- Bir erkek gecenin bir yarısı sokakta rahatlıkla dolaşırken, bir kadın o sokakta tedirgin yürür.
- Erkekler kendilerini kadınlardan üstün zannederler, arada fark vardır ama bu üstünlük değildir. Ve bilmezler ki ipler hep kadının elindedir.
- Erkeklerin en kibarı bile aslında kabadır, kadınların en kabası bile erkeğin kabalığı altında ezilecek kadar nazik.
- Erkekler romantizmden uzak, kadınlar ise romantizme hayrandır.
- Erkekler kendi yaptıklarının üstünü örtmek için her daim kadınları kobay olarak kullanırlar.
Ruhunun huzura erdiği, içini güvenin kapladığı, kokusunu içine çekerken, nefesini nefesinde hissettiğin, ait olduğunun sana sahip olduğunu anladığın o muhteşem an.
Dün akşamı ele alarak; Harbiye'den Taksim - Eminönü istimatiyle Beyazıt'a yürümek, Beyazıt'tan tramwayla Kabataş'a geçip, ordan yine Beşiktaş'a yürümek, ardından otobüse binip Zincirlikuyu'ya geçtikten sonra geriye yani Beşiktaş'a yürümekle eş değer tutulacak eylem.
Gecenin bir yarısı kuzeninle birlikte krep yapmaya kalkarsın. Annenin sana anlattığı şekilde yaparsın. Yumurta, süt vs. Her defasında tavaya döktüğünde garip bir görüntüyle karşı karşıya kalırsın. Bir kilo sütü bu şekilde ziyan edersin, kırılmış yumurtaya benzer bir görüntüye bakakalırsın. En sonunda dayanamaz, anneni kaldırırsın. O tarifi tekrar ederken sen inatlaşmaya devam edersin, '' tamam işte, ben de öyle yaptım ama olmadı'' dersin. Sonradan anlarsın ki; annen un katmadan yapacağımı düşünmediği için unu hiç söylememiştir bile....
- Dantelli yaka ve çoraplar
- Beslenme dersi kontrolü sırasında aferin almak için hiç yemediğin beyaz peynir ve maydonozlu sandviç getirip tüm gün aç kalmak
- Eğitici kol çalışmaları
- Öğretmenler günü, anneler günü heyecanı ve alınan hediyeler
- Okumayı öğrendikçe adına çizilmiş elmanın biraz daha boyanması ve duyulan mutluluk
- Okumayı öğrenmemizi sağlayan fişler
- Andımız ve istiklal marşı
- Değişik kalem ve silgiler ( ucunu arkaya taktıkça yeni bir tanenin geldiği )
- Derste çöp atmak yasak olduğu için büyük, çöpünü içinde biriktiren kalemtraşlar
Abartan kızlar değil, o günü önemsemeyen ya da unutan erkeklerdir. Dolayısıyla kendileri önemsemedikleri için, kızların attığı mesajları da abartı olarak nitelendirirler.
Hafta içi, çalan alarmı erteleyip dururken, bir sonraki servisle gidip bir saat daha uyusam mı acaba diye düşünürken, çalan telefonda duyduğun sevgilinin güzel sesiyse bir bakmışsın, uyanmışsın... Hafta sonuysa şayet, her uyandığında yarım kalan uykuya devam etmek.
Adım atacak yerin olmadığı bir clup pistinde çalan romantik parçaya kapılmış, onca kalabalığın arasında gözlerini senden ayıramazken, yeniden aşık olmuş gibi dudaklarından sevgi sözcükleri dökülürken, bakışlarından yüreğime yansıyan masumiyet...
Dişi, cazibeli bir enerjiye sahip aşk kadınlarıdır. Her daim melankolik, gözyaşlarına hakim olma güçlüğü çeken, sevdiği kadar sevilmek isteyen, fedakar, aşkını romantizmle birleştirme yanlısı olan, alıngan, had safhada kıskanç, güzel ve çekici kadınlardır.
Kavga sırasında gözler hiç bir şeyi görmezken, birden dudaklara ilişir ve ''biz neyi paylaşamıyoruz, şimdi o kavga yerini duygusallığa, aşka bırakacak'' dedirten davranış. Kavga bitmeden aşk başlar, çünkü o aşk hiç bitmemiştir, kavgayı doğuran da o değil midir?...
