dün buldum bugün yitirdim..bir gün önce hayatıma ortak,sevdiceğim,eşim doğarken bugün tek dostum, bildiğim bileceğim en iyi insanı,birçok insana huzur veren insanı yitirdim.tam 1 yıl önce..17 marttan 18 marta girerken..eşimle masada...elimizde rakı..biliyorum onunda aklında sen vardın..kaç kere söyledik naynay rakıyı sek içerdi diye..seninle dinlenilen şarkılar..sohbetlerimiz...hayallerimiz...fotoğraflarımıza baktım.içimden aramak geliyor seni..arasam..açsan..gel desem..gelsen..sarılsak.geçen 1 yıl kabus olsa...her kabus gibi unutsak..sarılsak..sen yine gülsen..gül yüzünle gülümsetsen..sadece...
tam 1 yıl önce kaybettiğim, sevgimi hiçbir sözle anlatamayacağım caanım dostumun ağzından duyduğum son cümlelerden biri..ben giderim ama aklım sizde kalır.
gittin..gitmek bu anlamda olmamalıydı..bilmeliydik ki sesini duyabileceğiz.yılda bir de olsa görebileceğiz.varlığınla avunup, paylaştıklarımızla huzur bulacağız.nerdesin bilmiyorum.cennet var mı bilmiyorum.bu dünyaya fazlaydın sen onu biliyorum.seni haketmiyordu bu ülke, dünya, ben..o kadar çok keşkem var ki..o kadar çok ki...seninle bu şehrin güzel taraflarını gördüm ben.burda yediğim her şeyi ilk senle yedim.ilk senle içimde en ufak bir kuşku duymadan, içim sonsuz rahat günlerimi geçirdim biriyle.çok erken kaybettim seni.çok erken..
diyecek bir şey bulamıyorum..1 yıl geçmiş belki ama öyle tazeki acım.kimseyi koyamam yerine.öyle bir derdimde yok.geçen bir yıl boyunca aklıma gelmediğin tek bir günüm bile olmadı.cebeci yollarını ağlamadan geçemiyorum.kabus gibi...karşıma çıkacaksın sanki bir yerden..şimdi sana anlatayım sensiz 1 yılda neler yaptığımı...
aylar balböceğiyle geçti.hayata bağladı teyzesini..
iş başvuruları..bitmeyen beklemeler..sonuçsuz umutlar..kurslar....
ve..biz evlendik.nihayet..hiç böyle hayal etmemiştim oysa.hep seninle hayal ettim şu evi.çocuğuma eşi bulunmaz teyze, ailemize hep dost olacaktın.çocuk yok tabikii..eteğimizi savura savura dans edecektik düğünümde seninle.aylar öncesinden konuştuk hep.salona giderken anımsadım sözlerimizi içim hüzünle doldu.kirpiklerime kadar sokulan yaşa izin vermedim.içime akıttım o gün.
bazen hayal miydin diyorum.utku olmasa buna inandıracağım kendimi.daha kolay olurdu çünkü başetmek yokluğunla..tıkanıyorum dostum.yazamıyorum..gülen yüzün ışıl ışıl hala zihnimde.öyle bir sarılma isteği oluyorki bazen..seni çok özlüyorum.
hiç yapmadığınız bir şey yapın.kendinizi şaşırtın.kendinize çok istediğiniz bir hediye alın mesela.özel bi paket yaptırın.evinizde yavaş yavaş açın paketi.sonra yalnızda olsanız güzel bir masa hazırlayın.hiç yapmadığınız ama merak ettiğiniz bir yemek yapın.bir kadeh şarap..belki güzel bir film..ama kesinlikle cohen'in sesi şarabınıza eşlik etsin.veee 2012 merhaba.her şeye rağmen umutla...
