmızı kart görmesiyle başladı.
maçın 88. dakikada iptal edilmesi ise garip oldu.
türk asıllı deniz aytekin'in iptal etmesi ise apayrı bir şey.
"liderimizin türklerin faşist lideriyle olan bir gençlik anısı [capsli]" başlığı açılmış bir site.
capsi koyamıyorum gg yüzünden. insanlıgım da el vermiyor gerçi.
paylaşılan capsler ve altında gülen amk güldüm diyen ergen onun bunun çocuklarının sitesi.
özgürüz biz. atatürk'e söveriz. kuran'ı laf söyleriz. ekmeğe sikimizi koyarız diyenler. özürlüler. onunki bununkiler.
hayat siz istediğinizi yapsanız da yapamasanız da dönmeye devam edecek.
onun için sınavı kazanamazsam ölürüm, yaşayamam saçmalıklarına kapılmayın hiç.
yarın akşam yine internette kendinizi bu sayfalarda gezinirken görüp oh be geçti sonunda dediğiniz an ile üniversiteyi bitirdiğiniz an arasında o kadar az bir süre olacak ki malmışım deyip entry silmeye bile kalkacaksınız.
girecek tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. bildiğiniz yerden çıksın, zaman yetsin, basit hatadan soru kaçırmayın, normalde yaptığınızın cok daha fazlasını yapın, hayalinizdeki yer ne ise o olsun. amin.
kendi vücutlarını teşhir etmekten başka bir şey değildir.
bu genel itibariyle kadının doğasında olan dikkat çekme arzusundan gelmekte.
doğal olmayan ise abazanların ağızlarının suyu aka aka bakmasıdır.
savaşın soğukluğunu hissederler. kavurucu sıcaklar olsa dahi.
bizde çocuklarımızın oyuncak silahları vardır birbirlerine sıkarlar.. vuruldun ya sen çık derler.
oradaki çocuklar ise savaşı hissederler.
eğer ki vurulurlarsa da gerçekten çıkarlar.
ebeveynleri sokakta oynamalarına bile izin vermez çoğu zaman.
ya derler ya sıkılan bir kurşun ona isabet ederse...
ya az önce bakıp, öpüp gönderdiğim çocuğum ellerime cansız bir şekilde düşerse kanlar içerisinde...
açlıkları, susuzlukları o ufacık bedenlerini cansız düşüren etkenlerden...
özgürdürler ama oraya özgürlük getirmeye gidenlere göre...
insanları saf yerine koyup böyle açıklamalar yapmak da ancak ona yakışırdı.
derbiden hemen önce sakatlanma bahanesiyle oyundan çıkma -tam da maçın koptuğu dakikalarda- daha sonra da 1 haftalık sakatlık. emre bunu hep yapıyor. yüreği yetmediği için gelemiyor sami yen'e. ayakları titrediği için.
belki de o kadar ekmeğini yediği takıma bu kadar atıp tutmanın vicdan azabını çekiyordur.
bedelsiz gidişinin, geldiğinde ezeli rakibine gidişinin. tabi bunun için de o vicdan ve ahlak olması lazım.
emre belözoğlundan bahsediyoruz. yok öyle bir ihtimal!
ama derbiyi hep kazanıyoruz diyen ergen fenerliler olacaktır. göt korkusu bu başka bir şeye benzemez.
birincisi okuma yazma bilmeen gerzeklerin katılmadığı önerme.
ikincisi ata demirer'in türkiye'nin en iyisi olduğunu düşünmek sığlıktan öte bir şey değildir.
üçüncüsü bir evrenden oluşturulan bir grup var elinde. evreni temsil etme gücü tartışılır.
yarışmayı beğenmiyorsan siktir git siyaset entrysine gir futbol tartış.
yok ben izlemediğim programı tartışırım malım biraz ben sorunlarım var diyorsan da dolu başlığı var buraların.
aldığımız kümeye göre en iyi hala taklitçiyse sikeyim mantığını.
bugün yetenek sizsiniz türkiye'de gerçekleşmiştir.
yani bu ülkede hiç mi adamakıllı yetenek yok? hiç mi işte yetenek budur denen adam yok?
çıkın dışarı sokaktaki adam dahi bu taklitleri yapabilir.
ancaak...
bu ülkede kaç tane ilizyonist var? çok var elbette. ancak bunlardan kaç tanesi bunu aref gibi süsleyebiliyor?
cevabı tabiki hiçbirisi. ben illa ki aref birinci olmalıydı demiyorum.
ülkenin yeteneğinin başkalarının taklitlerinden prim yapan bir insan olmasından rahatsızlık duyuyorum.
