Kim ki bu? Meşhur bir karakter filan mı? Açtığı başlığın herkesi ilgilendireceği kanısına nereden sahip oluyor ? Nedir yani fenomen mi youtuber mı? Ne kadar boş bir veda. Gelme bir daha kardeş Allah’ını seversen.
rasyonel olun. her halta şüpheci yaklaşmayın. Aldatan kadınsa -bilinenin aksine- kesinlikle açık verecektir. Birincisi size dokunması, öpüşmesi ve genel yaklaşımı değişir, ikincisi sizi alakasızca eleştirir, Üçüncüsü sizi aldattığı kişiyle gizlice kıyaslar ve bunu belli edecek beklentilerini size açık eder, telefonunu masa üstünde ters çevirir. Sizin şüphe duyduğunuzu algıladığında size gereksiz sevgi gösterilerinde ya da iltifatlarda bulunur. Ama benim şahsen tecrübe ettiğim en önemli gösterge kesinlikle fiziki temasındaki farklılık ve gözüme bakamayan iğrenç gözleri oldu.
aldatmış olduğunuz ya da aldatılmış olabileceğinizi hissettiğiniz andır. aldatmayın, aldatılıyorsanız da lütfen bir zahmet defedin o varlığı yaşamınızdan.
dikkat edilmesi gereken kadındır. 2 nedeni olabilir: size gerçekten körkütük aşık olması ya da sizi ilerisi için garantiye alınması gereken bir adam olarak görmesi. ikinci seçeneğin aktif olduğu durumdaki bir kadındır esas olarak dikkat edilmesi gereken. Çünkü arka planda bambaşka bir hayata, zevklere ve asla kabul etmeyeceğiniz bir geçmişe sahip olup bunların tamamına sizinle sünger çekmek istiyor olabilir.
Türkiye’de siyasal islam kendisi başlı başına balondur, içine binen ahmaklar yükseldiklerini sansalar da her daim tepe takla düşmeye mahkumdurlar. Babacan ise siyasal islamcı zırlamasından hala medet umduğu için düşünen, sorgulayan ve sonuç çıkaran nesilde hayal kırıklığı yaratmıştır.
Türkiye sol'unu sağcıların sevmeme nedenleri olarak revize edilmesi gereken başlıktır.
Yazarın yazdıklarını kısaca değerlendirelim:
1- ''insan hakları demokrasi kavramlarını kirleterek pkk başta olmak üzere terörist unsurlara siyaset ve özellikle medya desteği vermeleri'' : Demokrasi, akp nezdinde binilecek ve hedefe varılmasıyla inilecek bir tren olduğu söylemlerini hatırlatıyorum.
insan hakları kavramı: Avrupa insan Hakları Mahkemesinin(AiHM) kararlarını tanımayan, hatta AiHM kararlarını uygulayan Anayasa Mahkemesi'ni de tanımayan söylemleri hatırlatıyorum.
PKK ve diğer terör unsurlarına destek: Açılım sürecinde başta teröristbaşı Apo'ya yapılan güzellemeleri, ısrarla silah bırakmaları yönündeki kamuoyu baskısına aldırmamalarını hatırlatıyorum.
2-sadece kendilerinin yaşam hakkını değerli görmeleri: Bugün muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ölümle tehdit eden en sıradan vatandaş bile herhangi bir tahkikata uğramamaktadır.
3-ülkelerine ve tarihlerine düşmanlık güdüp habire kötülemeye karalamaya kalkmaları: Tarihe küfretmek konusunda Kadir Mısıroğlu ve türevlerini peygamber gibi gören zihniyetin, Cumhuriyet değerlerini ve Atatürk'ü sürekli şeytanlaştıran zevatın söylemlerini anımsatıyorum.
4- ermeni soykırımı gibi kampanyalarda yer almaları: Bu iddianın en azından sola bakan yönüyle dayanaktan yoksun olması nedeniyle cevaba layık dahi değildir.