tek dostum.yüzü gülen kalbi gülen gülyüzlüm.sanırım 2006 yılıydı.kaldığım yurdun kapısında gördüm onu ilk.kulağında müzik, üzerinde ipleri sarkan mor bir pardesü..sıcacık geldi yüzü.o an sevdim onu. sonraki yıl aynı odada geçen aylar.pis yedili, cips,gizlice içilen şaraplar...cebeci yolları arkadaş oldu gülüme.yolda karşılaşırdık.yürümek ikimiz içinde vazgeçilmez bir rahatlama şekliydi.yalnızlığımıza dayanamaz, kendimizle başedemez atardık kendimizi dışarı.kurtuluş parkının karşısında ya da kolej metrosunda karşıma çıkardı gülen yüzüyle.koluna girerdim.ya bir kafe ya da evimiz olurdu yürüyüşün sonu.hep gülerdi.hepte düşünürdüm gülmek bir insana bukadar yakışabilir mi diye.bir kez ağladığına şahit oldum. dayanamadım bende ağladım onunla.tuhaf gelmişti. onun hep gülmesi gerekiyordu sanki.gözleri yaşlarla dolu 'nolur ağlama sen' dedi bana.bir daha ağlamayacağım hadi ağlama sende dedi. en son geçen hafta gördüm onu.iki günlük ankara ziyaretimde.özledim hadi gel dedim.geldi.hayır demezdi zaten.önemli bir şey yoksa gelirdi. yüzü yorgun, mutsuz, umudu kırılmış, bıkmış..ilk defa şikayet etti hayatından.yorgunluğunu anlattı.belirsizlik ürkütüyor dedi.ülkemin geleceğinden endişeliydi özbekistan doğumlu arkadaşım.en az bir türkiyeli kadar...ülkemin derdini dert ederdi kendine.amerikaya gitmeyi planlıyordu okula devam etmek için..durma git dedim.düzene kırgınlığımı saklamadım.sen git, kurtar kendini dedim. ben giderim zaten,ama aklım sizde kalır dedi.siz ne yapacaksınız dedi. anlatacak çok şeyi vardı biliyorum.ama hep dinleyen o oldu. kendine sakladı içinde büyüttüklerini.insan böyle bir kayıbın arkasından mı yakıştırır bazı şeyleri, her davranışına anlam yükler bilmem ama ayrılırken tuhaftı.vedalaşır gibi.'siz çok tatlısınız ' dedi,sarıldı yürüdü metroya. aklımda bir yığın keşke...aklıma gelince içimi huzurla dolduran yüz...bana sığınaktı o. birçok insana öyleydi biliyorum.adını tarihe yazdıracak bir doktor olacaktı onuda biliyorum. dünya ağlamalı aslında böyle bir cevheri yitirdiği için.inanmak istemiyor insan. gülenay aydın.adı gibi aydınlık dostum. naynayım, canım.hep güzelliklerle anacağım(anacağız)adını.mekanın cennet biliyorum.isyan etmemeli..etmemeli ama...bir ölüm bukadar basit olmamalı..seni çok seviyorum.çok
neden olmasın dediğim ve bu başlığı gördüğümde içimde heyecan kıpırtıları yaratan durum.
hakeder efendim sonuna kadar hakeder. bu yazardan daha ne eserler çıkacak. umarım bizi kitaplarıyla beslendirmeye devam eder. ve bir gün dünya da bu eserleri okur.
doğaldır belki, ya da değildir, kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgeye bu şekilde hitap etmesi doğaldır denilebilir.
sorun şudur ki, bir resmi politikada farklılık, daha doğru bir ifadeyle bir çelişki anlaşılmasıdır.
bu çelişkiyi 8 yaşındaki yeğenim de anlar. şöyle ifade edeyim. efendim daha geçen yıla kadar talabani ye kükreyen bir hükümetimiz vardı, çek desteğini pkk dan yoksa... diye gürleyen bir başbakanımız, ırak ın toprak bütünlüğüne saygılıyız ve bu hükümetimizin resmi politikasıdır diye daha geçenlerde demeç verildi balık hafızalılarım benim. e haliyle doğrudan devletin en üst kademesinden bir bölgeye bu şekilde hitap acaba şu kısa zamanda ne değişti sorusunu akla getirir. bunun yanında iç politikada bunun aksinin savunulması da akılda soru işareti uyuandıran diğer bir nedendir. buna da çelişki derler. bir de lütfen cumhurbaşkanı tarafsızdır geyiği yapmayalım, zira tarafsız olmadığını 8 yaşındaki yeğenime sormamı ister misiniz?
tabiki şaşırmadım. neden mi? canım ülkemin hiç bir zaman tutarlı ne bir iç ne de bir dış politikası madı ki.
bir de sorulması gereken diğer soru. obama kralın türkiye yi ziyareti. sizce bunlar tesadüf mü?
düşünün bakalım. tabi düşünmek isterseniz.
cumhurbaşkanının son tavrı bir türk dış siyaset çelişkisi örneğidir.
bir türlü istikrarlı dış politika üretemeyen türkiye nin bir diğer başarısızlığıdır.
bu başarısızlıklar uluslararası siyasette maalesef komik duruma düşürmektedir.
yarın bir hükümet çıkar ermeni soykırımını tanıya nbir yasa çıkarırsa şaşırmayın, çünkü biz dış politika üretmekte kısır bir milletiz.
kimbilir nerdedir. melekler ceza yazıyor mu diye aşağı bakıyordur arada. aşağıdakiler işini bitirince melekler de cezalarını bitiriyordur.
tecavüze uğrayan da "tecavüze uğradım ama öteki tarafta cezasını alacak onlar" deyip kaderine razı oluyordur.
