dünyanın faal en iyi futbolcusudur, dünyanın her takımında liginde aynı şekilde oynar, kurulu düzenin parçası değildir çünkü 13 yaşından beri aynı takımda oynayıp nereye kaçacakları, nerde pas alacakları, nereye pas atacakları ezberletilen takımlarda oynamamıştır, her duruma adapte olup kendi futbolunu oynar yeteneklerini konuşturur, kazanır, kaybeder, rezil de olur vezir de, içi dışı birdir, 2008'de yılın futbolcusu seçildiğinde evet ben hakettim bu ödülü çünkü ben en iyisiyim der, ödülü bana layık gördüğünüz için teşekkür ederim, takım arkadaşlarım olmasa bunu kazanamazdım, teknik direktörüm bla bla'nın hakkını yemeyelim gelişmemde büyük faydası var, ödülü taraftarımıza armağan ediyorum, beni sizler yarattınız şeklinde salak ve samimiyetsiz şeyler demez, içi dışı birdir, artisttir havalıdır ve egoisttir, sempatik görünmenin - buraya dikkat sempatik olmanın demiyorum sempatik görünmenin- prim yaptığı ülkelerde sevilmez. biliyorum zilyon kez söylendi hatta ben de daha önceki herhangi bir entry'imde söylemişimdir ama yine de istiyorum.. nba'in futbol karşılığı, dünyanın en zor, en kaliteli, en büyük futbol ligi olan ingiltere liginde ortalığın mına koymuş bu adamın karşılaştırıldığı kişi ya da kişilerin şu anda oynadıklarının yüzde 30'unu oynayabileceğini gerçekten düşünebiliyo musunuz..
iyi teknik direktördür kötü teknik direktördür bilemem ama sayesinde dilimizi kullanmayı bilmeyenleri ortaya çıkaracak kadar edevat sahibi olduğunu öğrenmişizdir kendisinin.
ne işe yaradığını dünyanın en kaliteli, zor, büyük futbol liginde oynayıp ortalığın mına koyarak herkese gösterdiğini tüm dünya bilir. karşılaştırıldığı rakibine saygımız sonsuz olsa da 'o' lige gitse bi bok yapamayacağını cümle alem bilmektedir.
süper futbolcudur mevkisinde dünyanın en iyisidir eyvallah ama anlayamadığım tek şey sanki marstan beşiktaş'a gelmiş gibi muamele görmesidir. benim gibi yaşı 25 ve üstü olanlar zaten bilir bu hazretlerinin yıllardır neler yaptığını. her pasını her hareketini sözlüğe yazmaya gerek yok zira adam yıllardır madrid'de aynısını yapıyordu.
al pacino'ya saygısızlık yapılmış bir ödül törenidir.yaşayan en büyük iki aktörden biri olan robert de niro sahneye davet edildiğinde kendisine matt damon tarafından methiyeler düzülmüş, dakikalarca ayakta alkışlanmış, kariyerini anlatan barkovizyon gösterisi verilmiş, neredeyse kendisine 15 dakika ayrılmıştır - ki kesinlikle haketmektedir bunları- kendisinden daha iyi bir oyuncu olan ( bana göre ) al pacino ise sadece alkışlanmış, birkaç dakika konuşmuş ve yerine oturmuştur. adaletinizi skym.
bazen acaba gerçek hayatta jordan'la karşılaşsam ne tepki veririm diye düşünüyorum. sanırım ya düşer bayılırım ya da dilim tutulur tek kelime bile edemem, seçilmiş insan olduğumu düşünürüm. ancak kobe ile karşılaşsam söyleyeceğim söz bellidir:
1907 yılında fenerbahçenin kurulmasıyla başlayıp 2009 yılında devam eden rekabettir. profosyonel ligin 1959'da kurulmasıyla hareket edip kıyaslama yapacak olursak fenerbahçe 70'lerin takımıdır. o yıllarda çekilmiş türk filmlerine dikkat edersek konu futbolsa fenerbahçe maçlarına gidilir, bir oyuncu yükselip transfer olacaksa fenerbahçe'ye transfer olurdu - ilyas salman'ın filmindeki gibi- hababam sınıfının da fenerbahçeli olması tesadüf değildir. galatasaray ise o yıllara kadar daha çok lisenin ve elit kesimin takımıyken 80'lerin ikinci yarısından itibaren derwall, mustafa denizli ekibi ve smovic, prekazi, tanju'lu kadrosuyla fırtınalar estirmiş fenerbahçe'yi yakalamıştır. 90 larda ise hakan şükür, okan buruk, kubilay türkyılmaz, suat kaya, bülent korkmaz, tugay kerimoğlu'lu kadrosuyla daha da yükselmiş 2000 yılında uefa kupasını alarak zirve yapmış ve fenerbahçe'yi gerek taraftar sayısı gerek başarı anlamında geçmiştir. 2000'li yıllarda ise iki takımda eşit güçtedirler fakat taraftar sayısı ve kupa bakımından galatasaray bir adım öndedir, mali güç açısından ise fenerbahçe öndedir. ancak gayrimenkulleri de işin içine katarsak riva arazisi ve galatasaray adasının bir tanesinin satılması durumunda galatasaray fenerbahçe kadrosunu satın alacak potansiyele sahiptir. tabi önemli olan varlıkları satmak değil geliri sürekli hale getirmektir..
bir insan hayal edin kız arkadaşı ilk defa elini tuttuğunda heyecanlanmış ancak popescu'nun son penaltısındaki kadar heyecanlanmamış, aynı insan kız arkadaşı onu terkettiğinde üzülmüş, ancak tuttuğu takım tromso denen takıma elendiğinde daha fazla üzülmüştür. galatasaray böyle bir şeydir işte ya susup hıçkırıklara boğulacağın ya da sabaha kadar anlatacağın bir takım...
majestelerini chicago zamanında seyredememislere göre mental olarak jordan iyi ama kobe yetenekte basar vs. durumları var sanırım. gerek yetenek, gerek mental, gerek dassak olarak mj ezer geçer, kıyas kabul etmez...
iyi takımdır, eurocup şampiyonu olmuştur fakat ciddi eksiklikleri bulunmaktadır. özellikle hücumda sadece augustus ve young'dan başka yaratıcı oyuncusu yoktur, yerli oyuncuları kısmen yetersiz olup sadece mücadele etmektedirler.
bülent korkmaz, emre belözoğlu, okan buruk, tugay kerimoğlu, arda turan, sabri sarıoğlu! suat kaya gibi yetenekleri ortaya çıkarmış olan türkiyenin en iyi altyapısıyla gurur duymaktır.
galatasarayın özellikle ikinci yarıda golleri yedikçe daha da saldırıp gol aradığı fakat yediği kontrataklarla farklı kaybettiği maçtır. maçı 90 dakika seyretmiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki galatasarayın skor olarak ezildiği ancak oyun olarak pek de ezilmediği bir maç idi.
bir galatasaraylı olarak fenerbahçe'yi tebrik etmek istediğim maçtır. iyi kapandılar, ilk maçtaki gibi kontraatak vermediler kısacası direndiler. sonuç olarak fenerbahçe bu gruptan çıkar mı? ya da uefa kupasına kalır mı ? sanmıyorum ama emirates stadından her fenerbahçeliyi fazlasıyla memnun edecek bir skorla ayrılmışlardır. tebrikler.
başarısız bir sezon geçirmesine ve muhtemelen gönderilecek olmasına rağmen saraçoğlundaki asil duruşuyla galatasaraylıların gönlündeki yerini çoktan almış teknik direktör, efsane sağ bek.