Sol frame'de aşağı yukarı giderken hissedilen derin kaygı. sanki hiç çıkamayacağınız korkusunun yanı sıra acaba af gelir mi ya da infazı ne kadar gibi soruları akla getiriyor.
vefakar, merhametli, anne-baba saygısı ve sevgisi ile yetişmiş bir evlattır. Bu tarzda yetişmiş evladın en azından yapmaya çalışacağı şey sofranın kurulmasına, kaldırılmasına ve sair anne taleplerinin birebir yerine getirilmesidir. Anneler belki ''tamam evladım hadi sen hazırla bugün yemekleri'' demezler. Çünkü o annedir, asla kıyamaz evladına. Fakat onlar demese bile her daim kolaylaştıran evlat olmak ödevimiz vardır.
Önümüzdeki birkaç yıl boyunca gerçekleşme ihtimali olmayan bir durumdur.
Zira TCK'de vatana ihanet ya da hıyanet-i vataniye diye bir suç yer almamaktadır.
Ancak “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar”, “Anayasal Düzene ve bu Düzenin işleyişine karşı Suçlar”, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Türk Ceza Kanunu’nun 302. Maddesinden başlayıp 319. Maddesine kadar sayılmış suçları bu kapsamda değerlendirebiliriz.
Bunlar da:
TCK 302:” Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse…”
TCK 303: ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savaş halinde olduğu herhangi bir devlete ait orduda hizmet kabul eden ya da her hangi bir düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı çatışmaya giren kişiler...''
TCK 304 : ''...bir devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı savaş açması amaçlı tahrik etmeye yönelik düşmanca hareketlerde bulunmak, yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği''
TCK 305: ''temel milli yararlara karşı faaliyetlerde bulunan, bu amaçla yabancı kişi veya kuruluşlardan kendisi veya bir başkası için doğrudan ya da dolaylı maddi menfaat sağlayan kişiler..''
TCK 306 :''Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni savaş tehlikesi içinde bırakacak şekilde yabancı bir devlet aleyhine asker toplamak veya düşmanca hareketler içinde bulunmak''
TCK 307: ''Devletin silahlı kuvvetlerine ait veya bunların kullanımına tahsis ettiği kara, deniz ve hava araçlarını, yollarını, müesseselerini, her türlü askeri tesislerini bunlar henüz tamamlanmamış bile olsalar kısmen veya tamamen tahrip etmek, kullanılamaz hale getirmek''
TCK 308: ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savaş halinde olduğu devlete savaşta Türkiye Devlet’i aleyhinde kullanılabilecek olan her türlü eşyayı veren kişiler...''
TCK 309 ve sonrası ise ''cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasal düzenini ortadan kaldırmaya ya da değiştirmeye çalışanlar hakkında'' kanunları içeriyor.
özetle bunların hiçbirini i. Melih Gökçek'e uygulayamayız.
Uğur mumcu bir kişi, yazar ya da gazeteci değildir. Uğur Mumcu dev gibi bir cumhuriyet kurumudur. Şu anki gazeteciler ya da yazarlar ancak o kurumun bir üyesi olabilirler ki bu bir şereftir.
ucuz olsa da kalitelisi bulunabilecek dediğim türdür. Hasandede şarabından bahsediyorum. Kırıkkale'nin üzümleri ile meşhur hasandede ilçesi (şimdilerde mahalle oldu) üzümleri ile meşhurdur. üzümlerinden harika ev yapımı şaraplar üretilir. Şayet yolunuz düşerse yol kenarındaki marketlerden su şişelerinde muhafaza edilen şaraplar alabilir, hoş bir sohbetin ardından yolunuza devam edebilirsiniz.
kesinlikle olurdum dediğim başlık. insan önce kendini sevmeli ki başka bireylere karşı sevgi besleyebilsin. Kendimle sevgili olabilirim diyen bir kişi kendine kıymet veren kişidir.
Pragmatist erkektir. Diğer açıdan bakalım; birincisi bir kadının yanında bir adam varken birileri laf atıyorsa muhtemelen bulunulan yer ve insan kalitesi hayli aşağıdadır. Böyle bir durumda laf atanlara yanıt vermek yerine ortamdan dikkatlice uzaklaşmak en akla yatkın olan tavır ve davranıştır. Ya da bir kadının yanındaki adam görüntüsü itibariyle fazla pasif bir duruş sergiliyordur, bundan güç alan tipler de o adamın gururunu kırmak için böylesi bir tavra giriyorlardır. Yine mantıklı olan uzaklaşmaktır. Veya kadın görsel anlamda aşırı davetkar bir görüntü sunuyordur ve yanındaki adam bundan rahatsız olmayan ''meriç'' olarak tarif edilebilecek bir karakterdir ki bu durumda adamın yapacağı bir şey yoktur zira ''meriç''ler ne kadına laf atılmasından ne de kadının davetkar görünümünden rahatsız olurlar.
