Mavi gözlü olan bütün kızlar çirkindir. Yeşil gözlü olan bütün kızlar güzeldir. Tunik giyen kızlar çok hoşuma gidiyor, dudağına ruj süren kızlardan nefret ediyorum; dudağına ruj süren bir kızla asla eve çıkmak, evlenmek istemem.
Çabuk kızıyorum, sonra hemen sakinleşiyorum; kin tutmuyorum. Sürekli gülüyorum diye bana "deli" diyorlar. Çok konuşurum. Hatta kızlardan daha çok konuşurum.
Yay burcuyum, beni kimse çözemez.
En nefret ettiğim şeyler: Kavga etmek, maç izlemek, maç oynamak; takım tutmam; sigara içmek, haber izlemek, saç kestirmek, kahvehaneye gitmek; öpüşmekten tiksiniyorum, balık kokusuna gelemiyorum, az konuşan kızlardan nefret ederim, sıcak yemek yemekten nefret ederim. içki içmem, içki yerine kola içerim; çay içmem, çay yerine meyve suyu içerim. Evde meyve suyu yoksa kahvaltıyı suyla yaparım. Bütün zayıf kızlardan çok tiksiniyorum, çıplak bir kız resmi görünce iğreniyorum. Parti tutmam yani siyasetten nefret ederim. Maç izleyen kızlardan nefret ediyorum, maç izleyen bir kızla asla evlenmek istemem. Gazetelerin son beş sayfalarından nefret ediyorum ve gazetelerin son beş sayfalarına bakan bir kızla asla evlenmek istemem.
Yolda yürürken açık saçık kız görünce sinir oluyorum ve kafamı eğip yoluma devam ediyorum ama kapalı bir kız görünce başımı kaldırıp gözlerinin içine bakıyorum.
Yaşım 23, boyum 1.69, kilom 60, burcum Yay, göz rengim elâ, ten rengim kumral, tansiyonum 12'ye 6, dişlerimin rengi (dişlerini gösteriyor), ayakkabı numaram 43, kan grubum A Rh+, en sevdiğim renk turuncu, en sevdiğim şarkıcı Belkıs Özener, en sevdiğim ders Matematik, en sevdiğim yemek pırasa, en sevdiğim film Titanic, en sevdiğim oyun Kakuro ve Sudoku.
En sevmediğim kız tipleri: Az konuşan, baş örtülü, içki içen, ikiyüzlü, kısa saçlı, kibirli, Kolbastı oynayan, küfür eden, maç izleyen, makyaj yapan, mavi gözlü, pardesülü, parfüm sıkan, PES oynayan, ruj süren, sakız çiğneyen, sigara içen, yalan söyleyen, zayıf.
En sevdiğim kız tipleri: Anlayışlı, balık etli, tunik giyen, uzun saçlı, yeşil gözlü.
inanmadığım şeyler: 25 yaşında bakire kız, içkinin dertten içilmesi, kızların da âşık olabilmesi, buluşmanın zinâya girmesi, bir erkeğin bir kızı terk etmesi, güzelliğin göreceli bir kavram olması, sigaranın cinsel istikrarsızlığa neden olması.
En sevmediğim yemek: Aşure, bal, balık, başkasının pişirdiği omlet, çay, çiğ köfte, irmik helvası, kuru kayısı, lahana, mantar, midye, nohut, patlıcan, pirinç çorbası, sütlaç, yayla çorbası, et ve et ürünleri yani hindi eti, inek eti, kıyma, koyun eti, köfte, pastırma, sucuk.
En sevdiğim yemek: Barbunya, ıspanak, karnabahar, kuru fasulye, mısır ekmeğili yoğurt, patates...... *, pırasa, yeşil mercimek.
Ben genel evine gidip de karıya 30TL vermem. Asıl karı bana 30TL versin, çünkü karıyı tatmin eden benim, ben neden 30TL vereyim ki? Ben evlenince eşimle 1 ay boyunca hiç ilişkiye girmeyeceğim, sadece yüzünü seveceğim. Çünkü ben pek kızlarla çıkmadığım için eşimle 1 ay boyunca ilişkiye girmeyeceğim ki evin içinde bir kızla çıkıyormuş hissi versin diye.
