''hiç tanımaz tenim ellerini bilmez yüreğim bilmez yüreğini'' gibi bir dizeyi bünyesinde barındırırken şarkının adı ''vazgeçtim''dir.ve sonunda ''yok olmak anıdır şimdi'' der.
uzun zamandır yoksun
yoksun lu sabahlara uyanıyorum
aynı
bildiğin gibi
yeni bi şey yok
eski bi şey de yok
sen gibi..........
bir ben kaldım
o da...
ben miyim değil miyim belli değil artık
arta kalan ne ki?
daha ne kadar özleyebilirim seni
şimdi yalvarsam geçmişime
bir gün daha yaşamak istesem misket oynadığım sokakta
ilkokuldaki yerli malı haftasına katılsam?
bana 3 beden küçük gelir çocukluğum
sen de öyle sevgilim
boşluğunu dolduramaz kimse demiştim giderken
gelme.........
sana bol gelecek artık bu aşk!
ben yaptım. özledim diye 5 ay hergün ağladım. bak bu denendi. sonuç, özlemek geri getirmiyor.
napıcaz? özlemicez
nasıl? baktın ki yine özleme psikolojisine giriyorsun, buna sebep olan hisleri değiştir. annene kızdıysan kızma, işyerine kızdıysan kızma.
ilişkiyi tanımladığın dakikada gol yersin. ilişkin varsa artık bir kalen vardır. kalen varsa koruman gerekir.
olmasa daha iyi.
yine de bir kenarından tutup, örnekleyelim.
sürdürülebilir ilişki, hiç de ilişki değildir aslında.
çocuğu var adamın, kadından bıkmış ama işte eve gidiyor yemek yiyor, üç haftada bir sevişiyor, yaz tatili yapıyorlar ayvalıkta.
bayramda yurt dışı. remziye hanımlar n'apmış onu anlatıyor kadın.
işte bu sürdürülebilir ilişki.
adam kadına aşık, kadın da adama.
işte bu sürdürülemez ilişki.
Hayatınızı güzelleştiren detaylardır, örneğin,
23 yıllık dostunun, gecenin bir yarısı, internette yapılan güzel bir sohbetin sonunda "çocukluğumdan seni çıkarsam, geriye ne kalır acaba ? " demesidir.
önce rüzgarlarla konuş sonra yağmurla ağla
sen görmeden gideceğim geriye dönmem asla
sence ayrılıklar kolay yalnız kal bak göreceksin
ben hatıraları aldım neyinle övüneceksin?
beni seven bir kadın var deme artık inanmazlar
içimdeki düğümleri çözemedin, kalsın onlar
dizeleriyle unutulmak istenen sevgiliye armağan edilebilecek bir yonca lodi şarkısı
kalacak tüm izlerin hayatımda
gözümden bir damla yaş aktığında
bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
kan tarlası gelincik şafağında
ölümse korktun savaşsa hep kaçtın
vur kendini korkularda hadi al
sen bir suydun sen bir ilaçtın
hoşçakal gözümün nuru hoşçakal
hoşçakal canımın içi hoşçakal
ayrlılığa dönüşmek zorunda olan bir sevginin can cekişerek bitişi...
vaktin tamam olduğunu duymak bir aşkı nasıl ağ(n)latabilir ki- aşk zamanın ötesinde birşey değil miydi yoksa ben mi yanlış aşkta konaklamışım-
birini severek uğurlamak-bir daha görmemek,dokunmamak adını koymayarak adını çağırmayarak- zor muş
yinede susmak kişinin bireysel adaleti oluyor. çünkü en fazla suskunluk biriktiriyor insanı...
tasavvuf edebiyatına göre ilahı olan aşktır..
bir insanı farzı misal iki kolu, iki bacağı da kopsa sevebilmektir ve bunda bir saniye bile tereddüt etmemektir. muhtemelen kadınlarda buna tereddütsüz evet diyeceklerin oranı erkeklere göre 5 kat daha fazladır. bırak karısının kolunu bacağını kaybetmesini, yüzünde iki tane kırışıklık oldu diye yeryüzünde bir sürü kadın sapır sapır terk ediliyor
kelime anlamı akla ait, zihinle ilgili demektir.
en az bir konuda aşmış bilgi birikimi bulunan insan. genel olarak sanata olan yatkınlıklarıyla bilinen bu grup, aydınları ve toplumun önce gelen insanlarını içerir. liderlik var sanki hamurlarında, etkileyicilik ve sürükleyicilikleri de cabası.
yine yalnız değilim her zamanki gibi
bu uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım,
aramızda yirmibeşbin kilometre
sen kıştasın ben yazdayım
sen bir yarısında dünyanın
ben öte yarısındayım
yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun
daha da bir gönlümcesin
varlığından bin kat güzel
o yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz
ve en gizlerden konuşurken ellerin
içimden gelmiyor mektup yazmak demeden
sevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden
Gereksiz ve bazen komik olan dialoglardır.
Örneğin,
-yerde 50 bin tl görüyorsunuz. aceleniz var toplantıya geç kaldınız ne yaparsınız?
-parayı alırım.
-peki niye?
-üzerinde ulu önder atatürk'ün resminin olduğu hiç bir şeyi yerde bırakmam !
''hiçkimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur''dizeleriyle yeni türkü grubunun en iyi şekilde tanımladığı özlemdir. Bu nedenle sevgilinin elleri için yazıldıgı düşünülen ve daha bir anlamlı olandır. Bir zaman saçlarınızı okşayan,yüzünüze dokunan,yumuşaklığını hissettiğiniz ellerin sahibi..eller bahane belki..ama sevdiceğin eli ne de olsa..
iyi ki söylenemeyenlerdir. içinizde patlar ama muhakkak daha faydalı bir yerden çıkar. giri yazıdırır mesela, kimisine blog açtırır, kimisine şarkı yaptırır. ona söyleyip de alacağınız hissiyatsız karşılık yerine başka biçimde başkalarına söyler, en azından birilerini duygulandırırsınız. ya da söylemediklerinizi sosyal analizlerle çeşniler, entellektüellerin de beğenisini kazanırsınız. mesela gidenin hikayesinin fonuna işssizlik, sınıf çatışması, siyasi istikrarsızlık gibi kavramları yerleştirirsiniz; olur biter. bir kişiye anlatamadığınız derdiniz binlerce kişinin kendini bulduğu büyük bir hikayeye dönüşür. iyisi mi söylemeyin. Hatta içinizde kalsın yazıya dökün söz uçar yazı kalırmıs.