modern dünyanın getirdiğidir.
meselenin kökenine inelim. ilkel dönemlerde yaşayan insanlar -ilkel insanlar- bu olgunun sujeleriydi aslında, zira o insanların her biri farklı bir alanda uzmanlaşmışlardı. kimisi avcılık kimisi toplayıcılık kimisi ev işi yapardı. artık zamanla insan ırkının medenileşmesiyle beraber tek bir uzmanlık alanı da yavaş yavaş kaybolmaya başladı ve insanlık en parlak dönemlerine girmiş oldu. filozoflar bürokrat oldu, matematikçiler astrolog oldu, hekimler fizikçi oldu. platon 'uzmanlaşma köreltir' derken bunu kastediyordu. zira yine bu iddiamızı sabri f. ülgener'in şu sözüyle daha iyi temellendirebiliriz: 'sade iktisatçı olmak iyi iktisatçı olmak demek değildir.' ortaçağın hangi güzide insanına bakarsanız bakın hepsi birden fazla alanda uzmanlaşmıştı ve insanlık o dönemlerde en parlak dönemini yaşadı. modern dünyaya bakarsak tekrardan ilkelliğe doğru bir dönüş olduğunu fark ediyoruz. günümüz insanı artık sade bir iktisatçı sade bi edebiyatçı sade bir hukukçu sade bir x vs. ve bu durumun menfi neticeleri çok fazla mesela insanlar artık bilmedikleri konularda her türkü ahkamı kesebiliyor. oysa bilen insan cehaletle konuşmaz. alimse konuşacak birisi, cahilse susacak. ama hakikat konuşup hakikat susacak.
Bir red kabul yahut iddia söz konusu olduğu zaman bunun tatmin edebilir olması için ilk önce metodolojik zeminin hazırlanması gerekir. ilk önce Mezhepler nedir nasıl ortaya çıkmıştır farklılıkları ve benzerlikleri nedir sorularına cevap bulmak lazım gelir ki bir meselenin ne olduğunu nasıl olduğunu bilmeden yani muhtevasını ve usulünü bilmeden reddetmek kabul etmek yahut gerekçesini koymadan iddia etmek cahil insanın işidir. Modern insana yakışmaz. Dolayısıyla mezhepleri reddetmek için mezhepleri bilmeli farklılıklarını bilmeli bunu ilk yazan insanın dilinden okumalı -asla bir çeviri metnin kendisi değildir- anlayıp usülüne uygun olarak reddi kabulü yapılabilir. Ancak modern dünyada her şeyin hakikatine sahtesinin musallat olmasıyla artık bütün meseleler ayağa avama düşmüş durumda. Modern dünyaya modern insan gerekir. Modern insandan kastım bilip bilmeden her konuda fikir beyan eden insan değil uzmanlaştığı alanda konuşan insandır. Arapça da bu uzmanlığa girer. islam ile ilgili olarak söz konuşmak isteyen zatın Arapça bilmesi kaçınılmazdır bilmek zorundadır.
ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
şahsi kanaatimce yobazlık denilen kavramı dar manasıyla ele alıp 'körü körüne bağlanmak' olarak tanımlarsak bu tanımlama neticesinde yobazlığı sadece dini inanç ve müesseselere ait olmadığını fark edebiliriz. zira bugün kesinlik kazanmamış bilimsel verileri dahi arkasını gerekçesini düşünmeden sorgulamadan inanıyoruz.
mesela nasa'nın bugün bize şurada şöyle bir gezegen buldum demesiyle bütün insanlık orada öyle bir gezegenin varlığını tereddütsüz kabul etmiş oluyor. bu da bizi aslında körü körüne bağlanmak olan yobazlığa çıkarıyor. yani bir bilim yobazlığı.
bunu sadece bilim özelinden değil de çok çeşitli alanlarda da görmek mümkündür. bir müslümana yobaz diye hitap eden zat farkında olmayarak kendisi de bir yobazlığa düşmüş oluyor. çünkü onun beyninde oluşturduğu bu kategoriye giren her müslüman yobaz oluyor ve bu kategoriler de onu yobazlığa sürüklüyor. aynı şekilde hürriyet isteyenlerin de istedikleri şeyin aslında nasıl bir şey ve ne olduğunu bilmemesi ve dolayısıyla sadece istemesi onu bir hürriyet yobazı haline dönüştürüyor.
sağcımız solcumuz vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti açık fikirli olmadığından bundan daha ziyade merhametli olmadığından muhatabına inat olsun diye yahut muhatabını sevmediğinden önyargılı bir tavır ile hareket ederek inandıklarını savunurken yobazlığa düşüyor. çünkü onun tek amacı muhatabını yenmek!
