zirvede uzaktan gördüğüm, hoşsohbet yazar. tanışmak fırsat olmadı, sadece "hadi beyler aranızda toplayın, ben mi vericem biraların parasını" diyordu. orda sohbetine bayıldım.
gerçi konuşmadık değil. bana dönüp "bilader buraya iki 50lik bi 33lük. hadi koçum" demişti. ben de ağzımı açıp diyemedimdi "ben garson değilim" diye. peki abi deyip ilettim isteğini mekan görevlilerine "amınskm bi dahaki sefere bu kadar silik olmucam. masanın altına girip saklanıp zirvenin ortasında cee diye çıkacam amunim" diyerek mekanı terk ederken.
ödemeli aramayı kabul ederseniz tam 6.31'de konuşmanın kesildiği operatördür. ondan kelli, ödemeli arama geldiği vakit ya hiç kabul etmemeli ya da kapayıp siz düzgünce aramalısınız. bu da böyle bir tavsiyemdir.
kimse yapmadan ben mehmet akif ersoy'un "evet baytarım, bir yeriniz mi ağrıyordu?" cümlesini yazmak isterim. diyalog yapacağdım emme baktım espriyi baştan komuşum tanımda hiç kasmayayım bu da benim sözlüğe bi ibneliğim olsun dedim.
kesinlikle yemektir, ekmektir, nimettir. yarım kalınca adamın bir de peşine düşüyorlar arkadaş. öyle de yüzsüzler. yani şimdisini geçtim, öldükten sonra da gelip adamı buluyorlarmış. en azından öyle dedim annem. bilemedim.
o gün çılgınlar gibi ödev teslimimlerim ve sunumlarım olduğundan üniversite de tatil olsa göbek atacağım zaman dilimi. sonuçta görevse bizim doçentlerimiz de ter döktüler, ne yani...
edit: ödev teslimini yanlış anlayıp her şeyi pazartesine yetiştirmeye çalışan kendime, sunum tarhimi 18 mayıs'a erteleyip şahsıma konuyla ilgili tek bir bilgi vermeyen hocama ayrıca selam ederim. selam olsun size ey gönül dostları, selam, selam...
filistin halkı yalnız değildir. onların acılarını paylaşan yanı başımızda bir ırak halkı vardır. her gün onlarca insanın öldüğü, demokrasiye doyan, dünyanın sessiz kaldığı bu halk filistin halkıyla ortak bir kaderi paylaşmaktadır.
afgan halkı da yalnız bırakmıyor tabii ki de filistin'i. onlar da önce rusların sonra amerikalarının saldırılarına maruz kalıp destek veriyorlar filistin'e. yalnız değilsin kanka, biz de gördük geçirdik, diyorlar.
pakistan halkı da geri durmuyor elbet. o da yanında filistin'in. el kaide'nin, hindistan'ın, amerika'nın zülmünden bunalmış bu halk da yanında filistin'in.
bir de ruanda halkı var mesela. kişi başına düşen gelir artsın diye 800.000 kişinin aylar içinde, vahşice katledildiği afrika halkı. filistin'in yanında o var bir de. filistin yine yalnız değil yani.
haa, bir de türk halkı var. taksim'e çıkıp bağırıyorlar bazen duyarlılıklarını göstermek için "kahrol israil" diye. kahroluyor israil de ne yapsın... biz de bu şekilde yanında oluyoruz, yalnız bırakmıyoruz kardeş halkımızı.
filistin halkı asla yalnız değil, tek değil, ilk değil, son değil. onunla ortak kaderi paylaşan onlarca millet var. yalnız olan buna dur diyenler, sokaklarda bağıranlar, tepki gösterenler, istemeyenler. bu kadar kalabalık bir kitle o kadar yalnız ki, o kadar kapalı ki dünyanın gözü her şeye, ya da o kadar sıradanlaşmış ki savaş kimsenin de gık diyesi gelmiyor. arada sırada 500 kişi şak şak şak... protesto alkışları. filistin yanındayız, bilesin. acın büyük; acın, acım. içim sızlıyor merak etme sen. bakma şimdi bir şey yapamadığıma, ben kalpten üzülüyorum durumuna. yalnız mısın? asla...
