Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
- Senagalliler dahil değil.
Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sûfiyi tül darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin.
-Yoksa seni rahatsız mı ettim?
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar biçimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak.
-Freud diye bir şey yoktur!
Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum ve seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
öğretmenlik mesleğindeki ilk yılımdı sevgili suserlar. ortaokulda * görev yapıyordum. dersine girdiğim öğrencilerimden biri vardı adı ahmet. severim de çocuğu başarılı bir öğrenciydi. ahmet hasta olduğunu ve telefonumu kullanarak babasını aramak istediğini söyledi. telefonumu verdim ve bir sonraki teneffüs bitişinde yukarıya çıkarken merdivende öğrencim ahmet ve babası ile karşılaştım. babasının elinde izin kağıdı ahmet ile beraber aşağı iniyorlardı. ahmet'in omzuna dokunarak: "geçmiş olsun ahmetcim görüşürüz." dedim. bunun üzerine de ahmet'in babası beni ahmet'in arkadaşı sanıp: "sağol canım benim." dedi. işte tam o an sevgili suserlar, o an evimdeki tüm tıraş bıçakları ve makinesini benzin döküp yakmak istedim. şimdilerde ise "köse değilim bıyığı" ile dolanmaktayım.
para, bilgisayar ve ses(güzel ses değil dümdüz ses) üçlemesi ile gerçekleşebilecek durum. arçelik robotu gibi sesin bile çıksa tıklandıktan sonra bi önemi kalmıyor.