entellik ruhuna işlediği için sabah 07.00 da uyanıp tüm günün 'en sikko' haberlerini sözlüğe taşır.
en çok bunlara acıyorum ben sözlükte. çükü yok. hoşlanılan kıza sarılmak başlığına bile girip "pis abazanlar" yazıyor.
kütüphanesinde, da vinci şifresi, taş meclisi, tanrı yanılgısı gibi kitaplar var. siki olmasa da kalbi var. uzaktan aşık oluyor troll hanıma.
entelliği bozamıyor. arada özel mesaj çakıyor.
"bir bayandan böyle kelimeler duymak kulağa hiç hoş gelmedi * "
"siktir git okuma o zaman" diyor troll kız. fiks muhabbetler. entel coşuyor, kırılıyor. gözleri dolu dolu..
keşke çükü olsaydı. keşke iett otobüsünde yaşadığı maceraları anlatıp övünmeseydi. t cetvelini götüne sokup ağlar artık. migrostan 10 liraya kampanyalı cumartesi kırmızı şarap alır.
sevdiği kıza eller kayacak. yaban eller dokunacak memelerine.
entelliği seçmeseydi, "ramazan ayı çok saçma su içiyom ben hep" demeseydi, amcık emecekti. ama solu seçti o. kemal kılıçdaşbaş'ı seçti. doğu perinçek dedi. süreç yazdı anca. ince sikiyle edebiye daldı.
şimdi sevdiği kızın arkasından ağaç dikiyor. bir fidan bir insan falan diyor hala. aşkımı bu toprağa gömdüm elbet filizlenecek diyor sonunda.. bıla bıla.. kafa hamur olmuş bunlarda. beyin nasır tutmuş dostlar.
entel görünce dövelim. polise gitseler tipine bakıp onlar da döver, korkmayalım.
hadi gönlünüz olsun, herkes olabilir. saygı duyarım.
ama seks karşıtı olan iğrenç adamlara fecihi kılım. 'ayhh ne abazansınız' der ve gece yastığına sarılarak uyur.
öğrenmiş tek laf "özgüveni olan asosyal olmayan erkekler sanaldan bödö bödö yöpmöz"
konya'da aile baskısı yüzünden, pembe amını saklayan mesnevi kızı internet harici nerede bulacağız sanki amk?
insan kendinden olmayanı ister. çevremde en az sevişen 24 sik görmüştür.
şöyle çıtır bi kalbi kırık 4. sınıf öğrencisi falan zor. internet süper.
aydınlı oluyor keşkek diye bir yemek sunuyor hemen. trabzonlu, kuymak yiyelim diyor. böyle farklı farklı am tatları. yöresel memeler. bunlar süper.
sıkıcı türkçe gönüllüleri de anca -de bağlacı desin bok ve ter kokulu odalarında. bu insanlarla selamlaşan kızlara acıyorum. bunların hepsi bamya değerli dostlarım. kızlar lütfen seçici olalım artık..
cartt diye hemen bacakları ayırmayalım. rica ediyorum.
bu ulvi başlık altında sözlük yönetimine bir duyurum var.
hürmeten bir arzum, tesamüh sınırları içersinde kalmak suretiyle, değerli büyüğümün imkan ve olanakları dahilinde bir temenni, karşılığı vuku bulduğu an yüzümde vakur ama sevecen bir gamze belireceğinden mütevellit bu ufak ricamın karşılıksız kalmayacağına binaen tefsir etmekteyim...
tecziye etmekle tedbir alırım diye buyurucaksan dahi teberrüken tebessüm ederim.
hep bu haksızlık yapan gıcık yönetim yüzünden olur.
yıllar boyu jakoben demişsin, konjonktür demişsin, argüman demişsin. "merhaba didem hanım, samimi yorumlarınız için teşekkürler" demişsin ama yönetime küsüp gideceğin zaman ufaktan kayışı koparıyorsun.
amını yerim diyorsun birden sağa sola. onu boşver de donun ne renk diyorsun itiraf başlığında terkedildiğini yazan üzgün kıza.
neye yaradı o birikim ? hiç.
her şey meğerse meme içinmiş. böyle bilinçaltı olmaz olsun. ayıptır.
piçlik yapan kızların nickaltına yoklama amaçlı yazılan hoş kalıp.
örneğin kız, anal seks başlığına uzun entryi dayamış. evladın olsa döversin, sevgilin olsa sikersin. ama tanımadığımız için cesur bir bayan yazıyoruz. böyle lak diye yazılmaz tabi, çok az süslemece.
