seçim sonuçları ve devlet bahçeli'nin son açıklamalarından sonra en akla yatkın formül gibi duruyor.
dışarıdan hdp destekli chp-mhp koalisyonu kurulsa dahi cumbaba destekli akp muhalefeti ile icraat nezdinde bir şey yapması zor. her kanun tasarısına şerh konulacak, cb'ye giden her tasarı iade edilecek, ordan da geçerse anayasa mahkemesine gidecek. her teşebbüs bu şekilde sündürülecek ve bürokrasinin derin dehlizlerinde boğulmaya itilecek.
dahası kapıda olan ekonomik kriz, sürdürülen dış politikalar sebebi ile her an patlayabilecek işid, suriye, iran, rusya vs krizleri, emniyet ve yargının içinin boşaltılması ile meydana gelebilecek olası güvenlik zaafiyetleri, karışıklıklar, kargaşalar....özetle son 4-5 senedir itina imal edilen bildiğin bomba, olduğu gibi bu koalisyonun kucağında kalacak. muhteşem politikalar ve inanılmaz bir uyum ile bu bombayı patlatmayacak olsalar dahi, bu bombayı birileri(!) patlatacak. ve enkaz olduğu gibi bu koalisyona fatura edilecek, ilk genel seçimlerde akp parsayı yine ve yeniden götürecek.
salt akp düşmanlığı olarak ifade etmiyorum, mutlak adalete de hizmet edecek bir hükümet olacaktır. yukarıda bahsettiğim oluşumların olumlu/olumsuz etkisini 13 yıldır iktidarda olan yetkili ve sorumlu olarak akp kazanmak ya da katlanmak zorundadır. bahsettiğim krizler çıkmaz, her şey gül gülistanlık olursa akp bir sonraki seçimlerde yine güçlenir.
bu formülün, akp'nin tek başına iktidarda olmasından farkı artık kafalarına göre hareket edemeyecek olmalarıdır. artık yolsuzlukların üstü örtülemeyecek, hukuksuzlukların önüne geçilecek ve her ne yapıyorlarsa belirli bir denetim mekanizmasından geçerek yapacak olmalarıdır. bu zamana kadar yaptıkları her şey düzgünse sorun yok. ama sıkıntı varsa bu sıkıntıyı da bir zahmet onlar çekecektir.
son yaptığı açıklama doğrudur, yanlıştır, ilkelidir, talihsizliktir vesair toplarına hiç girmeden çok naif bir tespit yaparak vaziyeti kendisine özetlemek istediğim mhp genel başkanı.
ne dediğinin, ne yapacağının, neye karar vereceğinin bu kadar önem arzetmesi, o çok muhabbet beslediği (!) hdp'nin barajı geçmesi sayesinde olmuştur. hdp barajı geçemese idi aldığı %16 oy ile, ne söylediği kimsenin sikinde olmayan, kemik oy yüzdesine, kopan bu kadar tantanaya rağmen, milliyetçi muhafazakar seçmenden sadece %3 ilave edebilmiş, sıradan, başarısız, ilelebet muhalafete şartlanmış bir partinin lideri olacaktı ve ne dediği, kime atarlandığı kimsenin umurunda olmayacaktı.
dileğimiz; hdp'nin başarısı ile gelen kazanımların üzerinde daha fazla tepinmeden milletin bekası neyi gerektiriyorsa onu yapmasıdır. bunun ne olduğu ile alakalı basit bir seçmen olarak benim zerrece bir firkim yok. sonucuna katlanacağı, makul gerekçeli her kararına saygı duyarım.
çeşitli sebeplerle aylardır okumaya ve yazmaya ara verdiğim sözlüğüm.
sol frame'e şöyle bir baktığımda bıraktığım zamanki yazar grubunun toplu olarak katledildiği, modların da arada kaynadığı izlenimine kapıldım yalan yok!