14 Eylül 1998'de okula başladım. 16 Haziran 2006 ortaokul mezunu oldum, daha okumadım.
Ben sırf ilişki için evlenmem. Çünkü 5 dakika ilişkiye girsek günün geriye kalan 23 saat 55 dakikasını ne yapacağız? inanır mısınız; hiç içki içmedim, hiç at yarışı oynamadım ama iddaa oynadım. Hiçbir kızla öpüşmedim, boş ilişkilere kapalıyım.
Bende peygamber sabrı var. Hiçbir kıza çiçek almadım. Hiçbir kızdan tokat yemedim. Hiçbir kıza "merhaba" demedim. Facamda(Facebook'umda) hayat kadını barındırmam. Hayatımda hiç hayat kadını görmedim, Faca hariç. 12 yıldır hiç kimseyi dövmedim yani kavga etmedim. Benim bu hayatta en çok istediğim şey bir kızın bana "baba" demesi. Hiç bikinili bayan görmedim, çünkü hayatımda hiç Karasu'ya gitmedim. Hiçbir kıza sarılmadım. 4 Mart 2013 tarihinde bir tane kızla çıktığımda sarıldım. Hiçbir kızla elele tutuşmadım. 4 Mart 2013 tarihinde bir tane kızla çıktığımda elele tutuştum. Hiçbir kızla yatmadım, çünkü ben cinselliği ikinci planda tutup sevgiyi ve eşimi aradım.
Hiç kadın şeyi görmedim, porno hariç. Merak da etmiyorum şu şeyi. Hatta çok tiksiniyorum. Başkasının yediği tabaktan yemek yemem. Bu yüzden başkasıyla aynı tabakta yemek yemiyorum diye öpüşmekten de tiksiniyorum. Hiç genel evine gitmedim, çünkü ben oradaki hayat kadınlarından tiksindiğim için genel evine gitmek hiç aklımdan bile geçmiyor. Ben bu yaşıma kadar hiçbir kıza "Seni seviyorum." demedim, Faca hariç. Çünkü ilk.................* kıza "Seni seviyorum." diyemiyorum. Ben bu yaşıma kadar hiçbir kıza çıkma teklifi etmedim, Faca hariç. Çünkü bir kızlan yanyana durunca ne diyeceğimi bilemem, çok tedirgin olurum. Ben yaşıtlarımdan birkaç yıl geç öğreniyorum. Mesela; "kul hakkı" ne demek, 18 yaşımda öğrendim; kızların sadece paralı erkeklerden hoşlandıklarını 19 yaşımda öğrendim; "orospu" ne demek, 20 yaşımda öğrendim; kızlar neden Molped kullanır, 21 yaşımda öğrendim; kızların %60'ının bakir erkek değil de yatakta tecrübeli erkek aradıklarını 22 yaşımda öğrendim."
3 sene önce sözlükte tanışmışız, kısa bir süre konuşup bir daha konuşmamışız anladığım kadarıyla. nasıl olduğunu merak ettim, ben lilithin torunu, psikologundum hani.
büyülü gerçekçilikle yazılmıs bildiğim tek kitaptır ama. zaten kitabını okumadım bunun, filmini izledim.
ekleme: yüzyıllık yalnızlık'ın da bu tarza sahip olduğunu şimdi öğrendim. yüzyıllık yalnızlık akrabalık bağları ve isimler dolayısıyla okumasu biraz zor bir kitap. illa okunmalı mı? yok bence illa okunması gerekmez.
tanım: televizyon, video klipler, moda diye aktarılan şeyler, vakti maddeselliklerle doldurarak maneviyatı düşürme yoluyla insanların yalnızca soru sorup cevap alamaması ve maddeye met vermeye başlaması sonucunda çok daha kolaylaşarak gerçekleşen durum.