oysa kamil insana yakışan tavrın bu olmadığını düşünüyorum. zira bu tavır ve ahval iptidai dönemde çatışan savaşan kavga eden iptidai insanların tavrı ve ahvalidir. modern insan merhametli olmalıdır. modernlik kabukta değil ruhta ve ahlakta biter. ahlaken yükselen ve merhamet eden hafifler ve kemale erer. dolayısıyla merhamet yobazlığın tek panzehiridir.
zamanında bir yıl yaşamış olduğum mahal. çok önceden şahsına münhasır olan bu mahal istanbul'un aslında küçük bir prototipi. zira her memleketten insan buraya gelmiş yerleşmiş ve uyum içinde yaşamayı becermiş. fakat zamanla bu kalitesini kaybedip gettolaşmış ve ahlak seviyesi düşmüştür. eski cumbalı zadegan sınıfı evleri şimdi artık sokak lambası olmayan gecekondulara dönüşmüş vaziyette.
bozacısına da değinecek olursam eğer ilk başta yenildiğinde pek anlam ifade etmeyen bu içecek ikinci üçüncü denemeden sonra -leblebili olacak şekilde- bağımlılık yapmasa da yenilebilir bir şey olduğunu fark ettiriyor. kış günleri hazine'den daha fazla para basan bu darphanenin karşısındaki leblebiciden buram buram leblebi kokusu gelir. fakat ne hikmettir ki bu leblebinin sadece kokusu güzel.
nispeten doğru yazar beyanıdır. fakat yazarın unuttuğu veya bilmediği bir şey vardır o da islamiyetten önceki türk toplumlarının ahvalidir. zira islamdan önce türkler sağa sola habala hübele giren medeniyet ve kutsal değerlere itibar etmeyen insanlardır. islamiyetle beraber türkler medenileşmiş gayet uygar akıllı ve makul insanlar olup dış politikasının temelini artık kutsal değerleri tebliğ eden cihat anlayışı oluşturmuştur.
evet bir tespittir. ve yıllardır bundan şikayet edilmektedir. bunun önemli sebepleri arasında ergenliğe yeni girmiş ve cinsellik gördüğü yere doluşan 11. nesilin çokluğu sayılabilir. ayrıca yine bu nesilden arkadaşların kalitesi düşük esprilerle gecenin .mına koyması sayılabilir.
merhaba arkadaşlar ben kronik solcu.
siz bu ülkeye bu millete ne kadar faydalı icraat yaparsanız yapın yine bana yaranamazsınız.
siz ne derseniz ben tam tersini derim.
siz neyi savunursanız ben tam tersini savunurum.
dini ben kullanırsam problem olmaz ama siz kullanırsanız diktatörsünüz ve sizi destekleyenler de koyun.
ben aydınım, bilgiliyim, bu milleti refaha kavuşturacak entelektüel donanıma sahibim ama siz yobazsınız, gericisiniz, anadolu çomarısınız.
siz allah 1 derseniz ben 2 derim.
ben olayları fildişi kulemden seyredip sosyal medyada delikanlılık yaparım ama sıkıntıya gelince kaçarım sizin gibi bodozlama dalmam.
ben sanattan kültürden sosyal faaliyetlerden anlarım ve bunlarla ilgilenirim, okurum araştırırım siz ise koyunsunuz, köylüsünüz, bir şeyden anlamaz bir şey bilmezsiniz.
ben medeniyim, medeniyete ayak uydururum, çağdaşım, uygarım sizin gibi barbar değilim.
çünkü ben kronik solcuyum, siz ise yabani mahluklarsınız.
evet arkadaşlar bir kaç gündür bu bahis dikkatimi çekti ve ben de dile getirmek istedim. oytunkaran'ın (genel olarak) 11. nesillere kötü örnek olmasıyla 11. nesillerde cümlenin sonunda bir 'evet.' çılgınlığı başlamış. oytunkaran'ın kötü yönlerini örnek alacağınıza biraz da iyi yönlerini örnek alın (bulabilirseniz).
dini hassasiyetleri olan insanlara hoş bir şeymiş gibi gelebilir fakat geleceğin neler getirebileceğini biraz düşünebilirsek eğer yüce dinimiz islam'ın ifrata varacak derecede kullanılması söz konusu olabilir. bu da dini diktatörlüklerin ve siyasal islam'ın getirdiği altı paris üstü mekke neslinin de önünü kapanamayacak kadar açar. tabi bunlar varsayım inşallah haklı çıkmayız.