4-5 ay önce her uğradığımda sol frame'de içine entari girebileceğim en az 3-5 başlık bulabiliyorken, şu anda, üstelik ülkenin gündemden gündeme sürüklendiği şu dönemlerde, adam gibi bir tane konu bulamadım.
sabah pkk silah bırakma çağrısı yapıyor, lan sol frame de ilgili başlık yok! içine entari gireceğim, aratmak zorunda kaldım.
misal, ekşiye bakıyorum en tepede. bizde en tepede ne var? "annenin gıcık olması". ilk entarisi ne? "üzücü bir durumdur."
başından sonuna dinledim, yetmedi okudum, yetmedi yorumları da okudum.
hükümet ile hdp'nin "hacı seçime kadar idare edelim, seçimlerden sonra yeniden mokoko" anlayışı ile ortak düzenledikleri, yanlarına da imrali canisini halaybaşı olarak aldıkları tiyatro.
"çözüm sürecinde sıçtık, bari seçimlerde oy kaybedip sıvamayalım". bu!
çünkü gelen ve gelecek şehit haberleri her iki partiye de oy bakımından zarar veriyor. bu net.
bu heriflerin de dini imanı oy olduğu için "aman seçimlerde gol yemeyelim" refleksi bu tür şeyler yaptırıyor işte.
pkk bölgede gerek silahlanma olarak gerekse bölgeye hakimiyet olarak bu kadar güçlenmişken, bölge ticaretini (legal/illegal her türlü ticaret) elinde tutup paranın anasını ağlatıyorken somut kazanımlar almadan neden silah bıraksın? bırakmaz.
baharda toplanacaklar da, apo'yu takacaklar da, silah bırakacaklar da...
yazdığı 10 maddeye bak herifin. her birinin açılımı 10 ciltlik kitap olur. öylesine muğlak, öylesine geniş tabanlı.
bir 5 sene daha çözüm süreci diye beynimizi sikmek için alt yapı çalışmasıdır.
abicim yaşam odasını şurdan şurdan kaldırdık diyorsun.
neden kaldırmışsın?
"çünkü orda işimiz bitti, orda çalışan yoktu, o yüzden daha aşağıya çalışmanın oldugu yeni bir yaşam odası yapıyorduk." diyorsun.
güzel.
ulan peki bir allahın kulu neden sormuyor, böylesine bir hayat kurtarma ekipmanı tam olarak hazır olmadan o kadar adamı orda niye çalıştırıyordunuz diye?!
yaşam odası bitmeden neden başladı abicim çalışma?
vefat edenlere Allah'tan rahmet, geride kalanlara baş sağlığı dileyeyim önce.
g.kore'de bir gemi kazası yaşanmıştı hatırlarsınız.
g.kore başbakanı istifa etti.
bir denizci olarak söylüyorum vaka ile zerre alakası ve sorumluluğu yoktur adamın.
şimdi ortada daha 20 gün önce reddedilen soru önergeleri var.
çocuk işçiler var.
taşeronluk müessesesi var.
var oğlu var.
bakalım kim istifa edecek, kim bu yükün ağırlığına dayanamayacak.
yahu bir de hep beraber soma'ya gidip takım elbise, kafalarında pırıl pırıl baret ile kurtarma çalışmalarını izlemiyorlar mı!
ulan biri çıksa dese ki "be müslüman, ne diye o soru önergesini reddettin? niye araştırma komisyonu kurulmasına müsade etmedin? ya belki bu vesile ile önlemler alınacaktı ve benim babam, amcam, dayım vs. ölmeyecekti ulan! hangi yüzle geliyorsun ulan buraya?"
dese...
ne cevap verirler, verebilirler mi?
şimdi ben bunları yazınca siyaset mi yapıyor oldum?
tabi gelir gelmez bu olaya el atıp, direk buna yoğunlaşıp, kanunlar vs. hazırlasaydı sizde yargı-ordu birlikteliğini kullanarak tepesine çöküp, partiyi kapatıp, liderini de içeri tıksaydınız di mi?
belirli bir aşama kaydedilmiştir.
11 yılda anca yargı ve ordu normalize edilmiştir. daha doğrusu edilmeye çalışılmaktadır. mahkemeler halen sürmekte.
yani önce ortamı müsait hale getirmiştir, sonra gerekeni yapacaktır.
nooldu?
