Osmanlı'nın yaşadığı coğrafyayı düşündüğümde dil konusunda çok zengin bir etkileşimin olduğunu rahatlıkla söyleyebilir. Osmanlıca kuruluş ve gelişimde özellikle Farsça ve Arapça'dan son dönemlerinde ise ingilizce ve Fransızca'dan hatırı sayılır kelime almıştır. Bu kelimelerin bazıları bizim tekillik, çoğulluk (-ler, -lar) kurallarına pek uygun değildir. Türk dilinde köke -ler, lar eki getirilerek çoğul yapılmaktadır. Yabancı dillerden geçen çoğul kelimelere çoğul eki ekleyince ise bir anlam kargaşası ortaya çıkmaktadır.
Kanunu yapanlar, uygulayanlar, talep edenler, yargılayan ve yargılananların aynı düzlemde buluşamadığı bir toplumda yaşıyoruz. Mesela kendisi için torpil kovalayanların nerdeyse tamamı bir yandan liyakatı savunuyor. Rüşvet alanda verende rüşvetten şikayetçi. Veren vermek zorunda hissettiği alan da az aldığı için şikayetçi. Trafikte herkes bir yandan hızlı gitmek istiyor bir yandan da trafiğin düzeni için yapılan kuralların nerdeyse hiçbirine uymuyor. Temiz bir çevre isteyen insanların bir çoğu az çok demeden yerlere çöp en iyi ihtimalle sigara izmaritlerini atıyor. bunu sir sür örnekle süslemek mümkün.
bu işin en çirkin tarafları ise istisnasız herkesin her şeyin farkında olması, kurulu düzeni bozulmasın diye susması.
Oturup bir düşünün bakalım hangi şikayetleriniz aslında taleplerinize denk geliyor? Şikayetlerimiz ve taleplerimiz neden mi sonuç mu? Onu da sizlere bırakıyorum.
Bülent köse, hak hukuk adalet kitabının tanıtıma böyle bir metin yazmış. özellikle ikinci paragraf kitabın hatta belki de konunun ve başlığın özeti gibi.
`Hak ve adalete dayanmayan hukuk hiçbir işe yaramaz. Hukukun hak ve adaletten sapması, ne devlete fayda sağlar ne de topluma. Bu çelişkiden tek faydalanacak olanlar, devlet ve toplum arasındaki bir grup mutlu azınlıktır. Hak ve adaletten uzak olarak hazırlanmış hukuk normlarını, ne devlet ne de toplum içselleştiremez. Benimsenmemiş hukuk normları, devletin ve toplumun hem kendi kendilerini hem de birbirlerini kandırmaları anlamına gelir ki, ülke bu durumdan çok büyük zarar görür.
Hukuku talep edenlerin, hukuku yapanların, hukuku uygulayanların ve hukukla yargılayanların tamamı, hak ve adalet esasında buluşmuyorsa, gerçek manada bir hukuk tecelli etmiyor demektir. Hak ve adalet, herkesin arzusu ve ortak amacı olmadıktan sonra, yarım yamalak bir hakkaniyet düşüncesi ve eksik gedik bir adalet duygusu ile hukuk sistemi kurulamaz. insanların, hukuka sahip çıkması ve yine hukuka saygı duyması; hukukun hak ve adaletli olması ile mümkündür.`
Özellikle dün oynanan avrupa ligi maçlarından sonra kendini daha çok belli eden illüzyondur.
Süper ligin kalburüstü takımları olarak nitelendirdiğimiz özellikle son 2 sezonun şampiyonu ve 2. sinin oynadığı takımları arasında maddi imkanların farkı dikkat çekiyor. birileri bizi bir illüzyonla uyutuyor mu, ne dersiniz? Ya da futbol başka bir yere doğru mu evriliyor?
Dün akşam oynanan maçlar;
(9.40 mil. €) FC RFS Rigas - (288.45 mil. €) Galatasaray
(68.78 mil. €) Twente - (228.95) Fenerbahçe
*(139.48 mil. €) Beşiktaş - (248.30 mil. €) Eintracht Frankfurt
Bir önceki gün oynanan maçlar;
(32.30 mil. €) Rapid Wien - (47.35 mil. €) Başakşehir
* Sadece Beşiktaş'ın ilk iki maçında da piyasa değeri olarak kendisinden çok daha değerli takımlarla oynadığı görülmektedir. (Bkz: Ajax (227.55 mil. €))
Dinledikçe içini cız ettiren bir Ozan Sarohan şarkısı.