O Ada biraz bendim, o adam ise yalnızca sen... Etkileniyordum, o da etkileniyordu biliyorum. Büyüdü, büyüttüm ve öldürdü. Öldürdüğü sadece kendisiydi, yaşayan ise duyguları. Yıllar geçince üzerinden bir başka ülkede, bir başka hayatın içine dahil olurken yine onu yaşıyorsundur. Ve karşılaştığın o anda iç seslerinle, söylediklerin çelişirken, o acı su yüzüne çıkıyordur. işte yine o anda, yalnızca tokalaşırken, birden ona sarıldığını farkediyorsun, çünkü son kez de olsa onu hissetmek istiyorsundur. Ve adam gider, çünkü Ada çoktan gitmiştir....
Tüylerim ürperirken, ona sımsıkı sarılırken, onun sevgisini hissederken koskoca salonda, bir gün olmazsa hayatımda, ya da ben olmazsam hayatında o adam da ıssızlaşacaktı biliyorum, bu korkuydu beni böyle derinden etkileyen...
-Her gecenin bir sabahı
-Her düşün bir anlamı
-Her güzelin bir kusuru
-Her gözyaşının bir tebessümü
-Her üzüntünün bir mutluluğu
-Her aşkın bir neticesi
-Her dostun bir (aynı) hayatı
-Her kaybedeşin bir galibiyeti
-Her sonun bir başlangıcı olması ve yine en sevdiğinle koskoca bir denizde yüzdürdüğün, batmayan iki black dijarum izmaritinin hikayesinde saklı belki de hayatın anlamı.
Sonunun güç, başlamasının en olası olduğu aşktır. Çünkü aşk başlamışsa dostluk bitecektir. Güç bir netice ortaya çıkar. Sonra bir bakmışsın o arkadaş; ya senin herşeyin, ya da hiç bir şeyin oluvermiş.
Hayatımdaki eşsiz sevgiye, BÜYÜK ADAMA...
13 Temmuz 2006 güneşli bir öğlen vaktiydi. Ne deniz, ne güneş, ne kum, ne de okuduğum kitap hiç biri haz vermiyordu o an bana, bir sıkıntı vardı içimde nedenini bilmediğim. Çalan telefonla irkildim, amcamdı. Herhalde tatiliniz nasıl geçiyor demek için aramış olamazdı. Yerimden doğruldum, annemin yanına doğru yürüdüm, sadece kafasını salladı. Kumsalda yığılıp kaldığım andan sonrasını hatırlamıyorum. Hayallerim gidiyordu, umutlarım, canımdan öte olan insan kayıp gitmişti avuçlarımdan. Büyük adam derdim ben ona, çünkü büyük adamdı benim büyükbabam. Sevgim gibi hayranlığım da büyüktü. Bir cenaze ki; beni yerlerden toplayanlarla, buğulu gözlerle baktığım ya da bakmadığım insan kalabalığıyla doluydu. Hala kulağımda yankılanıyor sözleri:'' Bu ... kim, ... bu mu?'' Büyükbabamın hayattaki en değerlisi, dilinden düşmeyen tek isim olduğum için herkes hayranlık ve şaşkınlıkla beni izliyordu. Son kez görmek istedim, göstermediler. Tabuta sarılıp ağlamak bile ürkütmüyordu o an beni, çünkü canım gidiyordu onunla. Bir mezarlık ki... Kefene sarılıydı o dev gibi insan, küçücük kalmıştı büyük cüssesi. Erkekler toprağını atmalıymış, kim kabul ettirebilirdi bana bunu, hiç kimse. O kalabalık arasından sıyrılıp, onca erkeğin arasında mezarın başına dikilmiş, çaresizce duruyordum. Hep aklımda onu son gördüğüm hali vardı ve ona söylediğim son sözler:
- Şimdi gidiyorum, ama yine geleceğim!
Ama tekrar gitme fırsatım bile olmadan o gitmişti... Ve ben ona verdiğim sözü tutamamanın acısını ömrüm boyunca unutmayacağım.
Sen büyük adam; cocukluğum, umutlarım, mutluluklarım, kurtarıcım, dizinin dibinden ayrılmadığım, beni büyüten yegane insan. Onu kaybetmek ise; hayatın en acı yüzü ve benim artık büyüyemeyecek olmamdır.
Bazen okunmadan silinen, bazen de kimden geldiğine baktıktan sonra ''ahh be sen de mi?'' dedirten, samimiyetten son derece uzak, sadece nezaketen ''teşekkürler'' şeklinde cevap verilen mesajlar topluluğudur.
ilk albümü 1997 ve 2003 yılları arasında Edirne'de kaydettiği amatör demoların ve 2004 ekim ayında Fazıl Say'la verdiği ilk akademik konserinden kayıtların bir derlemesidir. Bu albümüyle müzik sektöründe 16000'lik bir satış başarısı gösteren alternatif müzik sanatçısıdır.