ürktün mü?
evet şeriat gelecek, sarık cübbe mecburi olacak bir kaç yıl sonra.
tanımadığım bir platformun beğenmediğim duyurusu. niye beğenmedim?
yukarıdan aşağı sırasıyla :
- sana mı soracağız birader? evet bence de park olarak kalsa iyi olur ama sen bu konuda karar merci değilsin ve bu talebini kimseye hele ki bahsedilen düzenlemeyi yapmaya kanunen yetkili (son mahkeme kararını göz ardı edersek) bir organa diretemezsin. sen istiyorsun diye orası park kalamaz. kanunen yetkili merci arzu ederse halka sorar, ki sordu. başbakana "yapacam edecem" diyor diye bin türlü hakareti edeceksiniz sonra kimi neyi temsil ettiği tümüyle muğlak olan bir platform olarak karşısına geçip "olacak kalacak" diye posta koyacaksınız! hadi canım, hadi güzel kardeşim...
- uçma o kadar. tek konuda katılırım; o ilk sabah baskınında çadırları yakan ve tüm bu tantananın asıl müsebbipleri olan polisler ve amirleri açığa alınmalıdır.
- savcı ve hakimlerin karar vereceği bir mesele, sana da düşmez bana da.
- burası metropol güzel kardeşim. öyle her istediğin zaman her istediğin yerde top-la-na-maz-sın! izin aldıktan sonra travestiler bile toplanıyor bu şehirde. izin dilekçesi vereceksin. verdikten sonra bunu devlet değerlendirecek. kanuna aykırı bir amaç için değilse sana izin ve-re-cek, mecbur. ha yerini değiştirebilir "orası müsait değil, şurda toplan" diyebilir, günü kaydırabilir ama izin verir. bunu yaparken de sana kıllık olsun diye değil, metropolde yaşayan diğer insanların normal yaşayışını engellememe adına yapar. taksim konusunda ise; animasyonlar gördüğüm kadarı ile sen orada daha rahat toplan diye koca bir meydan öngörülmüş. dev bir meydan. henüz istanbul'da olmayan bir meydan. ama senin için teklif edilen değil teklif eden önemli olduğu için bunlar hep rant.
mağdur ablamız, bacımız falanın da filanı tarzında uzaktan bir tanıdığımızdır ve olay bu derece ayyuka çıkmadan tarafımca zaten bilinmekteydi.
onun için hala kurgu murgu diyen zevatın götüne gezi parkındaki ağaçlar girsin!
*
bildiklerim bununla da sınırlı değil. nişantaşı'nda başörtülü diye "hadi arabistana, arabistana" diyerek laf atılan ve arabası çizilen tanıdık da var portföyde, fatih'te (evet fatih) kafede oturup arkadaşı ile çay içerken baş örtüsü başından alınıp yere çalınan ve tartaklanan tanıdık da...
yazılıyor bunlar bir kenara.
*
hiç bir şekilde şiddet yanlısı bir adam olmadım.
en korktuğum şey her zaman iç savaşa yol açacak şekilde tetiklenen bölücülük oldu.
lakin bilemezsin yan apartmanda kim var, her gün alışveriş yaptığın marketçi kimdir, bindiğin taksici hangi taraftır?
biri bombayı koyar, yolda giderken bıçağı takar ölür gidersin.
ne huzur kalır memlekette ne saadet. hepsi biter.
onun için alevi-sünni, türk-kürt, laik-dindar vs. tarzı her türlü kutuplaşmaya hep endişe ile yaklaştım.
*
ammmaaaa şayet bu tip orospu çocukları kayda değer bir çoğunlukta ise memleketimde, mahallemde, semtimde çıksın abi iç savaş çıkacaksa.
ya onlar beni temizlesin bu memleketten, ya ben onları temizleyeyim. öleceksek de bu uğurda ölelim, belki şehit yazarlar.
hiç olmazsa evlatlarım bu leş puştlarla aynı havayı solumaz.
öyle tiksiniyorum, öyle nefret doluyum ki dua ediyorum Allah'ım beni bunlarla imtihan etme diye.
bunlar bana denk gelmesin orda burda ne olur...
