Askerlik süresince duyulan, klişe haline gelmiş sözlerdir.*
1. Var mı? ( Şafağı az kalan askerin diğer askerleri tahrik etme amacıyla kullandığı soru cümlesidir ) *
2. Şafak Kaç?
3 Torun, dede.
4. Fosil Jet. ( Asskerlikte B grubuna fosil, A grubuna jet derler.
5. Bu saatten sonra ben mi yapayım. ( Yine şafağı az kalan askerin çok sıkça kullandığı cümle )
6. Devrecilik yapmadık ya ondan böyle oldu.
7. Keşke gelmeseydim lan
8. Ulan bi mıntıkadan düşemedik.
9. Abi bize ne zaman adam gelecekmiş bi öğrensek...
10. Çarşın kitli.( çarşıya çıkmak yasak)
11. Bana niye nöbet yazıyorsun?
12. Bu adam rdm kesin( rdm: rehberlik danışmanlık merkezi)
Ne zaman kaybolduk bu zamanın telaşesinde bilinmiyor. Sonraya ertelenmiş hayallerimizin gecikmişliğinde biriken pişmanlıkların sorumlusu kim, hala bilinemedi. Korkularımıza sığdırdıklarımız, hiç bir cesaret eyleminde boy gösteremezken, yapılmamışlıkların ve yaşanmamışlıkların hüznünü taşımak ne içindi? Ölenlerin ardından dökülen göz yaşları, geçen zamanın hoyratlığına savurduğumuz ve korkularımızla savunduğumuz tüm umut edişler için miydi? Ölüm denmekte hayallerin bittiği yere.
Teker teker gelin üstüme. Önce ışık tutun gözlerime; göremeyim önümü, sonra taş atın arkamdan, hata yapıp tökezlememi bekleyin. Yolumu kesin en zayıf anımda. Karşıma çıkıp nedenini söylemeden ağzımı burnumu kırın. Beni öldürün diye dua edeyim içimden, neden yapmadınız diyemeden kendimden geçeyim.
Gözümü açtığımda kendimi ıslak asfaltın üzerinde bulayım. Yanıbaşımdan geçen her insan; bu adam başıma bela olur, yardım etsem başıma kalır desin ve yürümekten vazgeçmesin, hatta koşsun arkasına bakmadan.
Kendi çabalarımla kalkayım yerden ve ilk adımımda düşeyim. Bir el arayım tutanacak, ama bulamayım. Sırtımı kaldırıma verip oracıkta geberip gideyim. Ama sırayı bozmayın. Teker, teker…
Ve en sona; içimden sökün alın vicdanımı. Geriye ne kaldıysa yağmalayın. Gıkım çıkarsa atın beni yağlı kazanlara.
zannımca bir kişinin yönetmediği hesap. fakat neden fuat avni?
iddiaların bazılarını gerçek bulurken, bazılarını ise tamamen uydurma olduğunu düşünüyorum.
Ağrı'da ki çatışma olayında mit'in başı olan fidanın da önceden orada olduğunu iddia etmiş. ki doğruysa kesin öyle bi ziyarete gitmiştir. o benim babamın oğlu. ona güvenim tam. bir de buna yayın yasağı koyarlar. bilinmesi gereken her şeye koydukları gibi!! neyse biraz daha iç dökersem onlar da benim iç organlarımı dökerler. bende giderim sonra bi faili meçhula doğru.
hep bi gizlilik, hep bi yayın yasağı, hep bi faili meçhulluk.
o değilde f35 ler noldu? hala gelmedi mi karakutu?
aynı şarkıyı defalarca dinleyip sözlerini ezberleyememe durumudur şu an takındığım davranış biçimi. ortada bir kaygı var. ve ardından acı, keder, hüzün... hepsi bir arada. sanki kapı çalınacak hadi gidiyoruz denecek. peki hazır mıyım? hayır. korkuyor muyum? evet, çok hemde.