vallahi ölümüm sizin yüzünüzden kibirden olacak insanlar. bu kadar mal olmayın. ben de müthiş değilim, kendi kriterlerime göre vasatım ama siz harbi akılsızsınız.
aa olur mu öyle şey? oysa hepimiz twitter'ı, facebook'u birer ansiklopedi niyetiyle bilgilenme ve yararlı işler yapma amacıyla kullanıyoruz. üstelik bu sitelerin var olma sebepleri de insanlığa faydalı olmak. bunların sahipleri de tam olarak bütün günümüzü faydalı geçirebilmemiz için uğraşan müthiş iyl niyetli insanlar.
bisiktirol diye bir ilaç vardı buyrun için özgürlükçüler. çok derin düşünüp doğru fikirler sadece sizin tarafınızdakilerdeymiş gibi bir havanız var ya, sokayım havanıza. sisteme küfredersiniz sistemin en fellahki insan uyutma araçlarının (twitter, facebook vb.) hayatınızdan çıkmaması için götünüzü verirsiniz.
bisiktirol günlük dozajını istediğiniz kadar aşınız efendim! twitter'da facebook'ta mal mal sözler paylaşıp komik olmaya çalışan mı dersin, dinlediği şarkılardan sadece "cool" olanları paylaşanlar mı dersln, depresif takılıp yardım bekler gibi görünen ama insanları hor gören mi dersin... ulan twitter olmayınca örgütlenemiyorsan bir bisiktirol daha al kafasız. çünkü bu demektir ki twitter'daki kankaların dostun değil ki bir evde toplanıp haberleşemiyorsunuz. bu demektir ki bu dava zor şartlar altına girse biriniz diğerinin yerine feda olmayacak, destek olacak ama kaç gün?
nokia 3120 C, klozete düşmesine rağmen çalışır haldeydi de sonradan bir öfke patlaması anında artık mefta oldu.
samsung s3500 ise hala sağlam duruyor ve kullanışlı ama nokia 3120C'yi özletiyor.
her ayın 15'inde ev sahibimizle aramızda geçen diyalog.
kirayı vermek için kapısını çalıyorum:
- kim o? (Bu esnada facebook'ta takılmayı bırakıp mutfaktan kapıya doğru gelmektedir.)
+ benim ben eski sevgilin, 4 numara.
- kim o? (yahu her seferinde mi yaşanır aynı şey, duymuyorsun işte mutfaktan sorduğunda.)
+ 4 numara, eski sevgilin.
şöyle bir göz atınca maksimum 5 kelimelik cümlelerle entry girmiş yazardır, girilen entrylerin büyük bir kısmı bakınızdır. tamam, kısa ama çok şey anlatmış olsa problem yok da, sokaktaki herkesten duyabileceğimiz cümleler bunlar. misal, van üşüyor başlığına "nerde bu devlet?" diye entry girmiştir; bunu hem sokaktan çevireceğin herhangi bir ortaokul öğrencisi de söyler, hem de sadece devletin işi değildir, sen nerdesin diye sorarlar adama.
ekleme: ensei tankado benden hem entry yoluyla hem de özel mesaj yoluyla daha fazla örnek vermemi istemiştir kısa entryler girdiği üzerine. zira 99. entry olduğu için van üşüyor başlığına kısa entry girmiş. kurduğu alakayı ben de çözemedim, 99 olduğu için kısa olması bütün yazarlar tarafından bilinen ve uygulanan bir şeyse beni de bilgilendirin, ben de değiştireyim entrymi. buyur tatlım bu da örnekler:
ankara'nın soğuğuyla çok benzetilse de bambaşkadır. neden mi? çünkü nerede olursanız olun, nereyi siper edinirseniz edinin herhangi bir yönden gelen rüzgara maruz kalırsınız. valla abartmıyorum. inanmayan gelsin osmangazi üniversitesi eğitim fakültesinin kantininden çıkılan avlu gibi yere, 4 tarafı kapalı bir yer ama feci esintili oluyor. bu her yönden gelen rüzgar da kışın mahvediyor adamı.