çoluğum var çocuğum var, daha önemlisi müslüman adamım; iki tane leş için hem bu dünyamı hem ahiretimi yakmak istemiyorum.
pişmanlık ve özür : olayın tamamen kurgu olduğu ayyuka çıkmıştır. o bahsedilen "tanıdığımız" da gayet kalabalık bir mekanda kamera kayıtları izlettirilerek itina ile itin götüne sokulmuştur. fakat bu, o ağaçların benim götüme girmesini engellemez, mis gibi girmiştir, girsin de zaten. bu dallamalara itimat edip buraya yazı yazdığım için, okuyanı yanlış yönlendirdiğim için üzgünüm, pişmanım, özür dilerim.
"birinden oy almak o kadar basit bir iş değildir" diye cevap dönülesi...
"verdim kömürü, aldım oyu"
o kadar basit değildir o iş.
basit olsaydı, diğerleri de yapardı.
yok mudur sadece bu yüzden oy veren?
vardır illaki.
fakat sizin ısrarla ve inatla direndiğiniz, iddia ettiğiniz mevzu seçimin bu oylarla kazanıldığı.
yok arkadaşım öyle bir şey.
nicelik olarak yetmez, %47'yi falan açıklayamazsın bu şekilde.
açıklanabilseydi chp'de para bok! daha fazla kömür verirdi oyları toparlardı, iktidar olurdu.
"onlar yapmaz öyle şey" falan ayaklarına girmeyelim, kalbimiz kırılmasın.
ısrarla makarnaya kömüre odaklandığınız için asıl büyük meseleyi kaçıyorsunuz (daha doğrusu ana muhalefet kaçırıyor) ve memlekete çok gerekli olan dirayetli, düzgün ve etkin muhalefet tesis edilemiyor.
"tamam gerizekalı olsun o kardeşimiz, ama sen de asıl meselenin ne olduğunu ve işgale nasıl bir gelişme yaşanırsa son vereceğine dair, o gerizekalıyı tatmin edici bir açıklama yap" diye cevap dönülesi eylemci serzenişi.
ha dersen ki "hükümet düşene ya da tayyip istifa edene kadar" o gerizekalıyı alır tersten götüne sokarım haberin olsun!
refendumu "çoğunluğun azınlığa tahakkümü" olarak algılayan bireylerin var olduğunu görmemize vesile olan yavşaklık türü.
bahse konu yavşaklığın tanımında kullanılan "istemezükçü" yaklaşımın, taksimi bir kaç yüz kişiyle işgal etmenin, projeyi değiştirme taleplerinin de "azınlığın çoğunluğa tahakkümü" anlamına geldiğinden bi haber yaşayıp gitmektedirler bu insanlar.
sen 14 milyonluk şehirde 1000 kişi bir yere toplan "böyle istemiyom bunu" de, "değişecek" de.
bu azınlığın çoğunluğa tahakkümü olmasın.
yönetim "tamam ulan halka soralım" desin, "ooo çoğunluk azınlığa hükümdarlık yapıyor" olsun.
9 haziran 2013 tarihli yazısını okuyup edebi olarak beğendiğim yazar.
güzel tasvirler, esprili yaklaşımlar falan.
hoştu.
lakin boştu.
o özal'dan örnek vermiş, oradan devam edelim.
özal, kendisine, eşine, kızına, ağza alınmayacak şekilde küfürler edilen, pankartlar açılan parka dediğin gibi don paça gider "ahh gençler vahh gençler" deyip yanaklarını sıkar mıydı sence gülse hanım?
özal, kendisini diktatörlükle suçlayan ve amaçlarının ağaç böcek olmadığı kendisini devirmek olduğu alenen belli olan bir güruha senin dediğin gibi anlayışlı yaklaşır mıydı gülse hanım?
olayları ve kişileri ve tepkileri değerlendirirken o günün şartlarını göze almak lazım değil mi?
bu olay özal döneminde yaşansaydı ben kendisinin yazdığınız gibi durumu tereyağından kıl çeker gibi çözeceğine inanıyorum.
ama bugün rte'nin yerinde özal olsaydı bahsettiğiniz senaryo işlemezdi gülse hanım.