--
Ahım kalır yarına hatrım
Ruhum yanıyor yine yansın
Sözler verilecek yine olsun
Alıştım düzenine dünyanın
Amanın yandım ufacık kaldım yine söndürmedi yar
Arayıp sordum bi çocuk oldum yine yollar bana dar
Bir adım attım yine başa saydım hani dağlar yine kar
Acısına yandım kana kana içtim bi su vermez misin ah
Gördüm kara gözlerini yarın
Aklım kalır yollarına şaşkın
Kaldım yine kapısında aşkın
Artık acıtmıyor efkarım
Amanın yandım ufacık kaldım yine söndürmedi yar
Arayıp sordum bi çocuk oldum yine yollar bana dar
Bir adım attım yine başa saydım hani dağlar yine kar
Acısına yandım kana kana içtim bi su vermez misin ah
Amanın yandım ufacık kaldım yine söndürmedi yar
Arayıp sordum bi çocuk oldum yine yollar bana dar
Bir adım attım yine başa saydım hani dağlar yine kar
Acısına yandım kana kana içtim bi su vermez misin ah
--
Kpss sınavı ile nitelikli eleman alımı olmadığı sürece bu sayı git gide artacak.
Özellikle uzmanlık gerektiren alanlara dair devletin farklı bir istihdam politikası var. misal vereyim açıklayıcı olsun.
ben bir üniversitede kütüphaneciyim. işimi yapmak için bilgi ve belge yönetimi okudum ve kütüphaneci olarak atandım. ee ne güzel diyeceksiniz. birimimizde çalışan 12 kişiden sadece 4'ü mesleki eğitim almış insanlar. geri kalan 8 kişi safi hata.
başka bir misal vereyim. bilgi işlemde çalışan su ürünleri lisans programı mezunu memur var. Arızalara ve alt yapı sorunlarına bakıyor. yanlış anlamayın bilgi işlemi su basmadı, balık çiftliği de yok.
işin özü mevcut kamu talepleri daha nitelikli bir ayrımla hangi meslek mezunu kaç kişi alınacağı sınav öncesi açıklanırsa yıllık ya da iki yıllık olarak sınava giren kişi sayısı azaldığı gibi kamu hizmetleri de daha niteliki hale gelir.
işi ehline verirsek, işin ehline hakettiği ücreti verirsek kamu da gereksiz maaş israfı olmayacağı gibi iş ve işlemler de daha kolay ve nitelikli olur.
tabi bu mevcut yönetimlerin işine gelir mi? o tartışılmaz!
işinin ehli olan adam işi düzeni sorgular ve uzun vadeli plan yapmak ister. mevcut algımız ve planlarımız zannımca bunu reddediyor. yoksa her sene neden her bakanlığın bakanı her şehrin valisi, her müdürlüğün il müdürü değişsin ki?
96-97 sezonunu hatırlayan Aykut Kocaman ın fenerbahçe den neden kovulduğunu bilen Ts lu taraftarlardan adamlık beklediğim maçtır.
Şike davası ne oldu orası mahkemelerin ve federasyonun kararı. Ancak bir kupa yüzünden bir futbol takımının bütün süperlig kariyerini her sene mahvetmesi de içime dokunuyor.
Son zamanlarda ağzıma takılan bir söylemim. Aslında konu, temelinde küfür etkisi yaratan sözlerle eş bir düşünceye sahip. Mesela birine bir söz söylersiniz ama aslında o söylediğiniz söz bazen bir küfürden daha etkilidir ya da bir küfür etkisi yaratır.
Bu benzetmede olaya farklı bir açıdan yaklaşarak küfür etkisi yaratan sözlere farklı bir benzetme, farklı bir bakış açısı ve söylem kazandırmak istedim. Tabi bu söylemin çapı biraz daha geniş. Sadece sözlü yazılı anlatımlar değil aynı zamanda görsel tavırlar ve fiziksel hareketler de dahil.
Dilinize pelesenk olsun.
Not 1: Belki çoğunuzun aklına gelmiş olabilir. Kelimelerin diliyle ve yazılı olarak söylenmeyen her söz ya söylenmemiştir ya da anonim.
Not 2: Örnek yakında!