Son olan olaylar neticesinde artık hiç bir şekilde kendimi güvende hissetmediğimden bu sözlükte yazmaya devam etmeyeceğim. Bu konudaki son entrylerim görünür kalabilsin diye bir süre daha hesabımı silmeyeceğim. Ancak tüm entrylerimi de silerek sözlükten ayrılacağım.
Bu yazar arkadaşımızın yaşadıkları kaçıncı olay bu sözlükte? inci sözlük bile yazarlarına sahip çıkarken uludağ sözlük hiç bir konuda yazarlarına sahip çıkmıyor. Bu adam günlerdir moderasyondan birini bulmaya sözlükten biriyle iletişim kurmaya çalışıyordu. Ne moderasyon var ne de yazarına sahip çıkan bir sözlük.
Arkadaşlar bu gerçekten ciddi bir olay. Moderasyon şikayet gelen bir entryi kaldırmadığı için bir yazara dava açılması ne demek? Bu yazar biz de olabiliriz. Yıllar önce girdiğimiz bir entry moderasyon tarafından kaldırılmadığı için hakkımızda dava açılabilir.
Bu sözlük çok rezaletler gördü. Bugün burada tüm yazar arkadaşlarımı sözlük yönetimine "yazarlarına sahip çık uludağ sözlük" demeye davet ediyorum.
Mal gibi görünen ve gerzek gibi konuşan kadınlardır. Bahar candan konuşması şu sıralar herkeste. Çünkü bu insanların dudaklarındaki silikondan ağızları kapanmıyor resmen. Hiç bir harfi doğru çıkartamıyorlar.
Dolabı düzenli tutmak adına bulduğum bir şeydir. Şimdi efendim; hepimizin yorgun olduğu, sıkkın olduğu, o kıyafetleri katlamak istemediği. Ulan zaten iki saat giydim yarın da giyerim ben bunu dediği anlar oluyor.
Böyle zamanlarda o kıyafetleri dolabın muhtelif yerlerine yalap şap koymaktansa; kıyafetleri katlamadan koymak için ayırdığımız Tıkıştırma çekmecesine atıyoruz. Dolabın geneli dağılacağına yalnızca bir Çekmecenin dağınık olmasına müsade ediyoruz. Böylece bu kirli miydi? En son ne zaman giyilmişti? E bu katlanmış gibi dertlerimiz olmuyor. Çamaşır günlerinde tüm dolabı dedektif gibi aramaktansa Tıkıştırma çekmecesindekiler doğruca makineye gidiyor.
2017'nin ilk dayağının çomarlar diyarı bursamızda atılmış olması biz bursalıları derinden üzse de iddiayı kazanan arkadaşları sevindirmiştir sanıyorum.
Bursa'nın mudanya ilçesinde budoyu beklerken restoranda yemek yiyenlere saldıran magandalar olmuş.
Neredeyse imkansızdır. Bir insan bir diziyi tek başına izleyip de sevmediği sürece sanırım sevmiyor. Kanka muhteşem bir dizi var izlemen lazım dersiniz. ilk bölüm açılır. Siz zaten bildiğinizden ilginiz daha çok arkadaşın tepkilerindedir. O da ayıp olmasın diye yalandan tepki verir. Çok gergin dakikalar yaşanır. Sonra siktir et lan dolapta bira vardı denir.
Senelerce evimizde yapılmış şeydir. Kimse oruç tutmadığı halde iftar vakti sofraya oturduk başlamak için ezanı bekledik. Yıllar içerisinde bu garip gelenek kayboldu. Bence daha da iyi oldu. Muş gibi yapmak hangi konuda olursa olsun çok salakça.
Gençliğimizin prototiplerinden biridir. Bu bir şey söyler kimse dinlemez. Bir daha söyler yine kimse sallamaz. Bir daha söyler yine kimse sallamaz. En son "beni dinleyin beee." Diye bağırarak herkesi susturur. Ondan sonra da kekeleyerek garip bir sesle bir şeyler söylemeye çalışır ya da söyleyeceğini unutur.