şahsına, yönetimine, partisine, valisine, polisine böyle sinkaf eden, dahası onu "devirmeye" ant içmiş bir güruhla oturup güzel güzel istişare edeceğine ihtimal vermiyorum.
"bir çoğu kesilmeyecek sökülecek ve yine o çevrede değerlendirilecek" diye diye dillerinde tüy bitmesine, hazırladıkları görsellerde, yeni projenin mevcut projeden daha çok ağaç barındırdığı ayan beyan gözükmesine rağmen hala "ağaç kesecekler ağğaaaaağğğççç" diye yırtınan çakma çevrecileri ifşa eden uludağ sözlük başlığı.
aslanım adam gibi söylesene "ben rte'yi başbakan olarak istemiyorum. onun için ülkeyi yağmur ormanına çevirse bu sefer de ağaçlardan yürüyemiyorum der yine itiraz ederim" diye.
elbette , asıl mesele park, ağaç, bok, böcek değil bizzat başbakanın kendisi olduğu için zatı-ı şahaneler bu hamleye de "o vezir oraya oynamaz yaaeeüü" diyerek topu taca atma eğilimindeler.
şaşırmadık.
*
ben referandum yapılmasını istemiyorum aga!
öncelikle bedava mı bu?
niye benim param çarçur ediliyor kardeşim?
ikincisi ben oy kullanma fiiliyatından nefret eden bir adamım. zor geliyor. 3-5 senede bir olsa bile üşeniyorum. niye benim verdiğim oylarla orada bulunan belediye meclisi tarafından oybirliği ile onaylanmış, görsellerden izlediğim kadarıyla çok da beğendiğim, çevre katliamıyla falan alakası olmayan, spesifik, kültürel bir proje için bazıları kazan kaldırdı diye sandığa gidiyorum ben?
niye abi?
marmaray yapıldı, üsküdar dümdüz edildi bana mı soruldu?
metrobüs yapıldı bana mı soruldu?
üçüncü köprü ihalesi bitti inşaatına başlandı bana mı soruldu?
türk telekom arena yapıldı bana mı soruldu?
pendik'e marina yapıldı bana mı soruldu?
yoooo..
e bu niye soruluyor ulan?
bir kaç yüz kişi beğenmemişmişmiş.
iyi amk bundan sonra "şuraya üst geçit yapalım mı?", "buraya park yapalım mı?", "buraya kültür merkezi inşa edelim mi?", "şuradaki yolu biraz genişletsek mi?" diye referandum yapalım, belediye de oy saymaktan bir bok yapamasın!
inşallah beyoğlu halkı ile sınırlı kalır ve inşallah onaylanır proje. lakin bu adamlar belediyecilik anlamında rüştlerini ispat ettiler seneler önce. bunu bütün istanbullu da eşşşşşşşşşek gibi biliyor ama işlerine gelmiyor. metrobüs yapılırken, yapana, dizayn edene, karar verene ana avrat dümdüz giden hayvanoğulları, şimdi işine gücüne metrobüsle gidiyor.
tıynetiniz bu amk!
*
15 gündür kopardığınız tantana bitsin mantığı ile yapılmış "tamam lan yeter ki bir huzur verin" çabasıdır bu. onun için başbakanı bu tavrı ile ilgili eleştirmeyeceğim. yeter ki bitsin şu iş.
*
ve haaala "olayı anlamadı mallar, olay ağaç değil" diye çemkiren sığıra sesleniyorum!
biz olayınızı anladık yeğen sıkıntı yapma ama anlamamazlığa geliyoruz. deli ile deli olmama durumu.
sen "özgürlük, faşist yönetim, diktatör başbakan" kisvesi altında senin gibi olmayan bir başbakanın bu ülkeyi yönetmesini içine sindiremiyorsun.
eskiden olsa yargı ile partisini kapatır, olmadı ordu ile tepesine çökerdin.
şimdi o makine de çalışmıyor.
e sandık zaten hiç senin olmadı.
tek yol kaldı sokaklar, meydanlar.