hastayken annesinin yaptığı çorbayı bir de annesinin hayır duası ve selamı ile getiren sevgili kadar sevgili değildir. Sevgili için ilişkide iyi bir adımdır. ileriye dönük sağlıkta ve hastalıkta olarak devam eden bir takım vaatlerde hasta olan sevgilinin gözlerini dolduracak vefalı bir eylemdir.
Let's continue in English diye araya girildiğinde yüzündeki ifadenin görülmesi gereken kadındır. 4 yıllık yurtdışı tecrübemden hareketle söylemem gerekirse, özellikle Amerikada bu durum yadırganmaz. Çünkü kişiler çoğu kavram ve terim için ingilizce kullanmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Karşı taraf da benzer durumda olduğundan birbirlerini yadırgamadan anlarlar. Örneğin: Abi back-end'de ya da front-end'de kim çalışıyor? dediğinde iki yazılımcı birbirine savaşan gözlerle bakmaz. Peki hayatı boyunca istanbul dışına çıkmamış, ümraniye'de oturan bir kadının sürekli ingilizce kelimeleri bir de yanlış telaffuzla araya sıkıştırmasındaki mantık ne olabilir? cevabı basit: şık ve bilgili durduğu yanılgısı. Bu kişileri bozmak çok mu önemli o noktada bir şey demek zor. Ama bunu ingilizce bilmediği halde yapıyorsa ezikliğini bir şekilde hakettiği dilden kendisine anlatmak mantıklı olabilir.
Seveceği çiçekler bağlamında ikiye ayrılabilecek olan kadındır. Koparılmış ve ölecek olan çiçekleri seven kadınlar, saksısında ve yaşamaya devam edecek çiçeği seven kadınlar.
cahille tartışmak hobi olarak yapılan bir eylemse keyiflidir. Cahilden kasıt bilgi ve zeka kapasitesinin en azından tartışan bireylerden birinden daha az olduğu varsayımına dayanır. Bir başkasının cahil olduğundan dem vuran birey başka bir ortam pekala zırcahil yakıştırmasına maruz kalabilecektir. Ama tuhaftır cahil olarak addedilen bireylerle tartışmaya girmenin de kendi içinde tuhaf bir cazibesi vardır. Zeki ve sorgulayıcı olduğunu iddia eden taraf bir anlamda entelektüelitesi karşısında orgazma kapılır ve karşı tarafa karşı olan üstünlüğünden şehvetli bir haz alır.
insanın alabileceği en tanrısal yüklerden biridir. o nedenle genelde insanlar hata ne olursa olsun affetmeye meyillidir. sorun affetmenin ilişkiye devam anlamına mı geldiği paradoksudur aslında. örneğin buz gibi aldatılan bir kadın ya da adam affetmeli midir ? kanımca ilişkinin evveliyatı ve verilen emekler bu konuda belirleyici olacaktır.
kadınlar nezdinde kültürlere göre farklı etkiler yaratacak iddialı bir sözdür. Amerikalı bir kadına seni seviyorum demek evlenmeden ya da aynı eve çıkmaya karar vermeden önceki önemli bir aşamadır. Hatta bu sözü duymasıyla ''bir dakika ne oluyoruz'' şeklinde bir tepkiyle ayrılma kararı verebilir amerikalı kadınlar. Çünkü zamanlaması çok önemlidir, adeta bütün bir ilişkiyi tabanından sarsabilir. Türk kadınlarına gelince sıradan ve duymaya alışık oldukları klişe bir cümledir. Japonlarda durum daha farklı, zira dillerinde tam olarak 'seni seviyorum'a yakın bir kelime yok. Onun yerine hoşlanmak(suki) ve etkilenmek(ai) gibi iki kelime ile durumu anlatıyorlar ve gerçek hayatta yine pek duymuyorlar. Fransızlar da bize benziyor bu konuda yani seni seviyorum deme aşamasına daha hızlı ulaşıyorlar.