Çok ciddi bir hastalıktır gerçekten. Türk insanında ise had safhadadır. Herkesin kendi doğrularını yaşamasını isteyen insanlarla dolu her yer.
Sigara içene, "içme zararlı." Der. Bu devirde sigaranın zararlı olduğunu bilmeyen kalmadı. içiyor işte. Sana ne?
Kadınlar hamilelikte çok kilo alıyormuş. Yahu sana ne?
Birileri ramazanda yemek yiyor, oruç tutmuyormuş. Sana ne?
X kişinin çocuğu çok yaramazmış, hiç mi terbiye vermiyorlarmış. Sana ne?
Komşunun oğlu/kızı bu sene de üniversiteyi kazanmamış. Sana ne?
Bilmem kimin sevgilisi/eşi hiç yanına yakışmıyormuş. Sana ne?
Bu aralar çok kilo aldın/ bu aralar çok kilo verdin. Sana ne?
Otobüsteki o çocuk yaşlı amcaya yer vermemiş. Belki bir rahatsızlığı var, işten geliyor, yorgun. Sen yer verseydin. Sana ne?
Kendiyle hiç alakası olmadığı halde her şeyi eleştiren, ayıplayan, kınayan ama asıl kınanması gereken, başka insanları ilgilendirmeyen konulara burnunu sokan insanları kınamayan bir toplum haline geldik.
Eğer siz de bana katılıyorsanız tek çözüm yöntemi, benim de sık sık yaptığım. Biri gelip size başkasının her hangi bir şeyiyle ilgili bir şey söylediğinde "beni ilgilendirmiyor." Demeniz. Ayıp olmasın diye o insanı dinliyormuş gibi yapmak bile bu davranışın insanlar arasında haklı görülmesine neden oluyor. Bugün başkalarının hayatlarını eleştiren insanlar yarın da mutlaka sizin hayatlarınızı eleştirecek. Onlara sadece "herkesin kendi hayatı, beni hiç ilgilendirmiyor." Deyin.
Yine kendimi ilgilendirmeyen şeylerle ilgilenen insanlar bu ilgilerinde özgür elbette. Sadece beni hiç ilgilendirmiyor
hayatımda gördüğüm en manyakça en salakça şeydir. insanların saatlerce ders çalışmalarını videoya aldıkları ve bunu youtube'a koydukları kanallar var resmen. birileri de aşağıya muhteşem bir şeydi, çok harikaydı, inanılmaz zevk aldım falan diye yorumlar yapıyor. işte bu gerzeklikten bir kaç örnek.
Çoğu kahverengi taşaklıdır. Ahahahah tamam tamam, şaka bir yana ciddi şeyler yazmak için buradayım.
Birazdan söyleyeceklerim elbette ki herkes için geçerli değil. Ancak bir genel kalıp olduğu ve bu kalıbın tüm ortadoğu ülkelerinde ne yazık ki geçerli olduğu da bir gerçek.
Ortadoğulu erkeklerin çoğu bekaret takıntılıdır. Gençlik yıllarında gezip tozarken, sevgilileriyle seks yaparken falan ortaya çıkmaz ama bu takıntı. Tam evlilik arifesinde ortaya çıkar.
Ben çok modernim dese de bilinç altında bir yer kadını bir mal olarak görmeye devam eder. Hayatındaki kadınla ortak bir yaşamı paylaşmaktan ziyade o kadına sahip olma duygusuyla yaşar. Bu nedenle;
Onu giyme, buraya gitme, şununla görüşme diyerek kadını kısıtlar. Kadına psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamaktan çekinmez.
Ortadoğulu bir erkekle hayatınızın bir döneminde seks yaptıysanız artık o ne zaman isterse onunla seks yapmak zorundasınız zanneder.
Ya da sevgilisi/eşi olduğunuz için onunla seks yapmak zorundasınız zanneder. Hayırı cevap olarak kabul etmez, tecavüze yeltenir. Evlilik içi tecavüz ortadoğuda sıradanlaşmıştır artık.
insanı öldüren durumdur. insan bu kadar çok osurabildiğine hayret ediyor bazen. Bir an "vapur mu lan o?" Diye bakıyorsun. Ama sonra fark ediyorsun ki ses senden geliyormuş.