şu an yaptığın da, cumhuriyet mitinglerinin, içinde ufak bir işgal barındıran ve günlere yayılmış, yani biraz genişletilmiş hali.
yiyorsa maçan sandığa gel.
yavaş gel ama, saçın başın dağılmasın.
inanırsan ekime inanmazsan sikime kadar editi : 3 genel seçimin son ikisinde ve rte dahil olmak üzere tüm yerel seçimlerde bu adamlara oy vermiş bir adamım. akp'li falan değilim. hizmete, gidişata göre oy veririm.
edit2 : ha bir de mahkeme kararı var. referandum yapılamazmış anayasaya aykırıymış. soru bir : o zaman ne bok işin var orda? mahkeme kararı var zaten, kimse elini süremez parka. siktir git evine! soru iki : hükümeti ayaklanma ile devirme girişiminin legal olduğu anayasanın neresinde yazıyor da bana burda anayasa diyorsun ulan! senin o parkı işgal etmen en baştan yasalara aykırı. nooldu zoruna mı gitti!
ve tanım geliyor : nesil itibari ile özgür olmamak nedir bilmediklerinden, düz mantık ile ne istediklerini de bilmediklerini düşündüğüm eylemci türü.
rte ile ilgili her hıyara bir kova tuz ile koşturan zat-ı şahaneler, gayet net sorulmuş bu soruyu, daha doğrusu bu serzenişi görmezden geliyor.
çünkü cevapları yok.
"bu ülkede, şu anda, kanunlar çerçevesinde ne isteyip de yapamıyorsun?" sorusuna mantıklı bir cevap dönebilen varsa buyursun.
şöyle cevaplar gelebilir belki :
kürtaj olamıyorum : olma amk! olmaman için her gün gidip rte'ye oy vermem gerekiyorsa, hiç üşenmem gider her gün oy atarım.
içki içemiyorum : hassssiktir ordan! istanbul'u ele alırsak mevcut binlerce gece klübü, bar, pavyon, restoranı geçtim neredeyse her sokakta bir tekel bayisi var ulan! ha her istediğim yerde içemiyorum dersen gel abi canın istediğinde benim balkonda demlen. lafı mı olur! özgürlük bu nihayetinde!
istediğim gibi sevişemiyorum, başbakan yatak odama kadar karışıyor : adam 3 çocuk yapın en az diyor. bunu da "allah'ın hakkı üçtür" mantığı ile değil, ülkedeki genç nüfus eksilmesin mantığı ile söylüyor. haklıdır haksızdır, yerlidir yersizdir tartışılır ama bir özgürlük kısıtlaması olarak değerlendirilemez. çin'de mesela 1 çocuktan fazla yapman kanunen yasak. yaaassssaaah. bu öyle bir şey değil. bir dilek, bir tavsiye, bir temenni. ve sana hitaben değil. sen üreme mümkünse.
porno siteye giremiyorum : bak şimdi turnayı gözünden vurdun. istersen girersin yemeyelim birbirimizi de tamam, haklısın. engelliyor devlet bir şekilde. hacı adamım ama aç pankartını altına imza atmazsam ne olayım.
başka?
baş örtümle mesela yargıç olamıyorum : haklısın bacım, sen şöyle geç.
kürtçe öğrenemiyorum : geçti o iş, çekil aradan.
haber alma özgürlüğüm yok : ulan yerlere göklere koyamadığınız halk tv ne? her gün "tayyip tayyip" diye başbakanın bir anasına sövmediğini bırakan sözcü ne? bin tane farklı tandansta haber kanalı ve gazete var lan memlekette. seç, beğen, oku, izle. her allah'ın günü başbakana kendi adıyla hitap edip söven bir gazete var ve 300.000 gibi bir tiraja sahip; haaala "haber alma özgürlüğüm yok!" e siktir git ulan!