"ataerkil ve çağdışı bir zihniyetin hakim olduğu böyle yobaz bir sitede fikirlerini çekinmeden söyleyebilen cesur bir bayan."
anket başlıkları, kadın erkek ilişkileri, siyaset, futbol başlıkları ve tabi ki edebiyat başlıkları.
yıllarca, saatlerce, satır satır edebiyat yazıları. peki bu normal mi? bu ruh hali?
lavuğun teki sayfalarca edebiyat yazıları yazıp ego yapınca normal geliyor da birinin de çıkıp herhangi bir konuda trollük yapıyor olması neden aykırı geliyor?
iyi düşünmek lazım. temelde ikisi de aynı kapıya aynı insana özgü o iğrenç altduygu olaylarına giriyor.
sondan üçüncü sevgilim çok sinirlenip popomu ısırmıştı ve kocaman bir parça kopardı. götümün bir kısmı yok artık. o günü hiç unutmuyorum. üzülüyorum olanlara. yok yere kavga etmiştik. bir hiç yüzünden.
her yara izi bir pişmanlık taşır. hepsinin çok anlamlı ve aşk kokan bir hikayesi vardır. panik anlarda yaşanan o ruh haline aynada bakıp hüzünlenmek garip bir zevk veriyor her şeye rağmen.
"yazım dili kuvvetli insanların konuşma yetisinin daha düşük olması" bunun bahanesi olamaz. gayet hoş yazan otisabi gibi tiplerin, 2 programa çıkınca kekelemesi falan daha ayrı bir başlığın konusu.
bu olay net bir selçuk parsadanlık. zilyon tane buluşmada tanık olduğum gülümseten hadise. bir süreden sonra gülüyorsun. çaktırmadan yokluyorsun.
x kitabı hakkında 4 sayfa yazan birisi "hangi kitap pardon" der.
her sözlük erkeği, külodu görünerek uyuyan bir kız görünce üzerini örter ve yanaklarından öper.
ben öpmem. o külodu sıyırıp götünü sikerim. tarz meselesi.
o zamanlar bile zekice laf sokanlar revaçtaydı. adamın sevgilisini sikiyorsun mesela, gidip duvarına geyik çiziyorsun. mesaj çok net. kan yok, kavga yok. resimli yazıların savaşı.
-acaba diye düşünüyordum... benim hayatta tek işim başkalarının umutlarını yıkmaktan mı ibaret? yaşamaya, hareket etmeye başladığımdan beri, kader beni başkalarının dramlarının sonuna yetiştiriyordu, sanki kimse bensiz ölemeyecekmiş ya da acı çekemezmiş gibi!
ben beşinci perdenin vazgeçilmez kişilerindenim; ister istemez celladın ya da hainin sevimsiz rolünü oynamak zorundayım...
"aslında freud'u sadece cinsellik temalı fikirler ile tanıyorlar fakat psikanalizin babasıydı özgecim" şeklinde kibarca lafa girilir, gece ilerledikçe, kadehler doldukça, "rüyada kırmızı araba'' falan derken meme garantilenir.
bir freud analiz gecesi daha sona erer. eş paylaşımı yapılıp yataklara dağılır herkes.
enteller ise sik gibi balkona çıkıp sigara içer. şehrin ışıkları, kalabalık yalnızlıklar diye çılgın tweetler atar. entel olmayalım. hep yalnız uyuruz. çok acı.
koltuk minderinin arasına elini sokan her insanı hüzne boğar. siyah tel toka gelir ele. kimbilir şimdi kimlerle ne cevizler kırıyor.
onu zamanında, bu kanepede çat çat siktiğimizi gösteren bir nişan gibi o toka. atmam hiç bunları. kulak çubuğu kutusu vardı ona koyuyorum. don mon çıkıyor arada kanepeden. don giymeden gitmiş demek ki bazıları.
aşk dediğin şey çok bilinmeyenli bir denklem. nerede ne zaman ne bulacağını bilemiyorsun.
