baya bir araştırdım bu iki türü kıyaslayan herhangi bir başlığa rastlamadım. o halde bismillah diyorum.
efenim öncelikle klasik müziğin düzenli ve kurallara bağlı bir şekilde bestelendiğini (son yüzyılda bu kuralların altüst olduğunu da hatırlatayım tabi) cazın ise karmaşık melodilerin müziği olduğunu belirtmemiz gerek.
alkollüyüm kelimesinin içine sığmadığı tam bir özgürlük kokan, mutluluk kokan, kendini bırakmış insanın söyleyebileceği söz. yapmak zorunda olduğu iş yok amk. negzel lan. of lan.
ancak klasik müzik yorumlarında, keman konçertolarında özellikle bach'ın ikili keman konçertosunun -sanırım- ikinci bölümünde yaşanabilecek haz ve mutluluğun kollarına düşme halidir. kişiyi mest etmesi bir yana, coşku içinde haykırası, havai fişek olup göklerde patlayası gelir. o kadar da abartırım.
nasıl pizza yapılır, kısa bi anlatımla sizleri aydınlatmak isterim..
başlayalım;
hamur hazır bir şekilde sepettedir, elle çıkarılmaz çünkü yapışıktır. spatula yardımı ile hamur çıkarılır sepetten. hamurun alt kısmını una daldırıp üst tarafından avucumuzun içiyle hamuru ezeriz. genişletiriz biraz. kenarlarına parmaklarımızın ucuyla köşe yaptıktan sonra her iki elimizin dört parmağıyla hamuru iyice açmaya çalışırız. bu kısım: 3 dk.
açılan hamuru, screamin(hamurun kendine özel tepsiye benzer altlığı) üzerine yayarız ve bir kepçe domates sosunu tam ortasına döküp kepçenin yardımıyla hamurun etrafına yayarız. yaydığımız sosun üzerine mozerella peynirini hamurdan 30 cm yukarıdan her yere eşit miktarda serperiz. ve sonra peperoni, sucuk, jambon gibi et ürünlerini sıralarız. sosis koyacaksak en son koymalıyız çünkü en zor pişen et ürünü odur.
daha sonra sebzeler konur (-tercihen- zeytin, mısır, ananas vs.).
tekrar üzerine -daha az- mozerella serpiştirilir. bu kısım 3 dk.
250 derecelik fırına sürülür. 6 dakikaya ayarlanmalıdır. pişerken hamurda beyzbol topu büyüklüğünde baloncuklar çıkacaktır. bunlar malzemeyi dağıtır, bu yüzden bu baloncuklar patlatılmalıdır. bu kısım: 6 dk.
pizzamızı fırından çıkarttığımızda orta boysa eğer altı parçaya ayırıp ilk lokmayı 4 dakika sonra almalıyız. domates sosu çok sıcaktır, ağzımız yanmasın, o yüzden. kesip servise hazır olma süresi ise: 1 dk.
değerli pizzaseverler, afiyet olsun.
hamdolsun verdiğin nimetlere, sağlık ve afiyetle.
amin.
ben bunun şeklini fazıl say piyano çalarken kendini kaptırdığında suratının bürünmüş halinde görmüştüm. etkilenmiştim. bu müzik nasıl bişi ki bu kadar etkiliyor insanı ve kendinden geçirip şeklini şemalini değiştiriyor dedim. şimdi strauss'tan bir eser dinliyorum ve kendimi alaska'nın karlı dağlarının üzerinden vals yaparak lacivertimsi gökyüzünün altında süzülerek zamanın ve mekanın olmadığı bir anda hissediyorum. sanki kendimden geçtim.
gece yarısı kocatepe camii'nin bulunduğu avluda beklerken bir anda turgut uyar seni yusuf atılgan'ın evindeki yalnızlar partisine götürür.. olaylar öyle başlar.
herbiri kendi içinde derin, öykü içinde öyküdür. hüzünlü fakat acınası değildir ezgileri. ve halen tam olarak bu melodilerin sırlarına erişilememiştir. derinine inilememiştir.
biraz önce başıma gelen durum- günlük formatında yazılmış tüm girilerin bu şekilde başlaması beni az da olsa rahatlattı ve bu sorunu giderdim. başlayabiliriz.
az önce büyük çişimi yaptığım banyo tuvaletinin sifonunu açtıktan sonra kenarlara yapışıp kalmış bok parçalarını temizlemek için fırçadan yararlandım. işim biter bitmez yerine koydum ve aynanın karşısına geçtim.
ayna karşısında ellerimi sabunlarken ben genelde başkalaşım geçiririm. genellikle aynaya yaklaşır çeşitli tiplere sokarım suratımı. ya aşırıya kaçan bir ifadeyle tiyatral gösterilerde bulunur veyahut anlamsızca sözlerde bulunarak aynayı çatlatmaya çalışırım.
bu sefer yüzümü aynaya yaklaştırırken tıpkı bir yaratık gibi yüzümü gerdim. tüm dişlerimi görebilmek adına ağzımın kenarlarını genişleterek açtım. tam kahkaha pozundaydım ki, neden kahkaha atmıyorum diyerek kah-kah- efektlerini kendi başıma olmanın rahatlığıyla basıverdim.
evet. o an bademciğimi dilim ve damağım arasındaki siyah boşluğun arasında sallanırken derimin jöle ve salya kıvamında aktığını gördüm.
ıkınmanın biraz daha yumuşak ifadesi. ıkınırken hepimiz biliriz ki, dudaklar iki yana uçlardan aşağı doğru esneme gösterir, gözler hafif kısık ve tıpkı orgazm halindeymişçesine bir yüz ifadesi takınırız. fakat osururken yüzümüzün bulduğu ifade sabittir ve kolay kolay değişmeyen zevk sonrası halinin ifadesidir.
youtube'da biri bu noktürn için şunu yazmış; "i was first learning this piece when i met my first girlfriend. i played this piece every night thinking of her. beautiful time in my life"
daha ne diyeyim!
*ilk sevgilimle tanıştığım zaman bu parçayı yeni yeni öğreniyordum. her gece onu düşünerek çalıyordum. hayatımın güzel zamanlarıydı..
konuşuyorsunuz. kahveler yudumlanıyor, kitaplardan söz açılıyor, konser biletlerine göz atılıyor ve fakat o da ne! hoşlanılan kızın saçlarından tutup başını kasıklarınıza götürüyor ve alnının ortasına spermlerle bir delik açıyorsunuz ....
cennet bahçesinde küçük bir gezintiye çıkmışsınız, çekik gözlü beyaz tenli bir huri porselen demlikte demlediği çayı fincanlara doldururken yanına bir uğrayıveriyorsunuz; tam o anda çaya batırılmış bisküvinin kokusu geliyor burnunuza.. uyanıyorsunuz..