ben de bildiğin farklı renk olacak sanmıştım, meğer sadece bir ton açıklık koyuluk farkı olan bakınızmış. o da ikisini yan yana getirmeden anlaşılmıyor zaten. bu ne la?
yazılan entrynin nickle öyle bir ters düşmesi ki yazarlara ironik gelmesi olayıdır.
ne olur ne olur benim entrylerimi bkz gösterin de ben de kurtulayım artık bu azaptan diye arkadaş listemdeki yazarlara söylenmemi sağlayan uyumsuzluktur aynı zamanda. dicem ama arkadaş listem de boş lan. kimseye diyemiyorum öyle böyle bi şey değil.
kıyaslamak gibi olmasın hayalet sevgilimle beraber hakkında en çok hikaye teorisi üretilen şarkıdır. -hikaye teorisi ne lan?-
benim duyduğum hikaye de şöyledir.
bu şarkıyı yazan adam sevgilisi gelecek diye zilyon tane hazırlık yapmıştır. dur iki çiçek alayım kıza deyip, çiçekçye gül alma niyetiyle gitmiştir. ama içindeki pratik zeka ona "lan oğlum gülü alıcan iki gün sonra solacak evde kokacak, böceklenecek falan. gel sen saksıda bi şey al" diye fısıldamış. amcam da hemen ikna olmuş "hem çiçek açtıkça koparır veririm çiçek masrafından da kurtuluruz. kendi elcağzımla topladım derim daha romantik. hatun da sularken şarkı söyler demleniriz" vs diye kendince çıkarımlar yapıp, eve iki saksı menekşeyle dönmüş. (allahtan kasımpatı falan almamış, menekşe yine daha romantik.)
sonra, bi romantiklik daha yapayım diyerek çiçekçiden çıkıp nalbura girmiş. ordan da iki kutu mavi boya kapıp eve gelince, duvarları da boyamış. her şey tam derken müzik eksik görmüş bakmış bilmem ne koymuş bi 45lik, çalmış abim zeki müren'i, ohh kafa da bi milyon tabii. boyarken solumuş tineri falan, dünya dönüyo.
bunun kafa iyice bi karışınca hayallenmeye başlamış. dalgalarla falan konuşmuş. denizle kavga etmiş. "abi senin kız gelmicek ben sana diyim. hem zaten sağlam ayakkabı değil diyorlar benden duymuş olma da abi o kız sana layık değil..." bilmem ne diye başlamış dalga. (güyaa tabi. yoksa kızımız çok hanım) "ne diyon sen it!" diye fırlamış cengaver abim koltuğundan, birden çıkıp viraneden. koşa koşa kumsala inmiş ki dalganın ağzının payını versin. ulan sen koskoca denizle baş edebilir misin? bi de kız kavgası yani. neyse o arada bi şey olmuş ben de kaçırdım anlatan çok sıkıcı anlatmıştı dinlememişim. dalga rüzgarı ayartmış, beni koru ayağna yatmış, demiş bu adam senin için şöyle böyle diyo.
bunu duyan rüzgar da durur mu indirmiş kırbacı adamın yüzüne... eee sen ne sandın doğayla baş etmek kolay mı? kırbaç darbelerine daha fazla dayanamayan adamcağız da sövmüş rüzgara. bu sövdükçe binmiş rüzgar bunun üstüne vurmuş kırbacı vurmuş kırbacı... e bu sefer de adam daha çok sövmüş, sen misin söven daha çok vurmuş rüzgar da bunlar böyle bi kısır döngüye girmişler kendi çaplarında.
işte rivayet olunur ki şarkının sonunda, bol bol geçen "acı acı sövdüm sonra yüzümü kırbaçlayan rüzgara" kısmı bu kısır döngüye bir gönderme yapmak için bu kadar çok tekrar edilmiştir.
sevinçli bir haber olabilirdi.