düşüncemi dile getiremiyorum : bura nere? ha angut bura nere? başbakanın başlığını bir oku bakayım neler yazıyor. akp'nin başlığını oku bakayım neler yazıyor. yazsana bunları kuzey kore'de! götünden kaç ünite kan gidiyor görürüz! yukarıda bahsettiğim gazeteler, dergilerin yazarları neler yazıyor, neler söylüyor. kanunlara aykırı olmayan, diğer insanların özgürlüğüne hakkına, hukukuna, kutsalına vs. kast etmeyen hangi düşünceni nerede söylemek istedin de devlet sana engel oldu? yoksa düşüncen mi yok?
gösteri ve yürüyüş yapamıyorum : metropol ulan burası, kafana göre yapamazsın tabi sığıra bak! sen kafana göre toplan 100 kişi, yığıl bir yerlere, trafiği tıka, ben misal hasta evladımı hastaneye geç ulaştırayım senin yüzünden, sonra o taşıdığın dövizleri götüne sokayım! olur mu? olur. "biz şu şu şu şu sebeplerde gösteri yapmak istiyoruz" dedin de sana yer gösteren mi olmadı? mesela de ki "kadıköy meydanında 10 temmuz tarihinde pornoya özgürlük mitingi yapmak istiyoruz". ver dilekçeni kime vermen gerekiyorsa, red cevabı gelsin, yer gösterilmesin, müsade edilmesin sıkayım ellerinden, özür dileyeyim burda.
bana halkın özgürlüğüüü, faşist iktidaaaarrr, gençliğimi yaşama özgürlüğüüüü vs. bin türlü tümüyle muğlak, tümüyle mesnetsiz, tümüyle götünden uydurma şeylerle gelme aslanım.
10 sene önce vatandaşın yapabildiği fakat şu an senin yapamadığın ne var memlekette?
soru bu!
tırıvırı yapma bana.
ortaya koyabileceğin ertesi gün hapı, kürtaj, porno, alkolden vs. den başka birrrrr bokun yok. onlarında çoğu "düzenleme", "yasak" değil.
aha sırf bunlar için yıktınız ortalığı, amına koydunuz şehrin.
yarısı aç, önemli bölümü iç savaşta, büyük bölümü ekonomik krizin etkisiyle perişan olan dünyaya da böyle sikindirik sebeplerle koparttığınız tantana yüzünden götüyle güldürdünüz bizi.
afferim.
ekleme :
19 mayıs ve 29 ekimi kutlayamıyorum : ben siktir çekmekten yoruldum sen yemekten yorulmadın. her boku kendine göre yontmazsan rahat uyuyamazsın zaten. şöyle desen tamam : "19 mayıs ve 29 ekimi statlarda jimnastik yaparak kutlayamıyorum ya da bu şekilde kutlayan çocuğumu izleyemiyorum". haklısın.
muhtemelen dünyaya benden çok farklı bakıyor olsa da, mevcut iktidar hakkında, başbakan hakkında ve hatta salatalığın rengi hakkında bile farklı görüşlere sahip olsak da oturup her konuyu her ortamda tartışabileceğim, belki benim ikna edeceğim, belki beni ikna edebilecek potansiyele ve görüş açıklığına sahip güzel insan.
gezi parkındaki eylemcilerin hepsi bu kafada olsun bir kamyon kağıt havlu göndermezsem adiyim.
evet ben sizin gibi düşünmüyorum ama görüşünüzdeki samimiyete saygı duyuyorum.
ve onun da benim görüşüme saygı duyduğunu, duyacağını biliyorum.
her yere girerim bu adamla ben, davasına katılmasam da onu davasına duyduğum saygıdan copa kafa uzatırım.
samimi çünkü.
lider soruyorsun?
aynaya bak can!
aynaya bak ve gittikçe çakma ve içinde minik bir işgal barındıran cumhuriyet mitingine dönüşen bu eylemi hakkını vererek, verdirerek bitir.
hiç bir şeye üzülmem, sizin bu milletten ümidi kesmenize üzülürüm.
herhangi bir insan evladı bu organizasyona dair menfi bir söz söylediğinde çarpılır, ağzı burnu yamulur bak net olarak söylüyorum!
dikkat ederseniz listede "müslümanım diyen" yok.
olabilir.
