Gerginlik, mağduriyet edebiyatına zemin hazırlayarak; 2014 yerel seçimlerini kazanma ve sonrasında başkanlık ihtimalini güçlendirdiğinden kendisi açısından doğru gözüken eylem. Ki mağdur edebiyatı daha çok iş yapar bu ülkede.
birilerinin pek de umurunda olmayan adaletsizlik. elbette kimse ölmesin. elbette binlerce şetih vermeyelim. elbette kıyılmasın hiç bir cana.
ama güzel kardeşim benim: "şimdi biri hiç yoktan öldürse senin abini, babanı, kardeşini" sen adalet isterken, ararken, yalvarırken bir başkası da, dese ki; "bu ülkede binlerce insan ölüyor her yıl. senin baban, kardeşin ölmüş çok mu?" şık mı güzel kardeşim? değil. insan öldürmek. hele elinde silah olmayan, kimseyi öldürmemiş, hiç cana kıymamış birini oldürmek...!? elbette binlerce şehit de veriyor bu ülke, elbette asala da insan öldürdü! ölmesin kimse kardeşim. öldürülmesin. mesele bu.
bir kez daha deneyimlemiş biri olarak söylüyorum kiiii:
sevgiliyi özlemek; sevgiliyi özlemek değildir. özlenen; sevgili sıfatının içine sığdırdıklarınızı atfettiğiniz kişi ile yaşananlar, yaşanacaklar, yaşama potansiyelidir. budur özlenen netekim. (anlamadıysanız kasmayın ben bile anlamakta zorlanıyorum bazen)*
"kadınları bilmem ama..." diye başlasam tanım olmayacak. o nedenle : her durumda haklı, her durumda sesini yükseltmeye hazır, her durumda horoz, her durumda herkesi düşman, emrine amade, aşağı, vb. görenlerdir.
23.iç geğerlendirme, içe dönüş gerektiren ruh hallerinde, düşünceleri somutlaştırma, verileri gözden geçirme ihityacında güzel bir özeleştiri, değerlendirme biçimi. düznelisine günlük deniyor.
misal:
başta kanser olmak üzere, ağır vakalar, ölmeden önce görece bir iyileşme dönemi yaşarlarmış. rivayet olunur ki; durumu iyice ağırlaşan hasta, birden düzelir iyileşme belirtileri gösterir, daha sonra bilindik sona doğru, kötüleşen bir seyirle son bulurmuş hayat..!
olumsuzluğa direnebilmek için efsanevi öyküler, destanlar yaratır insan. kötü kaderi açıklayabilmek için, olmadık tesadüfler, ilişkilendirmeler, betimlemeler yapar. birkaç gündür inanılmaz sıcak hava. bundan mıydı acaba..?
küçükken ağrıdığında, dayanılabilecek ısının sınırına kadar soğuttuktan sonra, kızdırılmış yağ dökerdi annem kulağımıza. daha ağır bir ağrının, var olanı unutturacağı inancıyla mı?, yoksa bir daha mızmızlanmayalım mı diye mi bilmiyorum. ilkinden sonra kulağım ağrımamıştı bir daha, şimdi sancıyor, annem duymasın!
bir takım duygular var, bir takım müesseseler insan hayatında. yaşamı kolaylaştıran. varlığını pek hissetmediğimiz, ancak yokluğu ile hayatın zorlaştığı.
farkettim ki görmemişim oğlumu 1,5 aydır. farkettim ki; hayat oldukça zormuş. farkettim ki babam ölmüş! farkettim ki giren-çıkanın haddi-hesabı yokmuş. farkettim ki, hiçbir bokun farkına varamamışım!!!
Bu ülke hiçbir zaman durağan, dingin, stabil olmadı. Kendi halimizde olamadık. Gerek iç, gerekse dış bir takım güçlerin, kolayca kanatabileceği yaralarımız oldu her daim. Her daim, bize ait bu ülkede bizden habersiz bir takım tezgahlar yürütüldü. Dönem, dönem bu tezgahların arkasındakiler de, mağdurları da değişti. Herkesçe malum...
Bu günlerde ise bunca karmaşa ve gürültünün arasında: Bir emniyet müdürü, bir yazar, bir T.C. vatandaşı ilginç gerekçelerle tutuklandı. Cezaevine kondu. Gündemi takip eden herkes haberdardır sanırım.
Bu gün 29 EYLÜL 2010. Eğer bu insan ola ki; bir şekilde intihar(!) etmezse, muhtemelen mahkum edilecek. Hangi düşünceye inanıyor olursanız olun, eğer ki bu insan mahkum edilirse sizi ziyaretçisi olmaya davet ediyorum. Bu insana sahip çıkmaya çağırıyorum sizi. Biliyorum her insanca duyarlılığa: "onlar dururken, bunlara mı"; diyenler çıkacaktır. Boş verin. Kitabını alın, mektup yazın, facebook hesabınıza yazın. inanıyorsanız dua edin bu adam için. Adamın kişiliğine, niyetine ilişkin yargılarınızı bir kenara koyun. Bu adama sahip çıkın. Bu adama sahip çıkalım...