dimitri, orjinal videosundaki röportaj konusunu pek kimsenin bilmediği fakat türkçe uydurma altyazılarıyla birçok kişinin bildiği video*daki malum şahsın ismi.
videonun orjinalinde * dimitri'ye çalan müziğin türü soruluyor fakat dimitri beğenmediğini, berbat bir müzik olduğunu falan söylüyor. muhabir de neden geldiklerini soruyor, dimitri de önceden böyle değildi falan diyor. işte bu esnada "haciyu!" yakarışını duyuyoruz. adam gerçekten hayal kırıklığına uğramış beyler bayanlar. neyse sonra muhabir tekrar soruyor müziğin türünü, dimitri bu kez dans etmeye başlıyor.
kış gelince balkanlardan gelen soğuk havanın da etkisiyle özellikle iç anadolu, doğu anadolu ve marmara bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımızın sıfatıdır. ulusalcılık gibi olmasın, ekvatordan uzak ve sıcak deniz akıntılarının olmadığı, karasal iklime benzer iklimlerde yaşan bireylerin de kış mevsimindeki sıfatıdır.
güzelliğe, bakıma, dış görünüşe; bilişsel ve duygusal ögelerden daha fazla değer veren bir kezbandır.
başlık: sevgiliden duyulabilecek en kötü cümle
el saddavi'nin entrysi:
- Bıyıkların çıkmış.
- Kaşlarını aldır artık.
- Ya bu yemek olmamış.
- Kilo mu aldın sen?
"Ne alaka dedim, benle olayların ne alakası var, ben Gazi Mustafa Kemal miyim? Bu sevecen ve esprili tarafımızdan dolayı, ben demokratik ve adil bir insanımdır. Demokratik tepkide benim ismimi kullanmışlar."
burayı sözlük yazarlarının itirafları gibi, bir günlük gibi kullanmaya başladım iyiden iyiye, kötüden kötüye. ne tanım yapıyorum artık ne de okurlara bir şey katacak formatta yazıyorum. neyse belki bu son entrym olur bu başlıkta.
bu yazı hatırladığım kadarıyla dördüncü yazım. bu arada sözlüğün acilen entry yerine kullanılacak bir kelime bulmasını talep ediyorum. her neyse. bundan öncekilerin hepsi okulu ne kadar bırakmak istediğimi anlatıyordu, sebepleriyle birlikte. kimisi dakikalarca ağlamanın sonunda, kimisi saatlerdir hiçbir yüz ifadesi sahibi olmadığım zamanlarda yazılmıştır. al işte, ne bu resmi dil? okulda ödev hazırlaya hazırlaya rapor gibi konuşmaya başladım. dönelim konumuza. bu yazımda da kısaca belirteyim, okulu bırakmayı, belki gidip babamın yanında serada çalışıp bir yandan boyamayla ilgili bir hobi edinmeyi çok isterdim. lakin ki bunu yapacak göt olmadığını kabul ediyorum artık. ben zaten bölüm bile seçmemiştim ki. ilgimle alakasız bir yerde, psikolojiyle ilgili bir bölüm okuyorum. bu kez ben saçmaladım victor. evet, bırakmam sanırım okulu; hatta dondurmam bile. oysa ailem karşı çıkmaz bu isteğime. yine de ben tam bir maddeyim ve eylemsizliğimi korumak en büyük özelliğim. bir de kütle var tabi ama son 4 ayda sanırım, okulun stresi ve depresyon sebebiyle 10 kilo falan verdim. serotonin istiyorum. ama psikiyatrik ilaçlar istemiyorum.
koptum iyice konudan. birazdan kalkıp büyük tuvaletimi yapıp okula gideceğim. enteresandır ki, en okula gitmek istemediğim zamanlarda devamsızlığım %100 düştü, hiç gitmemezlik etmedim. acaba hangisi diğerini tetikliyor? ben buraya daha çook yazı yazarım bence.