2002'ye dönesim var. orada taso dostlarımla mahallenin bir kaldırım taşında taso oynamak en büyük arzum. Aynı zamanda ilkokul 5. sınıfa tekabül eden dönemimde dersten firar edip türkiyenin maçını izlediğim dünler hayalim. Ve ilk kez aşık olduğum gözleri mavi , saçları kumral , elma yanaklı o güzel kıza seni aslında seviyordum , ama utangaç pisliğin tekiydim diyebilmek. eğer zaman makinesi olursa bunları isterdim...
ey amerika sen kimsin ya!
ey fransa sen kimsin ya!
ey almanya sen kimsin ya!
ey çekya sen kimsin ya!
ey hollanda sen kimsin ya!
ey ispanya sen kimsin ya!
ey mısır sen kimsin ya!
ey cibuti sen kimsin ya! (gerçekten sen kimsin ya!)
zengin dayı sigarasıdır. genellikle gömlek ya da penyesinin ön cebinde taşırlar. dış görünüşlerinin sıradan bir halk tabakası olduğuna bakmayın. Ters çevirip sallasanız 3 daire parası çıkan dayılardır.
hüzün sonbaharda yaprakların rüzgarın etkisiyle süzüle süzüle düşmesi gibidir. O yaprakların içinde aslında bir insanın hayal kırıklıkları yatar. Düşünülmüş ama hayata geçemeyen hayal kırıklıkları da bulunur bir parça. insanın kanını bir vampir gibi çeken ve teninin rengini mora çalan renge döndüren başarısızlıklarda vardır o yaprakların birince. Bir mermi gibi ansızın düşer yere. Çaresiz kalırsın ve bir sigara yakarsın... Hüzünlerin her biri için ayrı ayrı çakılıverirsin yere bir yaprak gibi. Ama kimsenin haberi olmaz o düşen yapraklardan. Ya da düşen şeyin yaprak olduğunu zannederler. Aldırmazsın ve bir sigara daha yakarsın...