o kadar farklı din, dindar, islam penceresi var ki, şarkılı türkülü bir programı müslümanlıkla bağdaştırmıyor, desteklemiyor olabilirsin, canın sağolsun. ha söversen, bunların müslümanlığını sorgularsan, ben de burda senin müslümanlığını kaşıklarım! adamı delirtmeyin!
sadece şunu söyliyeyim; ben ilk kez bir programlarını dün canlı izledim sinan erdem'de. akşam namazı vakti girdi, hazırlanan mescide girdik cemaate dahil olduk. imam türk idi ve 3 farklı ırk aynı safta namaza durduk. beyaz ırk, siyah ırk, sarı ırk.
ve hepimiz aynı Allah'a dua ediyorduk namaz bitiminde. fena oldum.
emeği geçenlerden Rabbim bin kere razı olsun.
ve;
bu olaya abuk subuk çemkiren çapsızlara sesleniyorum.
emeği geçenler, gördüğüm, tanıdığım kadarı ile naif adamlar. sinirleri alınmış gibi. çemkirmezler, sövmezler, küfür nedir bilmezler, yanlarında küfret; öyle bir hal takınırlar ki, ettiğin küfürden sen utanırsın.
ama biz yetişemedik onlara, "onlarla" yetişemedik.
odunuz, yontulamadık bir türlü. söveriz, sayarız. hak edene küfür de ederiz, Rabbim affetsin.
sana diyorum ulan alo!
en son "türklüğünle" ne zaman gurur duydun ulan kerkenez?
en son ne zaman bayrağını görünce boğazın düğümlendi ha yavşak?
olimpiyatlarda bir türk sporcu dereceye girince mi?
çanakkale şehitliğini gezince mi?
ne zaman?
ben dün gurur duydum ülkemle, vatanımla, bayrağımla, dilimle, insanımla, insanlığımla...
bir kaç sahne oldu, utandım ağlayamadım, yüzümü çevirdim.
belki bir asır önce ülkeme demir atan robert kolejler, saint benoitlar burda ne yaptıysa oralarda bu insanlar yapıyor şimdi.
neyse uzatmayayım, sinirleniyorum.
orada bu duyguları yaşa, hüngür sümük olmanın eşiğinden dön.
buraya gelip üç beş takdir cümlesi yazayım derken, önceden yazılanları oku, delir!
yani sonuçta kaç gündür ülkesinin bir kaç vilayetinde gösteriler falan yapılıyor. çağdaş toplumlarda hiç gösteri olur mu?
elbette rezil olmuştur rte!
batı tarafı zenginlik içerisinde, paraya para demiyor, bankaları nereye para vereceğini şaşırmış...
o'nun ülkesi müflis, halkı aç, onun bunun sadakasıyla yaşıyor.
güney batı tarafı tam bir siyasi istikrar sembolü yıllardır. halkı barış ve huzur içerisinde. tam bir demokrasi hakim. alt yapısı, şehir düzenleri, yargı sistemi falan dünyaya numune!
ama o'nun ülkesi yıllardır kaos içinde. darbe üstüne darbe. diktatörün biri gidiyor, biri geliyor. halk bir rahat yüzü göremedi. rahat yüzünü bırak daha oy bile kullanamıyor. demokrasi yok. yol yok, hastane yok, okul yok, yok oğlu yok!
güney doğu tarafı bildiğin cennet! senelerdir 20 millet bir arada barış içerisinde yaşıyor. ülkelerin ordusu yok neredeyse. ekonomik olarak zaten uçmuş vaziyetteler. türkiye'den göç alıyorlar onbinlerce.
ama o'nun ülkesi demin dediğim gibi savaş halinde. sokaklar terör yuvası. gece sokağa çıkamıyor millet. sürekli bomba sesleri.
mevcut ekonomik kriz bütüüüün dünyaya teğet geçti. ne teğeti lan değmedi bile! çok düzgün bir mali yapıları olduğu için hiç etkilenmediler. refah içinde yaşamaya devam ediyorlar.
ama o'nun ülkesi hepten battı. üç kuruşa muhtaç oldu. imf'ye falan borç dağları aştı. en son almanya başbakanı önünde el pençe divan durup borç dileniyordu yazık!