ölüm bu karşında ki ona karşı ne kadar süre dimdik ayakta durabilirsin ki?
kendime kızıyorum aslında. kendini bilip yarım akılla yaşadığın sene ise ''koskoca 13 sene''. peki ne yaptın? 2-3 senesini ateist olarak geçirdin ha onun öncesinde mükemmel olduğum söylenmez. ya sonrası? sonrası işte; tekrar doğru yolu bulduğunu düşündüğün günden sonra ne yaptın? ne kattın kendine? daha mı çok yardımsever oldun? daha mı çok anlayışlı oldun? günün hangi vaktinde kalkıp düşünebildiğin bir beyin ve hareket edebildiğin uzuvların için yaratanına şükrettin? güzel şeyler istiyorsun, mutlu olmak istiyorsun? Bunun için önce ne kadar şükrediyorsun kendine? fazlasını istediğin, hatta senin için en hayırlısının bu olduğunu aklının ucundan bile geçirrmiyorsun değil mi?
bir gün yaşadığın beden toprağa karışacak. bi halta benzemeyecek suratın, çürüyeceksin ulan! herkes birbirine benzeyecek toprak altında. bunları bilerek yaşa! aslolan hayatın burası olmadığına inandırmışsın kendine, ama pratik yapmamışsın.. sonuç ise yine hüsran.
çevrende o kadar iyi insanlar var ki birisi yanlış yorumladığı kur'an'ı kerim'in müslümanların kutsal kitabının ardından, yaratan allahın adıyla yazılmış kitabın ardından, yine allah'ın adıyla adam öldürüyor. birisi müslümanlık adı altında insanları dolandırıyor, hak yiyor, haram lokma yiyor. bu kadar şey yapmalarına rağmen onlar için de dua etmelisin. allah onlara doğru yolu göstersin. hepimize göstermeye çalıştığı gibi. ama onlara daha çok göstersin. onların daha çok ihtiyacı var...
kalk ayağa! silkin, seni kaplamış kötülükten uzak dur bunu yaparken de korkma. sev, daha çok sev. her zamankinden daha da çok sev. çünkü sevgi büyüdükçe çoğalır...
demokrasi ile yönetilmek hoşuma gitmiyor bazen. yani azınlıkta olan insanlar neden çoğunluğa uymak zorunda? neden görüşlere saygı duyulmuyor. herkes duyulduğunu söylesede duyulmuyor. hem azınlıkta olabilirken hem çoğunlukta olmak bu kadar kolayken bu koşuşturma içerisinde kime ve nasıl saygı duymak gerektiğini bilmek çok zor değil mi yahu?
terliği giysem mi giymesem diye düşündürür.
ihtiyaç giderilmeden orası terk edilip başka birinin o terliği giymesi beklenebilir. böylece ıslaklık biraz daha azalacaktır.
Kız öldü! diyorum
Tek başına dışarıdaymış diyor
Kız öldü! diyorum
Nasıl giyinmiş diyor
Kız öldü! diyorum
Soyu sopu,dini,ırkı neymiş diyor
Yahu Kız diyorum, öldü...
Umutları, hayalleri, geleceği öldü...
Annesi öldü, babası öldü...
insanlık öldü...
Kendini korumaya çalışırken, eziyet edile edile öldü...
Susuyor...susuyoruz.
Allah'ın yarattığı canı ancak Allah alır temasını net bir şekilde hissedildiği konuşma.
senin gözlerinden dökülen yaşın hürmetine şükürler olsun ki hala varsınız.
bu konuşma beni biraz eskilere götürdü; gerçek islamın ne olduğunu, nasıl anlatıldığını bilmediğim zamanlara. unutmuştum... bu yüzden başka yollara başka arayışlara düştüm ya zaten... ama aslolan şükretmek. allah her şeyin en iyisini bilir. yaşanılan hiç bir şey sebepsiz değildir.
yaratan allah'ın adıyla kendimize gelelim, nolur... sevelim, hor görmeyelim, barışalım, kin ve öfkeden uzak duralım.
inananından inanmayanına ahlak felsefemiz tek bir şey üzerine kurulu olsun . o da ''sevgi ve saygı'' olsun. ha sen de tut ucundan...
Aşktan ötürü terk edilmişlere acımayın, üzülmeyin, ilgi göstermeyin. Çünkü onlar, terk edilmemek adına yuttukları sözcüklerin, söyleyemediklerinin, bastırdıkları öfkelerinin, dibine düştükleri çaresizliklerinin acısını sizden çıkaracaklardır. Ve böylece bir nebze gururlarını feraha kavuşturup size kırgınlıklar ve marazı doğmuş iyiliklerinizi bırakacaklardır...