10 yıl sonra bu adamı kim hatırlar? 10 yıl önce taklit yapan insanları hatırlıyor muyuz?
güncellik ne ölçüde yakalanır? zor ihtimal üstadım. zor.
her zamanki gibi demokrasi kandırmalarla yine kendini göstermiştir.
bu ülkede demokrasinin çekebilindiği kadar adamı yanına çekebilmek olduğu öğrenildikten sonra mertlik bozuldu.
yazık oldu güzelim yarışmaya. ne yetenekler heba oldu!
hay desibelinizi sikeyim sığ insanlar sizi. forum havasında yazan andavallar. insan entry girmeden önce bakar kim ne yazmış diye. paldır küldür yazılmaz öyle. sizi yazar yapan mantığa sokayım ben. desibelden başka espri bulamayan insan ya maldır biraz yada kafası ancak o kadarına basıyordur. farklı bir şeyler üretemiyordur.
vatandaşlık görevidir. herkes memnun sanane yarraam diyenler siktirsin gitsin evinde içsin sigarasını. eğer ki kamu düzeni için bir yasak varsa ortada buna uyulması için gerekeni yapmamak zaten suç sayılmalıdır.
goztepe medical park hastanesinde ameliyata alinacak olan bir yakinim
icin ab rh+ kan a ihtiyac vardir. su an hastanede olan arkadasimin numarasi; 0 (536) 286 57 46 fatih.
kadınları am olarak gören liseli abazanların yapacağı iştir. bunu erkekler yapmaz. erkek olan bunu yapmaz yani. yaptıkları şekli değil de bunu düşünüp yapacak ve beğenecek zeka seviyesine sahip kişilere sadece sik üniforması giydirilmeli. sik kafalı olmayı en iyi şekilde temsil edebilmeleri için.
ekşide uçma sebebi olan soru başlığa cevap entry girmenin hoş karşılanması durumundan mütevellit girilen soru başlıkları hatırlatan başlığa sahiptir. ha burda uçurulur mu? asla. sözlük oylaması yapılır. o derece.
eleştirileri tek link verip ama kucağına bak hatunu oturtmuş, hani ahlak demek araştırmamak, ya da görmek istememekten çiğlikten ortaya çıkabilecek bir durumdur ancak. hıncal onu yapmadı demiyorum. elbette yaptı. ancak bunu yaptığında hıncal ne evliydi ne de 18 aylık bir bebeği vardı.
her şeyden önce ülkemizde bir anne imajı var. çocuklarına göğsünü geren, onlar üzülmesin diye her zorluğa katlanan falan. aynı durum erkekler içinde geçerli. ama erkek yapabilir demek istemiyorum her şeyden önce sadakat var bu ülkede ya. ne demek yani benim karım gecenin bir vakti adamın birinin evinde kalıyor sabahına ölü bulunuyor. sonra adama sorduklarında yaa işte ilişkimiz yoktu tek gecelik bla bla lafları sıralayacak. yemişim böyle özgürlüğü de anneliği de. annesin sen be. hala evlisin. keşke ölmeden önce bunların anlamını daha iyi anlasaydın.
hıncal uluç sevdiğim bir yazar değildir. çoğu yazısını da beğenmem. yaşamdan dakikalardaki performansı bunun dışında elbette. ama bugünkü yazdığı yazının altına imzamı atarım. azıcık empati kurabilen bünyeler bunun ne demek olduğunu anlayacaklardır.
kız arkadasıma indirmem vesilesiyle tanıstıgım ve bölümleri seri bir şekilde akıp gidebilen bir dizi. kitabina aldanarak aaa burda su da olmalıydı derseniz yanılırsınız. şekil olarak üst düzey benzerlikleri olsa da senaristler kitabın dışarısına çıkmayı da kendileri için sorun görmüyorlar.
izlenebilesi bir dizidir. damon karakteri gercekten filmin mihenk tası gibi. Ian Somerhalder kendini aşan üst düzey bir performans sergilemiş. kötü bir karakteri canlandırsa da duruşu mimikleriyle hakkkını sonuna kadar veriyor. ne stefan ne elena. o kadar diyorum.
bir zamanlar mesajlarını ilgi ve merakla takip ediyorum derken şimdi ise sadece elçilik görevlerini yürütmek için bana mesaj atmakta. utanmadan sıkılmadan da beni vefasızlıkla sucluyor bide. hayır gaza geliyor desem öyle bir insan değil. biliyorum iradesi dısında kimsenin zoruyla iş yapmaz. dik kafalı yani. evet arkadaslarını cok fazla arayıp soran bir insan olmayabilirim. belki nispeten de vefasızımdır. ancak bir insanın komsusuna kapının önü pis diyebilmesi için önce kendi kapısının önünü temizlemelidir.
kızgınlık ve kırgınlıkla girdiğim su mesajda bile eskilerin hatrına belki hitap biçimimi buralarda tutuyorum. bir de tabi her zamanki gibi bir ara görüşelimler var. tamam ben zaman ayırmıyorum özel olarak da sözlesmiyoruz da zaten. ancak söyleyebilsin bana sadece bir kere ona verdiğim sözü yuttuysam bırakıp gideyim her biseyi. cıkayım yakınımdaki en yüksek binaya ve kendimi asağılara bırakayım...
bilmiyorum ancak anlamak için sarfettiğim enerjiyi baska yönlere yönlendirsem belki cok daha iyi olacaktı durumlar.
3 şubat 2011 torba yasaya karşı eylem yapan vatandaşlara ankara'nın soğuğunda tazyikli su sıkabilecek kadar gözü dönmüş değillerdir. onlara sık denir sıkarlar. vur denir vururlar. sıkmadıkları ve vurmadıkları zaman haritayı ikiye katlayıp doğu tarafından il seçtirilir kimilerince. insandırlar. ancak insanlığını yitirmişler tarafından yönetilmektedirler sadece.
kütahya'da gözlemeci. çalışanlarının genel itibariyle öğrenci olmasından sıcak karsılamaları vardır ve kütahya'nın soğuk esnafından bunalan insanlar için muhabbet edilesi sahibini bünyesinde barındıran bir yerdir. kütahya'da bir öğrencinin tanışmama ihtimali yoktur.