çok partili hayata geçişle birlikte dp'den yazıldığı tarihe kadar türkiye de ki gericiliği gerçekçi biçimde ortay koyan bir kitaptır.
önsözde şunları söyler:
"bu çalışmada son kırk yılın olayları belgessel olarak ele alındığı gibi, bir kuşağın tanık olduğu, içinde yaşadığı dönem de sergilenmektedir. o kuşak ki 27 mayıs 1960 ' ı izleyen günlerde ve 1961 anayasasının düşünce özgürlüğü ortamında ülkesi için nice umutlara sahipti.
ne varki bir karabasan gibi toplumun soluğunu kesen 12 mart ve 12 eylül darbeleri geçici de olsa yeşeren o umutları sararttı."
dr. çağlar kırçak ' ın kitabıdır. uğur mumcu cumhuriyet gazetesindeki köşesinde bu kitap için şunları söyler:
"bugünlerde dr. çağlar kırçak'ın meşrutiyetten günümüze gericilik adlı kitabını okuyorum. dr kırçak, bu incelemesinde "islamcı terör olmaz" yargısına tarih içinde yanıtlar veriyor. kitapta, cumhuriyet öncesi ve sonrası şeriatçı akımlar, siyasal çerçevelere oturtularak inceleniyor. bugün şeriatçı akımlar eskisinden daha güçlü. cumhuriyet kurulduğundan bu yana şeriatçılar devlet içinde hiç bu kadaar güçlenmemişlerdi. dr. kırçak'ın kitabı, yalnızca önceki günün ve dünün incelenmesi değil, bugünün de aynasıdır."
meşrutiyetten günümüze gericilik ve türkiye'de gericilik 1950-1990 adlı kitaplarıyla tanınan yazar.
1935 yılında istanbul'da doğdu, ilk, orta ve yüksek öğrenimini ankara'da tamamlayarak ankara tıp fakültesi' ni bitirdi. öğrencilik yıllarında türkiye tıp talebeleri birliği genel başkanlığını yaptı. 1969 yılında diyarbakır tıp fakültesi nöroloji kliniğinin ve 1978 de ssk ankara meslek hastanesi nin kuruluşunda görev aldı. burada 1983 e kadar başhekimlik yaptı. çeşitli tıp dergilerinde yayımladığı makalelerin yanı sıra türk solu, bilim ve sanat, son reçete gibi dergilerde siyasal ve sosyal içerikli yazılar yazdı 29 mayıs 1995 te aramızdan ayrıldı.
mantıklı ve pratik açıdan doğrudur.
demokrasi yalnızca oy vermekten ibaret değildir, bu kadar basite indirgenseydi o halde kanun-i esasi de zaten demokrasiye çoktan geçmiş olurdu osmanlı. bu sürecin ne kadar sancılı ve zor olduğunu da avrupa göstermiştir biz. şimdi halkçı geçinip, bakın oy hakkınızı elinizden alıyolar muhabbeti yapılıyor. sanmıyorum ki 7 yıllık akp hükümetinin de bir gram olsun demokrasiden anladığını, ezber sadece.
cumhurbaşkanı simgeseldir, bu yüzden de yetkileri kısıtlıdır, onu doğrudan halkın seçmesi ise sistem karmaşası yaratır. bunu ta turgut özal da tartışmıştı, tansu çiller de, çünkü özünde bir amerikan hayranlığı var. bir başkanlık sistemi özentisi var. tarihi temellerimiz buna izin vermiyor agalar, zira biz onlar gibi demokrasi sürecindne geçmedik. bilmiyorsanız okursunuz. her neyse eğer cahil kelimesi dokunduysa bir şey demiyorum çünkü halk cahil gerçekten. bunu cumhurbaşkanı nı seçemez muhabbetinden demiyorum. öyle çünkü. cahilleştirildi efendim, düzeysizleştirildi, öküzleştirildi, bunu kim inkar edebilir ya.
bu benim annem de olur babam da ayrt etmem, farketmez kim olduğu ama öyle. sadece siysi heyecanlarınız için tuhaf tuhaf argümanlar atip kaçılmaz. halkın cahilliğine bir örnek. başbakan çıkmış 2. dünya savaşından kalma bir kimlik bulmuş chp ye çatıyo. neymiş efendim sizin döneminizde ekmek karneyle dağıtılıyordu diyor. bunu binlerce insan alkışlıyor. nedir bu yahu aradan 64 yıl geçmiş, demek ki tarihini bilmiyor başbakan. bu cahillik değil mi? ya da türk tarihi yerine islam tarihi mi okuyor yalnızca? balık baştan kokar o zaman. sen de bilmiyorsan okursun, ona üşeniyosan sorarsın bir büyüğüne, anlatır sana. o dönemde ismet paşayı da aynı şekilde eleştirdi menderes hakkı vardır muhakkak ama aradan geçen zaman da yıl 2009 işçiler evine ekmek götüremiyor işsizlik oranı o dönemi de aşmak üzere sen bunları sorgulamıyorsan zaten cahilsin.