"x'ler ve y'ler birbirini götürüyor, geriye hüzün kalıyor." (can yücel)
sanal kimliğine aşırı takmış yazar icraati. son çare demiş.
bir türlü o lanet ilham gelmiyor yazabilmek için. içinin kelimelerle dolu olduğunu, boşalıp rahatlamak istediğini biliyorsun ama sadece, en çok süper mükemmel filmler gibi başlıklara bakınız verebiliyorsun.
karşıda televizyon izleyen aşkın takılıyor gözüne. malak gibi uzanmış. senin baktığını görünce gülümsüyor mavi mavi. ani bir hamle ile üzerine atlayıp boğuyorsun. ve birden hooop. sanki aydınlandın. ruhun açıldı. ağmalaya başlıyorsun. bir yandan elin de klavyede.
sevgilinin ölmesi başlığına girip döktürüyorsun. ne metaforlar, ne anılar. ilk tanıştığınız gün bile net olarak aklına geliyor. kıyafetlerini, çantasını yazıyorsun onun. karda yürürken ayağının kayması hikayesini yazıyorsun.
hayata uludağ sözlük entelleri penceresinden bakmak gibidir.
röportaj sırasında ortaya çıkar. saniyelik kasıntılar bunlar. çok tırt bir karakteri oynayan adam bile arkasına yaslanıp, onu çözümlediğini belli etmek için böyle bir entelleşir. bi gıcıklaşır.
"haşim çok kırılgan biri aslında. kendi sorunlarını çözemediği için insanlarla eğleniyor." gibi bir cümle patlatır.
haşim mahallenin delisi amk. direksiyonla geziyor filmde. ama anlatacaksın ki, süslü olacak. sanat işte bu diyecekler. "vay ne kadar farklı biriymiş aslında" diyecek izleyen.
beyin kanamasından felç olmuş annesine, "daha şimdi ıspanak yedin anne, hemen mi sıçtın" diyen kadınlar falan var bu ülkede abi.
nöroloji kliniğe şöyle bir yolu düşen dostlar bilir.
kusanlar, işeyenler, saçının yarısı kazınmış zombi gibi adam geliyo üzerine. of.
adam sikecek gibi bakıyor. çünkü öyle. çünkü hayat. kimbilir noldu onun kafaya.
felç genelde. beyin kanaması. bilirim o işleri. yan dönder diyor kadın. kocanı da böyle kaçırdın diye azarlıyor akrabası. kadın "öeyyyğğğğ" gibi sesler. kabus, kabus.
hep var. 8 kişilik oda. ziyaretçilerle 25 kişi. bir sürü nefes. okb adam olsanız ölürsünüz orda. ölemezsin ama. ölmemek lazım.
bok sıçrıyor yere, paspasçı geliyo. hadi boşaltın. hadii.
"yassah hemşerim"
bok siliyo. bok ve deterjan kokusu kombinasyonu.
dedikodular...
yan yatakta yatan hastanın bacısı sikişmiş, kardeşi dün gelmemiş.
"vah vah"
yastık çalmalar. yastığım nerde diyemezsin işte. çalmış biri.
ithal bira içmediniz ve bu başlıkta fikir alayım dediyseniz, "entellerin yorumuna da ne kadar güvenilir ki ya" gibi endişeleriniz varsa doğru yerdesiniz.
bu biralar yarrak gibi. uludağ sözlük entellerinin övdüğü fransız filmleri gibi. içmeyin dostlar. bok için daha iyi. o kadar diyorum. bu denli entel övdüyse demek ki iğrençtir demeniz lazım zaten öz savunma olaraktan.
eti browni intense denilen acı çikolata faciası gibi bişi bu. aslında kimse içmemiş bile. uludağ sözlükçülerinin %90'ı yozgat'ta hayal kuruyor. niğde bozkırlarından yazıyo adam, "sevgili ile kızkulesine bakarak yudumlamak"
yok aslında abi. o an eşek geçiyor evinin önünden. a-iiiii diyor. bu adam craft biiiirrr başlığına entry'sini abanıyoo.
takılmayın bunlara. bana güvenin. nene amı suyu gibi bira. aman diyim. ölee.
evde yayılırken gerçekten de moral oluyorlar. harika bir olay.
mesaj kutum 1 olduğunda, mesajı atan kızsa hemen konuyu duş alması gerektiğine bağlayıp hangi şampuan, hangi vücut kremi gibi utangaç ergen sorularla etkiliyorum. asla dirty talking yapmayalım ilk mesajlardan.
esprili yaklaşıyorum ben. külodun ne renk demiyorum hemen.
ilk buluşmada da kırmızı iç çamaşırı giyersin artık hınzır köfte diyorum. gülüşüyoruz ve aşk doğuyor.