Sahur, iftar, "açlık neyse de susuzluk...", " günde x saat oruç tutuyoruz.", 'iftara x kadar kaldı." Geyiklerinin halk arasında; "sahurda bunu yiyen susamıyor.", "iftarda ne yemeliyiz.", " x yapmak orucu bozuyor mu?" Geyikleri medyada tam bir ay sürecek.
Düşününce bile içim kararıyor. Her sene aynı şeyler. Şu geyikleri bari bir standarda bağlayalım sadece bir hafta sürsün.
Hiç paketi açılmadan, markette satılamadığı için tarihi geçen ve çöpe atılan yiyeceklerdir. Kapitalizmin en büyük israfıdır. Yalnızca amerikada atılanlar Afrika'daki açlığı bitirebilir.
Alınabilecek en güzel iltifatlardan biridir. Mutfakta geçirilen onca saate değer. Annesinin yanında "anneciğim, senin kadar olmasa da sevgilim de çok güzel yemek yapıyor." Dese de içten içe gerçeği hep bilirsiniz.
Edit: siz hiç mi harf hatası yapmıyorsunuz? Otomatik düzeltmeye kurban gitmişiz. Düzelttik işte ne var?
Çok istediğim çok özendiğim evdir. insan bir terasa neden bu kadar özenir bilmem ama acayip özeniyorum. Cam balkon gibi de yapılırsa yaz kış oturulur çay içilir. Çiçek falan ekersin, limon ağacı olur bir köşede. Ayyy hele bir de salıncak olsa var ya. Off tadından yenmez.
Köpeğini gezmeye çıkartan, sağa sola, halkın yeşil alanlarına hatta Yol ortasına sıçırtan sonra da köpeğinin kakasını almayan pisliktir. ilk defa Türkiye'de görüyorum böyle pislikçe bir şeyi. Bunu yapanlar da genellikle elit, hayvan sever takılan, üst zümreye ait insanlar. Hayvan beslemek kolay bir iş değil. O hayvanı besliyorsanız her şeyinden siz sorumlusunuz. Köpeğinizin kakasıyla sağı solu kirletemezsiniz.
Haddini aşan yazardır. ifade edilen olayı ya da düşünceyi beğenmemek, saçma bulmak en doğal hakkı. Kendi düşüncelerini ifade eden bir entry girerek ya da girilmiş entrye eksi oy vererek, isterse açık eksi oy vererek, derdini sikeyim bakınızıyla ya da butonuyla düşüncelerini ifade edebilir.
Kendini ifade edebileceği bunca yol varken mesaj atmanın amacı ne? Kışkırtmak, kavga çıkartmak mı?
Hiç yapamadığım şeydir. Yapanları kınamıyorum yanlış anlaşılmasın ama yapılmasını da uygun bulmuyorum. Öncelikle o pijamalar uyumak için var. Pijamayla yemek yaparsanız, yemek yerseniz, ne bileyim temizlik falan yaparsanız tüm o şeyleri yatağa taşımış olursunuz. Ayrıca tüm gün pijamayla olmak evden çıkılmayacaksa bile insanı uyuşuklaştırır. Çünkü pijama uyku kıyafetidir. Ayrıca dünyanın bin bir türlü hali var, kapı çalabilir, biri gelebilir, bir bakkala çıkmak gerekebilir... Tüm günü pijamayla geçirmeyi kendime de saygısızlık olarak görüyorum. Giyerim eve uygun rahat bir şeyler, hafif bir makyaj yaparım, saçımı tararım öyle otururum evde. Öbür türlü kendimi kötü, pis ve bakımsız hissediyorum.
Duşun verdiği rehavetle saçma sapan bir şekilde saatlerce yapılabilecek olay. Onca iş olmasa insan hemen kendine bir şeyler bulur. Bir giyinip dışarı çıkar en azından. Ancak yapılacak işler varken bornozla oturup salak salak saatlerce duvara bakmak bile daha cazip geliyor insana.