ama dostum tamamen yanlış anlamaşsın. karı isteyen sözlük değil sözlükçüydü. yoksa sözlüğe karı resmi koyarak, al da sus denseydi, bu şekilde hallolsaydı bunu önce zall mall gelir yapardı.
hem burası kerane mi lan? aile sözlüğü... annem, babam okuyor, yapmayın böyle şeyler. sonra ben istedim falan sanacaklar.
o değil de bir de kızıyorlar bu kıza. "yok efendim, yapamayacağın şeyin küfrünü nasıl ediyosun?" diye..
ulan sanki amına koyim diyen bütün erkekler, dediklerini yaparmış gibi.
- ay mustafa ne biçim bi insan, ben onun amına koyim.
- ne diyon aysel sen? ahauhauha nası yapcan onu...
- öfff..
------
şimdi bir de bu diyalogu erkekten dinleyelim.
- ulan nolucak bu fenerbahçenin hali? hep aziz yıldırım mına koyimm..
- sorma lan.. ben aziz yıldırımın ta amına koyim..
- koy abi..
------
lan sanki bu adam yapıcak şimdi dediğini? e ne farkı kaldı şimdi bu adamın, yapamayacağı halde "amına koyim" diyen kızdan? bence bi farkı kalmadı artık..
e o zaman isteyen istediği gibi desin canım, nasıl istiyosa öyle küfür etsin. karışmamak lazım. sen kızsın git o bizim küfrümüz denmez, çok ayıp.. ben izin verdim kızlara diyebilirler..
sonuna kadar desteklediğim kampanya. hem seri eksi vererek sözlükteki sevmediğim yazarlardan da kurtulabilirim. ya da sevmediğim değil de benden iyi yazarlardan... hımmm, evet lan evet kesinlikle destek bekleyen kampanyadır. buradan yetkililere falan sesleniyorumdur.
ibneliğin düz alasıdır. bunu yapan öğrenciler de "çalışmadım yaa, ben de sizden biriyim.. sabaha kadar batak oynadım, msndeydim, içtik, 2 saatlik uykuyla geldim, ben de umursamaz ve sallamazım, oh yeah.." deyip ortalığın tabure koyarlar. sevmem...
ama itiraf edeyim sözlük, ben de yaptım bunu. ama benimki mecburiyettendi. yoksa ortama uyum sağlamak tandansı içinde değildim..
başlıkla beraber en son aldığım 100 geldi aklıma. nasıl aldığımı falan hatırladım sanırım tam da başlığın anlattığı şeydi bu..
---okur burda ekran bulanıklaşmaya, geçmişe gitmeye başlıyor. lütfen panik yapma.----
10 yıl kadar önceydi... bir resim dersindeydik. ayıptır söylemesi hiç de çalışmamıştım. neyse sıra bana geldi, hoca çizimlerime şöyle bir baktı. sonra önündeki deftere, tam da ismimin yanına bir şeyler karalamaya başladı. zaten hocanın da deftere bir adet 1 ve yanına da iki adet yuvarlak çizdiğini görünce ilk motif falan çiziyo sandım. biraz da kıllanmadım değil. sonrasındaysa matematik bilgilerimin beni yanıltmadığına kendimi inandırdığımda hiç çalışmadan 100 alan ineğin ben olduğumu anladım.
arkadaşlarım beni dışlamasın diye de "lan yine 60 verdi gıcık karı, bütün gece de çizdiydim halbuki.." dedim.. arkadaşlarım da sağolsun "boşver kanka, bir üçlü saralım.." dediler, teselli oldum.
sonra gittik içtik biraz o yaşımızda, benim kafam dağılsın diye. "lan" dedim."hadi ben bütün gece çalışıp 60 aldım, derdim var. 10 yaşınızda siz niye içiyonuz lan ibneler?" diye sordum. bi tanesi "ben içmeyeyim de kimler içsin? aldığım kinder surprizden 4 defadır tren çıkıyo." dedi. sırtını falan sıvazladım, o da teselli oldu...
ay aman neyse işte...
