burada şöyle bir ayrım yapmak gerekecektir. kadınlar filmlerdeki gibi ilişkiler yaşamak ister ama boşuna bir istektir bu. çünkü bunu asla elde edemeyecektir. en iyi ihtimalle kültürlü, olgun, düşünceli ve gezmeyi tozmayı seven bir sevgiliniz olacaktır ama yine de filmlerdeki ilişkileri elde edemeyeceksiniz. o yüzden sahip olduğunuz adamı filmlerdeki adamlarla kıyaslayıp bir ona bak bir de yanımdaki hıyara şeklinde iç geçirmeyiniz. zira siz de o filmlerdeki kadınlardan değilsiniz.
neden mi?
-filmlerdeki çiftlerin ağzı asla kokmaz ve bu yüzden uyanır uyanmaz sex-ül güreş eylerler.
-filmlerde sıçan ve ortalığı kokutan kişiler değildir sevgililer.
-filmlerde bütün dünya o çiftin etrafında dönüyor gibi görünür ama reelde bi bok değilizdir afedersiniz.
-filmlerde yaratılan erkek karakterler bilerek ve isteyerek hatunların ağzını sulandırsın diye ütopik hale getirilirler.
-kadınlar reelde her şeyden sıkılırlar. şöyle ki bir kadına bradd pitt' i ver, bir ayda ondan da sıkılır. bu yüzden filmlerdeki o ütopik adamlar çok cazip gelir kadınlara çünkü o adamı en fazla 2 saat izleyeceklerdir ve en romantik, en cool halleriyle hafızalarda kalacaktır aktörümüz.
-kadınlardaki en büyük sorun kendisini çok seven erkekleri elde var bir olarak görmeleridir. filmlerdeki o havalı adamlara aşık olma ve libido hali bundan kaynaklanır. ama o adamla 1 ay geçiren kadın onu kendisini çok seven, romantik, yelkenleri suya indirmiş adam haline getirir ve bu sefer sıkılır o adamdan. yeni cool ve havalı adamları görmeye başlar gözü.
bu yüzden bence elimizdekilerin kıymetini bilelim çünkü olup olacağı budur.
nasıl ve nereden para kazandıkları merak edilen firmalardır. mesela hepimizin kullandığı vlc media player i yapan videolan organization kuruluşu. sayfasında açıklama yapılmış ama ne bileyim milyonlarca kod yazıyorlar be dayı.
entrylerinizin başlıkla alakasının yitip gitmesine sebep veren durumdur. değiştiriyorsunuz bari bize de haber verin de entrylerimizi düzenleyelim değil mi? sözlüğü ziyaret edenler sadece yazarlar değil okumak için sözlüğü ziyaret eden de vardır.
bayer leverkusen' in daha hırslı oynayarak kazandığı maçtır. kupon yaparken içimden nedense leverkusen e vermek geçmişti maçı. ve bana yarın oynanacak beşiktaş fenerbahçe maçını da 1-0-2 şeklinde kapatmamın haklılığını göstermiştir. demek ki turnuvadan elendiği için yorgun ve moralsiz dönen her takım maç kaybetmiyor.
ne tür bir arayış içerisinde oldukları merak edilen kızlardır. sebebini hiçbir zaman anlayamadım bu durumun. hastaneye yatmışsın geçmiş olsun fakat bunun fotoğrafını çekip cihan-ı aleme gösterme çabası neden?
serumlu kol fotosu.
bandajlı buruna zoom yapılmış eblek yüz fotosu.
kırık bacak fotosu.
bir de bunların anası babası kıçı başı açık şekilde hastahane odasında yatarken fotoğrafını çekip "babam çook hastaaa" "anneme dua edinn" şeklinde sosyal medyada paylaşımını yapan modelleri mevcuttur.
eskiden ne troller vardı diye hayıflanıyorum şu günlerde. trollediğini asla hissetmezdiniz ve üstelik bilgi birikimiyle herkesi dövebilecek güçtelerdi. şimdi göz ucuyla sol frame e bir bakıyorum da başlıklar hep birbirinin türevi ve yazılanlar da bir o kadar sığ. bu yazım eski trolleredir. özlettiniz kendinizi. gelin ve eski kaliteyi geri getirin.
öncelikle bir kısım insanı yazacaklarımın dışında bırakmak boynumun borcudur. siz lütfen meclisin içinde kalın çünkü ben meclisin dışına biraz yükleneceğim.
evet kendimce adını "postmodern vefası" koydum bu durumun. her gün düzinelerce örneğine reel hayatlarımızda ya da sanal paylaşımlarda rastlasak da bir örnek üzerinden gitmek konuyu toparlama unsuru olacağı için ben de öyle yapacağım sevgili yazarlar.
örneğimiz de yaşar kemal olacak.
kızıyorum sözlük bu duruma çok kızıyorum. balık hafızalıyız. canımızı sıkan bir duruma en fazla 3 gün kükreyip hayıflanıyoruz. sonra niyeyse esamesi bile okunmuyor. geçmişten birçok örnekle gelebilmek üzere berkin elvan' dan başlayıp özgecan aslan' a ne bileyim müzeyyen senar' dan yaşar kemal' e gelene kadar devam edebiliriz. yarın belki bir başkasıyla... yaşar kemal üzerinden gidersek; daha ömründe adamcağızın bir kitabını okumayanlar sağda solda "edebiyat dünyası büyük ustayı kaybetti" benzeri paylaşımlarla ortalığı inletiyorlar sanki uykudan gözünü açar açmaz yaşar kemal' den bir iki sayfa okuyormuşcasına. yarın hatırlayacaklar mı sanki rahmetliyi? tabi ki hayır! açacaklar power türk' ü hadise' den prensesler gibiydim ben baba evinde dinleyecekler.
oysa özgecan' a da çok üzülmüştük değil mi? berkin öldüğünde dünya başımıza yıkılmıştı sahi!
peki o zaman şu anda bilmem kaç kıza yem atan delikanlılar ya da sevgililerini hatta potansiyel sevgili adaylarını hatta ve hatta eski sevgililerini çekiştiren kızlar kimler?
kabul edelim postmodern vefası bizimkisi. hepsi göstermelik, hepsi etiket.
sadece ölüm olması da şart değil. birçok konuda kızıyoruz ama sonra bir kabulleniş vuku buluyor.
yazının sonuna kadar sabredip okuyabildiysen yazar kardeşim soruyorum şimdi sana: meclisin içinden misin dışından mı?