şayet buralar benim ulen edasıyla sahiplenmiyorsa güzle yapmıştır.
zira herkesin sözlüğe sahip çıkması gerekir, burası bizim. bu da en doğal hakkıdır arkadaşın. kutluyorum ve dha çok arkadaşın sahip çıkması gerektiğine inanıyorum.
insanlık varolduğu sürece tartışılacaktır karşılığı verilecek saçmalık.
onlarca yıldır varoluşu dogmalarla anlatmaya çalışan zihniyetin hala yerinde saydığını görünce binlerce yıl daha inanmaya devam edilecektir. 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30...*
durum maça benzetildiği için tabiki futbol yorumları okunduğu hissini yaratan maç benzetmesidir.
tabi her şeyimiz furbol olunca bu yerel seçimleri de futbola benzetir, o jargonla konuşuruz.
kılıçdaroğlu nun adaylığı konusunda ta baştan itibaren söylenen deniz baykal ın tasfiyesi olduğu yönündeydi. ya da bu argümanı savunmak bazılarının işine daha kolay geliyor. bir nevi kişiye yönelik olumsuz propaganda malzemesi olması açısından.
dile dolandırılan başka bir şey ise ssk yolsuzluğu (!). oınalrca yıldır sağ iktiadarların elinde sürünen bir sosyal güvenlik kurumu zaten bilerek batırılma sürecine sokuldu. karşısına çıkarılan son yolsuzluk ise(!) torununa küçük yaşta sigorta yapılması. be adam demezler mi insana, acaba niye, böyle bir şeye gerek duydu bu insanlar, bu da hali vakti yerinde olmayan bi insanın davranışıdır bunu da belirteyim, yani torununun gemi alacak parası yoksa buna mecbur kalınmıştır zira bu ülkede 70 yaş civarında emekli olunabileceğini biliyor. tabi bizim koyun halk bu sosyal güvenlik yasasının kendine sokacağı kazıkları bilmediği ve padişahın fermenından sorgu olmaz haşa davranışıyla hareket ettiği için bunu anlamasını da beklemezdim. gerçi kendi ısrarla etik değil diyor ama etik efendim etik. çünkü yasa devreye girmeden o şekilde çocuğuna sigorta girişi yapan çok insan oldu, eğer yasal bir şeye devlet izin veriyorsa o zaman buna da yolsuzluk demeyiz.
öte yandan istanbul da 15 yıldır hizmet eden milli görüş zihniyetinin istanbul a verdiği hizmet ise tartışılmaya değmez, ortaya çıkan yolsuzluklardan sonra söz zaten basında gizli.
ideolojik görüşü ne olursa olsun her kesimden insanın şarkılarını severek dinlediği, ama iş düşüncelere gelince nice değerli sanatçı gibi hakettiği saygıyı göstermediğimiz, zamanından önce yitirdiğimiz şarkıları hep dinlenecek olan insan. sesini arada duymaya ihtiyaç duyduğum birkaç sanatçıdan biri.
son zamanlarda hiçbir şeyde anlam bulamamamın sonucu sürekli tekrarladığım cümle. tat alamamanın, memnun olamamanın getirisi cümle. şu zamanda, şu ülkede, şu şartlarda yaşıyorsak hangimiz tamızki...eksiğiz işte.
ben şarap içiyorum doğrudur.
aklı olanda beni haklı bulur.
madem içeceğimi biliyordu tanrı
içmezsem tanrı yanılmış olur...
toplu inanışa göre hayyam ı da tanrı yarattığına göre bu çelişki bizi öldürür.içmeyipte ne yapalım! dedirtendir.
bunca dert vermişsin, derman diye içiyoruz.
" ehline helaldir.aehle haram.biz içeriz, bize yoktur vebali "....
müslüman olduğunun farkında olan, bunu lafta bırakmayan insandır. müslümanlığı ağzına sakız etmiş, insanlıkla alakası olmayan, var olan olanakları kendi çıkarına kullanan yığından farklı olan insandır. yaptığı eylemin sonuçlarının neler olabileceğinin farkında olan, bunun önemini kavramış insandır.tabiki oy verme eylemini ne yönde gerçekleştireceğini bilen, oyunu dinine göre değil toplu yarar sağlamak yönünde kullanacak insandır. adı üstünde " insandır ".