1.17-18 temmuz 2010 tarihleri arası santral istanbul' da ikincisi düzenlecek keyifli etkinlik. http://www.sundaysky.net/
adresinde;
"sun.day.sky 11:00'de başlıyor ve 22:00'ye kadar devam ediyor. bu sürede daha keyifli vakit geçirebilmeniz için bazı önerilerimiz var.
malum yaz ayları çok sıcak. şapka ve güneş kremi getirin.
santralistanbul çimenleri çok cazip, koşup zıplayacağınıza eminiz; bir kaç tane t-shirt getirin.
başka şeyler de getirin yanınızda:
frizbi getirin, arkadaşlarınızla oynayın;
piknik örtüsü ve yastık getirin, çimenlere yayılıp biraz kestirin;
kutu oyunu getirip arkadaşlarınızla oynayın;
parmak arası terliklerinizi getirin; sonra o terlikleri çıkarıp çıplak ayakla çimenlerde yürüyün;
ve keyifli zaman geçirin..." şeklinde açıklanan etkinliğin geçen yıla ait görüntüleri de; http://www.sundaysky.net/ ...
adresinde.
ps: katılmayı düşünen varsa haber etsin de birlikte gidek.
eğitim emekçileri sendikası 3 nolu şubeye bağlı tiyatro grubu. oyuncularının tamamı kadın olup, 29 mayıs 2010, saat: 20:00 da "SESLER, KOKULAR, HATIRALAR" isimli oyunları ile afife jale sahnesinde olacaklar.
abest-i iştigal gibi gelebilir ama... uzanıp çimenlere yuvarlanmak.
kaç gündür kedi gibi, baharla yeşeren çimenlere bakıyorum uzaktan, uzaktan. elektriği alır, süper olur. **
dini inanışa göre "yaratıcısının insan olduğunu inkar eden zeki robot" tanımı bile yanlış iken, bir yanlışa dayanarak dini inanışı farklı olanları, dini açıdan eleştirmek çabasına alet edilmiş robottur.
islam' da dahil tüm tek tanrılı inanışlara göre;
tek yaratıcı tanrı*dır.
insanlar ancak keşfedebilirler , icat edebilirler.
insan, daha önceden tanrı tarafından yaratılmış maddeleri, maddenin ve yine tanrı tarafından belirlenmiş sınırların dahilinde bir araya getirerek ve cuz-i zekasını kullanarak keşifler yapabilir.
robot yapmak var olmayan bir maddeyi yaratmak anlamına gelmez.
bu betimleme ile kek yaratmak, çörek yaratmak, oyun hamurundan insan yaratmakta mümkündür.
hal böyleyken inanmayanalara bu argümanla ayar vermeye çalışmak beyhude bir çabadır.
bir düşünce sistematiğinini propagandasını, ajitasyonunu yapmadan önce, o sistematiğe dair fikiri sahibi olmakta, önce kendin için öğrenmekte yarar vardır.
şehir hayatının bıktırıcı, yorucu havasından uzak, mis gibi oksijen soluyarak ve organik beslenerek giri yazan insanlardır.
her ne kadar bu avantajlardan yararlanamasa da :
(bkz: erolborek)
(bkz: göktürk köyü)
hayvanların da üremek amaçlı çiftleştiği göz önüne alınırsa, düşünür(!) burada zevk amaçlı çiftleşmeden söz etmiştir. insanın da bir hayvan olduğu gerçeğine, durduğu ve önemsediği yerden bakan insan söylemidir.
usta kurgucu dan brown' ın okurunu* ayrıntılar konusunda hayal kırıklığına uğrattığı best seller kitabı. ha kurgu yine nefis, yazım öncesi süper bir araştırmaya şahit olmuş söz konusu coğrafya ve konu o ayrı.
"solomon elini cebine sokup, çıkardığı küçük paketi langdon'a uzatmıştı.
...
yaklaşık yirmi* santimetre karelik küp şeklindeki küçük kutu, kahverengi ambalaj kağıdına sarılmış ve bir iple bağlanmıştı."
yazar burada 20 santimetrekarelik küp şeklinde bir paketin, şıklığı ile bilinen solomon'un cebinden çıktığını tasvir etmiş. 20 santimetre karelik küp, şıklığı ile bilinen birinin takım elbisenin cebinden değil, ancak umut sarıkaya tiplemelerinin pardesünün altından çıkar. yapma dan, yeme bizi.
kemerburgaz göktürk bölgesinde de bir klonu bulunmakta olan, pazardan alışveriş eden insanlar için görece üst gelir seviyesine hitap eden açıkhava satış bölgeleri.