evet lan, o inek benim.. ben de yaptım bu işi. ben de hiç çalışmadan 100 aldım. pişman mıyım? hayır, benim suçum değil çünkü.
istekleri bir türlü bitmeyen sözlük yazarlarının yeni bir talebi. ah ulan ver ver ver doymadılar.
bak arkadaşım, bir karı koca arasına bir de kavga eden küçük çocukların arasına girilmez. neden? çünkü onlar bi şekilde barışır, sonra sen iyi de desen kötü olursun. bırakın atışsınlar lan... sizene yani? hadi ondan geçtim, biri diyor "seni pislik, ne biçim entry lan bu, ehhehe mına koycam.." ötekisi diyo "sensin o, sen asıl kendine bak, rezil edicem ehehhe"...
sonra da "salaaak salaak saaaalaaak... ehehe"
zabahan köründen beri aynı muhabbet, anam ağladı lan.
yani demem o ki, onlar atışır atışır susarlar. sonra oyuncaklarını beraber sepete koyup yarın güzel güzel oynamaya devam ederler hiçbir şey olmamış gibi. bırakalım o bunun elini öpsün, yok hayır o ayaklarına kapansın demeyi.
ama yine de tebrik ederim lan, bokunuz birbirinize yapıştı.
(o değil de gerçekten ben psikolojik olarak çok yıprandım bu tartışmadan. gözümden yaş geldi şerefsizim. hayır üzüldüm de, elimden de bir şey gelmez. bir yanda mod, bir yanda şirin bir yazar. kıyamadım lan. ühü! beni bu kadar üzdünüz, asıl siz gelin benim elimi öpün özür dileyin lan. kalbim kırıldı amına koyim!)
sözlü ve yazılı anlatımın gelişmeme sebebidir. allahım çok sinir oluyorum şu türkçe katillerine. ah bir de eleştirmezler mi şu başlığın altında "yok okumuyorsunuz, yok kültür seviyesi, yok kişisel gelişim..."
ulan asıl sen az iki türkçe dilbilgisi kitabı oku da türkçeni geliştir yiğidim.
güzel türkçeme göre okuyacak kitap diye bir tamlama imkansızdır. niye?
bu durumda kitabın okuması gerekir çünkü.. kitap okur mu? okumaz, okunur.
okuyacak adam, okunacak kitap bulamamaktır o adamım. sen de biraz kitap oku da ufkun gelişsin...
(ah ulan bayılıyorum böyle küçük şeyler için milleti azarlamaya... çok zevkli öyle böyle değil.)
cool görünüyor bunu yapanlar, gözümde daha da büyüyor. sözlüğü de iplemiyorum, düşüncelerimi de istediğim formatta yazarım, her boku da yerim, alın lan bu da tanım, başımın gözümün sadakası olsun falan derler.
edit:
tanım: son zamanlarda beni büyüleyen, bu şekilde ortak olduğum şeydir. dün gece yaptığım şey.
işte buna entrylerde tanim editi yapma modasi denir.
aranılan şeyi değil de kafasına eseni gösteren arama motorudur. böyle gereksiz ibneliklerle milletin gönlünü fetheder, kendi halinde takılır. işte buna ibne arama motoru denir.
başlık açmak, zaten başlık açmak için olduğundan gereksiz bir eylem sayılmaz. misal hangimiz "çekyat" ne demek bilmiyoruz ki? şimdi çekyat diye başlık açarken ne amaçlayabiliriz ki? bakın böyle böyle bir eşyadır bu diye milleti mi aydınlatacaz lan? bu durumda amaç sadece başlık açmaktır. işte buna başlık açmak için başlık açmak denir.
yani doğaldır.
(bkz: başlık açayım derken çığır açmak)***
o değil de lan.. kendimden tiksindim haa.. ne olacam ben ota muhalefet boka muhalefet? adamın demek istediği zaten bu değil işte... ben de biliyorum. e herkes biliyo. ben ne bok yemeye hala bunları yazıyorum?
(bkz: entry girmek için entry girmek)