last fair deal gone down'la birlikte katatonia'nın imza attığı en başarılı iş. öyle aradan 1-2 şarkı dinleyivereyim diyemiyor insan. başlarsın the parting'den, the one you are looking for is not here'da bi şaşırırsın bu nakarattaki hatun kim ola diye. hypnone'la bi sorgularsın hayatı. the racing heart'la küfredersin hayatın ebesine, sigara yakarsın. buildings'le anders'ın sert rifflerine bir kez daha hayran kalır, undo you ile bi yalnızlığa sürüklenirsin. bir başka olmuş bu albüm. yaşlanmayın la. bi 20 yıl daha çalın. biz dinleriz.
katatonia'nın son albümü dead end kings'in ilk dinleyişte hayran bırakan parçalarından. nakaratındaki ses geçişleri apayrı bir hava katmış ve tek dinleyişte doymuyor insan bu şarkıya.
"the world shuts down with no goodbye to undo you"
katatonia'nın dead end kings albümünün şahsımca en güzel parçası. büyük konuşmak istemem ama katatonia tarihinin en başarılı 2-3 şarkısından biri olabilir. akıyor şerefsiz...
katatonia'nın geçen albümünden edindiği, albümün bir şarkısında düet yapma alışkanlığının yeni halkası. jonas'ın buğulu sesine çok başarılı bir bayan vokalden iştirak var nakaratında.
katatonia'nın son albümü dead end kings'in en vurucu şarkılarından. nakaratın ilk bölümü ne kadar nefret barındırıyorsa 2. bölümü de bir o kadar yalvarış halinde.
bu kadar yanık bir brutal vokal ben hayatımda duymadım... pek iyidir pek hoştur. nostalgiaplatz ise dünya üzerinde yapılmış en güzel şarkılardan biridir.
geçenlerde gitarist anders nystörm'le yapılmış bir röportajını izledim. röportajı yapan abimiz, yarım yamalak ingilizcesiyle, "daha başka albüm yapmayı düşünüyor musunuz?" diye sordu. anders her zamanki sempatik ve neşeli haliyle "bir tane daha var" diye cevapladı. "bizden o kadar kolay kurtulamazsınız"
kurtulmayalım lan. nolur kurtulmayalım! 10 tane daha yapın. 20 hatta. 20sini de dinlemeyeni eşşekler ziksin!
bir zamanların half man half amazing'i. bana nba'i sevdiren adamdı kendisi. şimdi ise phoenix'in ilk 5ine bile giremez oldu. ne günlerdi o toronto zamanları. hey gidi. daha sovyetler ayrılmadıydı.
hüznü ve öfkeyi kolajlamakta en başarılı gruplardan biri. new moon isimli albümlerindeki her şarkı ayrı bir güzeldir. ama falling world ayrı bir güzel...
2. bölümün başlangıcının jarva ile olmasından mıdır bilinmez, ville öküzünün 2. yarı performansı daha iyidir sanki. biraz daha derli toplu, oturaklıdır 2. kısımda.
hele bir de bakkala ödenmemiş borç varsa iyice zor durumda kalır insan. bakkal amcanın suçlar bakışlarına ve " vaay alışveriş de yapılmış ha?" tarzı iğneleyici laflarına maruz kalabilirsiniz.
tamam iyi hoş her şey, cleveland'da daha çok forma şansı olacak ama, ne olursa olsun ilk bir kaç yılını boston gibi kazanma alışkanlığı olan bir takımda geçirmesi daha iyi olurdu diye düşününmekteyim ben. bir anda kendini parke üzerinde bulması onu olumsuz yönde de etkileyebilir. boston'da yavaş yavaş ama sağlam adımlarla bir yer edinseydi çok daha iyi olabilirdi. umarım yanılırım da böylesi daha iyi olur.
dinlediğim en sağlam melodic death metal gruplarından biri olmasına rağmen hakettiği ilgiyi bir türlü göremeyen gruptur. ya ünlü olmak derdinde değil bu insanlar, müziğimi yapayım dinleyen dinlesin modundalar, ya da inanılmaz kötü bir halkla ilişkiler ekibine sahipler. bilemedim.
her ne kadar sezon başında 6 bölüm olarak tasarlandığı belirtildiyse de hep sanki uzatılacak gibi inandırmıştım kendimi. olmaz bitemez. biz doyamadık daha batiatus'a. şimdi belki de haftaya son kez izleyeceğiz batiatus'u. bir dahaki sezon batiatus olmadan aynı tadı verecek mi bu dizi gerçekten merak ediyorum.